bildirgec.org

morfik

11 yıl önce üye olmuş, 136 yazı yazmış. 2441 yorum yazmış.

erken..

morfik | 06 June 2009 14:43

Yataktan kalkmak için erken bir zamandı. Kalması için sebep yoktu. Rüyalarını hatırlamıyor, kendine gelmek için en az iki saat geçmesi gerekiyordu. Başka bir durumda olsa, geç sayılabilirdi.
Yeni, harika siyah eşofmanlarını giyerken sabırsız davranmasına anlam veremiyordu. Bütün eşofman takımları siyah ve hepsi harikaydı. İçine, eskiden dar, şimdi ise eskiye nazaran genişlemiş omuzlarını açıkta bırakan yeşil tişörtünü giymişti. Natürelliği yakalayabilmeyi umuyordu.
Yeşil; ceviz yeşili, cennet yeşil,vernik yeşili, zümrüt yeşili….arasında yürürken onlardan biri olmak istiyordu. Bu yeşillerin, çok ağaçta değil de bir ağaçta çok yeşil olmasına yeniden hayran kalacaktı. ‘Ağaç olmak ne güzel’ diyordu.
Gece ve ağaçlı bir yolda, gece ve ağaç bütün halinde ilerliyordu.

geç..

morfik | 06 June 2009 13:08

Tam vakti anlamını yitiriyordu eve girerken. Ayaklarının sivri uçlu halde olmamasını dilemiş ve dileği gerçekleşmişti. Siyah elbisesi görevini tamamlamış, ince belini gün boyu sarmıştı. Çağrıya kulak vermiş ve ibadetini aksatmamıştı. Bunun için ödüllendirilebilecek miydi? Sorusu ile harika siyah eşofmanını giydi. Elbette diğerini.
Bay Westward’a dönerek; ‘Buraya ilk kez geliyorum. Biriyle randevum var. Sizce salonda mı beklemeliyim?’ cümlelerini kaldığı yerden okuyabilmeyi diledi, bu kez dileği ne yazık ki yerine gelmedi.
Harika siyah eşofmanını giydikten hemen sonra arabasına atlayıp ağaçları aşarak Bay Aşk’ın yanında olmalıydı. ‘Sizi seviyorum. Ve çok özledim. Yanınızda bir müddet zamansızlığı yaşayabilir miyim?’ diye sormalıydı.
Başka durumlarda farklı anılabilirdi; artık geçti.. yalnızca geç..
Beklemenin diş çarkı kokusu; taş yanıyordu ve kan rengi olmaksızın o koku tüm yüzünü ele geçiriyordu..siyah perdelerini çekmeden önce karanlığın olgunlaşmamış ceviz tadı uykusunu kaçırıyordu.

düpedüz hakaret..

morfik | 06 June 2009 12:33

Üvey ana baba elindeki bir çocuğun mutluluğu kadar aşk.
Her zaman özünü arar.. kavgalar, yap-ma-lar, otur-kalklar.. korkumuz mutluluklar, ne de olsa sonu var. Sanki anlık değilmiş gibi..
Çekip gitmek ise daha kolay. Bir sürü de seçenek var. Gerçek bir sürü.
Çoğu zaman hayvandan öteye! gidemediğimizi düşünüyorum. Yemeğini paylaşamayan köpekler gibi.. öylesine değerli buluyoruz ki kendimizi ve öylesine seviyoruz, paylaşamıyoruz bir türlü içimizi..biliyor musunuz bilmem: Çok nadir de olsa yemeğini paylaşabilen köpekler vardır. Aynı bizler gibi.
Yok köpek kelimesi it-ici oldu. Hem kimi köpekler bir başka köpek için yaralanıp ölebilir.!. Köpek kelimesi itici oldu dedim ama hep birilerinin bizim için köpek olmasını bekleriz. Değerimizin ispatıdır köpeklerimiz.
Bir yavru kanguru misali taşınmayı beklediğimizi söylesem daha mı sevimli olacaktı..taşımak ise hamal mıyız canım?! Bölüşelim yükü, vardiyalı işçi miyiz? Yazalım saatleri asalım görünür bir yere..üstelik hepimizin yükü yeterince ağır..
Yine de benzetmelerimizde bu ağır yüklerimizle yüksekten uçan kartallarız..keskin gözlerle her şeyi görebilen yırtıcılarız. Elbette yalnızız. Olmasak şaşardım. Bunca meziyetlerimizle, erdemlerimizle ne erişebilir seviyemize. Kalabalıklarda dahi yalnızlığımız. Hangi canlı, kalabalığı yalnızlaştırabilir ki insandan başka!!
Ve ne güzel canlılar sürü halinde göç eder. Durup beklemese bile birlikte hareket eder. Ve o canlılar birlikte pusu kurur göç yolları üzerinde. Hangi birliktelik üstün gelirse, hiç olmazsa mertçe..
Sevişmek hususunda en çok kertenkeleleri merak ederim. O duvara çivili eşini on yıl besleyen kertenkelenin nasıl bir aşkla doludur yüreği!! Aslı varsa tabii..Ki bırakın aşkı, yüce insanoğlu özürlü çocuklarına bile aynı özeni göstermez..boyu devrilsin insanlığımızın..konumuzu dağıtmayalım..
İnsanoğlunun sekse düşkünlüğünde ne alaka kertenkele..çiftleşmenin alası bizde. Cins ayrımı her zaman aramaksızın: Denizde, karada,havada..şaraplar, meyveler..ikilemeler, üçlemeler, beşer..aa bir delik..ruhumuz ise delik deşik..
Angut angut konuşmak kalmış bize angut olamadığımız için. Eş olmak kağıt üzerinde yazılı ya ne gerek var evlerimiz içinde..evlerimiz biraz lokanta hizmetinde, çamaşırhane ve yatakhane..
Aman bana ne!! alan memnun, satan memnun..

insan fuarı..

morfik | 01 June 2009 14:29

Kapı her zaman iki defa kilitlenmiş olurdu. Bir tık sesi ile açıldı.
Şaşkın ördek geziniverdi suda. Gülümsedi deli olduğu farkında.
‘hay geldi’ diye bağıracaktı ki terlikler takıldı ayakları olmadığı herhangi bir yere. Mutfağa bakındı. Rahatlıkla görülüyordu sarı oda. Yemek kokusu aradı, yoktu, kimse orada. Oturma odasında oturmuyordu. Salon boş iken kapalı olurdu. Su sesi yoktu. Kesinlikle uyuyordu. Bulut edasında uçarcasına vardı. Yatağın üzeri boştu..
yoktum orada da..

Kapıyı iki defa kilitledi. Bir müddet bekledi. Bir yerlere kadar gitmiştir muhtemelen. Saatler geçti. Hep geçer zaten ağır yükü ile üstünden.. yine de doğrulur, iskelet sistemi dedi.. Gülümsemek istedi. Denedi. Olmadı. Denedi. Aman dedi.
İki tık sesinin ardından sokakta dolaşıyordu.
Bilmiyordu, insan fuarında ne arıyordu !

bir başına konuşmalar..

morfik | 30 May 2009 12:56

Olmaz, olmaz deme, olmaz, olmaz..

Olur, olur de, olur, olur..uymadı. niye?

Dünyanın karamsarlığına erdiğim vakittir, acizliğimizi çoktan öğrenmiştik. Tuhaf bir biçimde rahatlattı nedense..yaz yazabildiğine artık:

Ey karanlıkta duran dünya, ben içinde olup ta güneşten nasibimi almıyorsam erdim demektir sırrına..

seçmece günlükler..

morfik | 30 May 2009 10:14

(bir fare kulağımı yemek için nefesi ile beynimi uyuştururken..bir yerlerde dişi bir maymun bir atla sevişirken..yağmur, bir gül ile eğleşirken,damlası ile öperken..pireler durmadan ürer iken, develer susuz kalırken..günlükler yazılıyordu her vakit..)

-kelebek günlüğü- ../../../…..
I.gün:
Kırdım, kırdın, kırdı, kırdık, kırdınız, kırdılar kabuğu..
I.gün:
Uçtum, uçtun, uçtu, uçtuk, uçtunuz, uçtular gün boyu..
I.gün:
Öldüm, öldün, öldü, öldük, öldünüz, öldüler..sondu..

-melek günlüğü- ………/…………/……………………………………………………
I.gün: Gönderildi.
I.gün: Yazıldı.
I.gün: Soruldu.

yok bir şey..

morfik | 20 May 2009 11:43

-Umudum kalmadı yaşamaktan.
Dert mi? Umut taşımaya umutlan..

-Tat alamıyorum hiçbir şeyden.
Sigara içiyorsan bırak ya da yeme. Tamam yememek mantıklı değil, yediklerini değiştir..

-Sevemiyorum, gönlüm istemiyor kimseyi.
İnanmamı beklemiyorsun herhalde. Sevemiyorum diye bir cümle kurmak boşuna değildir. Bir tek sevgi konusunda istemek yolu yarılamak demektir.

-Hayat çok sıkıcı.
Seni rahatsız eden ne ki! Çok önemli bir iş yapıp bunları kendine sormadan otomatik bir hayat yaşamak mı? Ya da ajan olma merakı vardır genelde. Yastık altında bir silahla her an ölüm korkusu ile yaşamak, tat alamamaktan şikayet eden birine göre değil bence.

kıymetli zaman..

morfik | 17 May 2009 18:02

Bu ara, dediğim ara birkaç yıl..kimine göre uzun kimine göre kısa, hakikaten her şey kötü durumda hayatta.

Bahar, eski bahar değil.. Sevincini yanında getirmeyi unutmuş. Yazlar yaş-lanmış mı ne! soluk alıp vermelerim zorlaştı gibi..
Kışlar, sonbaharlar yerinde sayar mı? Kış, kara kış denen şey kitaplarda değil artık.. Üşümezdim eskiden. Kansızlıktan mı bilmem. Kan bile aynı değil.
Sonbahara gelince, baharı yad etmiştik, sonlar kaldı.. Kitapların dahi ilk sayfaları kopuyor sonundan. Sevdaların o büyülü başlangıç anları ayrılıkta yitiyor.
Yalnızlığımda kendimi unuttum.. Bir tek kendimde yalnızlığı unutamadım hatıratları ile bir başıma.