bildirgec.org

morfik

11 yıl önce üye olmuş, 136 yazı yazmış. 2441 yorum yazmış.

alış-tır(ma)..hiç..

morfik | 29 July 2009 09:56

Esmer gövdesinin üzerinde ellerini gezdirdi. Çatlaklarından arasından parmaklarını içine doğru itmeye çalışıyordu. Güzel anıları hatırlatan kokusu ile yürek şeklindeki yapraklarında temmuz başka bir mevsime gidiyordu, güneşe gölgeleniyordu.
Baltasını kaldırdı katalpaya vurdu.

Azrail ile ilk karşılaşması bu olmuştu Karer’in. Azrail ağacın canını almaya geldiğinde Karer ondan önce baltasını saplamıştı gövdesine. Azrail durumdan endişeli bir müddet Karer’i izlemişti.
Kaç bin can bir müddet daha dünyayı sahiplenmişti!

Katalpa devrilirken Karer de yaz yeşiline yüzükoyun bıraktı kendini. Azrail böcek kılığına girmiş Karer’e doğru ilerledi. Ne de olsa kimse böcekleri önemsemezdi. Çok küçüklerdi ve çok.
Karer de ayağa kalkerken Azrail’i ezdi, önemsemedi. Ne bir zafer edası vardı ne de yenilmişlik ya da bir nebze uyku. Dinç gözüktüğünü söylemek de abartı olurdu.

sanatçıya sitem..

morfik | 21 July 2009 16:20

hadi..(ben-im) fotoğrafımı çek..

bir saç telimin ucundan çok uzun bir yolculuğa çıkmışçasına yalın ten dolaşan meleklerin kirli yüzleri görülmesin..

kulağımın tekinde, tarihin uzun tırnaklarının amansız hastalıklara üflemeden önceki eserlerini bulsunlar..
bir kulağımda zaten asma bahçeleri var..
bir diğer kulağımda Tanrı’nın erkliği oturur,
alt dişlerimin ikinci sırasındaki kırılmışlığına saklasan da olur.. ..

ak sakallı-kızıl kalpli pencerelerin, gözlerimde ardına kadar açılmış(an)ı çal benden..

kısacık..

morfik | 14 July 2009 13:25

Bir şarkı eşiğinde, gözlerim damla ritimleri veriyor. Saçlarım dans etse.. Dönse dalgalanarak.
Erguvanlar açmasın bahar ezgisi çalı-nmadan. istesem gözlerim kapanırdı ve her yer pembe.
Olmayacak düşler kiminse o kursun. Yok içimde bir Tanrı özlemi.
Bir dere ak-ıyor..içinde mai sevdalar..ayağım takılıp düşmek yerine atsam kendimi vokallerine..akıntıya karşı yüzmektense sürüklensem taşları ucu ucuna bağlayıp..yavaş ve ağır aksak keman içinde..
Yine de bitse şu şarkı..
Gözlerim damlamasa ar-tık..tık.

imge..siz..

morfik | 23 June 2009 13:34

güneş doğar iken yırtar karanlıkları, parçalar göğü.. kanar annelerin içi.. yırtılır ten..
ve hayata gebedir o düş saçlı çocuk.. gül sevgilim, yoksa boşunadır bunca sancı..
sevinç ustasının yanında beş yıl beş gün beş saat huzur dokudum senin için.. bahar ilmeğini atayım yanağına, sen gül..

duada kadın, kadın dua.. zaman zaman su, zaman su su aksın kadına-duaya-kadınsı dualara..

gece uykuda, gün uykuda, hayal uyanık.. sen..

‘hayat denizinde bir gemim var, ben hep ona giderim.. gemi limanından iner derinlere, demirlerimize yeter! kırılsın isterim..

dinle-ti..

morfik | 18 June 2009 13:15

uzanıyorum şu sinir bozucu ışığı yok edecek düğmeye yetişemiyorum.
tarağın taramak haricinde böylesine müthiş bir işe yarayacağını bilemezdim.
(güzel tarak, seni nasıl icat ettiler ve nereden aklımıza düştü taramak?)
dağınık evimde tam elimin altında olmasına şükretmeli. öylesine yorgundum ki; bitkin denmeliydi.
dur beni bekle demek isteyip yapamamak gibi..
(o an. şimdi söyleme gücüne sahip olan biri..)
beklemeyen bir sevgili, ardımdan gelenler..inler-cinler, periler..
daha neler..

yalan oyunu..

morfik | 16 June 2009 11:44

Zaruri bir yemekte toplandık. Küçük dünyamızın büyük insanları denir, övgü yerindedir olması gerektiği gibi.

İyi arkadaşlar arasında hatta belki karı kocalar arasında bildik bir sorun vardır. Bir müddet sonra tıkanıp kalır konuşmalar. Memleket meselelerinden nefes alınması gerekir, gündelik sıkıntılar dertler bir kenara itilir, filmler, kitaplar onların da nihayeti var. Hayatlarını ezber etmişsinizdir, sizden de çok uzak değil zaten bu hayat.

İyi tanımanın kötü sonuçları; espri tarzı, mimikler, anılar vs. her şey aşina. Hele bizim gibi her Allah’ın günü bir saat de olsa kahve içmeye toplananlardan iseniz.
Dinlemeyi çoktan bıraktığımı onlar da biliyor. Nadiren dinler oldum ama tepkilerim yerli yerinde. En çok bana söylenirler ya bu uzun hikaye. Neymiş efendim onlar benim arkadaşımmış mış ta ben onların arkadaşı değilmişim. Bir kere adınız çıkmaya görsün. Neyse..

deli mi..

morfik | 13 June 2009 17:29

her dem yağmur yağar sanar..gözlerinin oyununa dalar
..
rivayete göre melekler bile sarhoş olmadan konmazmış omuzlarına. hüznü mey gibiymiş, yıllarını meze etmiş.
güzeller güzeli Ruba, incileriyle anlatır durur; aklını cinler yemiş, aklını arar, boyuna gezermiş. arada bir kendi kendine dillenirmiş Deli Lerzende;
‘anasız-babasız-yarsız-kansız Lerzende..
yüreğini taşıyacak beden kalmamış ellerde..verme kimselere.’
derken, kulaklarını kapatır, yürür imiş yeniden, dağlar üzerinden göklere
..
siz birbirinize benziyorsunuz deyip incilerini parlatır Ruba. beni, dağlara toprak taşır iken görmüş çok defa.
Envar geçer yoldan o sırada, göz göze gelirken nefesi hızlanır birden, yanakları allanır, dünyanın topacı kıskanır, dağlar kararır, çağrılır ve yol alır
..
Varlığım yeniden çıkar ortalığa, ah Ruba, yolunu şaşırdın geldin diyarıma, krem renkli, siyah benekli kelebek misali.
duruyordu pencere önünde. tutuverdim kanatlarından, kaçmayı denemedi bile. canı mı acıdı ki çırpınır gibi yaptı bir saniye..iki tel saçları, ne de incecik..tozlu kanatları parmak uçlarımı belirsizce boyadı, koydum elimin üstüne.‘hadi git artık, sen uçabilirsin.’ Kımıldamadı, rüzgar kanatlarını titretirken.
‘korkma.’ gezindi elimin üstünde bütün zarafetiyle..uçuverdi..
dağlara ay vurdu ardından bakarken.
sarhoş melekleriyle iyileşip güzelleşmekten dönmedi Lerzende gittiği yerden
..
kollarımdan tutan adam misali…
koydu canının üstüne canımı, gitme dedi, gitti
..
rüzgarın sürüklediklerini koyarım geri, yol kaybolmasın diye,
bir tabak yemek masanın üzerinde hazır işte
..

tam vakti..

morfik | 06 June 2009 15:49

Erken denen şey tam vakit olmaya doğru aşama kaydederken, duş alması ve karnındaki orkestrayı susturması gerekiyordu. Kurtlarını beslemesi elbette, zamansız bir vakitte ağzından dışarı çıkmamaları için tok olmaları gerekti. Duş alma seansları en mahrem mabet de inançsızlığa niyet ederek rüku içinde geçerdi. Çanlar çalınmış ya da ezanlar okunmuş, mumlar söndürülmüş olurdu kahvesini yudumlarken. Göz gezdirdiği haberlere şaşırma numarasından bıkmış olduğundan bu oyunu oynamıyordu son bir yıldır. Fakat saçlarını çeşitli nesnelere benzetmeye çalışmaktan hala çok keyif alıyordu. Gözleri yukarıya bakarken aynada görmeye çalışmaktan vazgeçmiyordu.
Özenle siyah elbiselerine baktı. Kararsızlığa düşmüş gibi gözükse de kararı netti. Göğüs altına kadar dar sonra genişleyen siyah elbise uygun değildi. Üstü gömlek tarzında, alt kısmı dar ve dizlerine kadar olan siyah elbise resmi gelecekti ruh haline. Hepsinde bir sorun vardı. Evet ince belini saran siyah elbiseyi seçecekti. Siyah ayakkabılarında da durum aynıydı. Elbiseyi seçtiği anda çok sivri olmayan uçları, aşırı yüksek olmayan topuklu siyah ayakkabısını giyecekti. Gümüş rengi farı, belirsiz allığı, az sürülmüş rimeli, kırmızı rujuna rağmen doğal bir hava veriyordu. Saçlarını açık bırakmış fakat düzleştirmişti. Gümüş küpelerini ve gümüş kol saatini de taktı, evden çıkmanın tam vaktiydi.