bildirgec.org

menese

11 yıl önce üye olmuş, 178 yazı yazmış. 38 yorum yazmış.

Mumya: Ejder İmparatoru’nun Mezarı (eleştiri)

menese | 05 August 2008 13:00

İlk iki filmde Mısır’ ı ve binlerce yıllık tarihini hallaç pamuğu gibi atıp da durulan O’Connell Ailesi, kafayı şimdi de Çin’ e takmıştır.. Üstelik karı-koca O’Connell’ lar yetmezmiş gibi bir de Alex oğlan, kadroya katılmıştır..

Sakarlığı zaten genlerinden gelen oğlan, filmcileri de bizi de fazla bekletmez, binlerce yıldır mışıl mışıl uyuyan dehşetli Çin İmparatoru’ nu ve koskoca ordusunu, yirminci yüzyıla değişik çeşnide bir bela olsun diyerekten, mezarından çıkarır.. Bir de bu tipler, mezardan fırlayıp ortalığa saçılmaya -maşallah- öyle de meraklılar ki tutabilene aşkolsun yani..
Üstelik zombileşen Ejder İmparatoru‘ nu ve ordusunu durdurabilmek için bizim elemanlar onlara düşman başka bir orduyu da diriltmeye kalkışmazlar mı?. İşte o andan itibaren hissettim ki, bütün bu olan bitenlere dayanacak takatim -gayrı- azalmıştı..

The Dark Knight

menese | 01 August 2008 17:52

Christopher Nolan, Batman Başlıyor (Batman Begins)’ dan sonra ikinci Batman filmi Kara Şövalye (The Dark Knight) ile karşımızda..
Bruce Wayne/Batman rolünde Christian Bale, ona babası kadar yakın olan, sadık kâhya Alfred rolünde Michael Caine, ileri teknolojik ürünler mucidi Lucius Fox rolünde Morgan Freeman ve Teğmen Jim Gordon rolünde Gary Oldman ilk filmdeki kadrodan bu filme aynen taşınmışlar..
Batman’ ın baş düşmanı Joker rolünde Heath Ledger, Bölge Savcısı Harvey Dent/İki Yüzlü rolünde Aaron Eckhart, Batman’ ın müzmin sevgilisi Rachel Dawes’ da da Maggie Gyllenhaal bu filmde kadroya katılan başlıca önemli oyuncular..

Batman’ in, Polis Teğmeni James Gordon ve yeni Bölge Savcısı Harvey Dent’ e yardımcı olmasıyla, Gotham City’ deki kanunsuzlukların üzerine sıkı bi şekilde gidilmiş, asayişin berkemal olması yolunda önemli bir yol alınmıştır..

Ben X

menese | 29 July 2008 10:08

Nic Balthazar’ ın kendi romanından beyazperdeye uyarlayıp yönettiği Belçika yapımı ve Flamanca Ben x, “senden farklı ya da başarılı olan, ancak kendini savunmaktan aciz öğrenciyi ez” ‘evrensel okul’ gerçeğini perdeye yansıtarak, bir ‘genç kurban’ trajedisi sunuyor..

Ben (Greg Timmermans), kendini bildi bileli, dünyaya, çevresine -bir teleobjektiften bakarcasına- sadece ayrıntılara odaklı bakabilen, bu dar ama derin bakış açısıyla her şeyi herkesten daha iyi gördüğü halde bütüne ulaşmakta zorlandığı için de bedensel ve duygusal tepkilerinde hep gecikmeler yaşayan, bir tür otizmin pençesindeki bir gençtir..
Özellikle evi dışında, hep diken üstünde, huzursuz bir yaşantı süren Ben, hastalığının bir diğer belirtisi olarak, normalden çok zeki olması, okuldaki normal ya da tembel zıpırların kıskançlıkla zehirlenmiş oklarına hedef olmasını kolaylaştırmaktadır..

Kız kardeşim Evleniyor (Margot at The Wedding)

menese | 24 July 2008 09:49

Kendisi inkar etse de otobiyografik olduğundan şüphe duyulan romanlarıyla oldukça tanınmış bir kadın yazardır Margot (Nicole Kidman).. Ergenliğin sınırlarına yeni girmiş oğluyla birlikte, bir zamanlar çocukluğunun geçtiği, çıktığı ağaçlarından in(e)mediği, şimdilerde kız kardeşinin oturduğu köy evine gitmek üzere trenle yol almaktadır..

Kendisini çevresine, ‘ne sanat olsa yaparım abi’ adamı olarak tanıtan/gören işsiz bir adamla (Jack Black) birlikte yaşayan ve şimdi de onunla evlenmek üzere olan ‘öğretmen’ kız kardeş (Jennifer Jason Leigh), araları hiçbir zaman iyi olamayan Margot’ yu da düğününe davet etmiştir..

Margot, oğlu, kız kardeşi, onun kızı ve müstakbel kocası ve de çevreden gelerek -arada bir- onlara katılan dostlar, eski kocalar, sevgililerle falan, bu eski eve biz de misafir oluruz..
Bu arada, -her göründükleri sahnede- filmin türünü bir anda korku-gerilime çeviren, acayip komşuları nasıl unuturuz..

Mamma Mia!

menese | 17 July 2008 09:32

Bu hafta sonu vizyona girecek olan Mamma Mia!, çok sayıda ABBA şarkıları ve bu şarkıların bahsettiği mevzulardan yararlanarak yazılmış bir hikayeyle oluşturulmuş sahne müzikalidir aslında..
İlk kez 1999 yılında seyirci önüne çıkan ve bugüne kadar büyük ilgi gören bu müzikal, yönetmen Phyllida Lloyd imzasıyla şimdi de beyazperdede..

Mamma Mia‘ da anlatılan, otel işlettikleri şirin bir Yunan adasında uzun yıllardır yaşayan Amerikalı Donna ve babasız büyüyen kızı Sophie’ nin hikayesidir..
Bu hikayenin mühim bir kısmında, yirmi yıl kadar önce aklı havada bir çapkın tazeyken, üç erkekle peşpeşe ilişki yaşamış olan anne, Donna (Meryl Streep) yer almaktadır -haliyle..
Donna, eskisine nazaran durulmuş olsa da, büyük oranda Meryl Streep’ in şahane oyunculuğunun yardımıyla da görürüz ki bunca yıldan sonra formundan pek de bir şey kaybetmemiştir..

Narnia Günlükleri: Prens Caspian (eleştiri)

menese | 10 July 2008 10:56

Ünlü İngiliz yazar C.S. Lewis’ in ‘Narnia Günlükleri’ başlıklı fantastik seri romanlarından yararlanarak çekilen ilk film olan “The Chronicles of Narnia: The Lion, The Witch and The Wardrobe” (Narnia Günlükleri: Aslan, Cadı ve Dolap)’ da yaşanılan olağanüstü maceraların üzerinden bir yıl geçmiştir.

Talebelik yaptıkları şu gerçek ama sıkıcı dünyamızdan yeniden Narnia’ya dönen kahramanlarımız yani Peter, Susan, Edmund ve Lucy Pevensie kardeşler, orada bu bir yıllık süreç içinde, -Narnia zamanıyla- 1.300 yıl geçmiş olduğunun farkına varırlar.

Pevensie kardeşler, Narnia ülkesine bu kez, -ilkinde olduğu gibi- oyun oynarken tesadüfen keşfettikleri dolap yoluyla değil, Londra’daki bir metro istasyonundan geçiş yaparlar.
İstasyona giren bir acayip trenin açtığı yoldan, yeniden o -bir nevi- ‘paralel evrene’ yani büyülü Narnia’ya kral ve kraliçeler olarak geri dönmüşlerdir.

İlk gördükleri cennetten bir köşe güzelliğindeki yer onlara yabancı gelmeyecektir ancak aradan geçen zamanın oralarda çok şeyi değiştirdiğini de ibretle göreceklerdir.

Onların yokluğunda Narnia’nın Altın Çağı sona ermiştir.
Artık buralarda uzun yıllar önce Narnia’nın çeşitli boy ve ebattaki konuşan hayvanlarını ve altı hayvan, üstü insan şeklindeki yaratıklarını falan ortadan kaldırmış bir devlet, Telmarineler hüküm sürmektedir.

Speed Racer

menese | 21 June 2008 14:15

Soyadınız ‘Yarışçı’ olsa, oğlunuza ‘Hızlı’ adını verir misiniz?.

Eğer bir aile, müthiş bir yarış arabası olan Mach 5‘ i tasarlayıp yapan bir babadan; babasının ürettiği arabalarla pistlerde yarışırken rahmetli olmuş efsanevi bir ağbiden; yarışçı iki ağbiden etkilenerek bu spor hakkında geniş bilgi sahibi olmuş küçük, şirin ve hazırcevap bir kardeşten ve de dört erkek, üstüne, bir de maymundan oluşan böyle bir güruhu -şikayetsiz- çekip çeviren bir anneden oluşuyorsa, bu ailenin ortanca oğlunun adının Speed, soyadının Racer olmasından daha normal bir şey de olamaz..

The Incredible Hulk (eleştiri)

menese | 14 June 2008 09:00

Bilindiği gibi Hulk, kızgınlığını, öfkesini bir seviyeden sonra tutamayıp başkalaşarak, kocaman, saldırgan bir yeşil canavara dönen bir adamın, Bruce Banner’ ın trajik hikayesini anlatır.
Bu trajedinin -hatırladığım kadarıyla- felsefesi yapılan ilk filmde, yönetmen Ang Lee‘ nin ‘derin’ bakışının bariz etkisi, sanki, kahramanımızın ‘basit’ hikayesinin önüne geçmiş gibiydi.

“Bir çizgi roman kahramanının böylesi bir derinliğe ne ihtiyacı var?” denebilir belki ama, bu anlayış bana farklı gelmiş ve -genel olarak- filmden olumlu duygularla ayrılmıştım.

The Incredible Hulk ise, yine alabildiğine trajik olsa da -doğrudan- bir süper kahramanın macerasını anlatıyor.
Üstelik, güzel yavuklusunu başka bir adamın yanında gören Bruce’ un, -neredeyse- kendisini jiletleyecek halleriyle bizi baş başa bırakarak yüreğimizi dağlayan, hüzünlü bir macera..

Sınır(da) – Frontier(s)

menese | 13 June 2008 14:51

Oysa film ne kadar da etkileyici bir başlangıç yapmıştı..
Karnındaki ceninin ultrason görüntülerine sesiyle eşlik eden genç ama yoksul bir kadının sitem dolu sözlerini işitiriz ilk önce.
Daha sonra da televizyon haber filmlerinin büyütülmüş kadrajlarından mamul, çizgili ve grenli görüntüler üzerine bindirilmiş, belirip, kaybolan isimlerle oluşturulmuş başarılı bir jenerik perdede akmaktadır.
Haber görüntüleri, Fransa’ da örneklerine oldukça sık rastladığımız ‘varoşlarda isyan’ havasındaki sokak gösterilerinden, yani, en son 1 Mayıs’ ı idrak etmiş biz İstanbullulara hiç de yabancı gelmeyen, gösterici-polis çatışmalarının genel enstantanelerinden ibarettir.

Hakkında fazlaca bilgim olmasa da bir korku filmi izleyeceğimi biliyordum elbette. Lakin, bu etkili görüntüler, filmle ilgili beklentilerimi ikiye katlamıştı.
Jeneriğin sonunda bu genel ve flu görüntüler aniden kesilip, filme özel, net görüntüler perdeye yansıdığında, şöyle, sosyal ve politik meselelerin de içinden geçtiği, korku ve de gerilimin doruğa ulaştığı bir film izlemeye kendimi hazırlamak üzere, koltuğuma iyice bir yayıldım.

Öldüren Cazibe (Death Defying Acts)

menese | 06 June 2008 10:07

Yer Britanya Edinburgh, yıl 1926.. Dünyaca ünlü illüzyonist Harry Houdini, bir dünya turnesi sırasında Edinburgh’ a da uğrar.

Houdini, o sıralar, ününe ün katan ve kendisine ‘Master of Escape’ unvanını kazandıran: Kelepçe ve zincirlerle bağlı olarak, su altında uzun süre havasız kaldığı halde kurtulma ve de baş aşağı asılı durumdayken, içine hapsolduğu deli gömleğinden çıkma gibi numaralar yapmaktadır.
Ayrıca, turne sırasında bir kente ilk geldiği gün, çevresinde toplanan meraklı ve hayranlarından oluşan kitle önünde, -meşhur olmak için oraya gelmiş- izbandut gibi adamlara, karnına yumruk attırma numarasını da ekleyeyim.