bildirgec.org

menese

11 yıl önce üye olmuş, 178 yazı yazmış. 38 yorum yazmış.

Tropik Fırtına (Tropic Thunder)

menese | 10 October 2008 16:50

Başta Tugg Speedman (Ben Stiller), Kirk Lazarus (Robert Downey Jr.) Jeff Portnoy (Jack Black) olmak üzere Hollywood’un bir grup -film icabı- ünlü starı, Vietnam Savaşı konulu bir film çekmek üzere, Vietnam’ın tropikal ormanlarında bir araya gelirler..

‘Film içinde film’ çevirecek bu Hollywood yıldızlarını bize ‘hatırlatmak’ amacıyla, onların önceki filmlerinden fragman görüntüleriyle başlayan Tropik Fırtına; kahkaha fırtınasını da, işte bu, gerçek Hollywood filmlerine yaptığı göndermelerle oluşturulmuş fragman sahneleriyle başlatıyor..

Senki (Gölgeler)

menese | 07 October 2008 13:58

Dünyada, dolayısıyla da bizde de ilk kez Yağmurdan Önce adlı filmiyle tanınan Makedon yönetmen Milcho Manchevski‘nin 2007 yılı yapımı bu film; bir takım hayaletlerin tasallutuna uğramış genç bir doktorun öyküsünü anlatıyor..

‘Şanslı’ lakaplı, Lazar adlı bu genç adam, -tam bir mucize eseri olarak- ölümden döndüğü, korkunç bir trafik kazası geçirmiştir.. Bu kazanın hemen sonrasında meydana gelen tuhaf olaylar; belli ki, bu mucizeyi gerçekleştirerek onu hayatta tutan, metafizik güçlerin işidir..

Ölümün sınırına gidip de dönülen bu kaza sonrası iyileşme sürecinde ve devamında; Lazar’ın çevresinde dolaşan ve sadece kendisinin görebildiği bazı acayip insanlar peydahlanır:
Sürekli kanayan ayak tabanına saplanmış koca bir çiviyle ve kucağında bebekle dolaşan bir adam; unutulmuş bir Makedon lehçesiyle konuşan ve şehrin ortasında yanında bir kurtla beliren yaşlı bir kadın; genç, yakışıklı ve de evli doktor kahramanımızı kendine aşık eden, gizemli, güzel bir kız..

Bütün bu, her halleriyle tüyler ürpertici ve ‘zaman ötesi’ kişilerin bir sırları olmalıdır.. Elbette ki, bunların, zavallı doktorun yaşantısını neden allak bullak ettikleri de, çözülmesi gereken başka bir sırdır..

Hellboy II: The Golden Army -eleştiri-

menese | 30 September 2008 10:12

Yıllar, yıllar önce insanlarla, mistik yaratıklar (Elfler, Goblinler, Ogreler vb..) arasında büyük savaşlar olmuştur.. Bu kanlı savaşların bir döneminde insanlar, savaşın üstün tarafı haline gelerek, rakiplerini kırıp geçirmişlerdir..
Elf kralı bu katliamdan çok etkilenmiş, üzüntüye boğulmuştur..
Bir gün, bir ‘Goblin’ demirci ustası, krala, altından imal edilmiş, asla karşı konulamayacak, devasa askerlerden oluşan, mekanik bir ordu yapmayı teklif eder.. Oğlu Prens’in de etkisiyle, Kral bu öneriyi kabul eder..
Bu yenilmez armadayla birlikte, bir de taç imal edilmiştir ki, tacı başına takan, bu tehlikeli ordunun kontrolünü de ele geçirecektir..
Elf Kralı, artık, bu Altın Ordu’nun da kralıdır..

Gel zaman, git zaman; insanlar yeniden saldırıya geçtiğinde, karşılarında buldukları ‘acı ve merhamet duygusundan nasipsiz’ bu Altın Ordu’nun önünde, müthiş bir kıyıma uğrarlar..
İyi yürekli Elf Kralı, bu kez de, bu kararından büyük pişmanlık duyar ve başındaki tacı üç parçaya böler; birini insanlara verir, ikisini kendisine saklar..
Kral, bundan böyle, insanların şehirlerde; diğer yaratıkların da ormanlarda hüküm sürmelerini karara bağlar..
Altın Ordu ise, tacın parçaları birleşmediği sürece, etkisiz kalmaya mahkum olarak dünyanın bilinmeyen bir yerine kapatılır..

Tatil Kitabı

menese | 17 September 2008 16:45

Çekingen ve sessiz olduğu kadar, vakur bir ilkokul çocuğudur Ali..
Öğretim sezonunun sonuna gelinmiştir; öğretmen, öğrencilerine dağıttığı Tatil Kitabı’nın önemini anlatmaktadır.. Çocuklardan, tatilde oyun oynamanın yanısıra, bu kitabı okuyup incelemek üzere de zaman ayırmalarını ister..

Okul çıkışı, merakla, şöyle bir kitabını karıştıran Ali, evine bile ulaşamadan, haylaz çocuklardan bir oğlana, kitabını kaptırır..
Ali, amcasından borç aldığı parayla, Tatil Kitabı’nı -son bir umutla- kırtasiye dükkanlarında arayacak, bulamayınca da, kaderine razı olacaktır.. Ve kendini ve de tatilini, pek kıymetli sevgisini asla göstermeyen, -yurdumuzda bolca rastlanan- sert bir babanın, insafına bırakacaktır..

Ailesi ile Silifke‘de yaşayan ve narenciye ticaretiyle iştigal eden Mustafa efendi, -büyük ihtimal- kendi babasından devraldığı ‘manevi’ mirasla, aile bireylerine ve çevresine sert ve de ters davranan, klasik Türk babalarından bir babadır..
Adamın, karısı Güler’le olan, ‘kopuk bağlantılı’ ilişki ya da ilişkisizliği, karısının kafasında oluşan, kendisini başka bir kadınla aldattığına dair ‘zehirli’ şüpheleri, daha da alevlendirir..

Kayıp Yüzük (Closing The Ring)

menese | 10 September 2008 15:20

Yıl 1991.. Michigan eyaletinin küçük bir kasaba kilisesinde, bir cenaze töreni düzenlenmektedir.. Merhum kişi, İkinci Dünya Savaşı’nda Amerikan ordusunda görev almış bir emekli pilot olup, kiliseyi dolduran eski silah arkadaşları tarafından son yolculuğuna uğurlanmaktadır..
Merhumun kızı Marie (Neve Campbell)’nin hisli bir konuşma yaptığı törende; kilisenin içine dahi girme gereği duymayan, Ethel Ann (Shirley MacLaine) ise, kocasının ölümünden hiç de etkilenmişe benzememektedir..

Yıl 1941.. Tam elli yıl önce, aynı kasabada, gençliğinin baharındaki Teddy Gordon (Stephen Amell) ve en yakın iki arkadaşı Jack ve Chuck, yeni bir dünya savaşına hazırlanan Amerikan Ordusu’na asker yazılırlar..
Teddy bu arada, onyedisindeki biricik sevgilisi Ethel Ann (Mischa Barton) ile savaş sonrası kuracakları mutlu aileye yuva olacak evi, bizzat yapmaya çalışmaktadır..
Kızın ailesi bu birlikteliğe karşıdır; fakat iki sevgilinin gözleri, birbirlerinden başka kimseleri görmemektedir..
Diğer taraftan, Ethel Ann’e, sadece Teddy’nin aşık olmadığı da başka bir gerçektir..

Üç Hanedan: Ejderin Dirilişi (2008)

menese | 01 September 2008 18:37

Çin tarihinin en karanlık zamanları olarak bilinen ve ‘Han’ hanedanının çöküşü sonrasına tekabül eden, M.S. 190 – 280 yılları arasında ülke, sonu gelmeyen kanlı savaşlarla çalkalanmaktadır.Çin’in,’Romance of the Three Kingdom‘ adlı klasik romanından uyarlanarak yapılan film, iktidarı ele geçirmek için birbirlerine giren farklı hanedanların uzun yıllar süren savaşları temelinde, Shu hanedanında sıradan bir nefer olarak işe koyulan, daha sonra da azmi ve cesaretiyle parlayan Zhao Zilong (Andy Lau)‘un hikayesini anlatmaktadır..Asıl kahramanımızın hemen yanında da, kendisine hep ‘Biraderim’ dediği Luo Ping-An bulunmaktadır; ki kendisi aynı zamanda filmdeki anlatıcıdır..Mütevazılık, cesaret, azim, vefa gibi tüm ‘yüksek’ insani özellikleri bünyesinde taşıyan Zilong, üstün savaşçı yeteneklerini de günden güne geliştirir ve sonunda gelebileceği en yüksek rütbeye erişerek, hanedanının en büyük genarellerinden biri olur..Görkemli savaş sahneleri ve uzak doğuya has ‘sanatkarane’ dövüşler, eserin -haliyle- en çarpıcı kısmını oluşturuyor..Senaryoya da katkısı bulunan yönetmen Daniel Lee‘nin bu filminin, beni en çok etkileyen tarafı, o zamanın halk kültürünü yansıtan sahneler oldu.. Özellikle, bizim ‘Hacivat- Karagöz’ oyunumuza çok benzeyen, ancak, orada daha çok, zafer kazanmış savaşçıları yücelten bir işleve sahip olduğu anlaşılan ‘gölge oyunu’ çok hoştu..

Yine de, hep bildiğimiz klişelere yaslanan, klasik bir kahramanlık destanı anlatmaktan öteye gidemeyen, bu yüzden de tatmin edici olmaktan uzak, vasat bir film; Üç Hanedan: Ejderin Dirilişi..

Adem’ in Trenleri

menese | 20 August 2008 09:51

Hacer (Nurgül Yeşilçay), yıllar önce gencecik bir kızken, sevdiği köylüsü Bekir tarafından hamile bırakılmıştır.. Daha sonra, bu toy oğlanın, kendisini terketmesiyle de kızı Fatmacık ile ortada kalakalır..

Bir nevi ‘gezici’ imamlık yapan Hasan Hoca (Cem Özer), ailesi tarafından da dışlanan bu biçare genç ve güzel kadını nikahına alır.. Onu ve küçük kızını, şu acımasız hayattan korumak üzere sahiplenir..
Kendi karnını doyuracak kadar dahi imkanı olmayan bu adam, Hacer’e elini bile sürmemiştir.. Bekir’ in, onları bir gün kendisinden koparacağını düşünürcesine, sadece ‘allah rızası’ için, yıllarca onları korur..

Onların bu sıradışı yaşantıları, Hasan Hoca’ nın Ramazan ayı başlarken Karaağaçlı tren istasyonu çevresine konuşlanmış bir köycüğe imam olmasıyla birlikte, değişmeye başlayacaktır..
Daha çok ‘demiryolcu’ istasyon çalışanlarından ibaret insanların yaşadığı bu yerde, Hoca, Hacer ve Fatmacık’ ı sürprizlerle dolu bir Ramazan ayı, hatta, koca bir gelecek beklemektedir..

Daha önceden senaryolarıyla bildiğim Barış Pirhasan‘ ı yönetmen olarak ilk kez geçen yıl, sessiz sedasız gösterime giren bu filmiyle tanımıştım..

Cem Özer, takva sahibi bir imamı başarıyla canlandırırken, hem filmde, hem de gerçek hayatta karısı olan Nurgül Yeşilçay da, filmdeki rolüne yakışan duru güzelliği yanında, çok başarılı oyunculuğuyla göze çarpıyor..

Annemin Yeni Sevgilisi ( My Mom’s New Boyfriend)

menese | 18 August 2008 17:12

‘Sanatsal hırsız’ Tommy (Antonio Banderas) ve iki arkadaşından oluşan çete, gayet ince bir teknikle Louvre Müzesi’ nden heykel çalmaya çalışmaktadırlar..
Bu heyecanlı sahneyle başlayan filmde, az sonra, çetenin işi sarpa sardırdıklarına ve Tommy’ nin de yakayı ele verdiğine tanık oluruz..

FBI ajanı Henry (Colin Hanks), ‘dul’ annesiyle yaşadıkları evden, gizli bir operasyonda görev yapmak üzere, üç yıllığına, ayrılmak zorundadır..
Biraz zor da olsa- Anne Marty (Meg Ryan), pek düşkün olduğu biricik oğlunun gidişini kabullenir..
Tam da- oğlunu yolcu ettiği havaalanında, artık kendini ve yaşantısını değiştirmesi hususu, şişko, bakımsız, mutsuz ve -haliyle de- yalnız bir kadın olan Marty’ nin kafasına dank etmiştir..

Ziyaretçiler (The Strangers)

menese | 13 August 2008 15:49

İki sevgili olan James ve Kristen, arkadaşlarıyla birlikte eğlendikleri bir düğün dönüşünde, geceyi, bir yazlık evde baş başa geçirmeyi planlamışlardır..
Yol boyunca mutsuzluk gözyaşları döken Kristen (Liv Tyler), James (Scott Speedman) ‘ in evlenme teklifine -henüz hazır olmadığı- gerekçesiyle olumsuz yanıt vermiştir.. Bu hesapta olmayan gelişme, çiftin, ‘mutlu gece’ hayallerini yıkmıştır..

İlişkilerinde -son anda- ortaya çıkan bu probleme rağmen ikili, planlarını bozmazlar ve -mevsimi olmadığından- ıssızlığın hüküm sürdüğü sayfiye evine varırlar..
İnsana, “Keşke tek mutsuzluk kaynağı ya da tek problemleri bu anlaşmazlık olsaydı.” dedirtecek gelişmeler işte bundan sonra devreye girecektir..
Tam eve yerleşmiş, hatta aralarındaki soğukluk -yaktıkları şömineyle birlikte ısınmaya başlayan oda gibi- ısınmaya yüz tutmuşken, yazlığın kapısı şiddetle vurulur ve bir ses “Tamara orada mı?” diye sorar..
Tamara diye biri orada yoktur, belki de hiç olmamıştır.. Zaten, ne evdekiler için ne de kapıya dayananlar için bunun bir önemi vardır..

Kıyamet (Apocalypse Now)

menese | 10 August 2008 13:28

Yönetmen Francis Ford Coppola‘ nın, ilk orijinal haline eklemeler yaparak ve onu yeniden kurgulayarak oluşturduğu -redux- versiyonuyla Kıyamet, yıllar sonra sinemalarımızda yeniden vizyonda..

Joseph Conrad‘ ın ‘Heart of Darkness’ isimli romanından sinemaya uyarlanan 1979 yılı yapımı bu destansı film, The Doors‘ un The End’ i ile güçlendirilmiş, muhteşem bir sekansla başlar.. The Doors nağmeleri ve uçmakta olan helikopter gürültülerine tezat bir tropik orman görüntüsü, çok geçmeden başlayan bombardımanla cehennemi bir manzaraya dönüşür..