bildirgec.org

lorienn

11 yıl önce üye olmuş, 58 yazı yazmış. 2495 yorum yazmış.

Oldu da Bitti Maşallah

lorienn | 17 December 2007 14:26

Sünnet nedir? Soruya cevap aramaktan daha çok bu işin ilginç noktalarına bakalım istedim. Ama hala sünnetin ne olduğuna ilişkin bilgi edinme inadınız varsa buradan lütfen
Geçmişi bir tazeleyin hafızanızda hadi… Belki çoookkk eskilere gitmenize gerek kalmayacak. Bir erkek evlat sahibi iseniz ve yakınlarda bu töreni yaşadıysanız ya da kendi sünnet
töreniniz, abinizin, kuzeninizin sünnet törenini hatırlayacaksınız. Erkek çocuk dünyaya gelir gelmez karar yıllar öncesinde verilir. “Filanca zaman kısmetse inşallah Arslan Oğlum’u kestirecem” denilir. Denilir de Arslan Oğlan sünnetin ne olduğunu eğer az buçuk biliyorsa gözleri yuvalarından fırlar. Konu komşu yanında sık sık bu seramoniden bahseder, sorar soruşturur “ne zaman” diye Kendinden yaşça büyük, tecrübeli ağabeyleri geçmişteki korku dolu dakikaların acısını bu yavrucaklardan çıkarmak için “oluuummm hiç acımıyo lan, baltayla şöööleee bir vuruşta” gibi abartılı laflarla çocukcağızın aklını başından alırlar. Sünnet düğününe bir yıl kala hazırlıklar hızlanmaya başlar. Anne en güzel yatak takımlarını almak için ya mağaza mağaza gezer ya da en kaliteli caf caflı kumaşları alarak nakış için, işleme için usta bir ele bırakır. Gün yaklaştıkça hazırlıklar yetişmeyecek krizine girilir. “Oğlan’ın” sünnet kıyafeti için yüz bin kez çarşı pazar dolaşılır. O renk olmadı bu renk, o gümüş renk bu altın sırma falan filan… O sırada bizim çocuk üç buçuk atmakta, babasının ASSSLAN OĞLUM BENİM! KOÇUM LAN GEL BURAYA! Nidalarına karşılık korkmuyormuş pozlarına girip çıkmaktadır. Kimi garibandır. Sessiz sedasız mütevazı hazırlıklarla yapılıverir töreni. Bir mevlüt okutulur hayırlı uğurlu olsun diye… Kiminin topluca olur erkekliğe geçiş töreni. Belediye üstlenir. Karınca kararınca hayırsever kişilerin bir araya gelmesiyle bu iş olur biter… derler ya oldu da bitti Maşallah… Ama ne olursa olsun zannediyorum bu erkeklerin akıllarından hiçbir zaman çıkaramayacakları en önemli gündür. En önemli gün…korkulası ya da gurur duyulası. İlginç kareleri toparladım netten. Bazıları yorumsuz bazılarına dayanamadım… Buyrun…

Uçtum Kaçtım

lorienn | 13 December 2007 13:09

Çok sevgili arkadaşım,
2002 yılında yazılmış bir yazıyı tazelemişsin. Çok da iyi yapmışsın. Sayende okuduğum yazı ve ilk yorumlar önce sıcacık sardı beni, “işte böyle olmalı, tartışma bu dedim, kızdım kendi kendime. Yazdığın yorumlara yorum mu diyorsun ey lorienn!, bak gör nasıl oluyormuş eskiden” dedim… Dedim demesine de yorumları bir bir tararken tanıdık bir rüzgar esti, sonra rüzgar hırçınlaşıverdi… Yağmur bastırdı aniden, kimi bir şemsiye altında birleşti kimi tek başına yağmura bıraktı özgür ruhunu bir yığın damla birleşti ufacık bir göl oluştu. Ara ara güneş gösterdi yüzünü… biriken sular tam kurumaya yüz tutmuşken sen geldin sevgili arkadaş yıl 2002 yi 2007 ye bağlayıverdin. Çok uzun varsaydığımız kısacık bir an….. Buranın rengi hep aynıymış demek!.. Biz aynıyız… Değişmek mi? Hayııııııııııııııırrrrrrrrrrrrrrr!….

hafif uçurtmalar...
hafif uçurtmalar…

REK-LAM-LAR

lorienn | 11 December 2007 15:53

Dün akşam gündemde ne var ne yok düşüncesiyle tv başına geçtim ama geçmez olaydım dedirten bir haberle karşılaştım. Buradaolan bitenlerden haberiniz vardır belki. Neredeeeeennnnnnn nereye geldiğimizin haberidir bu. Ne dersiniz bugünümüzü de arar mıyız?

SPON-SORA-SORA

lorienn | 11 December 2007 10:27

Sevgili editörler bu bir ilan değildir. Hafif içinde yardımlaşma yazısıdır. gözünüzün yağını siliiimmm yayımlayın deeerrrrmişim….

Madem serbest soralım o zaman.
Sponsor nasıl bulunur?
Yazdım googel teyzeye (sizin için amca olabilir benim için teyzedir kendileri) sponsor dedim, ara dedim, bul dedim. Verdi listeyi sağolsun. Bulduklarım beni sarmadı çünkü onlarda benim gibi spon-sora sora bir hal olmuş gönlü zengin insanlar.
Hadi bakalım canım arkadaşlarım bana sponsor bulma yollarını yazın canımı yiyin… diyelim sponsor bulduk nasıl ulaşcez deyiverin… detaylar özelden yazılacaktır.
Aracıya tatminkar ücret şeedilecektir…

resimlerim

lorienn | 27 November 2007 11:33

geçen yıl hafife üye oldum olalı, yaptığım bir kaç resimi sizinle paylaşmak için arada derede konuya uysa da uymasa da yazılarıma serpiştirdim. hızımı alamadım ya! bir taraftanda hala bir çoğunu size gösteremedim diye kıvranıp durmaktayım.
ne zaman sıkılsam, bir problem yaşasam geçerim bilgisayarımın başına, bilgi saymak yerine mausumla kendimce çiziktiririm naçizane… hepsini size armağan ediyorum… loriennden siz hafifçi dostlara… beğenen de beğenmeyen de sağolsun…

gri gün
gri gün
gelincik
gelincik

Hazım’ın Çocukları

lorienn | 20 November 2007 12:19

“Uffffff… sabah oldu kalk oğlum Hazım!” diye sıkıntıyla genleşti. Akşam pestil gibi uyuya kalmıştı yorgunluktan. Rutubetli dört duvar içinde bir yer yatağı, piknik tüp, örtü niyetine üzerine gazete serilmiş klasik meyve kasası, bardak çanak, duvara asılı birkaç üst baş, duvara gerilmiş naylon çamaşır ipi burada yaşayan birileri olduğuna kanıt teşkil ediyordu. Yorganı üzerinden atıp “Bismillah” çekip kalkacak oldu, soğuktan içi ürperdi yorganı tekrar üzerine çekti. Beş dakika keyif yapacak vakti var mıydı? Yan tarafında yerde duran eski model cep telefonuna uzandı, aynı zamanda okkalı bir küfür savurdu telefona. “Konu komşu sesi olmasa uyuyup kalacaz anasını satayım” diye söylendi. “Hadi oğlum hadi” diye mırıldanarak zorla kalktı yerinden. Ayağına taktığı terlikleri sürüye sürüye bekar odalarının müşterek tuvaletine doğru yöneldi. “Tüh! Yine kaptırmışım tuvaleti hay aksi” diye geri döndü havlusu omzunda. Odaya girmedi. Koridorda asılı kir pas içinde köşesi çatlak aynadan kendine baktı dalgın dalgın. Birden müjdeli bir haber almışcasına yüzü aydınlandı. “Hazım bey, bugün güzel bir gün topla kendini!” dedi kasılarak. “Çocuklarını göreceksin. Onları ellerinle tutup sevip okşayıp koklayacaksın, her biriyle görüşme kısa da sürse sonuçta onlar benim çocuklarım. En acısı onları evlerine bırakıp dönmek. Daha da acısı bir zaman sonra onları bir daha görememek” diye sevincini hüzne dönüştürdü. Tuvaletin boşalacağı yoktu. Bir iki sefer kapıya vurdu, içeriden gelen yüksek desibelli öksürük sesi de ona inat “git işine benim işim daha uzun” der gibiydi. Ya Sabır çekti. Köşedeki kirli lavobada yüzüne acele tarafından su çarptı. “Belediye’de girerim artık kenefe” diye aklından geçirdi. Odaya döndü, sırtına dünden kalma kazağını, ayağına kırışık gri pantolonunu geçirdi. Çamurlu botlarını çarçabuk bağlayıverdi. Dışarı çıkar çıkmaz hemen bir sigara yaktı. Ağzı zehir gibiydi bir de üst baş berbat, sakal gelmiş. Tam kendine küfür edecekti ki aklına çocukları geldi yine. Yüzü aydınlandı…

Teğmen Rowan

lorienn | 23 October 2007 16:45

İNANIŞ: Bu yazı yayımlanırsa eğer, sizinle paylaşacağım bir mektup hikayesi var. Bilmeyen yoktur belki aranızda… Yıllar yıllar yıllar önce bu hikayeyi bir yerlerde duymuşluğum vardı. Ama üzerine düşünmüşlüğüm maalesef olmamıştı. Çalışmaya başladığım ilk aylarda iş yaşamının acımasızlığını ve zaman zaman ufak tefek entrikaların dönebileceğini gördüğümde, kendi kendime -ileride ne kadar boş bir karar olduğunu anlayıp bundan vazgeçeceğimi tahmin edemeden- söz verdim. Zaten sevgili büyüklerim de hep dürüst, çalışkan güvenilir biri olmam yolunda bir yığın emek vermişti. Onların yüzünü kara çıkaramazdım. Mümkün değildi…

MOSKOVA

lorienn | 15 October 2007 16:48

Tozlu arşivden başka bir seçmece… Moskova’ya gidenler bilir. Ya gitmeyenler?.. Niye geri kalsınlarki?… “Bizde hafif çocuğuyuz, bizimde oralardan bir kaç ilginç yeri görmek hakkımız” diyenlere… Sıkılmadan inceleyin, tek tek sabırla.. her biri birbirinden etkileyici… kolay gelsin…

/13-2.jpg” alt=”” border=”0″ />

İŞTE BÖYLE………

gerçek gibi

lorienn | 04 October 2007 15:11

bu harkulade resimleri ilk gördüğümde marcel marlier’e mi

(ayşegül kitaplarının resim ustası) ait diye düşündüm birden. çok benziyor. ama tarzı aynı olan başka bir sanatçıya ait olabilir düşüncesiyle nette epey gezdim. maalesef yok. yoksa yok bu hoş resimleri sizde görün istedim benim tozlu arşivden…

Seni Bekliyorum Anne

lorienn | 02 October 2007 11:09

ölüm hiç korkutmuyor beni anne. sadece senin bensizliğe katlanamayacağını düşündüğümde acı çekiyorum, vazgeçiyorum ölümden. halbuki kendimi hafif bir esintide bağlandığı taçtan kopan bahar çiçeğinin minik yaprakları kadar hafif hissedeceğimi biliyorum. birinin ölüm haberini aldığımda bir çoğunu kıskanıyorum anne. ah keşke söz verebilsen bana. ağlamayacağını içinin kavrulmayacağını bilsem her şey hazır anne yolculuğum için. bir tek senin vizen yok biliyor musun? ben hazırım, seni bekliyorum anne…

Not: Yukarıda yazdığım satırların sebebi sorumlusu tamamen buradasize sunduğum test ve ona eşlik eden şarkıdır.