bildirgec.org

linet

11 yıl önce üye olmuş, 86 yazı yazmış. 2290 yorum yazmış.

Yalnız Ölüm

linet | 10 June 2008 12:30

4 kedisi ile yaşıyordu. 5 gün kendisinden haber alınamadı, polis eşliğinde kapıyı açtıklarında, kesif bir koku ile karşılaştılar, içeri giremediler. İtfaiye erleri gaz maskeleriyle içeri girdiklerinde, korkunç bir görüntü ile karşılaştılar. Yerde yatan kadın, yer yer parçalanmıştı. Kediler etrafında idi, biri yanaklarını yemeye çalışıyordu…

Kaldıramadılar, tuttukları yer ellerinde kalıyordu. Ceset torbasına koyabilmek için çok uğraştılar, dayanamayıp dışarı çıkan görevliler, sürekli kusuyorlardı…*************************************************************************
Bildik sıradan bir gün, yine yalnızım, değilim aslında kedilerim ve ben.. Acıktılar demek ki,
Mamalarını vereyim ve bende birşeyler yesem iyi olacak. Sabahın köründe elimde viski bardağı, oysa birşeyler yemek için açmıştım buzdolabının kapağını… Ne zamandır bu durumdayım, kocamı terk ettiğimden beri mi? Yoksa en son babamı toprağa verdikten sonra mı? Kardeşim yok, sadece kuzenler.. Ve arkadaşlarım, bir gün yok olsam beni ararlar mı acaba??

HAFİF = HAYAT

linet | 27 May 2008 14:47

Ne bekliyordum Hafife üye olduğumda, nelerle karşılaştım, kimlerle tanıştım? Neler kattı bana hafif, neler götürdü, belki de gözümü açtı..

Amacım neydi bilmiyorum google da birşeyler arıyordum. Hafife girmem bir tesadüf, hayatta herşey bir tesadüf değil mi zaten? Okuduklarım mı cezbetmişti beni yoksa, yazdıklarımı paylaşma, yorum alma çılgınlığı mı ? Bilmiyorum… Birçok arkadaş edindim, birgün haber almasan merak edeceğim arkadaşlar, sonra onların sırlarına ortak oldum, onlarda benimkilere… Ekranımda beliren mesajınız var simgesi miydi? Hafifi değerli kılan.. Etrafım insan doluydu oysa, eski arkadaşlar, iş arkadaşları, dostlar, arada bir görüşülenler, sık sık görüşülenler.. Peki farkı neydi hafifin… Yazdıklarımı bu saydığım arkadaşların hiçbiri görmemiş okumamıştı, peki neden yüzlerini bile görmediğim bu insanlara iç dünyamı açıyor, onlarla paylaşıyordum bunları..

Anneler Günü

linet | 02 May 2008 20:48

Anneler Günü

Anneler gününde kesinlikle alınmaması gereken hediylerin başında sanırım yemek kitabı geliyor, hangi akla hizmet yemek kitabı mailini hemde En güzel annelere diye göndermişler, anlamadım gitti, çok kötü yaa, anneee bak sana aldım, yemek kitabı bu ayol, ama italyan mutfağı, neden benim mutfağımda ne var, beğenmiyormusun kızım sen benim yemeklerimi, ama anne işte sen yemek yapmayı seviyorsun ya ondan aldım, ufkun açılsın, değişik şeyler dene diye, ne demek şimdi bu anneye ufkun açılsın, ufuksuz muyum ben? Anladım sen geçen gün yaptığım keşkeki de yemedin zaten çok ağır dedin, tamam bundan sonra yemek falan yapmıyorummm…

Hasibe’nin Gözlüğü 2

linet | 02 May 2008 13:10

Hasibe’nin Gözlüğü

Eyy hafif ahalisi, kimseler kalmamış ne olmuş buralara böyle.. Bende gelemiyorum ne zamandır, evde baskı görüyorum biliyorsunuz, dışarı çıkmam çok zor oluyor eee gavur icadı diye internette yok bizim evde:)

Neyse ki gazete ve televizyon var. Bu aralar izdivaç programı ile eğleniyorum.

Tecavüz haberleri var hergün gazetelerde. Toplumun bir gerçeği bu dünyanın neresinde olursak olalım bu tür vakalar var malesef.. Kızına tecavüz eden baba, 14 yaşında ki kız ile 70 lik dede, sonra italyan barış elçisi gelin ve kimselerin bilmediği daha niceleri. Geçen sene bu zamanlarda da 14 aylık bebeği konuşuyorduk..

VAHŞİ ZARAFET

linet | 22 April 2008 16:10

vahşi
vahşi

SAVAGE GRACE Bir kadın düşünün çok güzel, ihtiraslı ve bir adamla evli, dedesinden yüklüce bir miras kalmış macera seven bir adam ve bu ikilinin erkek çocukları… “Bakelite” plastiğin yaratıcısı olan dedenin mirasını yiyen adam soğuk ve sevgisiz biri, kadın ise tam tersine sıcak ve dayanılmaz cazibeli ve çocukları kendi tabiriyle bu sıcak ve soğuktan meydana gelen buhar.. Gerçekten çocuğun buharlaşıp yok oluşunu ve yok edişini şaşırarak, anlam veremeyerek, rahatsız olarak izliyorsunuz.. Kadının bakışları beyazperde de insanı çarpıyor, sadece bakışlarla bir sürü şey anlatan insanlardan Julianne Moore inanılmaz bir oyun sergiliyor. Ailenin nasıl parçalandığını, zenginliğin, boşluğa düşen insanların neler yapabileceğini ve en önemlisi oğluna tutkuyla bağlı bir annenin nasıl çocuğuna zarar verebileceğini rahatsız edici bir şekilde anlatıyor. New York, Paris, Cadaques, Mallorca, Londra gibi şehirlerde lüks içinde yaşıyorlar. Ama para mutluluk getirmiyoru görerek biraz sevinebilirsiniz 🙂 Şaka bir yana acı veren insanoğlunun sevgi için yapabileceklerinin en üst sınırını gözümüze sokan filmden çok rahatsız oldum. İnsanoğlunun arayışı hiç bitmeyecek, mutluluğu bulma adına yaşamlar heba olup gidecek…. VAHŞİ ZARAFET

Top Gun

linet | 16 April 2008 08:23

Top Gun1986 yılında başrollerini Tom Cruise ile Kelly McGillis in paylaştığı benim gençlik yıllarıma damgasını vurmuş filmdir. Top Gun 1986 yılının en çok hasılat yapan filmidir. Bu hasılata filme 3 kez giderek benimde katkım oldu sanırım.

1986 yılı liseye gidiyorum, allahım neden bizim okulda bir Tom yok diye hayıflanıp duruyorum. Çaylar yapılıyor o zamanlar, öyle barlar, clup lar yok yada var ben bilmiyorum. Gündüz gözüyle gidiyoruz bir yere dans müzikleri çalıyor en çok da take my breath away… Kız kıza dans edenler bile var, omuzlarımızda vatkalarımız saçlarımız ya önden dolma yapılmış yada Serpil Çakmaklı gibi kapartılıp mandal tokalarla tutturulmuş. Ama ben Kelly gibi saçlarım olsun istiyorum dümdüz saçlarım var oysa ki gidip perma yaptırıyorum, allahım sonuç felaket bir kuzucuk oluveriyorum kıvır kıvır.

KING OF CALIFORNIA

linet | 15 April 2008 09:01

Yönetmenliğini Mike Cahill’in yaptığı filmin çok sıcak bir hikayesi var… Bir süre akıl hastanesinde yatan Charlie hastaneden çıkar ve kızı Miranda’nın yanına yerleşir. Hastaneden çıkar çıkmaz yüzerek gelen Çinlilerden bahseder ve hala hasta olduğunu düşündürür. Charlie’nin bir definenin peşinde olması ve Miranda’yı buna inandırması ile hikaye devam eder. Bir yanınız define hikayesine inanmak isterken, bir yanınız hala bu adam akıl hastası, kızı da sürüklüyor bu girdaba diyor. Miranda da aynı durumda; bazen babasının hikayesine öyle bir kaptırıyor ki kendini, bazen ise her şey anlamsız geliyor. Tıpkı hayat gibi; bir yandan mucizelere inanmamız, bir yanda da aslında mucizenin olmadığını dehşet içinde farketmemiz gibi.

Film bazen durağan bir tempoda ilerliyor, çok sürprizli biten bir sona sahip.
Ayrıca Michael Douglas’ı hiç böyle görmediniz, “Temel İçgüdü” filmindeki hali ile tamamen zıt bir karakter… Rolünün hakkını her zamanki gibi veriyor..

Ben sevdim…

Bekliyorum…

linet | 26 March 2008 15:30

Cesur olduğunu, gözü pek olduğunu iddia ediyorsun, ama aslında korunmaya muhtaç birisin…

Her şeyi yadsımak için yola çıktığını söylüyorsun, ama yine de herkesin seni korumasını, anlamasını bekliyorsun… Bu nasıl bir isyan… Bu nasıl bir yadsıma… Korkarak, çekinerek, yardım dilenerek, anlayış dilenerek nasıl isyan edilir, nasıl anlaşılma beklenir… Bir ayağın burada, bu hayatın kuralları, ölçüleri , beklentileri içinde… Öbür ayağın hayallerin, isyanın, yıllardır düşünü gördüğün özgürlük düşlerinin içinde…

Bebeğim…

linet | 13 March 2008 10:05

Hiç hareket etmiyor, oysa onun soluk alıp vermesini gözlerimle görmem gerekiyor. Minicik vücudu yorgun düşmüş, kafasına bağlı serum iğnesi canını acıtmıyordur umarım, artık ellerine ayaklarına serum bağlayamıyorlar, minicik damarlar buna izin vermiyor. Göğsünün üstündeki elektrolar kalbinin ritmini dinliyor, sürekli uyuyor bebeğim. Tanrım ondan ne istedin bu acıları neden ben çekmiyorum ona verdin?

Öyle saf öyle temiz ki, daha doğalı 3 gün oldu, doğru düzgün ememedi, hep uyudu sonra kasılmalarla uyandı, ne yapacağımı şaşırdım, hastaneye gittik gaz sancısı dediler, eve geldik yine uyuyor bebeğim, kimse besle demedi bana, bende dokunmadım bebekler uyuyarak büyürler değil mi? Ama o sabah nefessiz kaldı yavrum, minik bedeni kasıldı kaldı, ağzında ufacık bir sesle beraber tükürük çıktı, yüzü morardı bedeni ise bembeyaz çok korktum, koşarak gittik hastaneye, kapıda bize fiyat biçtiler, kırıldı umudum, bebeğim ölüyordu onlar ise daha tedavi yapmadan fatura çıkartıyorlar, neden bağıramıyorum neden isyan edemiyorum?.. Yeşil kartımız var bizim devlet hastanesine gittik, kocaman bir yer burası bir üniversite hastanesi, bebeğime iyi bakıyorlar ama geç kaldıysak, yaa beynin de hasar kaldıysa, diyorlar ki soğuk havale geçirmiş, açlıktan şeker komasına girmiş, neden ağlamadın bebeğim neden ağlamadın ağlamayana meme yok derler yaa sen ağlamadın ben seni beslemedim, benim suçum bu , ahh bebeğim beyninde ödem oldu diyorlar, ahh bebeğim bilsem zorlardım seni , hiç uyutmaz beslerdim seni..

Erguvan

linet | 12 March 2008 10:37

Bahar geldi, bilmiyormuşsunuz gibi tekrar etmemin bir anlamı yok biliyorum ama, bugün dışarı çıktım öğlen Ihlamur Kasrı’ndan bir türk kahvesi içtik arkadaşlarla şehrin içinde cennetten bir bahçe, erik ağaçları çiçek açmış, erguvanlarda açacak.. Nedense içim bir hoş oluyor erguvanlar açınca o inanılmaz renklerimi içimin kıpır kıpır etmesine sebep olan, çocukça bir sevinç kaplıyor içimi, ama hemen az sonra hüzün, bu rengarenk halini bildiğim ağaçları nedense sonbahar hüznü içindeyken düşünüveriyorum bir anda, bu tamamen benim gel-git ruh halimden kaynaklanıyor biliyorum. Bir inanışa göre İsa’ya ihanet eden Yahuda kendini bu ağaca asmıştır. Efsaneye göre bu olaydan sonra önceleri beyaz olan erguvan çiçekleri utançtan ya da kandan kırmızıya dönmüştür. Utançtan kırmızıya dönen bir ağaç şimdi ise insanlar bile utanmıyorlar, ağaçlar mı utanacak… Beklerim fecrini leylaklar açan nisanın, Özlerim vaktini dağ dağ kızaran erguvanın. Yahya Kemal’e bile bu satırları yazdırmış erguvanlar… Daha zamanı değil biliyorum ama olsun az kaldı Nisan başlarında açar bu ağaçlar, eğer İstanbul’da iseniz boğazın bu ağaçlarla aldığı rengi görmenizi tavsiye ederim.. Sanki hafif de okudum daha önce erguvanları ama aradım taradım bulamadım, olsun varsa da var ne yapayım bakın renklerine de içiniz açılsın… Bırakın başbakan 3 çocuk yapın demiş, kadınlar gününde Cahide de kadınlar erkek stripcilere saldırmış, bir yanda çocuğunu cami avlusuna bırakan kadın, diğer yanda hergün angelina ve çocukları ile ilgili haberler (başbakanın sözünü o dinliyor bak) bakın en güzelini Çakar yapıyor adam bikini giyerim dedi oturdu gündeme oysa ben hep giyiyorum kimse haber yapmıyor:) Ayy tamam cıvıttım, çalışmam lazım ama bu hava, güneş, ağaçlar, çiçekler, böcükler offf offff… Offflama der annemm ohhh ohh dee der, hepinize bol ohhh lu bir gün diliyorum…