bildirgec.org

koza86

11 yıl önce üye olmuş, 27 yazı yazmış. 0 yorum yazmış.

Hafif’e hutbe..

koza86 | 03 June 2009 10:38

Blog kültürü aldı başını gitti. Baktığınız zaman çok yararlı ve nitelikli bloglarla karşılaşıyorsunuz; Gidişat, bundan böyle okuyup yazmanın digital ortamlara doğru hızla evrildiği yönünde. Elbetteki bundan şikayet etmiyorum, korkulacak bir şey yok, yaşanacak, yaşanması gereken bir çağ hadisesi ile karşı karşıyayız sadece..

Birlikte paylaştığımız şu blogta nice kabiliyetli ve nitelikli yazar arkadaşlarımız var; Takip eden,araştıran belki de hala eski usul okumaya çalışan nice değerler var. hepsini keyifle okuyorum. Öyle inanıyorum ki, yazın dünyamıza katılacak, isimlerini ve eserlerini kitlelere ulaştıracak arkadaşlarımız da çıkacaktır aramızdan.

arap şükrü ve yoksul memeler..

koza86 | 03 June 2009 09:39

Yıldızsız, kıpırtılı dağınık bir gece
Pera’da,
İstanbul ezeli cümbüşünde,
Can aciz, can sıkkın..
Tezgahın orda, kır saçlı boncuk gözlü adam,
rembetiko havalarında..
Oysa ki benim içimden “bal kız” geçer;
o an, kel başım parlar, gözlerim ışıldar, yüzüm gülümser..
bir başka şey düşünürüm,
sevimli ve yoksul memelerini..

Fısıldıyorsun;
“sen hep kendini düşünürsün,
hayır hayır kendini değil de,
ne bileyim ben, delinin birisin”

oysa ki ben bal kıza içmek istiyorum,
meze istemez;
yalnızca kavun ve rakı..
bir de armonik heyecan,
arap şükrü !.

“Zehrimizi ” akıtalım.

koza86 | 01 June 2009 12:11

Vatikanlı keşişler, dünya kadınlar gününde; çamaşır makinasının dünyanın en önemli icadı olduğunu söylemişler.
Deterjanı ko, kapağı kapat, mimozanı tak, yallah sokaa!
Doğum kontrol hapından bile önemli bir buluşmuş.

Hal böyle iken, şu makinaya alaka göstermem gerektiğini düşündüm. Belki de içimdeki sıkıntıyı bu alet söküp atacak..
Saolsun İdris önayak oldu;
“Abi, senin tüllerde baya baya kirlenmiş, yıkasak şunları “
Bugüne kadar çamaşırın envaisini yıkadım da perde yıkamak aklıma gelmemişti hiç.

” iyi de ütüsü zor be idris’im” dedim.

“perde ütülenmez abi. yıka as, yıka as!”

Düşündüm mantıklı geldi..
İdris, bi çırpıda tülleri indirdi.
Camlar bomboş kaldı; Dehşetli bir melankoliyle bana bakıyorlar.

“hangi programı seçelim abi?

Acilen “hamama..”

koza86 | 26 May 2009 18:18

Karşımız aleaddin’in yeni bir cini daha çıktı!

Yetenekleri kendinden menkuller, Türkiye-Suriye sınırındaki mayınların “temizlenme” işini , yap-işlet-devret icadı ile İsrail’e ihale edeceklermiş!.

Hayırlara vesile olur inşallah!.
Yani, topraklarını önce devalüe ettin, şimdi de revalüe edeceksin..
Nasıl mı? İsrail oğlu buraları yumup yıkayacak, akpak edecek. Sonra da kırk küsur yıl buraların işletme hakkını kullanacak..

İyi güzel!
Ne demişler ” evini temiz tut misafir gelebilir, kendini temiz tut azrail gelebilir”

“Şeytanlarımızı göremiyoruz!”

koza86 | 20 May 2009 15:51

” şeytanlarımızı göremiyoruz; Zira biz kendimizi göremiyoruz “
Böyle demiş, Villeneuve.
Mistik hayal gücü,insanlığın her döneminde,türlü adlarla kötülük yapmakla görevli bir varlığa inanmıştır.
Şeytan bütün kitaplı sami dinlerde ve özellikle müslümanlıkta kibirli,kendine güvenen asi bir melektir..

Bu itibarla cennetten kovulma hadisesinden sonra,tanrıya yakararak kendisine mühlet verilmesini zekice savlar öne sürerek dilemiş,bu dileği de tanrı tarafından kabul görmüştür..Bu konularda kutsal kitapların hemen hepsinde türlü açıklamalar vardır..Bunlara değinmiyorum, isteyen araştırır..
Simgesel olarak kötü olarak adlandırılan şeytanın, bir özgürlük meleği olduğunu kabul edenler de vardır; Dante,”cehennem’inde” konuşturduğu şeytana ” Benim mantıkçı olduğumu bilmiyordun, değil mi?” dedirtmekte , Baudelaire de ” şeytanın en yüce hilesi, bizi, kendinin var olmadığına inandırmaktır” de . Gerçekten de şeytan mantıklı ve türlü kılıklara girebilen, zekası parlak bir yaratıktır..
Aslına bakarsanız, şeytana günah işleten, onu insanları baştan çıkartmakla görevlendiren tanrının ta kendisi değil midir?
O zaman akla gelen en basit soru; Şeytanın bu donanımına izin veren tanrı ise, ona uymuş olanlarla cehennemini dolduracağını ihtar etmesi adalet karinesine uyar mı?
Bu sorulara sünni kelamcı anlayış elbette kimimiz için doyurucu yanıtlar verirler.. Bana kalırsa en doğrusu, şeytanı bir tanrı yaratığı saymaktansa onu erdem dışı tutkularımızın bir simgesi gibi telakki etmek, daha akla uygun bir gerçektir..Kaldı ki, goethe bile ” yeşil yılan” adlı eserinde şeytanı simgesel olarak yılana benzetir; Hayatın yüksek sırlarını bilen bir yaratık gibi kutsallaştırır..
Bir görüşe göre de Hz.Muhammed,karşılaşacağı engelleri azaltmak adına, kendi ülküsünü yaymak için batıl inançlara desteklik eden bazı imgelerle terimleri kullanmaktan çekinmemiştir..Bu zorunluluk onun, ” Halka, akıllarının seviyesine göre söyleyin şeklinde ifade ettiği propaganda ilkesine de uygundur..

” Topunuzun köküne..”

koza86 | 20 May 2009 13:44

“kökü dışarda” deyimi moda olmuş, siyasi literatüre yerleşmiş, nerdeyse halk mizahının bir parçası olmuş..
Hakikaten de milletimiz “kökü dışarda” olan hiç bir şeyden hazetmez!.
Erkek milletiz!
Kökledik mi tam gaz, içerde olmalıyız..Dışarda kalan şeyler bizi bozar, mahçup eder..
İlla ki kökümüz içerde olacak..
Bu deyim siyasal edebiyatımıza , 1946 yılında TBMM’nin on ikinci otırumunda yapılan bir konuşma ile girmiş; Gaziantep milletvekili cemil sait barlas “Marko paşa” dergisinin yayınlarını kasdederek, “kökü dışarda” bazı muhalifler diyerek eleştiriyor..
Derginin yayımcılarından Sabahattin Ali ise vekili şöyle yanıtlıyor,
” İstiklalimiz üzerine en küçük bir gölge düşmesin dediğimiz için mi kökümüz dışarda? Yoksa iktidarınızı dalkavukça övmediğimiz için mi kökümüz dışarda?”

Gülriz Sururi,Emre Kınay.Hoşgeldiniz tanzimat kafaları..

koza86 | 20 May 2009 10:09

Ülkemin terakki etmiş “sanatçıları” teneffüse çıkmış öğrenciler gibi meydana atıvermişler kendilerini..
Sanırsınız ki sonsuz terakki, sonsuz refah için salınıyorlar..
Çoğunun geliri hatırı sayılır düzeyde.
Amaç ne?
Korku neden?
Ciğeri beş para etmez bir fikre inanmışlara karşı duruş mu?
Eğer öyle ise rüzgarda savrulan kum öbekleri gibisiniz?
Yoksa, yoksul kalabalıkların her melanete bulaşma ihtimaline karşı mevcut statülerinizin yerle bir olması tehlikesini sezmiş olmayasınız?
Yani moda deyimiyle “müesses nizamın” yerle bir olma ihtimali !.
Haklı olabilirsiniz elbette; Güriz sururi hanım,babasının süt ninesinden bile neler çekmiş!
ninesi ona kurandan dualar okurmuş “acayip kelimelere” bir türlü kafası basmazmış. Ama çok zeki olduğundan bunların arapça olduğunu anlamış..
“Acayip kelimeler”
Yesinler seni gülriz!
Efendim köy enstitüleri kapanmasaymış bınlar başımıza gelmezmiş!
Adama sormazlar mı ;köy enstitüleri mezunlarının şehirlere akışı birleştirici bir kültüre mi yol açtı?
Öyle olsaydı çin kültür devrimi ayakta kalmaz mıydı?
Gülriz, kirpiklerindeki aşırı rimelden önünü göremiyorsun. Al kocanı yanına keşanlı ali’yi, irma’yı oyna; Gerçekten de en iyi yaptığın işi yap..
Programa katılanlardan biri de Emre kınay..
Adamın ettiği lafa bakar mısınız?
” Darbe yapanlara devletin onay vermemesi lazımdı”
Güler misin, ağlar mısın?
Darbe yapanlar izin almazlar evladım, izne tabi değildir bu işler..
Teşkilatlı bir propagandanın sentetik aydınları, insanca bir düzenbazlık içindesiniz, bilerek veya bilmeyerek..

“Madalyalı fukaralar”

koza86 | 18 May 2009 13:00

Burdan, şehrin züppe mekanlarını görüyorum.. Anasını satıyim, güneş işini gücünü bırakmış, inatla gözüme gözüme akıyor..
Şu karşı masalarda bacaklarını gere gere oturmuş oğlanların kızların oturdukları yerlerde yıllar önce bizler oturuyorduk; Dünyada hiç kimsenin metelik vermediği şeyler üstüne konuşurduk. Buna “felsefe” derdik.
Ne eşek mişiz?
Sersem edici bir uğultu var içerde.. Gözüm tv ye takılıyor;
Devlet Güneydoğu’yu kucaklamaya karar vermiş!.
Ter boşalıyor boynumdan..
Devletin, halkını kucaklamasından oldum olası tırsarım!
Devlet nasıl kucaklar?
Kısa bir araştırma yaptım; Halkını en iyi kucaklayan devletlerin başını, bizim dışımızda iran,ırak, afganistan, pakistan, bengladeş vs. gibi ülkeler çekiyor..

“Bir boynuzlu, bir de orospu” hamdolsun..

koza86 | 13 May 2009 15:28

Son çeyrek yüzyılda, Türkiye’de yaşananları anlatmak için kullanılan kelimeler, deyimler, benzetmeler bile kifayetsiz kalıyor geldiğimiz noktada..
Habere bakın; Narkotik polis adliyeyi basıp çalışanları gözaltına almış..
Cinayetlere, katliamlara, teröre, intiharlara bir de bu eklendi hamdolsun!

Mavi akım, pembe umut
beyaz hayaller,
al sana rengarenk düşler..
piyasalar
kordon boyu piyasası, bağdat caddesi piyasası,
borç, harç, tefeci, faiz, döviz, fon,
akşama et bana telefon..
Duvara tosladık cidden..

Ömer Seyfetttin’in bir hikayesi vardır, bilenleriniz bilir.. ” Herkesin içtiği su”
Kıssa; Çin imp. Tung-yu halkının mazi şle alakasını kesmek için tüm eski kitapları ve kütüphaneleri yaktırır.. Millet rahat etsin diye afyon tarlalarını şenlendirir..
Kavga, patırtı yok
saadet devri..
uzatmayalım, o sıralarda Çin’e amansız bir yağmur yağar.. Halk bu sudan içince sapıtır; Kanun , nizam, edep, itaat kalmaz.. Bir curcunadır başlar..
Curcunanın adı zamanla ” içtimai nizam” oluverir..
Zaman içinde tekrar akılları başlarına gelenler tımarhanelere tıkılırlar..
Kıssa böyle. Manzara ortada hüküm sizin..
Shakespeare’in ” Troilus ve Cressida ” oyunundaki
Therites’e göre, Troya’da ki gözyaşının sebebi;
” Bir boynuzlu, bir de orospudur”
İnsan oğlunda değişmeyen iki özellik varmış; Budalalık ve cesaret..
Ardından da modası hiç geçmeyen iki eylem; Şehvet ve savaş..
Therites sevilmeyen bir karakterdir ama ben severim keratayı..
Baksanıza öküzler ve orospular ne hale getirdi ülkeyi; İçtimai düzen yerini “cangıl yasasına” terk etmiş..
Kudret, en edepsiz dille saldıranın elinde..
İnfilak öyle kolay ki..
Ömür bir “suç” gibi ayarlanmış sanki..
Antik yunan’ın aydını ne de güzel söylemiş,

aguu’dan “akş” a evrilip, devriliş..

koza86 | 05 May 2009 15:46

Tıpkı bir düşün, iyi ya da kötü anlatılmasının en sevimli örneğidir, miniklerin aşk’a ” AKŞ” deyişleri..
Bu tılsımlı kelimeyi onlar gibi tasasız ve hesapsız söyleyeni yoktur; ” AKŞ”
Sanki , o minik dudaklar en objektif doğruyu söylüyordur..
Telaffuzunu bebekçe dillendirdikleri o AKŞ’ın ileride doğru kelimeye aşk’a evrileceğini belki de “devrileceğini” nereden bilsinler?
İlk okul sıralarında “AKŞ” aşk olmuştur ama hala en masum ve yalın halindedir; Yanınızda oturan sarı saçlı kıza kantinden bir çikolata ısmarlamanız ya da ödevlerinde yardımcı olmanız minik gönül oyunlarıdır..