bildirgec.org

Gene hakaret, gene saldırı…
Hakarete uğrayan Atatürk…
Hakareti yapan, AKP’li belediye başkanı…
Son yıllarda giderek artan , küçümseme, aşağılama içeren saldırıların yeni versiyonu…
Belediye başkanı yanlış yapmış….Öncekilerin yaptığı gibi…
Türk’lüğe ve Atatürk’e yapılan bu saldırılar bitmeyecek...Bitmesini bekleyemeyiz, yapmamız gereken tek şey, tahammüllü olup, demokrasimizi geliştirmek olmalıdır…

Bu ülkede , Atatürk devrimlerini eleştirmek,onlara karşı bir duruş sergilemek artık suç olmaktan çıkmalıdır...Cumhuriyet ve onun en ileri organizasyonu olan demokrasinin, böyle korunamayacağını anlamamız gerekir…

İçimize şeytan girmiş sanki ; Bir yerlerde akıl almaz işler oluyor. Yükümüz o kadar ağırlaşıyor o kadar içinden çıkılmaz hale geliyor ki, farkındalıklarımız günden güne tükeniyor…Yapabileceğimiz tek şey elimizdeki iplerle oynamak oluyor…
Başarı öyküleri yarım kalıyor…
Anlaşılmaz şeyler oluyor, yarın için umutlarımızı birer birer yitiriyoruz…
Aselsan’da son altı ay içerisinde üç mühendis intihar ediyor…
Üçü de ODTÜ mezunu…
Her üçü de Bugüne kadar yapamadığımız, bu yüzden dışa bağımlı olduğumuz F-16 uçakları ile ilgili projelerde çalışıyorlar…
Bu güne kadar çözülemeyen bir bilinmeyeni çözmüşler…
F-16 uçaklarının kütle merkezinin konumunu ve hızını ölçen bir yazılımı “ aviyonik” sistemin işleyişini çözmüşler…Sonra da paşa paşa intihar etmişler!!!…
Bu konuda “Aselsan” her zamanki sessizliği içerisinde…Anlaşılabilir…
Konu TBMM getirilmiş,soruşturma devam ediyor…
Etsin bakalım!…
İnsanlık tarihinin, son üç yüz yılına damgasını vuran endüstri toplumu yerini, enformasyon toplumu ya da bazı yazarların dediği gibi post modern toplumlara bırakan bir dönüşümü yaşamaktayız.Türkiye’de bu dönüşüme ayak uyduracak hazırlıkları yapmak durumundadır…Bu dönüşüme ayak uydurmaya çalışan kurumlarımız var elbette…
Aselsanve silahlı kuvvetler en önemlileri…
Ama içimizdeki değerleri yitirerek değil…
Bireylerine sahip çıkarak…
Onların güdülerini, dürtülerini, olumlu yönde devinime geçirerek, ülkenin ortak yararları doğrultusunda akılcı ve ulusalcı bir politika içinde olmalıdırlar, hiç kuşkusuz…
Olayla ilgili yığınla “komplo” teorileri üretilebilir…Üretilecektir de …
Bütün bunlar neyi değiştirecek?…
Boğazındaki “ilmik” her dakika daralan bir toplum bununla nasıl başa çıkacak?
Hangi moralle, hangi motivasyonla?.
Düşüncelerimiz, duyumlarımız, değer yargılarımız adeta ipotek altında…
Acaba yaşananlar olup bitenler gelişmemizin doğal bir sonucu mu?
Ne dersiniz biraz avunalım,rahatlıyalım…
Cinnete çok kalmadı…

12 eylül 1980 gecesi,Kenan paşa ve arkadaşları ihtilal yaptıkları zaman; ABD yönetimi “ Önemli bir şey yok bizim çocuklar ihtilal yapmışlar “ demişti…
Bizim çocuklar !
Yaramaz çocukların “lideri” yirmi yedi yıl sonra afacanlığına devam ediyor…
Hürriyet gazetesinde yayımlanan demecinde paşa diyor ki “ Kuzey Irak’ta bir Kürt devletinin kurulması kaçınılmaz olmuştur,Türkiye bu oluşumu artık engelleyemez”
Ve de devamla “ Biz Güney doğuda bölge valiliği sistemine geçerken,ileride Türkiye’nin eyalet sistemine geçmesi halinde yararlı olabileceğini düşündük.
Vay be !
Kabus gibi… Adam ya bunadı ya da bir yerlerden vahiy geldi !…

Fikir ve sanat hayatını hukuk zeminine oturtan kanun 2004 yılında yürürlüğe girdi. Kanun etkin bir biçimde ,fikir ve sanat ürünlerini “özel ve uzman “ mahkemeler yoluyla teminat altına almayı hedefliyor…

Ödüllü yönetmen, Ömer Kızıltan’ın çekimlerini yaptığı “yaralı yürek” filmi Urfa’da ki çekimler sırasında saldırıya uğruyor…
Yönetmen , filmde bölgedeki kadına yönelik şiddeti ve töre cinayetlerini sorguluyor…
Amaç; Şiddeti güçlü imgelerle sinema diline çevirmek,sanata dönüştürmek…
Hiç beklenmedik bir şey oluyor ve film seti basılıyor…
Vandal kafası,ortalığı kasıp kavuruyor,yönetmeni dövüyor!
Saldırı nazilerin kristal gecelerini andırıyor…
Kimin yaptığı umurumda bile değil, ülkücü, türkücü, dinci…Her kimse !
Beni dehşete düşüren, belediye başkanı ve ticaret odası başkanının da film setini yağmalayan bu gaddar düşünceye çanak tutmalarıdır…Bu çok vahim ve düşündürücüdür…

Fenerbahçe , Antalya’da üç puan bıraktı…Üstüme keder yağıyor sanki…Güzelliği ve çekiciliği, olan hiçbir şey kalmadı artık…Pazar, nasıl geçecek?…Birisi, dalga geçer gibi yüzüme bakıyor…Hayatın gerçek anlamını görememekle suçluyor beni.Sahip olduğum şeylerin farkında değilmişim…Bir futbol maçının sonucunu ,drama çevirmem çok çocukçaymış…O, ne söylerse söylesin ben duyumsamazlık yerine eylemi seçip, şöyle siyasetten ve de bilmsellikten uzaklaşarak, erkeklerin , kadın seçme konusuna daha radikal bir boyut getiren düşüncelerimi aktarmayı düşündüm…
Yenilgiyi, Fenerbahçe’yi şimdilik unutmak !…
Ortak sorun, ortak hareket argümanından yola çıkarak, karmaşık bir dünyayı harekete geçirecek öneriler zincirini erkek dünyasına sunuyorum…

Bakınız ,Ölmeden önce görmeniz gereken 1001 film burada…

Rakun’un meyve ve çiçekle beslenen ve çok nadir görülen cinsi burada

Akşam gazetesinden, geleceği ”parlak” sinyaller veren birisi çıkıp “ Basın dünyamızın kalemlerine daha çok harcama imkanı sağlamamız ve daha iyi yaşam koşulları sunmamız gerekir.Türk halkı, bu paraları kullananları eleştireceğine ,onları izleyip , öğrenecekleriyle yaşamlarına renk katmalılar” demiş,
ya da buna benzer bir söylemde bulunmuş…Okuyanlarınız bu “dahiyane” yazının Oray Eğin’e ait olduğunu bilirler…

Arkadaşın gerekçesi de açık; Yazarlar para harcamayı ya da paranın nasıl harcanacağını keşfederlerse, topluma daha iyi hizmet verirler !…

Bebek sahilinde gece yarısı; Köpekler havlıyor,polisler havlıyor!
Haramzadeler, bir ekmek kavgasına daha taş koyuyorlar…
Polisler çöp toplayan çocuğun , köpeklerini ısırmaya çalışıyorlar!
Çocuğu paketleyip , arabaya atıyorlar. Kalbi kaldırmıyor bu kadar yoğun” kini” ağlıyor da ağlıyor!
Küçümsemek…
Karıncayı çiğneyişimiz de bundan,sahibine yardım ellerini uzatmaya çalışan çaresiz köpeklere vahşice saldırmamız da bundan…Küçümsüyoruz! Duygusuzluğa itiliyoruz…
Ne sonuçları değiştirebiliyoruz ne de başlangıçları…
Bir bataklığın pis çamurunda “ekmek” kavgası veren çocuk kötülüğe yeniliyor…
Kimin umurunda!

Türkiye; Dış sorunlarının,uluslar arası platformlarda tartışılmasından pek hazetmez.
Dış işleri ve diplomasi, Osmanlıdan devir alınan “idare-i maslahat” tarzı bir bürokrasi uygulamayı seçmiştir…
İdare et, ertele, uzlaşma…
Uluslar arası karar oganlarından ve mahkemelerden anlamsız bir korku hakimdir…
İç hukukunu bir türlü yoluna koyamamış bir ülkenin, uluslar arası hukukun tarafsızlığına inanması elbette zordur!…
Yunanistan’la ,hala çözülmemiş sorunlarımız raflarda beklemektedir…
Kıt’a sahanlığı,
Hava sahanlığı,
Kıbrıs,
Batı Trakya…
Bir başka sorun; Ermeni meselesi…
Çözülmeyen,bekleyen her mesele “zamanı geldiğinde” önümüze sürülecek…Başımız ağrıyacak, incineceğiz, telaşlanacağız, kızacağız…Ama kaçış yok,elbet yüzleşeceğiz!…