bildirgec.org

koza 68

11 yıl önce üye olmuş, 140 yazı yazmış. 991 yorum yazmış.

KES,KOPYALA,YAPIŞTIR!..

koza 68 | 23 November 2006 11:58

Çetin Altan ; yanılmıyorsam 70’li yıllarda Milliyet gazetesinde “Taş” isimli sütununda köşe yazıları yazmaktaydı…O sıralarda ben ilk okul çağlarında falandım, rahmetli babam , Çetin beyin sürekli okuyucularındandı ve her fırsatta hayranlığını belirtmekten geri durmazdı…Bazı alışkanlıklar babadan oğula geçiyor elbette…Bende lise ve üniversite yıllarımda üstadı okumaya başladım…Köşe yazılarını , kitaplarını…

Okuyanlarınız bilirler , Sn.Altan Uzun bir süreden beri Türkiyenin geri kalmışlığını ve sosyal çalkantılarını “Mesleksiz “ ve “hazineden geçinen” yığınlara bağlıyor…Hatta üstad bazı yazılarında “ Bazılarımıza çok marjinal gelen “Neden bizim köylerimizde tenis kortları yok?”
“Neden mahallerimizde oda orkestraları bulunmaz” diye hayıflanıp, bütün bu güzelliklerden mahrum kalmamızı “ hazineden geçinen”asalaklara ve “mesleksiz” yığınların yol açtığı tahribata bağlıyor…
Üstadı yakından tanıma şansını geçen yıl yakaladım…
Bağdat caddesinde yakın bir arkadaşımın işlettiği “via gelatto” isimli kafeteryaya eşi ile birlikte gelmişti…Yanına gittim utana sıkıla kendimi tanıttım, onlar dondurmalarını yerken havadan sudan konuştuk…Caddede kısa yürüyüşlere çıkıyorlarmış, caddenin geçmişini konuştuk. Yazılarından çocukluk yıllarının Erenköy’de
geçtiğini biliyordum, sohbeti uzatmayı denedim ama olmadı. .Dondurmalarını bitirir bitirmez kalktılar…Onlar gittikten sonra üstadın köşe yazıların da, ısrarla üzerinde durduğu konuları düşünmüştüm…
Gerçekten de; Bir milletin hayatını kopyalayıp, yapıştırmak mümkün olsaydı aşagıdaki yanlışları yeniden tekrarlarmıydık dersiniz?.

İslam,kadın,töre…

koza 68 | 22 November 2006 16:25

Hz.Muhammed, bir hadisinde “ Bana dünyanızdan üç şey sevdirildi.Kadınlar,güzel koku ve namaz” demiştir ( C.Sena Hz.Muhammed’in felsefesi s.434)
Peygamberin burada kadını da sevgililer arasında sayması önemlidir…
Şu sıralarda İstanbul da “ İslam Konferansı örgütüne üye ülkelerde kadının kalkınmadaki rolü” konusunda bir konferans düzenlenmektedir…Konferansa katılan islam ülkelerinin pek çoğunun “kadına” bakışı hepimizin malumudur.Bu toplantıdan bizlerin kazanımı açısından bir şey çıkacağına inanmıyorum. Biz kendimize bakalım. Başbakan , ”İslamda , kadınların sosyal hayata katılmalarını engelleyen din değil, din zannedilen törelerdir “ demiş. Elbette ki yerinde ve doğru bir tesbit. Şimdi burada , İslamın ve kuran’ın kadına bakışı ile ilgili ayetleri sıralamaya kalktığımızda ortaya çıkan tablo pek iç açıcı olmayacaktır.Belki de karışık olan kafalarımız haddinden fazla karışacaktır…(Nisa, Nur,Azhap ve Furkan surelerinde kadına bakış çok sert ve acımasızcadır.Öyleki kadına vurulacak sopanın inceliği, kalınlığı bile ayrıntılarıyla belirtilmiştir.)
Bu bakış açısı , diğer semavi dinler içinde geçerlidir ve çok şaşırtıcıdır…Tevrat’ta “Kadınlar , üzerlerinde erkek elbisesi taşımasın…Kadının sesi de saçları da çıplaklığa eşdeğerdir.” (Tesniye,xxıı 5)…
İncil de “ Kadının örtüsüz olarak Tanrıya dua etmesi layık mıdır? Kadın erkeğin onur ve şerefidir,erkekse tanrının onurudur” der.( Aziz Paulos’un Korentlilere kitapçığı xı,13;57). Bu iki basit örnekten bile anlaşılıyor ki , Yahudi şeriatı, İsa şeriatı ve islam şeriatı aşağı yukarı aynı mesajı vermektedirler…
O halde , nasıl oluyor da batı toplumları ya da diğer dinlere mensup insanlar toplumsal hayatlarını ve “kadına bakışlarını” geliştirerek , dinlerinin doğmalarından ve paganizmadan kurtulabilmeyi başarabilmişlerdir.?…Bana göre “evrim” geçirerek…Vicdanlarını ve Tanrı hakkındaki inançlarını , bilimin ve felsefenin ışığı altında yeni bir “uygarlık” vicdanına dönüştürerek…
Bugün bizleri derinden yaralayan, her gün medya da yer alan “kadın” konulu haberler , asla ve asla İslam dininin bir getirisi değildir. Aksine bu “yüce” dini akıl süzgecinden geçirmeden adet ve törelerini dinlerinin önüne koyarak “Ahlaksal” doğmalar yaratanlardır.
Kadınlarına hoyratça davranan uluslar belki de bilmeden kendilerini alçaltıyorlar…Acaba “kadınları” zulüm altında inletenler, kendi annelerinin, kızlarının , kız kardeşlerinin iffet ve onurlarından şüphe mi ediyorlar?…Bunlar , dinlerinin erdem olarak telkin ettiği şeyleri yaptıklarını mı sanıyorlar?
Gerçek olan , mistik ahlakların insanları birbirlerine yaklatıracak yerde uzaklaştırmasıdır. Oysa insanların değerleri,dinsel inançlarından değil, bizatihi insan oluşlarından gelmelidir…İnsanlık suçu işleyenlerinde kendilerini ve “ahlaklarını” yeniden sorgulamalarının zamanı gelip geçmektedir…Bu toplum bunu başarmalıdır.Aksi halde din ve töre adına işlenen suçlar giderek artacaktır…Dinin ana ilkesi “ahlak” olmalıdır ancak erdemliliğin kaynağını da “dinsel” işlevler değil, sosyal hayatın yaşanılası koşulları sağlamalıdır..

GARP BELASI (1)

koza 68 | 20 November 2006 14:29

1830 dan sonra, harp tazminatı meselesini görüşmek üzere Rusya’ya gönderilen Halil Rıfat Paşa İstanbul’a döner dönmez “ Devlet-i Aliye’nin yaşaması için , Garb-ı taklit etmekten başka çaremiz yok “ demişti… Rıfat Paşanın , o dönemin koşullarında böyle bir telkinde bulunması olağan sayılabilirdi elbette…

Cumhuriyetle birlikte yeni Türk Devleti , Batıyla olan ilişkilerini geliştirme yoluna giderek çeşitli ittifakların içine girdi. Zaman içinde , bugünkü adıyla Avrupa Birliği Projesi de Türkiye’nin gündeminde en önemli yerini aldı…

anam avradım olsun!!!…

koza 68 | 16 November 2006 17:31

Amerika ya da İngiltere’ye gidecek arkadaşlara pratik sözlük…En azından bunu kullanınca kendinizi Türkiye’de hissedeceksiniz….

Look my ram , I’m an Anatolian child, If I put, you sit : Bak koçum,
ben Anadolu çocuguyum, bir koyarsam oturursun

My mother to be my wife : Anam Avradim olsun

Come with ball my brother Come with ball : Topla Gel Abicim Topla gel

Master !!! do something burning-turning in the middle: Usta !!! Ortaya yanar döner bişi yapsana…

Clean family girl : Temiz aile kizi

Your hand is on the job your eye is on playing : Elin işte gözün oynaşta…

Where is this waiter who I put : Nerede bu godumun garsonu???

ANAL SEX’İN EKONOMİSİ…

koza 68 | 15 November 2006 15:26

Hafif de “Astral” arkadaşımız , geçen gün can alıcı bir konuyu gündeme getirmiş ; “ Kadınlar, bakire kalmak için kızlıklarına el değdirmeden anal sex yapıyorlar “ Bu gerçek “astral’ın ” fena halde canını sıkmış…Önceleri bana da öyle geldi ama . biraz kafayı yorunca , çok da mantıklı geldi …Bir kere, Önemli ve çok “ekonomik”…Şundan dolayı ;

1. Bu yolla kadın , el değmemişliğine leke sürdürmeden yaşamanın yolunu bulmuş oluyor…Akıllıca değil mi?…
2. Karnında “yabancı” bir tohum taşımadan , cinselliğini yaşıyor…Düşünsenize evlilik dışı bir ilişkide , hamile kalma tehlikesi var , Kürtajı var , işlediğin suçun yarattığı olumsuz psikoloji var…Utanç , umutsuzluk , çaresizlik !… Ne gerek var bütün bunları yaşamaya…
3. Cinsellikse cinsellik kardeşim , bunun anal ‘ı
,banalı olur mu?…Millet 6 aylık bebeklere saldırırken biz tutmuşuz sex’in analını tartışıyoruz!!!…
4. Bir kere “kadın” bu tutumuyla bir taşla iki kuş da vurmuş oluyor; Hem ilişkisinde birine boyun eğmekten kurtuluyor , hem de aslanlar gibi ilişkisini yaşıyor… Ne ekonomik dimi?…
5. Kadın açısından bu “anal” ilişki bir teslim oluşu da gerektirmediğinden , bir hayli de eğlenceli olmalı…

Ali Tuncay ve şüra !

koza 68 | 14 November 2006 15:22

Bir ülkeyi yöneteni de , yönetmeyeni ancak bu kadar gaddar ve umursamaz davranabilir ülkesine…
Bakarmısınız; Ülkenin en önemli kararlarının alınabileceği , geleceğimize yön verme noktasında günlerdir toplantılar yapılıyor, katılımcı sayısı her geçen gün azalıyor , konuşmacı sayısı bir elin parmakları kadar…
“Milli eğitim ” şürasından bahsediyorum…
Cumhurbaşkanı yok…
Başbakan yok…
Yök’den kimse yok…
Dolayısiyle tartışma zemini de yok , ciddi anlamda ortaya veri koyan da yok…Sahipsiz ucube bir platform…
Hükümet kanadı ; Meslek liseleri önündeki katsayı kalksın diyor…( Cumhurbaşkanının veto edeceği kesin). Yök’ün bu konudaki tutumu zaten belli…Tavırlarını koymuşlar bir kere…Tartışmaktan yana bile değiller…Üstelik bu “katsayı” meselesini giriş sınavlarına sokan adam , Prof. Kemal Gürüz ortalarda yok,oralı bile değil…
Çocuklarımızı,dolayısiyle geleceğimizi ilgilendiren bu mesele böyle bir toplantıda tartışılmıyacak da nerede tartışılacak?…

SIRA 92 !…

koza 68 | 10 November 2006 14:54

Birleşmiş Milletler Kalkınma Proğramı ( UNDP) ; En yaşanılası ülkeler sırasında bizi 92. sıraya yerleştirmiş…
Geçen yıla göre iki basamak atlamışız…Ürpertici bir manzara ,mısır, zaire gibi ülkeleri geride bırakmışız !…

Vapurla , Kadıköy’den Eminönü’ne gidiyorum, martılar her zamanki yol arkadaşlarımız…Simit parçalarına balıklama dalıyorlar…
Arka kanepedeki konuşmalara kulak misafiri oluyorum…
“Ayakların buz kesti dimi oğlum ?.”
“Yok baba bugün hava iyi,üşümedim …”
“Baksana oğlum çorapların bile ıslanmış, ne yapsak bilmemki…”
“Boşver baba , iş bulunca hallolur zaten…üzülme sen!…”
Arkama hafifçe dönüp, göz ucuyla baba oğulu süzüyorum…Adam orta yaşlarda , çocuk ilkokul çağlarında…
Baba işsiz ; İçinde çaresizliği,kalleşliği,umudu,vahşeti barındıran koca kentte yapayanlız…
Çocuk ; Soğukkanlı,kedersiz görünmeye çalışıyor ama kadersiz…Neler yaşayacağı belirsiz,bilinmez !…
Birazdan vapurdan çıkıp,bir yerlere dağılacağız, aramızdaki “acı”ortaklığını içimizde bir yerlere gömüp kendi hayatımıza sarılacağız…
Evet 92.sırada olmak; Hayat damarlarımızın kocaman bir taş parçasıyla tıkanmasından başka ne olabilir ki?…
92. sırada olmak; Yaşanması gereken hayatlarımızın “çalınmış” olması değilmidir ?…
92.sırada olmanın hesabını kimden soracağız…
Hazineyi soyanlardan mı?…
Hazineden geçinen haramilerden mi?…
Akşamın kızıllığı çöküyor içime…
Baba ile oğul , dondurucu soğukta gözden kaybolup , gizlenmiş hayatlarına doğru gidiyorlar…

“sıla” Hemşire.

koza 68 | 09 November 2006 13:34

Sıla , yeni mezun bir hemşire adayı…
Çevresindekiler “ Aklın varsa, bu mesleği yapma” demişler…
Sıla ’nın aklı hayli karışık…” Ben ,kan gaita,sekresyon,enfeksiyon riski ile yaşamak istemiyorum” diyor…
Teknik sorunların dışında , Sıla’yı düşündüren bir başka şey ise ; Toplumun hemşireler üzerindeki ön yargısı…
Ben , Sıla’ya teknik anlamda olumlu ya da olumsuz bir şeyler söyliyebilecek donanıma sahip değilim elbette. Ancak , toplumun mesleklere, ve bunları yapan insanlara karşı düşüncelerine de uzak değilim…
Bizler, çoğunlukla alışkanlıklarımızdan doğan rahatlıkla “kadının” çalışma hayatı içindeki organizasyonlarına boş ve aldatıcı gözlerle baktık…
Yalanlar “demokrasisi” içinde binlerce parazitin hiçbir şey üretmeden milyonlarca dolar kazandıkları bir sistemde bizler ne yaptık?…Yalanlar ürettik,dedikodu yaptık , birkaç münferit olayı baz alarak mesleklerini icra eden insanları işlerinden soğuttuk…
İşte Sıla , belki de sırf bu yüzden dünyanın pek çok gelişmiş ülkesinde , en saygın meslekler içinde yerini alan “Hemşireliğe” olumsuz bakabiliyor…
Sınavlar,sınavlar,sınavlar…Biri bitiyor bir diğeri başlıyor…Ne olmak için , bütün bunlar,nereye varmak için?…Bana göre , Türk gençlerinin önünde mesleklerinde “idol” olmuş,örnek alınacak pek fazla insan da yok…
Sıla’cım bana göre sen çok şanslısın…Senin önünde sabır , özveri , hoşgörü gbi kavramları bünyesinde toplamış , modern hemşireliğin kurucusu “Florance Nightingale” gibi dev ve muhteşem bir kadın var…
Yolun açık olsun Sıla…Hiç kimseye aldırma…

Bülent ile Rahşan…

koza 68 | 07 November 2006 11:11

Bütün acı haberler hayatın bir yerine saklanıp sinsice çıkıverir karşımıza…Bülent bey de yaşlanmakta olan her insan gibi kadere boyun eğdi…
Vaktiyle bir film izlemiştim ; Leonard wibberley’in yönetmenliğini yaptığı “ Kükreyen fare” Başrolünü aktör Peter Sellers oynamıştı…
Avrupa da küçücük bir toprak parçasında “fenwick” adında bir dükalık vardır…Ülkenin tek gelir kaynağı olan , ihraç şaraplarına rakip olarak “ California” şaraplarını üreten ABD’ye karşı ayaklanırlar ve otuz kişilik ordularıyla savaş ilan ederler…Traji komik olayların ardından, ABD bu küçük ve “kabadayı” ülkenin isteklerine boyun eğer…

Annem !…

koza 68 | 01 November 2006 11:33

Lise yıllarımda edebiyat hocam; Aile fertlerinden biriyle röportaj yapıp getirin demişti. O ödevi yapmamıştım.Aklımda annem vardı ama neden gerçekleşmemişti hatırlamıyorum….

Yıllar sonra , bu fikir yeniden canlandı beynimde…Annemin boş bir anını yakalayıp onunla yarım kalmış ödevimi tamamlamayı düşünüyorum…

Geçen hafta bu fırsatı yakaladım…İki namaz vakti arası en uygunuydu,en azından onu tedirgin etmeyecektim… Tontonuma ( anneme böyle seslenirim) niyetimi söyledim.Hiç itiraz etmeden “olur oğlum hadi başla bakalım “ dedi…Vakit geçirmeden başladım bende..