bildirgec.org

juki

11 yıl önce üye olmuş, 49 yazı yazmış. 19 yorum yazmış.

Yıl 1921…

juki | 20 December 2008 10:09

Yıl 1921… Devletimiz Kurtuluş Savaşının en sıcak günlerini yaşamakta. Anadolu’nun birçok yerinde boğaz boğaza mücadeleler yaşanmakta, Türk ateşle imtahan olmaktadır.

Öte yandan İstanbul’daki halk nispeten daha rahat geçirmektedir bu günleri, ya da öyle bilinir. Evet, aslında öyle değildir. İstanbul’da yaşayan binlerce yürek sahibi eroğlu erler, analar vardır. Bunlar vatanın içinde bulunduğu durumdan dolayı çok üzgündür.

İstanbul’un karşısına kalan, Pera (kelime anlamı da karşı demektir) evet Pera(Beyoğlu) semtinin eteklerinde bir semt daha vardır ve onun adı da Kasımpaşa’dır. Oradaki gençler öyle bir dönemde gençliklerini yaşamak, içlerindeki coşkuyu tatmin için bir klüp kurarlar: Kasımpaşa Spor Kulübü…

Atatürk Gelse Onu da mı Almayacaksınız?

juki | 16 August 2008 09:26

Atatürk, eşiyle birlikte.
Atatürk, eşiyle birlikte.
Atatürk'ün annesi de başörtüsü takardı.
Atatürk’ün annesi de başörtüsü takardı.

Türkiye’de birçok anlamsızca yasak varlığını hala daha sürdürmekte. Bunlardan en saçma, en kendiyle çelişen, en bağnazcası şüphesiz ki başörtüsü yasağıdır. Bu yasağı başlatan ve destekleyenlerin Atatürkçü ve laik olduklarını söylemeleri ise çok gülünç bir durum. Bu kimseler acaba başörtüsü yasağına destek vererek o yüce kumandanın yolundan gittiklerini mi sanıyorlar?

Beni övmeyi bırakınız gelecek için neler yapacağız onları söyleyiniz…

juki | 13 August 2008 09:35

Atatürk zamanında uyarmıştı.
Atatürk zamanında uyarmıştı.

Geçen gün televizyonda bir PVC pencere reklamı bana Atatürk’ün şu vecizesini hatırlattı : ”Beni övmeyi bırakınız gelecek için neler yapacağız onları söyleyiniz…” İşte bu, dedim. Atatürk’ün günümüz insanına hitap eden çok anlamlı bir sözü. Mustafa Kemal bu vecizesiyle öngörüşlü bir insan olduğunu kanıtlamış.

Günümüz Türkiye’sine baktığımızda Atatürk’ü sevdiğini söyleyen fakat tembellik ve zararlı işlerde düşmandan daha düşman bir kesim var. Bu insanların profiline baktığımızda işe yaramayan, takoz görevi gören, yenilikçilikten bihaber, bağnaz kişiler olduğunu görüyoruz. Ben onların yaptığı kötülüleri onların cahilliklerine veriyorum. Atatürk’ü sevme konusunda söylenen yalanlara ise çok üzülüyorum. Madem sevmiyorsun neden dilin yalan söylüyor ve neden her olumsuz davranışının ardından o yüce kumandanın ruhunun arkasında kendine bir sığınak arıyorsun? Bırakın bu işleri.

SBS, OKS ve Mesleki Eğitim

juki | 23 June 2008 12:43

Geçtiğimiz haftasonu ilköğretim 6 ve 7. sınıflar SBS’ye girdi. Bu sınav genç kardeşlerimiz için önemli bir dönemeçti, zira bu sınav 7. sınıflar için eski sistem OKS’nin yarısı 6. sınıflar için ise 3’te biriydi. Yani akla kara neredeyse bu sınavlarla belli olacaktı. Bilindiği gibi daha önce de OKS ytapılmıştı Ve bu sınavların telafisi de yoktu. Her sınav gibi bu sınavlar da acısıyla tatlısıyla bitti.

Benim derdim sınav falan değil, şimdi birçok kardeşimizin aklında yüzde 99 ihtimal bir anadolu lisesi veya fen lisesi kazanma fikri vardır. Özellikle bu sene OKS’ye girenlere sesleniyorum: Tamam saygı duyuyorum ama sınavda nispeten düşük netler çıkaran ya da yüksek çıkaran arkadaşlar kendi gelecekleri için bir mesleki liseye yönelsinler, çünkü bu ülkede boş gezen onlarca teorik bilgi sahibi fakat biçare, biakıl, işe yaramaz adam olduğunu gözardı etmesinler. İlla mühendis, avukat olacağım diye kendilerini kasmasınlar. Bir mesleği yapmak, o alanda erken yaşlarda yetişmiş olmanın hazzı ve kazancı inanın
az şey değildir. Ve inanın şu an üniversite mezunu birçok kimse teknik elemanların sahip olduğu çalışma sistemlerine ve kazançlarına gıpta ile bakıyor. O yüzden akıllı olun ve ihtiyaca yönelik mesleklere yönelin. Herkes bir şeyin başı olup kendi gururunu tatmine yönelmemeli. Zira bu ileride, şimdi olduğu gibi, daha hazin sonuçlar doğuracaktır!…

1996-2008

juki | 09 June 2008 12:59

Futbol tutkunları bilirler, milli takımımız ilk defa 1996 yılında Avrupa Futbol Şampiyonası’na katılmaya hak kazanmıştı. Hepimiz ekran başında TRT ekranlarına kilitlenmiş heyecanla İngiltere’de yapılan şampiyonadan milli takımımız adına goller, iyi skorlar ümit ediyorduk. Ne var ki Türkiye İngiltere 96’da oynadığı üç maçı da kaybetti. Bilenler hatırlayacaktır, Alpay Özalan’ın gole giden rakibine faul yapmayarak centilmenlik göstermesi turnuva adına tek tesellimiz olmuştu.Nostaljiyi severim, o nedenle şöyle 12 yıl öncesine götürmek istedim sizi. Neden mi? Söyleyeyim, o zamanlar çoğu kişi şu uydu denen saçmalığı evlerine sokmamıştı. Birkaç kanalımız vardı ve onlar bize yetiyordu. Hiçbir televizyon ekranında sinyal yok, aman şifreli gibi mesajlar göremezdiniz. Takımınız 0 puan da alsa Avrupa Futbol Şampiyonası’nı yaşayarak izlerdiniz. TRT’nin gönülden anlatımlı spikerleri, özellikle Levent Özçelik, sizi adeta maçın oynandığı sahanın kenarına götürürdü duygulu sesiyle. Şimdilerde ise üstün(!) teknolojik receiverlerimizle ATV’nin şifresini kırmak için 1001 hendek atlamak zorundayız. Ondan sonra dizi tadında ATV ekranlarında keyifle milli takımımızı izlemeyi hak edebiliriz. Tabi keyif kalırsa. İşte 12 yıl önce ve sonra. Sarmadı beni ATV, uydu, Euro2008 üçgeni.

Yağmur ne güzel yağıyor…

juki | 10 November 2007 21:51

Yağmur yağmakta...
Yağmur yağmakta…

Yazın kuraklığını, geride bıraktığımız kurak seneyi, yağmur dualarını, su sıkıntısını, su kesintisini… Unuttunuz mu? Sakın unutmayın. Sakın yağmurdan da şikayet etmeyin arkadaşlar. Bakın yağmur ne güzel de yağıyor. Bizim iyiliğimiz için… Doğanın ihtiyaçları için… Yaşam için…Yağmurun kıymetini bilelim. Oh, geride kaldı kurak yaz. Suyun değerini iyi bilelim. Zira onu ziyan edersek yine kuraklık gelebilir. Dikkat edelim insanlar…

Berezilya

juki | 16 July 2007 11:29

Eskiler Brezilya’ya Berezilya derler. Ben de çok gülerim. Bana bir gün sordular:

-Bu maç Berezilya’nın mı?

-Hayır, Brezilya’nın.

Aldı bir kahkaha. Bu söylemin nerden geldiği ve neden kaynaklandığı bilinmemekle birlikte bize neşe verdiği bir gerçek.

Eskiden TRT’de bizim babalarımız dedelerimiz hep Berezilya maçları seyredermiş. Durum böyle olunca eski kuşak Brezilya’yı çok iyi biliyor. Ve ona ortak bir ad takmışlar:

Bereziya

Kovaya mı doldurmalı, duştan mı akıtmalı?

juki | 10 July 2007 13:53

Su sıkıntısı olduğu bir gerçek. Peki banyo yaparken suyu kovaya mı doldurmalı yoksa duştan mı akıtmalıyız?

Ben bunun için şöyle bir yöntem geliştirdim: Başımı normal musluk tarafından yıkıyorum. Sonra incecik açıyorum duşu. O sırada temizleme işlerimi hallediyorum. Köpükleme faslı falan derken durulanma zamanı geliyor. Yarım kova su ile de durulanıp çıkıyorum. Toplam 20 dakika sürüyor. Çok da rahat ediyorum. Birazdan gideceğim zaten banyoya…

Bir Zamanlar…

juki | 02 July 2007 19:05

Bir zamanlar Turgut Özal başbakandı. Tanju Çolak gol kralı oluyordu. Sezen Aksu gencecikti. İstanbul’un nüfusu 10 milyonu geçmemişti. İstanbul’da su sıkıntısı vardı. İETT zam yapınca halk Mecidiyeköy meydanında eylem yapmış ve zam geri alınmıştı. O zamanlar arabesk müzik daha yaygındı. Şener Şen’in psikolojik filmleri oynuyordu sinemalarda. Haliç berbat haldeydi. Naim Süleymanoğlu halterde olimpiyat şampiyonu olmuştu. Hey gidi hey… İkinci Boğaz Köprüsü açılıyordu. Çavuşesku idam edilmişti. Ateri salonunda Street Fighter tutkunu olmuştu çocuklar. Berlin Duvarı’nı yıkmışlardı.

Bu yol nereye gider?

juki | 19 June 2007 19:11

Her gün birçoğumuz, buna ben de dahil, bilinçsizce yaşıyoruz. Yiyoruz içiyoruz tuvalete gidiyoruz ve nihayetinde bu vücudu besliyoruz. Tabi bunun dışında insanın çeşitli vasıfları var. İnsan seviyor, seviliyor, sanat yapıyor falan ama bu yolculuğun nereye kadar süreceğini düşünüyor mu acaba? Her zaman bir filozof tavrı takınmayı becerebiliyor mu?

Aslında bu konuda biz Türk evlatları Avrupalı çağdaşlarımıza göre daha avantajlıyız. Atalarımızın manevi hayatları bize örnek olacak şekilde. Batı toplumlarının tarihi ise materyalistten geçilmiyor. Maddi olarak ne kadar doysa da insan, hep ruhunda bir yalnızlığı hissediyor. Bu yalnızlık bir dostla, Allah ile giderilebilir.