üşümek yalnızlığımdan esinleniyordu..belkide sevgizszliğimin diyetiydi…ama işte bahardı tümcem…üstelik üç defa düşmüştü cemre…ılıktı yeryüzü …üşümek ölüm işiydi…ankara sokaklarında okul boyu yol alıyordum..boğazımda atkım..deliliğimi ele verircesine..saçlarım kızılın turuncuya çalan tonunda..güneşemi özebnmiş de aydınlatıyor..geçtiğim heryeri…sonra onu gördüm..yere düşmüştü ana kökünden ayrılıp..artık yaşamayacaktı..kurumuş,sararmış bir yaprak…ölmüştü belki tüm dünyası bir ağaç olabilmekti ama bir yaprak ağaç olabilirmiydi…o da deliydi…anladım…elime aldım uzandığım yerden..nasıl güzel bir şey…beni tek kelimede anlatan bir şey…hüzünlü…yola onunla devam ettim…herkez tuhafça baktı bana..ne olduki..okula gittiğimde arkadaşlar okul bünyeli “dünyalı”insanlar bu ne gibi tuhaf sorular sorup hayattan gülme paylarını tüketiyordu…ha ha ha!siz ne anlarsınızki diye içimsen güldüm biraz da dalga geçerek…sessizliğim onlara hertürlü laf söyleyebilme hakkı veriyormuşçasına takındıkları tavır (hiç de umrumda diil ya)o kadar komikki…boşverr diyorum kendi kendime..varsın öyle bilsinler kendilerini;büyük,yüce…yada herneyse…banada deli desinler..ama içlerinde en akıllı olduğumdan şüphe duymayayaım varsınlar deli olduklarını anlamasınlar da akııllıyım diye geçinsinler varsın da olsun….o yaprak hala elimde iyice kuruyana kadar bende…onun hikayesini yazıcam ama teşvik gerek…teşviker aranıyor…cemre…