bildirgec.org

infuscoare

11 yıl önce üye olmuş, 86 yazı yazmış. 139 yorum yazmış.

Hastala vista !

infuscoare | 20 June 2003 08:05

Ateş gibi sıcak toprağa beni dansettirdiği, kullanılmış maskelere beni güldürdüğü ve önemsiz ölümüme tapıyorum, beni yaşamaya zorladığı için…”

Kafiyesini kaybetmişim düşlerimin… Evet, kafiyeli ve herdilden, fakat altyazılıydılar ? Zamanı geriden takip edip, mevsimleri kaçırır olmuşum, ne var ? Yenilmişmiş ruhum bunlara, bu, servis tabağımda beşamel sosuna bulanmış insanoğluna. Onlar ki, midelerine batan çatala şiirler düzer, kör kahvaltı bıçaklarını ölümün keskin kılıcı diye överler. Artık bilge olamazmışım, ben uyurken kemirmişler başımdaki çiçeklerden tacımı ve gölgesinde uzandığım dev sekoyaları…

JOEL & ETHAN

infuscoare | 12 June 2003 03:05

Konu Coen kardeşler olduğunda, açıkçası nereden başlayacağına karar vermesi zor olabiliyor insanın. Tıpkı Mıller’s Crossing’deki Tom Reagan’nın sisli bir günde, şapkasının altındaki kafasından neler geçtini anlamak gibi. O şapka ki, kahramanımız türlü cenderelerden geçmesine, üstü başı paramparça olmasına rağmen, kafadan hiç düşmez dehşetengiz umursamazlığıyla. Ancak bu umursamazlığı, Matrix Revolutions’daki gözlerden hiçbir ortam ve koşulda düşmeyen gözlüklerin, kibir-i komikliğiyle karıştırmamak lazım tabii. Hem, Tom Reagan viskisini lazerle eritilmeye hazır tabletler halinde değil, geleneksel olarak şişeden, sahanda yumurtasını da muhakkak sekiz defa çırpılmış tercih eder. Daha az ya da daha çok çırpılmış yumurtaya kanacağını sanmayın, zira kendisi, en az, içkisini sadece çalkalanmış (karıştırılmış değil) içen başka bir şahsın ayırd etme ustalığına sahiptir.

Scarface

infuscoare | 08 June 2003 03:30

..Dün gece…

Karanlık odanin kapısı, omuz darbesiyle açılır…

…..

İç ses: -Uff, midem bi garip, e karıştırırsan böyle olur… Yarın dokuzda görüşmem yok muydu benim, s_çtık yine… Bi b_k göremiyorum, nerde be şu halojenin düğmesi ??

…..

..Halojenın ince bedenindeki buton, aşağı yukarı sıvazlama hareketleriyle aranmaktadır.

…..

Odanın kapısında beliren karaltı konuşur : -Ben nerde yat… Eğeğe ğeu, ben burdayım, o da halojen, napıyon sen ? -Ha ha ha… Komik misin nesin, git browninin odasına kıvrıl, bahçenin hemen girişinde, acıkırsan tabağındaki kuru mamadan otlanırsın, hadi bakıyım, kaybol… Browney: -Hav, hav ?? -Yok, yok seni onla bırakmam, sen burda kalcan merak etme.

We knocked the bastard off !

infuscoare | 30 May 2003 21:15

İki adam, bir dağ ve incelmiş mavi gökyüzü… Yeni Zelandalı dağcı Edmund Hillary ve Sherpa dağcısı Tenzig Norgay, Everest zirvesine ayak bastıklarında, o sihirli birkaç dakika boyunca sadece bu dört unsur bir anlam taşımış olmalı onlar için. 29 Mayıs 2003’de Everest’ın fethedilmesinin 50. yıldönümü gösterişli törenlerle kutlanırken, 50 yıl önce sabah 11.30’da tepeye ayak basmış olan iki adam bu coşkuyu, gururun bir saniye arkasından gelen geri dönebilme endişesiyle karışık yaşadılar şüphesiz. Zaten neredeyse soğuktan ve yorgunluktan tükenmiş halde, oksijenleri bile bitmek üzereyken, oyalanmak gibi bir lüksleri olduğunu düşünmek gülünç olurdu. Beraberlerinde getirdikleri bir kaç bayrağı ( Hindistan, Nepal, Birleşmiş Milletler ) tepeye diktikten sonra hızla geri dönüş yolculuğuna koyuldular. Dönüş yolunda tepeye çıkmakta olan bir İngiliz ekibinin kampıyla karşılaştıklarında, Hillary’nin diğer ekipten olan meslekdaşına sarfedeceği şu cümle, sonradan dağcıların zafer nakaratına dönüşecekti ; Well, we knocked the bastard off ! Bu dağcıların, dünyanın çatısının, başka bir deyişle Gökyüzünün Tanrıçasının, tabiri caizse, bekaretini elinden almalarından sonra geçen 50 yıl boyunca kaydedilen istatistiklerinden bazılarından bahsetmekte yarar var. 1953 yılında bu iki adama yenik düşen Everest, 50 yıl boyunca yaklaşık 1200 defa daha dağcıların zirveye ulaşmasına izin verirken, yine zirve yolunda 175 dağcının hayatına malolarak intikamını aldı. 1975 yılında Japon Junko Tabei zirve yapan ilk kadın dağcı olurken, 1978 yılında İtalyan Reinhold Messner ve Avusturyalı Peter Habeler oksijen tüpleri olmaksızın ilk kez zirveye ulaşmayı başarmış dağcılar oldular. Bundan iki yıl sonra yine Messner, ilk solo tırmanışı gerçekleştiren dağcı ünvanını aldı. İlk kış tırmanışı Polonyalı Krzyztof Wielicki tarafından 1980 yılında gerçekleştirilirken, ikinci generasyon ilk zirve fatihi ünvanına da, Edmund Hillary’nin oğlu Peter Hillary nail oldu. 42 yaşındaki Sherpa dağcısı Apa, 13 kez zirve yaparak en çok, 72 yaşındaki Japon Yuichiro Muira, bu ay zirve yaparak en yaşlı olarak Everest`e tirmanan dağcı ünvanını almışlardır. Tırmanan ilk evli çift, ilk henüz boşanmış çift, ilk amuda kalkarak tırmanan, sürekli öpüşerek ilk tırmanan…. Bu tür rekorlar ve ilklerin bitmek bilmeyeceğinin en güzel kanıtı ve aynı zamanda başka bir rekor -rekor kırma rekoru- olarak, iki yıl önce sadece bir yıl içinde değişik methodlar ve mazeretlerle Everest’e 189 değişik biçim ve sebeple çıkıldığını ve bunların Guinness Rekorlar Kitabına kaydedildiğini söylemek yeterli olacaktır sanırım. 1852 yılında bir grup İngiliz araştırmacının bir takım ölçümleriyle, Everest’in rakımının 8840 metre olduğu saptanmıştı. Sonraları güncellenen hesaplamalarda 8848 metre konusunda fikir birliğine varıldı. Bu arada, 1924 yılında bir yandan kati yükseklik saptamasını yapmak, bir yandan da zirveye ilk ulaşan dağcı olma emelleriyle tırmanışa geçen, zamanın efsanevi dağcısı George Mallory ve ekip arkadaşı Andrew Irvine de başarılı olamamış, bir daha hiç geri dönemeyen dağcılar arasına girmişlerdi. Taa ki 1999 yılında, zirvenin 600 metre aşağısında bedenleri bulununcaya kadar ki, hiç bir zaman zirveye ulaşıp ulaşmadıkları bilinemeyecek yazık ki. Bundan sadece dört yıl önce, çok sağlam bir hesaplama ile 8850 metrede karar kılınmış. Geçtiğimiz yıllarda Nepal hükümetine verdiği ve hükümetin dudak bükmekte hiç gecikmediği teklifte, Everest Tepesi’ne tırmanışların yasaklanmasını isteyen 83 yaşındaki Edmund Hillary, gerekçe olarak dağda hızla artan kirliliği göstermiş. Kamp artıkları, boşalmış oksijen tüpleri, boşalmış batarya gibi kimyasal atıklardan, Everest’in üzerinde bir Everest daha yükselmekteymiş. Buna şaşmamak gerek, bundan belki 20 yıl önce, zirve civarında ayak izi görmek mümkün değilken, bugünlerde krampon izleri ve kramponlardan geçilmiyor olsa gerek. Ne de olsa şimdilerde tecrübesi olanlar değil, parası olanlar aşındırmakta zirveyi. İyisi mi. akıllı olun biraz demeli, nitekim bu pek denenmiş bir şey değil, ha Everest mi, aman bırakın canım, en az 1200 defa denenmiş….