bildirgec.org

infuscoare

11 yıl önce üye olmuş, 86 yazı yazmış. 139 yorum yazmış.

Yalancının Mumu

infuscoare | 11 July 2003 19:40

Belki de, çeşitleri sonsuza kadar uzanmasına rağmen, altında yatan sebepleri bu denli yavan olan, üzerinde düşünülmeye başlandığında, bu çeşit-neden ikilisinin beraberce pek güzel bir halka oluşturduğu başka bir kavram yoktur. Yine, geometrisinden olsa gerektir ki, nerede başladığı, nerede biteceği belli olmayan, sonunun sadece insanın yok olmasıyla geleceği bilinen, tedavisiz, tedavisini bulmaya kimsenin gönüllü olmadığı, zaten artık rahatsızlıktan bile sayılmayan, hatta öyle ki, bir çok durumda sağlık göstergesi olarak kabul edilen, buna rağmen tu-kaka tek kavram “yalan” olabilir mi ?
Olsa bile, yataktan kalkar kalkmaz yaptıklarını ve yapacaklarını gerçek dışı hayali olaylara bulayanları ve bunları nakletmeyi saplantı haline getirmiş örnekleri konu dışında bırakmak doğru olacaktır, zira bunlar tıbbın ilgisni çekmeyi hala başarabilen tek yalancılar komünüdür. Bu saykoları, onlara kafa yoran değerli saykolog ve saykiyatristlere bırakıp, uğraşması daha zevkli, ancak içinden çıkamayacağımı bildiğim ; daha az komplike ve bilindik yalanları, üç öğün aç veya tok karna yutan ya da yutturan tiplemelere dönmeli.
Aslında, “yalanların nerede başlayıp, nerede bittiklerini-biteceklerini söyleyemeyiz” deyişini, yeryüzüne indirip, sağından solundan kırpıp, ölçeğini küçültüp açısını daraltmak suretiyle, insanın bir günlük yaşantısının, yataktan kalkarak başlayıp, geceleri yine yatağa uzanmasıyla sona erdirmesi fikrinden yola çıkarsak, yalanların başlangıç ve bitiş noktası konusunda da bir fikrimiz olabilir.
Tabii ki bu kadrajın seçilmesi bir tesadüf değildir, zira bilinen en efsanevi yalanlardan biri, partnerlerin çoğunlukla yatakta gerçekleştirdikleri bir takım faaliyetler esnasında gerçekleşmektedir. Bu hususta, kadınların bir takım numaralarla finali oynamaları yüzünden, daima başroldeki yalancı oldukları inancı yaygın olsa da, esasında erkeklerin de farklı istikametlere yönelen yalancıkları ve de takdire şayan yaratıcılıkları kadınlardan geri durmayacak gibidir. Kadınların neden bu konuda yalan söyledikleri ya da rol yaptıklarını rasyonalize etmek güç olsa da, erkeklerin süre ve basınç gibi değerlerle bağıntılı başarısızlıklarını örtbas etme girişimleri anlaşılır durumdadır. Aradan çok uzun zaman geçmeksizin bu tür konularda itiraflarda bulunanlara tanık olmak, “dün gece benim herifi şöyle uyuttum” ya da ” abi dün gece bana bi haller oldu, fıstık gibi hatun, ben de tık yok” benzeri diyaloglar açısından şaşırtıcı olabilir.Bu arada, konunun, “nasıl anlıycaz peki bu kadının ne zaman yalan söylediğini ? ” kısmına kafa yoran araştırmacıların sayısı, “neden peki ? ” kısmıyla ilgilenenlerden bir parça fazladır, her nedense ?!… Bir takım sonuçlara da varılmış bu konuda, ancak kadınların öğrenip tedbirli davranma olasılığına karşı açıklanmıyor olsa gerek. Bu çok ciddi ! sonuçlardan biri aklımda kalmış ki, kadının mevzu bahis eylem esnasında, ayak baş parmaklarının aldığı pozisyonla ilgili bir şey idi 🙂

Eskiden

infuscoare | 07 July 2003 23:34

Dışarıda ıslak köpekler, ortalıkta görünmeyen kediler olurdu, içeride de beni bekleyen ısıtılmış havlular. Yağmurun ardından, erken bahar sabahlarında kulağımı dayadığım ağaçlarda, filizlerin patlama çıtırtısını duyduğumu hatırlıyorum. Sokaklarda sular birikirdi, su birikintilerinde yağmurun altında büyüyen gözler…

Yağmur yağmış az önce, çalışırken farketmemişim. Oysa zaman zaman kafamı cama çevirir bakarım. Tamam, hava kapalıydı ama, kafamı cama dayayıp, mercek gibi kullanarak çevreyi incelediğim, cama yapışması gereken yağmur damlacıkları neden yok ? Uzanıp yukarısına baktım pencerenin, ah evet, şu çirkin tuğlalardan niş. E bozuldum biraz…

a whiter shade of pale

infuscoare | 04 July 2003 07:39

Nefis bir yer buldum geçenlerde. Bir dere, kenarında küçük çakıllar, çevresinde yüksek ve biraz kötü kokan ağaçlar.*-ailanthus ?*-değil, başka. Yaprak koparıp bakmalı sonra.*-Yalnız mıyız ?*-Evet nihayet. Şeyy, yani şu yaklaşan yaşlı kadını saymazsak.*-Hangi ka.. –Merhaba :), su serin galiba ? -seyy bilmem*-yaşlı kadınlar geveze olur, kurtul.*-iyi de nas.. –ayh, ben de sokayim ayaklarımı, hava çok sıcak 🙂 -:) –aa ne yazıyorsunuz ? Öğrencisiniz galiba ?*-demiştiiiim, o gitmez, kalk başka bir yer bul.*-ufff 🙁 -Ben aslınd.. –Benim torunum da siz yaşlarda, pek çalışkan, şimdi muhasebe okuyor. Ohh hakikaten serinmiş su. Son senesi üniversitede blablablah, aa noldu gidiyor musunuz ? -E-evet, aslında uzun zamandır burdayım, artık gitmem gerek, üzgünüm, hoşçakalın. –Peki, ay ne şeker çoraplar hihihi -ya, hihi.

Düş-gün-lük

infuscoare | 29 June 2003 09:51

Fazla diilmiş, boğuldum departmanından…

” Gece, yüzyıllık bir şarap gibi koyulaşır. Güneşin yılanları gözlerini sabaha açar ve uyuyanlar kendilerini balkondan aşağıya, uzaklığa ve kokunun kışkırtıcı büyüsüne atmaya sonsuz bir istek duyarlar. “

Genelde gelmeyen uyku, neden uyumak istemediğimde gelir de göz kapaklarıma oturur ? Hem de, az sonraki rüyalarımı kirpiklerimin ucunda bana gösterecek kadar ansızın ? Oysa ne parlak bir gündü, güneş hiç olmadığı kadar yakıcı. Ve sonunda döküldü bedenim, yağan puzzle parçaları gibi, kocaman bir canavarın turuncuya çalan ağzına. Ben gömüldükçe, kapandı dudakları üzerime. Gözlerimi kapatmış mıydım ? Öyleyse, açtığımda suların altındaydım. Yosunlar saçlarımla , huzur da mavi ışık hüzmeleriyle senkronize. Nasıl olur da insan kendini film seyreder gibi izler, bir yandan olayın içindeyken ? Fakat… Daha ne kadar tutabilirim nefesimi ?