bildirgec.org

il mare

11 yıl önce üye olmuş, 104 yazı yazmış. 990 yorum yazmış.

YARIM KALAN HAYALLER YAŞINDAYIZ

il mare | 25 June 2010 09:44

“Ne bu şimdi…
Sol kolum neden sızlıyordu uyandığımda ve neden hala artarak devam ediyor? Ölüyor muyum? Yarına çıkmam mı? Bir uzun yola uğurlayacağım bugün kendimi zaten, şeridinden çıkacak bir makinenin habercisi mi bu karıncalanma? Karıncaları anımsayarak mı gelecekti sonum,en korktuğum varlıkları mı getirecektim gözümün önüne en son kez?

Ne bu şimdi…

Gözlerim niye karardı? Bu şarkıyı bana mı söylüyor bugün, bu adam? ‘ Kardeşim kadar eski bir sokakta, seni gördüm’
Kimseyi görmedim, görsem de bir şey hissetmem ben. Hissedince görürüm anca.

AYN EL YAKİN

il mare | 23 June 2010 16:15

Zamanın nasıl daha güzel dondurulabileceğini öğrenmek için, özlediğimi hissettiğim tek kişilik bir sıranın üzerinde kağıdımın ince ipine diziyorum satırlarımı.

Tam zamanında bu işe girişmiş gibiyim; zamana herkesten başka yüklediğim farklı anlamı tam zamanında süslemeye yeltenmiş gibi. Sanki avucumun içinde bir sabun da burada olduğum an; ben, yağmur yağmasın, an’larım ayalarımda,akıp giderlerken haberime seslenmeyen anılarıma karışmasınlar diye, 18-55 mm’lik bir objektiften, yakaran sağ gözümü Tanrı’nınkine değdirmeye çalışır gibiyim. Öyle 55’e falan yeltenmeden ama,yaşımın gözçukurlarıma sığdırdığınca; 18’den biraz fazla,55’ten epey uzakta.

HÜZÜN KOVAN KUŞU

il mare | 12 June 2010 13:57

Bir şarkı dinliyorum ki…

Evvel bir zamanda da dinlemiştim.
Kendime üzülmem için emir verdiğim bir zamanda.
Gözyaşlarımın popolarına,dışarı çıkmaları için,şaplaklar attığım bir zamanda.
Avcumdaki damarların gene bir kalem için kök saldığı, kalemin susuz kaldığı,kalemin ölü olduğu bir zamanda.
Yazı yazamadığım, yazmak için kalemime bu şarkıyı dayattığım,isteksizce peyda olan kelimelerin, melodilerin kılıflarına her birkaç numara küçük gelişleriyle, sonunda melodileri de intihara uğurladığım bir zamanda.
Kendime emirler yağdırdığım bir zamanda, toy bir anımda.
Hüzünlerime emirlerimin işleyeceğini sandığım yıllarda, ilişiği sadece benden ibaret olan olayların hüzün için kafi olduğuna kandığım zamanlarda.
İki kişilik olduğunu farzederek, kurallarını benim koyup mızıkçılığını gene benim yaptığım,tek kişilik oyunların en canalıcı anlarında…
Göya…

SENİNLE KADIN SENİNLE ÇOCUK AMA HEP SENİNLEYİM

il mare | 08 June 2010 10:38

Şimdi nefesimi sıkıca tuttum.Dayanabildiğim kadar hapsedeceğim içime kokunu.Olabildiğince sandıklarına saklayacaklar seni hücrelerim.Ben nefesimi bıraksam da onlar zamanı geldiğinde kokunu çıkaracaklar benim için.

Beni küçük bir kız çocuğuyken aldın yanına,kendimi en kadın sandığım bir anda…Tüm yalancı kadınsı tavırlarımla seni kazandım sanırken sen rollerimi unutturdun bana…Kadın olmama gerek yoktu,kadınımsı olmaya ya da şuh bir bakışa…Sen beni büyütmek için almıştın yanına…

ZAN

il mare | 03 June 2010 10:37

“Beni hiç sevmiyorsun ,beni hiç sevmedin” derken aslında muayyen bir şekilde sevildiğini biliyordu.
Kendi inandığı gerçeği bu sefer karşısından duymak için yalan söylüyordu,bir gerçek ,hem de zaten bildiği bir gerçek uğruna yalan söylüyordu.
“Beni sevmiyorsun sen”
Dedi,kollarını bağlayıp arkasını döndü, kulaklarını da ardına dek açıp “hayır,hayır,nasıl böyle düşünebiliyorsun,ben seni seviyorum” savunmasını bekliyordu.
Bir süre kolları bağlı,arkası dönük kaldı, hala bekliyordu,etraftan çıt çıkmıyordu.
Acaba,kendisini sevdiğinden emin olduğu sevdiceği, ona sarılmak için usulca yaklaşıyor muydu da o yüzden mi gecikmişti?
Zaman geçti, hala bir ses yoktu, beki de fazla ileri gitmişti,kendi şımarıklığı yüzünden,kendisini sevdiğinden emin olan sevdiceğini fazlasıyla kırmış,onu yaralamıştı,belki de kendisini sevdiğinden emin olduğu sevdiceği,hiç beklemediği bu iddia karşısında öylece donakalmış,gözyaşlarını akıtıyordu arkasında.
Evet,sanırsa fazla ileri gitmişti,hemen bu aptal oyuna son vermeliydi,hem sevgi kadar kutsal bir duyguyu böylesi şımarıklıklara alet etmek de neyin nesiydi;hemen arkasını dönmeli ve kollarını, kendisini sevdiğinden emin olduğu sevdiceğinin beline sarmalıydı, şaka yaptım ben, yalan attım,kendi şımarıklığıma alet ettim ben seni ama yanlış yaptım,doğru değildi diye haykırmalıydı yüzüne ve sonra da seni seviyorum diye…
Gözlerine,onun yanındayken sıkça kullandığı pırıltısını giydirip, aşk dolu bir acelelikle arkasını döndü…
Kimse yoktu.
Demek ,iyi ki de yoktu.

DENİZE HİCRET

il mare | 25 May 2010 17:05

Kim demiş özgür olmadığımızı?
Birilerine nazaran özgür oldukça biz,hep özgür olacağız;ve elbette çok daha az özgür olacağız hep bir şeylerden.Ama önemli olan,daha az özgür hissederken,gene de özgür olduğunu bilmek olsa gerek.

Şu ufuklardan asilliğe bürünmüş, efendilik taslayan;sakinlik çığlıkları attığı kadar yeri geldiğinde, önüne set koyup yol arkadaşı iken potansiyel maktule boyanan dalgalara acımasızca pervanelerini savuracak kadar da delikanlı; ve sahiplenici,rakı beyazı bir bulutun altında kendini daha da ulaşılmaz yapan bir gemiye göre elbette özgürlüğüm, ben bir karınca misali,taşımaya çalıştığım lokmam kadar.

SİZ

il mare | 12 May 2010 11:58

melodiniz
Bir çamaşır makinesi bile olmadım,
Renklilerle beyazlar hep aynı yerde.
Bir kevgir kadar işe yaramadım,
Sorunlarımla yolunda gidenlerim dostane.
Pencereleri kıskandım,
İçerlerim hep havasız.
Kapılara gıptayla baktım,
Benimse içerim dışarım farksız.
Kitap olayım dedim,okusunlar diye,
Bir şey anlamadılar.
Kalem olup yazmayı denedim,
Bu sefer yanlış anladılar.
Vazgeçtim,devam et dediler,
Devam etmek istediğimde, bitsin diye gözbebeklerimi süzdüler.
Bu yazdıklarımı okusam onlara şimdi,
Biliyorum, vay be biz neymişiz derler.
Sorarım ben de zaten hep kendi kendime:
Sahi,siz nesiniz?
Bunca yıl siz,
Nesiniz diye geçindiniz?

ADEM

il mare | 09 May 2010 12:13

Eski bir fotoğrafa bakıyorum da şimdi,

Nasıl da fazlaymışım.

Henüz beni bulmamışlıklar kadar fazla. Henüz kederlenmediğim kadar neşeli,henüz tanışmadıklarım kadar acemi,şaşkın,yabanı ve yalnız.

Fazla gülümsüyormuşum, sonrasında ağlatanlar kadar meğersem.

Bir fotoğrafa bakıyorum da, her şey ne kadar şaşırtıcı derecede oranlı; nasıl da bugün kadar dünüm orda.

Farkına varıyorum işte gitgide. Geleceğimin şu anımdaki eksikliği kadar fazlayım şimdi,adımlarımı attıkça nasıl da eksileceğim.Zaman nasıl da bir şeyleri alıp götürecek,her yarın oluşta bugünlerim nasıl da yitip gidecek. Bugün beni bulmayan acılar, aşklar,nefretler, sıralarının gelmesini bekleyen uzun bir kuyruktalar ve işte… Henüz hiçbiri yoklar; ama olacaklarından emin olduğum bir düzende,şu yalınlık halim, yarınım kadarki yoksunluğum değil de ne? Yarın beni bulacaklar kadar eksik değil miyim; ben yarın, bugün eksik olduğum kadar fazla olmayacak mıyım? Elbette olacağım.

— |SEN|

il mare | 06 May 2010 10:35

Her anıyı aşk mı sanarım, her anıyı sevda mı?
Değil,işte öyle değil.

Maharet aşk denizine tonlarca gemiler sığdırmada, maharet denizleri de aşıp okyanuslara açılmada .
Bir yalandan çıkmışken, oyalı,kırmızı bir mendil sallamışken son kullanma tarihi geçmiş bir rüyanın ardından,
Maharet yalanları suya atıp mendilleri ispirtoyla yakmada,öyle çok tenezzül de etmeden,serçe parmağının ucuyla.
Her hatırladığın aşk değil işte;
Farkında mısın,sen her hatırlayışında ruhuna dipsiz sevdalar kapaklanmakta,
Ekose hayallerinin üzerine çizgili tutkular yamalanmakta.
Her hatırladığın aşk olsaydı eğer, hatırladıklarından çok öte ,seni çağırırlardı aşk aşk diye.
Gözyaşlarının tuzu yakardı sineni ve yıkandıkça hatıraların, çekip küçülürlerdi teker teker;
Oysa ki sen,tüm yad edişlerde esnetensin bir şeyleri; ucundan tutup çekiştiren,sınırları zorlayıp ebatlarını değiştiren;
Gelmişinin önünde diz çökerken saç diplerinin bile duyduğu hörmetle; geçmişine sövensin, camdan yapılmış nefretinle.
Sen, bir ateşin üzerinden üçüncü kez atlarken, evvel bir zamanının gıptasını dördüncü sıçramana yakıştıransın,
Evvel bir dileğinin aynı karakterli harlarına bu sefer yüreğinin suyunu serpiştiren, ve tek bir damlasıyla nice korlar peyda edensin.
Kendine karşı açtığın savaşta desenli yaralar alan gururlu bir gazi,
Ve bu uğurda şehit ettiğin inanlarının taziyelerini her seferinde kapı eşiğinden defedensin.
Yani öyle sandığın gibi değilsin, dur ama gitme, açıklayabilirim.

TEMİZLİK(!)

il mare | 04 May 2010 16:16

süprüntüler de süslenir
süprüntüler de süslenir

İki odalı bir evde temizlik var ; küçük hacimli çok sayıdaki halı, kamburlaşmış ve henüz yeni göğsünden ameliyat olmuş bir kadın tarafından balkonun kenarlarına seriliyor teker teker, annesine yardım olsun diye. Bir başka annesinin kuzusu, eski model,çok sesli bir elektrik süpürgesini çalıştırmış, aynı zamanda yüksek yaşına rağmen bir şeylerin ucundan tutmak isteyen annesinin ağır işiten kulaklarına yüksek desibeller yollayarak,süpürgenin sesiyle başıbozuk bir ahenk içerisinde azarlarını savuruyordu, elindeki boyundan çok kısa sopa zımbırtısı ile.