bildirgec.org

haberhaberhaber

11 yıl önce üye olmuş, 150 yazı yazmış. 1751 yorum yazmış.

ZEKAT KAÇIRIYORLAR.

haberhaberhaber | 23 May 2007 10:35

Sağ gözden sol göze fayda olmadığını büyüklerimizden ve atalarımızdan sözel olarak duymakla birlikte bunu acı deneyimlerle yaşayarak öğrenmek zor olsa gerek. Aynı anadan babadan doğma dört kardeş, hepsi evli çocuklu ve maddi durumları standartların üzerinde. Kardeşlerden birisinin evliliği bozulur ve maddi sıkıntıya düşer. Diğer kardeşler tarafından maddi ve manevi olarak zarar görmüş kardeşe yardım vaatlerinde bulunulur. Başlarını sokacakları bir ev ve üniversitede okuyan kızının okul masrafları karşılanıp destek görecektir. Sıra icraata geldiğinde evlenirsen evde başkasının da hakkı olur, kızının üzerine alırsak o da evlendiğinde damat belki el koyar gibi bahanelerle ev olayını kapattıkları gibi maddi olaraktan birkaç kez cüzi yardım ile(bir pazar parası kadar) kendilerini rahatlatıp sahneden çekildiler. Bu gönderilen paraya da mallarımızın zekâtı dediler.(mallarının zekâtı on fakiri geçindirir)Canım arkadaşım bu olayı şaka yollu anlatırken, kimileri vergi kaçırır bizimkilerde zekât kaçırıyorlar derdi. Kızıyla hayat mücadelesi veren arkadaşım durumundan şikâyet etmediği gibi hep şükrederdi. Söylediği bir söz aklımdan hiç çıkmıyor. Biz bu dünyaya sınanmak için geldik Yüce Rabbim benim yuvamı dağıtmakla ve yoklukla kendisine isyan edip etmeyeceğimi sınıyor, kardeşlerime de varlık vererek ihtiyacı olanlara yardım edip etmeyeceğini sınıyor.

KADININ ÇANTASI

haberhaberhaber | 20 May 2007 12:47

Kadınların ne istedikleri yüzyıllardır araştırılıp değişik fikirler üzerin de durulmakla beraber ben kısaca bizim erkeklerimizin anlayacağı dilden anlatmaya çalışacağım. Bir kadının evlendikten sonraki isteklerinden başlayacağım, çünki evlenmeden önceki istekleri masumane (aşk, Sevgi, yuva) istekler olduğu için değinmeyeceğim. Evlendikten sonra (helede birkaç yıl geçmişse) nemi ister? Her şeyi ister evlenmeden önceki masum isteklerinin yanı sıra, evişlerinde yardım ister, yemek pişirip ütü yapan, temizlik yapan(cam silmesi halı silkelemesi makbuldür komşulara bak ne kadar seviliyorum kocam bana kıyamıyor havası atmak için) koca ister. Eskinin tabiriyle biti biraz kanlanınca da(erkek dışarıya kadın kendi bedenine döner) estetik ister, çocuktan dolayı göğsüm sarktı derken de sanki çocuğu kocası için doğurmuştur fedakârlık yapmıştır dakocasına bunu telafi et izlenimi vererek fedakârlığının karşılığını itercesine söyler. Zeki yaratıklardır, intikam ve kıskançlık duyguları fazla gelişmiştir Detaycıdırlar, bir tabloya bütün olarak değil de içindeki ayrıntıları incelerler. Kızdıkları an sözel söylemesellerde ben bunları senin burnundan fitil fitil getireceğim düşüncesini taşırlar. Hemen uygulamaya geçerler sabır duyguları az gelişmiştir. En masumane intikamları gece başı ağrır ve arkasını döner yatar, bunu da özellikle kocasının istekli olduğu zamana denk getirir. Evliliklerinde sevgi yoksa bile kendilerini garantide hissetmedikçe kolay kolay ayrılmazlar ama maddi kaygısı yoksa veya tekrar evleneceği biri varsa anında bırakırlar. Bir dalı tutmadan diğer dalı kolay bırakmazlar. Konuşmayı severler en ince ayrıntıya kadar günü nasıl geçirdiklerini anlatmaya bayılırlar. Ev işleri yaptım değil de ütü yaptım, çamaşır yıkadım, camları sildim yemek yaptım gibi. Uzattıkça uzatırlar ve canım çıktı cümlesiyle bitirirler. Özel günlerde hatırlanmak isterler ufacık bir hediye olsa da ben mutlu olurum yeter ki hatırla dese de o küçücük şey onları mutlu etmez. Bütçe zorlanarak alınan hediye ona verilen değerin bir göstergesidir. Evlenirken Sevgi aşk yuva isteyen kadın zaman içerisinde para kudret güç ister. Çocuklar ın problemleri olduğunda ilgilenmiyorsun diye söylenir, baba sinirlenip kızdığında çocuklar sadece kendine aitmiş gibi onlara arka çıkıp kızma hakkı sadece kendininmiş gibi davranır. Hele birde çalışıyorsa, bende senin gibi çalışıyorum işten sen gelince yan gelip yatıyorsun ben hala çalışıyorum diye sızlanır.(haksız mı diyenler olacak burada, haklardan bahsetmiyoruz)Hayat müşterek lafını sık sık kullanır. Evde her iş ortak yapılıyor olsa bile sobalı evde oturuluyorsa odun kömür taşınacaksa (kalorifer li olmadığı için zaten isyandadır) o zaman hayat müşterek olmaz, bu onun asli görevidir. Evlendikten sonra çok değiştin der, ama kendiside çok değişmiştir. Kadının çantasında aşk, kıskançlık, gözyaşı, hüzün, şikâyet, memnunsuzluk ve intikam vardır. Gerekli olanı çantasından çıkarır, kullanır ve ileride tekrar kullanmak üzere çantasına koyar. İSNALAR KAİDEYİ BOZMAZ.

SENİ*DE SEVİYORUM be_goodie.

haberhaberhaber | 17 May 2007 22:59

Eskiyi sık sık hatırlayıp bizim zamanımızda diye söze başlayanlar dikkat! Yaşlanıyorsunuz. Anneannem daha sonrada annem bizim zamanımızda diye başlayıp kıtlıktan söze girip şimdiki neslin hiçbir şeyin kıymetini bilmeyişinden, büyüklerine yeterli saygıyı göstermeyişinden devam edip ,bizim zamanımızda böyle miydi? Cümlesiyle sözlerini bitirmesi ,biz gençlerin pek hoşuna gitmemesine rağmen dinlemesek bile büyüklerimize saygımızdan dinler gözükürdük. Son zamanlarda bende geçmişten bahsederken bizim zamanımızda diye kendimi söze başlarken buldum ve irkildim. Kendimden bildiğim üzere gençler bu tip konuşmaları sevmedikleri gibi alayada alırlar. Bizim zamanımızdaki gibi saygısızlık etmemek uğruna dinler gözükmezler.(bakın yine kullandım).Bizim zamanımızda cümlesini sık kullanmakla birlikte hayata bakış açım çok değişti Eskiden çocukları sever yaşlılara da saygılı davranmaya çalışırdım ama birkaç yıldır duygularım yoğun bir şekilde değişime uğradı. Çocukları sevmek şöyle dursun(kimin olursa olsun)canımı verecek kadar çok seviyorum. Nerede bir çocuk görsem izlemeden sevmeden geçemiyorum. En sıkıntılı en kızgın anlarımda bile onlar yüzümün tebessüme dönüşmesine neden oluyorlar. Yaşlılarda aynı şekilde onlarla sohbet ,yardımcı olabilmek beni mutlu ediyor. Onları sevgiye muhtaç, kırılgan ve itina gösterilmesi gereken varlığımız sayıyorum(acaba bende kırkımı geçtiğim içinmi).Gençler geleceğimiz, umutlarımız emeklerimiz. Herhangi bir genci zor durumda gördüğümde içim sızlıyor annelerinin onları büyütmek için gece gündüz harcadığı emekler gözümün önüne geliyor. Onlarıda seviyorum. Sokağa çıkıyorum canlıları gözlüyorum, insanları hayvanları bitkileri inceliyorum çocuk, yaşlı, genç, çirkin, güzel, sağlıklı, hasta kötülerin bile içinde taaa bir yerlerde güzellikler olduğunu düşünerek hepsini seviyorum. Böyle bir şey olamaz mı ben o zaman kafayı mı yiyorum? En son babalar duyar dizisindeki baba terapiden sonra, önüne gelen herkese ve her şeye seni seviyorum diyordu(bir tek oğluna demiyordu) Bende öyle oldum galiba kendime çok terapi çekmiş olacağım ki herkesi seviyorum veya sanıyorum. Şuan TV de Rober Hatemo var Roberrr seni seviyorum. Sokaktan uyuz bir köpek geçiyor Şışşşşt köpek kuçu kuçu senide seviyorum.

SAÇ+GÜBRE—RAPUNZEL

haberhaberhaber | 17 May 2007 09:21

1960 yılında annemin saçları kalçalarına kadar uzunmuş. Babam annemin saçlarını tarar onları kırk tane örgü yaparmış. Bir gün uzun saçlı rapunzel babamdan habersiz saçlarını kestirince evde çok büyük olaylar çıkmış bir rivayete göre aylarca küs kalmışlar. Uzun saç kıy etliydi. Saç ne kadar uzun ve gür olursa kadın da o kadar güzel sayılırdı.


her derde deva!

haberhaberhaber | 15 May 2007 18:27

Kim derdi ki İkinci Mahmut dönemimde yayınlanan ilk gazete yıllar sonra okunmanın haricınde çok değişik amaçlarla kullanılacak Ben çalışan bir bayan olduğum için genellikle ev işlerimi hafta sonları yaparım.Bu hafta sonu cam silmeye niyetlendim ama evde gazete yoktu.Gazeteyi cam silmek için mi kullanıyorsun diyenler olacaktır.Gazete nerelere kullanılmıyor ki adeta can simidi,pilav pişiriyorsunuz demlensin diye üzerine koyuyorsunuz ,çaycı Feyzullah amcada çayın demi için demliğin ucuna tıkaç yapıp koyuyor.camları en iyi bezlerle silseniz dahi mutlaka gazeteyle parlatmanız gerekiyor. Yeni taşındınız henüz perdeleri asamadınız hemen camlara gazeteyi yapıştırıyorsunuz.,tasınıyorsunuz en değerli esyalarınız kırılmasın diye yine gazeteye sarıp sarmalıyorsunuz.Badana boya yapılıyor yerlere yine gazete seriliyor.kiralık ev ve dükkanları camlarındaki gazetelerden tanıyoruz.Bir trafik kazasında hayatını kaybeden insanlarımızın üzerini ilk etapta gazeteyle örtüyoruz.Gazete aynı zamanda evsiz vatandaşlarımızın yorganı işçi insanlarımızın masa örtüsü oluyor.Gazete hangi amaçla kullanılırsa kullanılsın eski veya günlük olsun mutlaka bir kez daha okunuyor,cam silmek için buruşturduğum gazeteyi bir çok defa açıp okumuşumdur.Kiralık ev ve ya dükkan camlarında gördüğümüz gazetelere mutlaka gözümüz ilişir bir kaç cümle veya başlık okumadan geçemeyiz.otobüs yolculuklarında o günkü gazeteyi okumuş bile olsak yanımızda aynı gazeteyi okuyan kişinin gazetesine gözümüz mutlaka kayar.Ben çocukluğumdaki ilk gazeteyi annemin sobanın arkasına duvar kirlenmesin diye astığı sayfalardan anımsıyorum.kocaman bir yazıyla, Hindistan başbakanı İndiraGandhi ve yazık oldu bu çocuklara başlığı altında konuyla ilgili yazılar vardı ben daha yeni okuma öğrendiğim için sadece bu büyük yazıları okuyabiliyordum babam zaman zaman okuma yazma öğrenip öğrenemediğimi bu yazıların daha küçüklerini okutmaya çalışarak kontrol ediyordu.Ben bu yazıları ezberlemeye başladığımda da,sıcaktan sarardığı için annem yenisiyle değişiyordu.Gazeteler bize dünyadan ve yaşadığımız ülkeden haberler verir ama birde yerel mahalli gazeteler vardır ki tadına doyum olmaz.küçük illerde veya kasabalarda yaşıyorsanız bu gazeteler sayesinde yaşadığınız yerin tüm havadislerini sıcacık yazılmış üç dört sayfada öğrenirsin.İlimize atanan sayın valimize hoş geldin mesajları,sayın belediye başkanımızın açılışında bulunduğu kermestler,fuar açılışları,tiyatro gösterileri,küçük tuafiye ve marketlerin reklamları amatör spor takımlarının maçlarını bunların hepsini üç dört sayfalık gazeteden öğrenirsiniz.Size son keşfettiğim gazeteyle ütü olayınıda anlatayım.Koyu renk etek ve pantolonlarınızı üzerine hafif su serpilmiş gazeteyle ütüleyin jilet gibi oluyor ütü bitene kadar o sayfayı tekrar okuyorsunuz canınızda sıkılmıyor

UÇKUR!!

haberhaberhaber | 14 May 2007 19:23

Bir hataydı, affet birdaha olmayacak söz veriyorum, seni seviyorum yuvayı yıkma(sanki siz ihanet ettiniz) Sana bunları unutturacağım. Bembeyaz bir sayfa açacağız. Başka bir şehre taşınırız. Biz beraber büyüdük ayrılamayız(yirmi küsür yıllık evlilik) Bu arada aile büyükleri araya girip aman yavrum bir hata olmuş kızım bak çocukların var affet, çocuklarda çocuk değil yetişkin geç insanlar biri on dokuz diğeri yirmibir yaşında ve evlilik arifesinde. Çocuklar ihanetle anneye ve kendilerine yapılan haksızlıktan son derece rahatsız ve annenin affetmemesi gerektiğine inanan yetişkinlerdi. Anne çocukları dinlemedi aile büyüklerini dinledi gibi gözüktüyse de aslında kendi kalbini dinledi, bunca yıllık sevgisine bir şans daha vermek istedi. İçi kan ağlayarak beynindeki ihanet görüntülerini silmeye çalışarak zaman her şeyin ilacıdır yalanına sarıldı. Tanrıya sarıldı ihaneti öğrendiği tarihten bu güne kadar olanları tanrım zihnimden sil diyordu unutmama yardımcı ol içinde her şeyi yavan ve tatsız yaşarken dışarıya olanlar unutulmuş her şey yolundaymış izlenimini vermeye çalışıyordu. Eziyet verecek şekilde kendine sorular soruyordu neden?eksiğim neydi iyi bir eş ,anne,çalışan,aşçı arkadaş yatakta da fah…..şe… Olamamış mıydım gibi sorularla kendini yiyip bitiriyordu. İhanetleri ilk öğrendiği zamanlar bu soruları sorduğunda aldığı cevap aynen şöyleydi. Hiç bir hatan yoktu bende kendimi bundan dolayı kahrediyorum keşke bazı eksikler
İn olsaydı kendimi daha rahat hissederdim.Kadının en büyük hatası aldatıldığında affetmek olmuştu aslında böyle bir şey kesinlikle affedilemez affedilmiş gibi davranıp kendini ve etrafını kandırırsın diyordu. Kendini ve etrafını kandırmakla evliliği ve mutluluğu sürdü mü Hayıııııııııır diyenleri duyar gibi oluyorum. Doğru sürmedi harama uçkur çözen utanma ve arlanma duygusunu ebediyen kaybedermiş, hatalarını telafi etmek yerine(edilmez ya çaba göstermek bile önemlidir) küçük küçük kaçamaklarla gece hayatına yeniden başlamakla telefonuna gelen uygunsuz mesajlarla ailesini ve çocuklarını kaybetti. Böyle rahat davranmasının nedenini tahmin edersiniz, bir kere affetti beni bırakamadı benden artık zor vazgeçer di, ama bilmediği bir şey vardı, HİÇ AFFEDİLMEMİŞTİ Kİ affedilmiş gibi her şey normalmiş gibi zamana bırakılmıştı.
Ama o zamanı iyi kullanamamıştı.

ORASI KAŞINMAZ ! AYIP!

haberhaberhaber | 12 May 2007 07:49

Kış boyunca kapalı ve postal tipi ayakkabılarımızın içinde sevgili ayaklarımızda bol miktarda mantar (mikoz) yetiştirdik. Sıcakların bastırdığı şu günlerde kendimizi parazitlere besi yeri yaptırmayalım. Parazit çocuklarımızın yalın ayak (insan dışkısıyla kirlenmiş!) toprakta gezmesiyle birlikte, kirli sulardan iyi yıkanmamış sebze ve meyvelerden, elemanın yumurtalarının döküldüğü çarşaf ve giysilerden geçer. Korunmanın tek ve en ucuz yolu sadece su ve sabundur.Çocuklarımızda diş gıcırdatma, ağız kokusu, çok yeme kilo alamama(dünyayı yiyor kilo almıyor beni de yiyecek),kaşıntı ve döküntüler varsa (birkaçı aynı anda bulunabilir) çocuğum orası kaşınmaz, kımıl kımıl kıpraşıyorsun kurtlu musun nesin demek yerine hemen bir sağlık merkezine götürmemiz gerekiyor. Aksi takdirde çocuklarımızda anemi (kansızlık) ishal ve yetersiz beslenmeden ileri gelen birçok hastalıkla karşılaşabiliriz.Aileden bir kişide parazit bulunması durumunda tüm aile fertlerinin tedavi olması gerekir. Yetişkinlerimizde bazı nahoş durumlarla karşılaşabilirler. Yıllar önce bir bayan öğretmenimizin bacağında arpa şehriye renginde ve büyüklüğünde bu dikdörtgen mahlûkatı ve yaptığı aşağı yukarı kıvrılma hareketlerini şaşkınlık içinde izlemiştik. Bu tenya denilen parazit bazen bağırsaklardan dışarı firar edebiliyor…

HENÜZ HAMSIN OLGUNLAŞIRKEN BOZULMA

haberhaberhaber | 06 May 2007 15:25

Bir erkek yalan söylemiyorsa,aldatmıyorsa,vefasızlık yapmıyorsa,seni kötü emellerine alet etmek istemiyorsa,kahveye bara takılıp içki icmiyorsa,haksızlık etmiyorsa ben bilirim ben bu ailenin reisiyim demiyorsa,kıyafetinize karışmıyorsa, bu erkek mutlaka 1992 tarihinden sonra doğmuştur

evde çöp birikince arıyorum

haberhaberhaber | 06 May 2007 14:44

Evde çöp birikince arıyorum sadece diyordu orta yaşını geçmiş ama hala bakımlı ve hoş kadın! 2001 yılının ekimin de ihanetle hayatı değişen sudan çıkmış bir balık gibi ne yapacağını bilemeyen yaşama çocukları için katlanan bu hanım meğerse evliliği boyunca eşinin evde bir çok işi yaptığını sanırmış.Bana gülümseyerek bakıp komşum diyor,ben sadece işe gidip birde yemek ve evişiyle ilgilendiğimi sanıyordum ama musluk akıttığında onu beklesem yemek geç kalır düşüncesiyle tamiri yapıyordum. lavabo akıttığında mutfağı batıracak kaygısıyla lavaboyu tamir ediyordum alışverişe gittiğinde kalitesiz ve ucuz şeyler aldığından dolayı yaninda gidiyordum (kendine özel bir şey aldığında markalı ve en kalitelisini almayı becerebiliyordu) çocukların problemleri oldugunda kız çocuklarla anneler ilgilenir diye bana havale ediyordu ilk oturduğumuz ev sobalıydı koca bir odun parçasını sobaya koyupta kibritle tutuşturmaya çalıştığını gordüğümde odun kırıp soba yakmakta bana düşmüştü.çalışıyordum ve annellerimizden aldıgımız gelenekle( karı koca arasında ayırım olmaz paraları birdir^dogrumudur yanlışmıdır tartısmaya açılabilir^ )maaşımı gururu incinmesin diye eline değılde masanın üzerine koyuyordum,sonuçmu o dönemler ölmeden cehennemi yaşadım. Şimdimi ne yapıyorum zaten her şeyi ben yapıyormuşum şimdide ben yapıyorum .Bunca yıl hiç çöp atmamışım çöp atmak çok zoruma gidiyor,sadece çöp atarken onu arıyorum komşum deyip elinde çöp torbasıyla konteynıra doğru uzaklaşırken ama yinede zararda degil kardayım karımda iki evlat ve dünyalara değecek bir torun diyor.

TRABZONDA DOGMADIM AMA TRABZONLUYUM

haberhaberhaber | 05 May 2007 22:00

Bundan üç yıl öncesine kadar trabzonlu değildim.Trabzona işim ve kızımın okulu nedeniyle geldiğimde hiç tanımadığım bir şehrin vermiş olduğu ürkekliğin yanısıra trabzonlu insanların sinirli* dışarıdan gelenlere yabancı* davrandıklarını ve bazı olumsuzlukları arkadaşlarımdan duymuş olmamdan dolayı tedirgin ve hep tetikteydim.İşten eve geliyor kapımı kilitliyor sadece alış-verişe çıkabiliyordum taa ki bir gün alış-veriş poşetlerini sürükleye sürükleye durağa gitmeye çalışana dek. Bayanın biri bacım sana durağa kadar yardım edeyim deyip poşetlerin yarısını alıp yürüyene kadar,ben içimden gittigitti …diyorum (büyük şehirden gelmişim böyle bir durumda poşetleri unut !!!) aaaa kadın durağa gitmiş beni bekliyor teşekkür edip erzaklarımı alıp duraktan dolmuşla mahalleme kadar geliyorum.Eve kadar on dakikalık yürüme yolum var yolun daha başındayken genç kızımın yaşlarında bir genç ver abla ben taşırım sen yolu göster deyip tüm poşetlerimi alıp hızlı hızlı önden gitmeye başladığı zaman kendi kendime tamam ilkinden kurtardık ama şimdi gitti dediğimde çocuğu yokuşun başında beni beklerken buluyorum.Abla buraya bırakıyorum diyor ve arkasını dönüp gidiyor.Havalar soğuyunca komşularım tarafından soba ve borular temin edilip sobam kuruyor. Kızım çantasını dolmuşta unuttu ğunda çantası bulunuyor! Tüm mahalleli tarafından yöresel yemekler tattırılmakla kalmayıp müptela ettiriliyor.Artık kapımı işten eve gelince sıkı sıkı kilitlemiyorum,kızım okuldan geç geldiğinde paniklemiyorum. Kim böyle bir şehirde yaşamak istemez ki Trabzon hakkında kötü bir şey duyduğumda sanki etimden et kopuyor haksızlık bu diyorum gelin içlerine girin onları tanıyın diyorum.Trabzon seni seviyorum insanınla, hamsinle, kara lahananla ve turşu kavurmanla…