bildirgec.org

gorcun

11 yıl önce üye olmuş, 181 yazı yazmış. 33 yorum yazmış.

The Ninth Gate (9.Kapı) 1999

gorcun | 05 February 2010 17:40

Ünlü ve deneyimli isim Roman Polanski’nin yönetmenliğini yaptığı ”9. Kapı” (The Ninth Gate) gizemli, gerilimli ve karanlık atmosferiyle şeytani bir hikaye sunuyor. Filmin baş karakteri Dean Corso, çok değerli ve özel kitapları, müşterileri olan zengin koleksiyoncular için bulan ve onlara ulaştıran bir araştırmacı ve tüccardır. İşinde son derece başarılı olan Corso’nun son müşterisi varlıklı ve entellektüel bir adam olan Boris Balkan, ondan ”Gölgeler Krallığının Dokuz Kapısı” adlı kitabın 17.yüzyıl kopyasını bulmasını ister. Kitapta yer alan 9 işaretin şifrelerinin çözülmesi ve doğru telafuz edilmesi halinde şeytanı uyandıracağı söylenmektedir. 3 kopyası olan kitabın biri, Balkan’da olmasına rağmen diğer iki kopyaya da sahip olmayı istemektedir.

Cem Yılmaz ve sinema çalışmaları üzerine

gorcun | 26 January 2010 13:31

Cem Yılmaz ya da markalaşmış haliyle CMYLMZ. Muhtemelen ülkemizde yaşayan herkesin adını en az bir kere duyduğu, seveni kadar sevmeyeninin de az olmadığı, karikatür aleminden gösteri dünyasına ardından sinemaya giriş yapan karikatürist, şovmen, oyuncu, senarist, yapımcı, yönetmen… Bu çok yönlülüğünü yakından takip edersek amatör müzisyenliğini de ekleyebiliriz. Hem de 5 yaşından beri! Kısaca Cem Yılmaz’ın biyografisini hatırlatmak gerekirse; 23 Nisan 1973 yılında İstanbul’da doğan Yılmaz, liseyi Turizm Meslek Lisesinde okuduktan sonra Boğaziçi Üniversitesi Turizm ve Otel Yönetiminde okumaya ve bu sırada mizah dergisi Leman’da karikatür çizmeye başlamıştır. 1998 yılında karikatürlerinin toplandığı bir kitapta basılacaktır.

Kültürlerin çatışması ve bir anti-kahraman ”Borat”

gorcun | 22 January 2010 14:49

Amerika for Kazakhistan
Amerika for Kazakhistan

Tam adı Borat Sagdiyev olan karakterin yaratıcısı İngiliz komedyen Sacha Baron Cohen’in kendi programı ”Da Ali G Show”da ortaya çıkardığı tiplemelerden biridir. (Diğerleri için Ali G ve Brüno) Kazakistanlı bir gazeteci ve muhabir olan Borat, kendi ülkesinden yola çıkarak yaptığı röportajlar ve gezilerle gerçek insanların gerçek tepkilerini bu kurmaca karakter üzerinden görmemizi sağlıyor. Doğumundan, yaşamına, ailesinden, kültürüne kadar birçok şeyi öğrenebildiğimiz karakterin filmindeyse, Borat’ın Amerika’ya yaptığı yolculukta bu yabancı kültüre karşı tamamen saf ve alışılmışın dışında bir gözle bakmamızı sağlıyor. Amerika bir nevi evrensel popüler kültürün yansıması olduğundan bu yolculuk tüm dünyayı ilgilendirecek, düşündürecek ve eğlendirecek bir kurmaca belgesele dönüşüyor.

2005 yılında çekilen filmin yönetmeni ise başta ”Seinfeld” gibi bir efsane olmak üzere bir çok dizi ve şov programında parmağı bulunan Larry Charles. Tam ismi ”Borat: Cultural Learnings of America for Make Benefit Glorious Nation of Kazakhstan” (Borat: Şanlı Kazakistan Ulusu Yararına Amerika’nın Kültürel Öğretileri) olan belgesel ironik adından anlışılacağı üzere baştan sona Amerikan (Batı) kültürünü eleştiren bir yapıda seyrediyor.

Cabin Fever (Dehşetin Gözleri)

gorcun | 21 January 2010 09:56

”Hostel” serisiyle adını dünyaya duyuran genç yönetmen Eli Roth’un ilk uzun metrajlı filmi ”Cabin Fever” (Dehşetin Gözleri) korku severleri tatmin eden ve yönetmenin adını bir kenara yazmalarını sağlayan bir yapım olarak göze çarpıyor. 5 genç arkadaşın (Marcy,Bert,Karen,Paul ve Jeff) şehirden ayrılıp, ormanlık alanda bulunan bir tahta kulübeye tatil ve eğlence amaçlı gitmeleriyle başlayan film kısa sürede gençlerin bilinmeyen bir virüs nedeniyle kabus dolu bir sürece girmelerini anlatıyor. Bert’in sincap avına çıkıtğında hastalıklı bir adamı vurmasıyla başlayan ölümcül süreç kısa sürede tüm gençlerin pençesine kapılacağı bir salgına dönüşür.Film, teen-slasher türünün özelliklerini barındırsa da ilerleyişiyle ve beklenen ‘katilin’ bir türlü gelmemesiyle farklı bir hikayeye sahip olan başarılı bir gerilim örneği olarak görülebilir. Filmin ilham kaynağı ise Eli Roth’un İzlanda’ya yaptığı bir yolculuk sırasında maruz kaldığı cilt hastalığından geliyor.

Equilibrium (İsyan) 2005

gorcun | 07 January 2010 17:58

Equilibrium
Equilibrium

Kurt Wimmer’in senaryosunu yazdığı ve yönetmenliğini yaptığı 2002 tarihli ”İsyan” (Equilibrium) günümüzde göreceli olarak adı fazla geçmeyen ama bana göre yine de özel bir yerde görülmesi gereken bilimkurgu-aksiyon filmidir. Başrolünde çekildiği dönemden beri adını iyice duyurmuş olan Christian Bale başta olmak üzere çeşitli film ve dizilerden aşina olduğumuz oyuncular olarak Sean Bean, Dominic Purcell, William Fitchner, Emily Watson, Angus Macfady, Sean Pertwee, David Hemmings ve Taye Diggs gibi isimleri sayabiliriz. Film, kara-ütopya denilen karanlık ve umutsuz bir gelecek tasviriyle başlıyor ve hikaye bu dönem ve ortam içerisinde şekilleniyor. Filmin renkleri ve atmosferi de bu karanlık geleceği destekliyor. Bu durumu fotoğraflara bakarak görebiliriz.
3. Dünya Savaşı gerçekleştikten sonra geçen hikayede, dünya bu zorlu dönemin ardından totaliter bir sistemin içerisine girmiştir. Bu sistemde dünyadaki savaşları önlemek adına insani duygular bastırılmakta ve engellenmektedir. Özellikle duygulara hitap eden sanat eserleri ve sanatsal her türlü eylem yasaklanmakta hatta bunlar üzerine kafa yoran insanlar ölümle cezalandırılmaktadır.

İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek (Crossing the Bridge: The Sound of Istanbul)

gorcun | 07 January 2010 12:13

İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek
İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek

Son filmi ”Soul Kitchen”la gündemde olan başarılı Türk asıllı Alman yönetmen Fatih Akın’ın senaryosunu yazdığı ve yönetmenliğini yaptığı belgesel ”İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek” (Crossing the Bridge: The Sound of Istanbul) 2005 yılında çekilmiş. Einstürzende Neubauten grubunda bas gitarist olan Alman müzisyen Alexander Hacke’nin gezileri ve röportajlarıyla izlediğimiz belgesel İstanbul’un gösterişli spotlarından uzaklarda kalmış mekanlarındaki müzisyenlerden, Türk müziğinin popüler kültüründe yer etmiş başarılı müzisyenlere kadar bir çok insanı ve mekanı müzikle birleştirerek İstanbul’daki değişik yaşam ve kültürleri göz önüne seriyor.

Siyasiyabend
Siyasiyabend

1.5 saatlik bir belgesel olmasına rağmen bu birbirinden özel anların filme çekilmesi toplam 150 saati bulmuş. Fatih Akın görüntülerin üzerinde 7 ay gibi bir zaman daha çalışarak yapımı izlediğimiz son haline getirmiş. Alexander Hacke, Akın’ın ”Duvara Karşı” filmi için de müzik yapmış. Belgeselde kullandığı kayıt sistemi ise ”mucize mikrofon” adını verdiği ve her yerde profesyonel kayıt yapılmasını sağlayan ”sokak kaydı” sistemi. Hacke, Beyoğlu’ndaki Büyük Londra Oteli’ne yerleştikten sonra yolculuğuna buradan başlıyor.

Mutants (2009)

gorcun | 05 January 2010 12:55

2000’lerde yükselen Fransız gerilim-korku sinemasının etkileyici örnekleri arasında 2009 yılında çekilen filmleri sayamamış olsakta yine 2009 yılında çekilmiş olan bir Fransız geriliminden bahsetmek istiyorum. David Morlet’in yönetmenliğini yaptığı ”Mutants” fazla ses getirmemesine rağmen kayda değer filmlerden biri olarak görülebilir. Dünya gündeminde olan ”Domuz Gribi” salgınıyla da bir şekilde özdeşleştirebileceğimiz salgın paranoyasını elle tutulur, gözle görülür hale getiren senaryolardan biri olan ”Mutants” artık korku sinemasının en çok işlenen konusu olan virüs salgınına farklı bir taraftan bakıyor.

Virüs salgını tehdidinde Fransa’yı izlediğimiz filmde ana karakterler Marco ve Sonia yanlarında bir askerle virüsten kaçmaya çalışmaktadırlar. Kısa süre sonra Marco, öldürücü virüsten etkilenecek ve mutasyona uğramaya başlayacaktır. Sonia’yı ise hayatta en sevdiği insan olan Marco’yu virüs bulaşmış bir mutant olsa dahi sevmekten vazgeçmeyen ve onun için mücadele eden güçlü kadın karakter olarak görüyoruz.

Uzayın Derinliklerinde: ”Pandorum” (2009)

gorcun | 04 January 2010 17:15

Christian Alvart’ın ”Antikörper”, ”Case 39” gibi dikkat çekici gerilim filmlerinden sonra yönetmenliğini yaptığı 2009 tarihli ”Pandorum” bilimkurgu-aksiyon türünde biraz da gerilim öğeleri içeren bir yapım. Amerikan-Alman ortak yapımı olan film, iki astronotun uzay gemisinde aşırı uyumaya mağruz kalmaları dolayısıyla hafızalarını yitirmiş bir şekilde uyanmalarıyla başlıyor. Kimliklerini ve neden orada olduklarını hatırlamayan iki astronot, bir süre sonra çok özel bir görev için gizemli uzay gemisinde bulunduklarını ve gemide yanlız olmadıklarını farkederler. Çok geçmeden duruma alışan ikili gemideki gizemi ve etraflarında neler olduğunu çözmek için harekete geçerler. O andan itibaren gemide tanışacakları yeni insanlar ve karşılaşacakları garip olaylarla, orada bulunmalarının asıl nedenini anlayacaklar ve kaçınılmaz kaderleriyle yüzleşeceklerdir.

Grotesuku (2009)

gorcun | 02 January 2010 17:45

2009 yılında çekilmiş olan olaylı Japon yapımı film Grotesk’ten (Grotesuku) bahsetmek istiyorum. Filmin yönetmeni 2007 tarihli ”Carved: The Slit-Mouthed Woman” filmiyle tarzını belli etmiş olan Kôji Shiraishi. Filmin dünyada yankı uyandırmasının ve Türkiye dahil bir çok ülkede tanınmasının nedeni belki de Ağustos ayında çıkan bir haber. Türkiye’deki yansıması hemen hemen tüm kaynaklarda şu şekilde olmuş. Yani ”İngiltere’de yasaklanan film”. İngiliz sınıflandırma kurulunun izlenmeyecek derecede gördüğü bu filmde ne vardı peki? Aslında filmin fazla bir şey anlatmadığı açık. Bir adam (Shigeo Ōsako), tanışma aşamasında olan genç çifti (Tsugumi Nagasawa, Hiroaki Kawatsure) esir alıyor ve bir odada akla hayale gelebilecek en sadist işkence ve cinsel istismar yöntemlerini üzerlerinde uyguluyor.

Bir Peter Jackson rüyası: ”King Kong” (2005)

gorcun | 19 December 2009 15:58

Yüzüklerin Efendisi üçlemesiyle dünya çapında tanınan yönetmen Peter Jackson 2005 yılında bir Amerikan efsanesini yeniden yarattı. Adı King Kong olan bu korkutucu dev ama duygusal yaratık ilk olarak 1933 yılında sinemada kendini göstermiş. 1976yılında yeniden çekilen film bir çok kişiyi etkilemeye devam etmiş. Etkilenenler ve hayranı olanlar arasında Peter Jackson da bulunuyordu. Yönetmen, Yüzüklerin Efendisi‘ni çektikten sonra ”çocukluk hayalim” dediği King Kong projesine yönelmiş. Aslında 1996 yılında çektiği ”The Frighteners” filminden sonra sabırsızca King Kong’u çekmeye yöneldiyse de stüdyo Yüzüklerin Efendisi’ni çekmesi için yönetmeni ikna etmiş. Jackson, Yüzüklerin Efendisi’nin başarısından sonra aklındaki projeyi tekrar hayata geçirmek için harekete geçmiş. Filmin senaryosu ve hikayesiyse 1933 yapımı orijinaline olabildiğince sadık kalmış. Tabii bu durum yönetmenin bilinçli bir şekilde yaptığı bir tercih diğer bir değişle etkilendiği filme yaptığı bir saygı duruşu.