bildirgec.org

firatocal

11 yıl önce üye olmuş, 80 yazı yazmış. 19 yorum yazmış.

Dolunaya Seranat…

firatocal | 29 July 2010 20:29

Şİmdi dolunay zamanı… Gecenin en romantik , en aşık , en sevdalı anları… eşimle beraber yazlığımızın balkonunda , hem çilek sefası yapıyor , hem de gözlerimizi kapatıp hayli mehtapların ışıltılı keyfini sürüyoruz…

Sahil şimdi bomboştur … esinti kesin herkesi kovmuştur… Çünkü düne nazaran hava serin… Rüzgarın her esişinde balkonda bile üşüyoruz… Kulağımız içeri de uyanıyor mu yavrumuz diye… Ürkek ürkek kulak kabartıyoruz tüm kıpırtılara… Şükür , ses seda yok…

Balkonda dolunay keyfimize devam ediyoruz… Aşk meyvaları , ayartan tatlarıyla çilekler , pek yakışıyor seyrimize… Komşularımızdan gelen taş sesleri okey kapışmasının habercisi… Aklımız üniversite yıllarına gitti… Denize nazır kafelerde umarsızca taş salladığımız yıllara… Canımız çekiyor… Ama yanlış zaman , yanlış mekan… Başka bir gençlik baharına erteliyoruz , reenkarnasyondan medet umarak…

Öyle ya şimdi dolunay zamanı… Gecenin en hüzünlü , en ağlamaklı , en sarılmalık zamanı … Ruhları havai heves , en taze aşıklar gibi , sarmak lazım avutulası ateşli bedenlerimizi…

Ege ‘ye Karşı Aile Saadeti Tablosu

firatocal | 29 July 2010 18:29

Niyetimiz akşam karanlığı çökmeden denize girebilmek… günün yorgunluğu binmiş omuzlarımıza , bitkinlik hakim… Bir de kanguruda salına salına etrafı seyreden oğlum üzerimde asılı…

Serinlik çıkmış , o sıcak , bunaltıcı hava kaybolmuş… Neredeyse üşütecek bizi…

Sevgiliye… ( Sahibini Arayan Şiir … )

firatocal | 29 July 2010 09:57

hatıralar istiyorum unutulmayacak
bir dokunuş istiyorum sonsuza dek hep kalacak
eellerini gözlerini istiyorum yanlızlığımı unutturacak
sevmeni istiyorum beni dünyalar benim olacak

sevgilim demek tek dileğim sana
saçlarını okşamak dağıtmak isteğim esen deli rüzgarda
dokunmak tenine bir mesaj kalbine dudklarımdan
işte bu seni sevmek bitmek bilmeyen sonsuz bir arzuyla

esmer sevdim yalnız kalbimde
sevilmeyi hakkeden bir tek sevgiliyi
istedim ona ulaşmayı düşlerimde
aaahh ahh nasıl isterdim bir yolunu bilmeyi

kolay değil sevgisizlik
anılarım yapayalnız çekilmiyor sensizlik
eriyorum karanlık odadaki anlamsız bir mum gibi
gözlerim arıyor değerli gerçek bir sevgili

Ben Bir Ceviz Ağacıyım Gülhane Parkında…

firatocal | 28 July 2010 16:22

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı ‘ nda
Ne sen bunun farkındasın , ne de polis farkında…

Edremit Altınoluk ‘taki yazlığımıza geldiğimizden beri eşimin dilinden düşmeyen bu şarkı , saolsun sayesinde benimde dilime yapıştı kaldı… Bir süredir burada olamadığı için çevredeki yapılaşmanın getirdiği bina kirliliğinden habersizdi…

Evimizin hemen karşısındaki ceviz ağacının boynu bükük bir halde koca koca binalar arasında naçar halde bir başına kalışı içini acıtmış olacak… Onu görür görmez karşılıklı dertleşmeye , hasret gidermeye başladılar… Aralarına hç girmiyorum , beni de davet ederler sohbetlerine diye… Zaten üç kuruşluk aklım kalmış , onuda bozdura bozdura idare ediyorum… Ama sohbetlerinin etkisinde kalmışım ki Cem Karaca ‘ nın o hoş şarkısı dilime dolanmış , gitmek bilmiyor , hayat öylece akıp gidiyor…

Kayıtsızlığım sabah ki kahvaltıda sona ermek zorunda kaldı nihayetinde… Annemin sofrada söylediklerini elimde olmadan kulak misafiri oldum… Komşuları aralarında konuşurken balaık yoğurt yediklerini bir de üstüne bal eklediklerini , bunlarında kendilerini kötü hissettridiğini söylüyorlardı… Doktor arkadaşları hala ayakta kalabilmişlerse katmerli hastalık için üstüne ceviz ağacı altına oturmalarını tavsiye ( ! ) etmiş…

AŞIK OLMAK SADECE LİSELİLERE VE ÜNİVERSİTELİLERE Mİ MAHSUS?

firatocal | 27 July 2010 09:59

Günün yorgunluğunu atmak için akşamları ve geceleri vuruyoruz kendimizi sokaklara… Saatin 10 u 11 i bulması hiç mühim değil benden genç ahali için… Sanki düşman çatlatmak istercesine kızlı erkekli salına salına geziyorlar havai heves , kafalarda dert tasa yok , oooohhh var mı bizden kralı bu dünyada dercesine… Kıskanıyorum size ne yalan söyleyeyim… Çoluk çocuğa karışmanın hiddeti midir , nedir bilmem , çekemiyorum benden genç , benden tutkulu ve benden aşık taze insanları…

Üniversitedeki yıllarımızı konuştuk eşimle az önceki gece turlamamızda… Biraz hüzün vardı sesimizde… Hemen yanımızda uyuyan bebeğimize bakıp , başımızı olsun misali salladık ,olgun bir kabulleniş içinde… Ama bu teslimiyet içimden çağlayan aşk hezeyanlarını durdurmuyor ki…

VALENTİNO ROSSI ETKİSİ !!!

firatocal | 26 July 2010 17:21

Olamaz böyle bir şey dedim kıs kıs gülerek az önce… ( 25 Temmuz 2010 gece yarısı 23:55 ) ’’ Valentino Rossi Etkisi ‘’ demek böyle bir şey… Adını ‘’ Mükemmel bir Skandal ‘’ olarak koyabilirim sadece… Başka hiçbir ifade o etkiyi açıklamaya yetmez…

Hemen sadede geleyim… Nedir dediğim yada ne değildir… Bilindiği gibi bir süre önce benim kahramanlarımdan , yaşayan efsanem , ”Doktor” lakaplı 46 numaralı formayı giyen , ünlü motor sporları yarışçısı ve hız üstadı Valentino Rossi , ayağını kırarak pistlerden uzak kaldı…

İki yarış önce ise , beklenenden daha hızlı iyileşerek , hiç ağlanıp sızlamadan , kıskançlıktan parmak ısırtacak bir profesyonellik içinde yarışlara geri dönmeyi başardı… Geçen yarış son tur ve son dönemeçte podyumu kaçırmış , ödül törenine çıkamamıştı… Yine de bu şahlanış biz Rossi fanlarını ihya etmeye yetmiş , o dördüncülüğü zafer sarhoşluğu içinde kutlamıştık…

Bugünkü Amerika Birleşik Devletleri ‘ nde yapılacak yarışı merakla beklemeye başlamış , Rossimizin performansına odaklanmıştık… Yarış boyunca olup biten kazalar , kahramanımız için yarışı , Allah korusun dağlara taşlara , şeytan gözüne kurşun duaları eşliğinde izlememize sebep oldu… Çok şükür dualarımızın kabul edilmesinden midir , bilinmez , Rossimiz geçen yarış alamadığı 3.cü lüğü ve podyuma çıkma başarısını elde etmeyi başardı… Bütün Amerikalı seyirciler yarışan iki sürücüleri olmasına rağmen , çılgınlar gibi Rossinin 3.cülüğünü şampiyonluk tadında kutladılar…

Buraya kadar her şey normal öyle değil mi… Bir efsaneden beklenecek her şey mevcut… Zaten bu yazının konusu olan skandal , bütün bu saydıklarımdan sonra sahnelendi ve o etkiyi ballandıra ballandıra anlatmam kaçınılmaz oldu…

Ödül töreni her zamanki standart prosedüründe ilerliyordu… Valentino Rossi büyük tezahüratlar altında , bir şampiyon gibi podyuma çıkıyor , sakatlığını mucizevi denecek kadar erken bir sürede atlatmanın gururu ile ödülünü alıyor , ikincilik ödülünün verilmesinin ardından , sıra bin bir güçlükle birinciliği elde eden İspanyol Jorge Lorenzo ‘ ya geliyordu… Ödül , kupa el sıkışmalar derken , sıra gelip gelen yarışçının ülke milli marşının çalınması anına geldi çattı…

Tören İspanya Milli Marşıyla bitecek sandıysanız fena yanıldınız… Podyumda şampiyondan daha afili bir şampiyonun yer alması gözleri kamaştırmış , ambiyansın etkisindeki marş kontrolörlünün kafasını karıştırmış olmalı , zavallım çalmasın mı sevgili Rossimizin İtalya Milli Marşı ‘ nı…

Gönüllerin şampiyonu adamım şaşkınlık ve tebessüm içinde , Lorenzo ‘ nun yüzüne anlamlı anlamlı bakakaldı… Jorge ise ellerini iki yana açarak , daha ne yapmam gerek marşımı çaldırmak için Allah aşkına dercesine suratını ekşitti…

Suçlu Kadınlar ve Hüznün ve Tebbessümün Ortak Yüzü: MONA LISA

firatocal | 26 July 2010 12:20

Öyle bir kadın düşünün ki , hangi ruh halinde olursanız olun , o , sizi anlayan ve kalbinizin sesi olup , duygularınıza tercüman olan büyülü bir kadın olsun… Eşsiz güzelliği ile düşler sofranızın baş köşesine kıvrılıverdimi , masum ama bir o kadar büyüleyici etkisiyle , dertlerinizi ve acılarınızı silip atan , aşkın gücüne inananların azizesi , eşsiz ve benzersiz , Mona Lisa

Leonardo Da Vinci ‘ nin çağları aşan başyapıtı olmasının ötesinde , yüzündeki kaotik duyguların yegane anavatanı , kadın ruhunun da şifreli anahtarı o…

Yüzyıllardır çözülemeyen mütebessim ifadesi kimlere ilham kaynağı olmadı ki… Hangi aşıkları dile döküp , sevgilileri karşısında el pençe divan durdurmadı ki… Kadının gizemli ruhunun asla çözülemeyecek Tanrısal güçle saklanmış şifreleriydi , kah gülümseyen kah hüzünlü o eşsiz yüz ifadesi…

Ama bilimin soğuk eli bu metafizik sıır perdesini araladı aralayacak… Yapılan araştırmalar Da Vinci ‘ nin kullandığı onlarca boya katmanıyla bu sihirli etkiyi yakaldığını gösteriyor… Henüz incelemeler tam olarak bitmiş değil… Ama yine de anlıyoruz ki , sanatın gücüyle yarattığı onlarca maske , bizi o eşsiz yanılmanın lezzetine itiyor…

Evim Evim Güzel Evim…

firatocal | 24 July 2010 12:20

Okulların kapanmasıyla birlikte , yıl sonu sınavlarını halledip , eşimin memleketi Akhisar Karabörklü Köyü ‘ ne giderek tatilimizi başlattık… Kısa bir süre kalıp dönme planlarımız arabamızın tamir macerası yüzünden altüst oldu… Yaklaşık 3 haftalık uzatmalı bir tatil kalışının ardından evimize dönüşü dört gözle beklemiştim…

Yıllarca görüşmemiş , ayrılığın acısıyla yanıp tutuşan , iflah olmaz sevgililer gibi özlemişim caaanım evimi… Hiçbir eşyayı arabadan indirip yukarıya çıkarmadan , bebeğimle beraber aşk ile koşa koşa girdim evime… Önce uzun uzun hasretlik dolu gözlerle baktıştım , sanki naz yapar gibi ağırdan aldım…. Ama sonrasında dayanamayıp evimin kollarına atlar gibi boylu boyunca serildim salonumuzdaki Rustik Funda koltuğumuza…

Dostluk Kupasına Düşman İkizler ve Agresif Bir Yazı…

firatocal | 23 July 2010 14:57

Galatasarayımla Fenerbahçeyi aralarındaki rekabet ve çekişmeden ötürü , oldum olası hep birbirleriyle zıt karakterlere sahip , ikiz kardeşlere benzetmişimdir… Sürekli yaramazlık yapan , her fırsatta atışan , yıldızları hiç barışmasa da konu kardeşlik ve birbirinden vazgeçememek olunca küslükleri unutup yeniden anlaşıp kaynaşan ikiz kardeşlere…

Asırlık geçmişleri ve ruhlarındaki mücadele aşkıyla asla ihtiyarlamayan ezeli – ebedi rakiplerin soluk soluğa takipçileri bizler ise yaptıkları karşılaşmaları , yollarını gözleyerek büyük bir iştahla beklemeye alışmışızdır… Bir haftadır duyduğumuz sezon başı , hazırlık maçı , dostluk kupası ve yeni transferlerin alışma maçı gibi , buluşmanın çapını küçültme gayretlerine karşın , her maç gibi bu maçın başına da bir gs – fb maçı olmasının biliinci içinde oturmak istemişizdir…