bildirgec.org

ezilmis_leylaklar_kitabi

11 yıl önce üye olmuş, 13 yazı yazmış. 5 yorum yazmış.

eski bir sarisin… Sylvie

ezilmis_leylaklar_kitabi | 19 February 2004 17:24

Mahir Çayan öldüğünde cebinde bir kadın resmi bulunmuş. Sylvie Vartan diye bulgar göçmeni bir eski sarışın. Bir de hüzünlü ki görmeyin. hele sesi. sanki mahir bir yerlerde yakalanıp düşerken o kadının sesiyle öpüşür. Sonra La Maritza diye bir şarkısı var kadının. Hemen bulun Kazaadan. Benim ilk kitapta anlattigim kahramanin adi Meriç’ti. Bu La Maritza’da Meriç demekmiş. Ne ilginç. Hem şarkı üç kez dilimize uyarlanmış. Ajda Pekkan( Ay Doğarken), Ayten Alpman(Sen Artık Beni Düşünme), Suna Artun( Sevgilim Nerdesin) mutlaka dinleyin.

Eski kitap kokuları

ezilmis_leylaklar_kitabi | 19 February 2004 09:47

AŞKOLSUN

Kadıköyün’de yağmurun ince bir rengi vardı. Aşağıda iskelenin oralardan bir deniz kokusu gelir, alırdı aklını adamın. Güz akşamları erken kararan havalarda, rıhtımdaki büfelerde sosisli, döner satan büfelerin kırmızı ışıkları olurdu. Eski bir lodos unutulmuş şarkılar söylerdi bana.

Ordaydım. O ilk gençliğin tükendiği yerde. Ara sokaklardan hep aşağı doğru inerdim. Sevgilim yoktu, sevenim yoktu, tek başımaydım. Yüzümde arkadaş evlerinin kirli sarı kokusu, içimde geceden kalmış bir kanyak-çay acılığı. Yürüyüp giderdim. Üniversiteli, gözlüklü, ceketli bir öğrenciydim. Uzun bir yağmurluğum vardı, atkım karışır giderdi rüzgara.
Çantamda bir dolu şiir, ucuz kitap, renkli kalem, eski resim…Ders kitaplarından ölmüş babama mektuplar atardım. Annem uzaktaydı Eskişehir’de , gelip geçenleri gören bir tren istasyonunda. Ordaydım ve tektim.

seni bana hatirlatan…

ezilmis_leylaklar_kitabi | 18 February 2004 11:44

dün gece romanın yeni bölümüne başladım. oradan beğendiğim cümleyi geçeyim istedim sana sevgili günlük.
“Saat şimdi 03:18. Sabah olacak bir buçuk iki saat sonra. Gök yavaşça süt maviye dönecek. Pencere önüne geliyorum. Sokak. Uzayıp giden yorgun bir kol gibi. Melek’in geceleri uyurken yataktan sarkan kolu sanki. Saçları dağılırdı gerdanına, yüzüne. Parkta boş salıncaklar. Kumların üzerinde ay çekirdeği kabukları. Evlerin kimilerinde hala garip bir ışık. Yapış yapış sıcak serinlemiş birazcık. Kimbilir şimdi kaç çift sevişiyor, kaç kişi yalnız başına içiyor bir yerlerde, deniz kıyılarında kimbilir kaç kişi, kaç kişi lüks bir semtte sabahlıyor, gecekondularda kaç kişi uykuda, vapurları, trenleri, şehri sabahlara hazırlayanlar. Müzisyenler evlerine dönüyorlardır, köfteciler, pilavcılar, büfeciler, yorgun yüzleriyle uykudalar, kaç kişinin uykusu kaçıyor şu saatlerde, kaç kişi örtündüğü pikeye sarılıp yatar, yastığının altına kolunu sokup uyuyanlar, çoraplarını çıkarmayınca kötü rüya göreceğini düşününler, bir evde yatıya misafir kalıp yerini yadırgayanlar, esnerken başka şeyler düşünüp esneyişini bozanlar, sonra da takılıp sabaha kadar esneyenler, uyanıp kulaklarını takarak müzik dinleyenler, mesaj gelmiş mi diye kalkıp telefona bakanlar, tedirgin parmaklarıyla yastık altındaki silahı , ya da parayı kontrol edenler, acıkıp bu saatleri mutfakta geçirenler, sivrisineklerin sesiyle boğuşanlar, bütünleme sınavlarına çalışanlar, uyumayanlar yani. Hiç uyuyamayanlar. Benim gibiler.”