bildirgec.org

epistemofili

11 yıl önce üye olmuş, 30 yazı yazmış. 31 yorum yazmış.

HAVAYOLLARI İŞLETMELERİNDE KARIŞIKLIK

epistemofili | 12 November 2007 19:07

Eninde sonunda, havayolları kadar olumsuzluk barındırmayan bir alan bulmak için baskı hissedeceksiniz. İş yönetimi çekişmelerinden tutun, büyük finansal kayıplara ve yüksek bütçeli iflaslara, kötü haberler sadece daha kötü haberler geldiği zaman ön sayfadan iniyor. 1930´dan beri bu sektördeki kayıp 5 milyon doları buldu. Büyük firmalar o zamanda bu zamanda zaten para kazanıyorlar ama bunun yanında bu sektör 10´ar yıllık süreçlerde 6 kere (60yıldır) büyük bir para çukuru haline geldi.
Yaşanan üzücü olaylar, 11 Eylül 2001´de olan gibi, zamanla sıkıntıları keskin şekilde bu sektöre döndürüyor ama yine de en iyi zamanlarda bile kârlı bir şekilde havayolu işletmek başlı başına bir problem. Allahtan fiyat eşitliği ve yüksek sabit maliyet gibi bu işin doğasından kurallar var. Ürün dengesi, belirli bir piyasada, rakiplerin tekliflerinin herhangi bir biçimde ayırt edilemediği zaman ortaya çıkar. Ve bir yolcu olarak, ne bir havayolu seyahati gibi olabilir?! İnsana kramplar girdiren koltuklarından, daha fazla bagaj taşıma taleplerinize kadar, bütün hepsi aynı olma eğiliminde. Hangi firmayı seçtiğinizin bir önemi yok.
Ürün dengesinin tehlikesi sanal fiyat savaşlarına bir davet çıkarmasıdır. Eğer bütün havayolu servisleri aynı görünseydi, yolcular doğal olarak seçimlerini fiyat öncelikli yapacaklardı. İnternet siteleri de böyle düşünen akılsızlar için uçuşların sıralamalarını düşük fiyattan yüksek fiyata olacak şekilde yapıyorlar. Yeteri kadar müşteriyi etkilemek için, başka seçenek olmadığından hava yolları devamlı olarak fiyatlarını rakiplere göre ayarlamak durumundalar. Bu fiyatları çok düşük yapmayı gerektiriyorsa, bu da her satışta para kaybedecekler demek oluyor. Ve bu sektörde, ebediyen birilerinin teessüf edeceği birileri fiyat savaşlarını başlatıyor. Continental’in eski CEO’su Gordon Bethune’nin ifadesiyle: “Bizler en aptal rakibimizin olduğu kadar iyiyiz ve bu onura sahip olmak isteyen sayısız aday var”.
Fiyat savaşları özellikle yüksek sabit maliyetlerin olduğu sektörlerde çok tehlikelidir. Yenilenen masraflar, firmalar bir şey üretmese dahi, ödenerek örtülmelidir. Bunların yanında, firmalar çalışanlarına ve yarı dolu uçuyor olsalar bile uçaklara ödemelerini yapmaya devam etmek zorundadırlar.
İŞ İÇİN UÇANLAR PAHALI ALIŞKANLIKLARI DEĞİŞTİRİYORLAR
Sektör eşitlik ve fiyat savaşları ile mücadele ediyor olsalar da, müşterileri de satın alma ve hava seyahatlerini kullanma alışkanlıklarını değiştiriyorlar. Geçen birkaç yıl gösterdi ki, güvenlik kaygıları ve sıkılmış ortak bütçeler, son dakikalarda ve esnek şartlarla biletlerini alan, bu sektörün temel %70 gelirini oluşturan, iş seyahati yapan insanların davranışlarını değiştirdi. İşbilen iş seyahatçileri şimdi, seyahat giderlerini düşürmek için, anlaşmazlıkların artması pahasına da olsa, seyahat yerine, görüntülü konuşma, online buluşmalar ve benzeri uygulamalara gitmektedirler.HAVA SEYAHATİ WALMARTLAŞIYOR*
Ama durun; durum daha da kötüleşiyor. Walmartın henüz perakendecilikte gerçekleştirdiğini, havanın Souhtwest ve Jetblue gibi ucuzcuları yaparak birçok açıdan önemli havayollarını zorluyorlar. 1970lerin sonlarında piyasaya fiyat serbestîsinin gelmesiyle, düşük fiyatlarla taşıyanlar, daha da düşük fiyattan taşıma imkânı buldular; çünkü zaten tam servis yapan rakiplerine karşı birçok fiyat avantajları mevcut. İlk olarak, yeni firmalar, genellikle daha az mekanik destek gerektiren genç filolara, etkisiz sözleşmeli, çokta karmaşık şekilde firmalara bağlı olmayan genç iş gücüne sahipler. Bununla birlikte, düşük fiyatla taşıyanlar tipik bir uçak modeliyle uçuyorlar; böylelikle mekanik, işletme ve eğitim giderlerini en aza indiriyorlar. Buna karşılık büyük taşıyıcılar tipik altı ya da yedi farklı uçakla uçuyorlar.Ek olarak, ucuzcular, büyük firmalara pahalıya mal olan, uluslararası uçuşlara yolcularını aktarmak için küçük havaalanlarından daha büyük havaalanlarına aktarma uçuşları ile uğraşmak zorunda değiller. Bu uygulama onlara daha küçük piyasalara hizmet etmelerini ve yolculara daha çok yere, daha sık uçuş sunmalarını sağlıyor. Ne var ki bu bir havayolu firmasını işletmenin daha karmaşık ve daha pahalı yolu. Noktadan noktaya yaklaşımını kullanarak ucuzcular, hem uçakları hem de çalışanları için verimsiz gecikmelerini en aza indiriyorlar.BELİRSİZ BİR GELECEĞE DOĞRU UÇMAK2001 ve 2004 yılları arasında liderler bazı başarı derecelerini görmüş olsalar da, Amerikan havayolu firmaları toplamda 30 milyon dolara yakın kaybettiler ve 100.000’den fazla çalışanlarına maaşsız izin vermek zorunda kaldılar. Sadece bir yılı temel alırsak; 2003’ten 2004’e uçak yakıt fiyatı %70’lik artış gösterdi. Büyükler, yüksek maliyetli sendika sözleşmeleri, çalışanlar ve yöneticiler arasındaki husumetler, ezici ödemeler ve desteklemeyi karşılayamayacaklarını iddia ettikleri emeklilik planları ile boğuşmaya devam ediyorlar.Bazıları bu çetin mücadelede hayatta kalmak için sert adımlar atıyor. Delta pilotlarına, tazminatlarında ve avantajlarında 1 milyon dolarlık kesinti yapmaya ikna etti ve hem Delta hem de Amerikan Havayolları şimdi emekli olacak çalışanlarına olan emeklilik vaatlerinden caymaya çalışıyor. Diğer adımları daha olumlu: United Havayollarının en son, özel, New York-Los Angeles hizmeti ve birçok büyük firmanın büyümeye yönelik, daha girişimci, birçok denizaşırı piyasaya uçuşları gibi.Bu sektör havayolu sektörü ve bu, hiç şüphesiz, hiç bir şey kolay değil demek. Bugün, büyüklere sıkıntı veren ucuzcular bile kendilerince sıkıntılar yaşıyorlar. Mesela ilk ve hâlihazırda en büyük kayda değer indirimci Southwest Havayolları. Artık onlarda genç bir asi değil, orta yaşlı, çalışanlarının herkes gibi ücret almak istediği bir anonim şirket.Bunların hepsi nerde son bulacak? Bir sektör para kaybetmeye alışmış olsa da, bu firmalar, bu şekilde, geçmiş yıllarda olduğu gibi para dağıtmaya devam edemezler. Uzmanlar bazı büyük taşıyıcıların eğer maliyetleri biran önce kontrol altına almadıkları takdirde kaybolabileceğini belirtiyor. 2004 yılında, Amerikan Havayolları 2. Kere iflas koruma kaydına geçtiğinde, ucuzcular tarafından sektöre getirilen “Yapısal kaymadaki büyüklüğü bu kadar tahmin etmedik”lerini kabul ettiler. Buna rağmen birisi kesinlikle şirketin, fiyat serbestîsi ve ucuzcuların sektörü sonsuza kadar değiştirdiğini fark etmelerinin neden 25 yılı aldığını sorabilir.

Afrika Grisi Alex

epistemofili | 09 November 2007 09:38

Bilim adamlarınca en iyi bilinen papağan Eylül’ün 6’sında, 31 yaşında hakkın rahmetine kavuştu.

resimlerle alex
resimlerle alex

Irene Pepperberg son defa Alex’i gördüğünde her zaman ki gibi iyi geceler dedi.
-Sağolasın, dedi Alex, “Seni seviyorum.”
-Bende seni seviyorum.
-Yarın burada olacak mısın?
-Evet, yarın buradayım.

Ama Alex (ismi “hayvan öğrenme deneyi”nin İngilizce baş harfleri) o gece kafesinde sadece omurgalı memelerinin ve insanların başarabileceği düşünülen, karmaşık ödevleri çözmeye çalışarak geçirdiği hayatına son vererek öldü.

Hayvanın Hakkı mı olur?!

epistemofili | 19 October 2007 11:24

Hayvan haklarını savunanları ve hayvan hakları dersini alan öğrencilerin bu insanların neden böyle bir mücadeleye girdiğini ve dersi anlaması için en temel konu hayvanların ahlaksal statüsü konusudur. Bu konunun böyle temel teşkil etmesinin nedeni bir hayvanı doğadaki cansız ya da hissetmeyen diğer canlılardan ayrı görmek veyahut onları da duyguları olan, hisseden ve ahlaksal statüleri olan, her şeyden önce bir canlı olarak görüp görmemek noktasında kilit taşı olmasıdır.
İnsanların hayvanlara davranışlarının etik bir sorun içerip içermediği sorusuna vereceğimiz cevap bizlerin hayvanlara karşı olan muamelesinde izleyeceği yolu büyük ölçüde belirlemiş olacak. Aslında bizim vereceğimiz cevap sadece izleyeceğimiz yolu belirlemiş olmayacak, bizim insanı, onun doğasını anlayıp anlamadığımızı da bir nebze olsun ortaya koyacak. Eğer kuşların zevk için vurulması, kürk olarak ‘değerlendirilecek’ kafalarının ezilerek öldürülmeleri, yetiştirilirken hayvanların içinde bulunduğu koşullar ve daha bunun gibi birçok davranış biz onların ahlaksal statüsünü kabul etmezsek normal, doğal davranışlar olarak karşılanacak.
Yüzyıllara birçok filozun ve özellikle tek tanrılı, ‘ilahi’ dinlerin etkisiyle hayvanların ahlaksal açıdan önemsiz varlıklar olduğu görüşü yaygındı. Hayvanların önemsiz bulmakla birlikte bazı insanlarda hayvanlara eziyet etmekten zevk almak gibi bir durumda söz konusu.
Burada hemen kısaca değinmemiz gereken bir şey var. O da hayvanların bir insan gibi olmasa da bir bitkiden, bir ağaçtan farklı olduğudur. İşte bu onların hislerinin var olması anlamına gelir. Hayvanların ahlaksal bir statüye yerleştirip, onlarında hisseden canlılar olduğunu kabul ettiğimiz noktada işte bizler hayvanların haklarını savunabilir ya da en azından bunun gereği olan şekilde kendimizin uyacağı davranış kalıpları yerleştirerek uygulamaya geçirebilir, etrafımızdaki insanlara örnek olabilir, hiç bir şey yapamazsak belki de insanların akıllarına ileride doğru cevabı verecekleri bir soru işareti takarız.
AHLAKSAL STATÜİnsanın zekâ, akıl ve duygular yönünden hayvanlar âleminde ayrı olduğu apaçık ortada. Bunun aksi olsa; yani dünyada bizlerden daha zeki ve akıllı varlıklar yaşıyor olsaydı şu an onlar bizim ahlaksal statümüzü tartışıyor olabilirlerdi.Hayvanlarında hissettiği yönünde günümüzde herkes hemfikir. Yani bir köpeğe vurduğunuzda onun bağırması nedeni, onun buna programlanmış olması değil, onunda acıyı hissediyor olmasıdır. Buda demektir ki insanlar gibi hayvanlarda kendilerine, kendi açılarında bir değer veriyor, acıdan, kendini acıtmaktan kaçıyor.İnsanın ahlaksal bir statüsünün olmasının nedeni insanın diğer hayvanlardan farklı olarak bir ahlak duygusuna sahip olmasıdır. İşte bu duyguya sahip olduğu için insanın yaptıkları doğru ve ya yanlış nitelendirmelere sahip olabilir. Bir hayvanın yaptığı şeyin yanlış olduğunu iddia edebilir misiniz? İnsanda ailevi ilişkiler geliştirmek, sosyal problemlerle ilgilenip onları çözmek, duygularını açıklamak, hislerini paylaşmak, savaşlar başlatmak, zevk için seks yapmak, dil kullanmak, planlar yapmak, yeni şeyler keşfetmek gibi hayvanlardan farklı olan daha birçok özellik vardır ve insan belki de bunlara sahip olduğu için hayvandan farklı bir statüde bulunabilir. Bunun dışında bir canlı olarak tamamıyla olmasa da eşit denebilecek derecededirler ve işte bu yüzden hayvanların haklarının olduğu iddia edilmektedir.Ahlaksal hak terimi çok birçok anlamda kullanıldığı için bu kavramsal konu karışıktır. Bizim ahlaksal hak diyerek aslında kastetmek istediğimiz kanuni hakların yanında var olanlardır. Hayvan hakları konusunda bugün elbette her insan bizim ahlaksal hak anlamında ihlal saydığımız birçok şeyi yasal olarak yapabilir.Hakkı biz üç anlamıyla ele alalım. Birinci olarak birisinin hakkı var dersek bu onun ahlaksal statüsünde olduğu anlamına gelmektedir. Böyle bir durumda diyelim köpeklerin ahlaksal statüsü insanların ahlaksal statüsünden daha aşağıdadır diyemeyiz. Ahlaksal bir statünün varlığı bu anlamda bir hakkın var olması için yeterlidir. Böylelikle köpekler açısından onların kendi çıkarları olduğunu kabul eder ve çok önemli bir neden olmadıkça bu çıkarlarının zedelenmemesi gerektiğini anlamını çıkarırız. Çok önemli bir neden içine kansere tedavi bulmayı elbette rahatlıkla sokabiliriz ama kozmetik ürünler için yapılanlara cevabı hepimiz rahatlıkla verebilir miyiz bilmiyorum.Hakların ikinci ve daha katı anlamına eşit düzeyde saygıdır. Bu bir kişinin haklara sahip olduğu söylendiğinde onların eşit düzeyde de saygıyı hak ettiği anlamı taşır. Yani bir kişinin çıkarları herhangi birinin kıyaslanabilir çıkarları kadar önemlidir. Örneğin bir köpeğin acı çekmekten kaçınmadaki çıkarının, ahlaksal açıdan, bir insanın acı çekmekten kaçınmadaki çıkarı kadar önemli olduğu varsayılmaktadır.Hakların üçüncü ve daha da katı anlamda olanı yararlılığı aşan anlamıdır. Buna göre bir kişinin bir şey hakkına sahip olduğunu söylemek, en azından genelde, söz konusu yaşamsal çıkarın, o çıkarı korumak toplumun bütünü açsından dezavantaj oluşturacak olsa bile, korunması gerektiği anlamı taşımaktadır. Bu görüşe eleştiri çok rahatlıkla getirilebilir.
Yararcılık savunucularına göre doğru hareket yararlılığı en üst düzeye çıkarandır. Bunlar çekilen acılar karşısında kazançların dengelenip dengelenmediğiyle ilgilenen yani ‘etkilenen’ her canlının çıkarını göz önünde bulunduranlardır. İnsanların hayvanlarla eşit düzeyde saygı anlamında haklara sahip olduklarını ama yararlılığı aşanın biraz abartılı bir görüş olduğu eleştirisi getirilebilir. Bir yerde bu eleştiri makuldür de. Çünkü insanlarında bu haklara sahip olup olmadıkları bile şu gün tartışmaya açık bir konudur.
Dolaylı görev görüşüne göre, ahlaksal yükümlülüklerimiz yalnızca diğer insanlara yöneliktir; hayvanlara yönelik olan ve örneğin gereksiz yere acı çekmelerine neden olmamayı içeren her türden yükümlülük tamamen insanların çıkarlarına dayanmaktadır. Şu halde, bu görüşe göre, hayvanlara yönelik zulmün insanlar açısından dezavantajlar taşıdığını düşünmek için iyi bir neden yoksa hayvanlara yönelik zulmü lanetlemenin de ahlaksal bir temeli bulunmayacaktır. Ancak dolaylı görev görüşünün aksine hayvanların ahlaksal statüye sahip olduklarını düşünüyor ve dolayısıyla haklara sahip olduklarını iddia ediyoruz.

Abdullah Gül’ü Destekliyoruz

epistemofili | 04 May 2007 15:59

ilk başta Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adaylığına karşı olarak başlatılan “cumhuriyet mitingleri” daha sonra abdullah gül’ün cumhurbaşkanlığına karşı olmak, şimdide ak partiye karşı eylemler haline dönüşerek devam etti.

bunun karşılığında bazı insanlarda “Abdullah Gül’ü Destekliyoruz” sloganıyla bir internet sitesioluşturmuşlar ve hedefi 3.670.000 belirleyerek imza toplamaya başlamışlar. şu ana kadar 227.088 kişi bu harakete dahil olmuş. sayı gittikçe artıyor.

Sahre Nur in-Sharbat Gula out

epistemofili | 02 May 2007 16:25

Kapadokya ülkemizde özellikle yerli turistlerce ziyaret edilen, değişik çoğrafi yapısıyla dünyada pek eşine rastlanmayan ve bu yönüyle tüm dünyada tanınan bir bölge.

Bu çok meşhur yerin son günlerde kulağımıza daha sık isminin çalınmasını ise nedeni 2.5 yaşındaki bir kız çocuğu. Sahre Nur Cenanoğlu, Nevşehir’in Derinkuyu ilçesinde adını aldığı babannesi ile bez bebek satarken AFP ajansının (Agence France-Presse muhabirinin objektifine takılmış ve ajansın kapadokya tanıtımında fotoğrafa yer vermesiyle yıldızı parlamış.

Haydi Kızlar Elektrik Elektronik Mühendisliğine

epistemofili | 25 April 2007 13:59

bir mühendislik bölümünde okuyan abim ve arkadaşlarının benim bölümümdeki kızlara bakıp ağızlarının suyu aka aka “abi şuraya bak ya erkek başına 2 kız düşüyor” dediklerine şahit olmuştum. hatta devamında “bizim toplam mühendisliklerde 2 tane kız var, onlarda arz-talep kuramı doğrultusunda aşırı talepten kimseye yüz vermiyorlar” şeklinde daha bilimsel yaklaşımlarda da bulunmuşlardı.

gazi üniversitesindeki bir grup arkadaş -mutlaka kendilerini abaza olarak nitelendirenlerde olacaktır ancak- ulaştıkları istatistiki bilgilerle mükemmel bir çalışma ortaya koymuş ve bakın bize nasıl bir video hazırlamışlar.