bildirgec.org

denizkar

11 yıl önce üye olmuş, 24 yazı yazmış. 0 yorum yazmış.

Dindar beyinler dua sırasında kapanıyor

denizkar | 29 April 2010 22:07

İnsanların sözde ilahi güçleri olan kişilerin dualarına verdikleri tepkilerin ölçüldüğü bir araştırma sonrasında, karizmatik birinin etkisi altına girdiğimizde beynimizin şüphecilik ve dikkat ile ilgili kısımlarının etkisiz hale geldiği tespit edilmiştir.

Danimarka’nın Aarhus Üniversitesinden Uffe Schjodt ve ekibi karizmatik kişilerin etkisi altındaki beyin aktivitelerini incelemek için bazı insanların ilahi iyileştirme ve bilgelik güçleri olduğuna inanan Pentecostal Hristiyanlar üzerinde bir araştırma gerçekleştirmişler.

Fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) kullanarak 20 adet Pentecostalist ve 20 adet inançsız kişinin kayıtlı duaları dinlerken beyinlerinin taraması yapılmıştır. Deneklere dinledikleri dualardan 6 tanesinin inançsız kişilerce, 6 tanesinin sıradan Hristiyanlarca ve 6 tanesinin de özel iyileştirme güçleri olan kişilerce okunduğu söylenmiş. Fakat gerçekte bütün dualar sıradan Hristiyanlarca okunmuştur.Sadece dindar kişilerin beyin aktivitelerinde duaları dinlerken ölçülebilir değişimler gözlenmiştir. Dindar deneklerin sözde iyileştirme gücü olan kişinin dualarını dinlerken beyinlerinin bir kişinin söylediklerine önem verirken veya gerçekliğine karar verirken aktive olan prefrontal bölgeleri ve anterior cingulate cortices diye adlandırılan kısımlarının etkisiz hale geldiği görülmüştür. Bahsi geçen etkisizleşme normal bir Hristiyan olduğu iddia edilen kişilerin duaları sırasında daha düşük ölçüde gözlenmiştir.

Seçim paradoksu: Demokrasi neden her zaman adaletsizdir?

denizkar | 29 April 2010 19:47

İdeal bir dünyada seçimlerin iki özelliği olmalı: bağımsız ve adil. Birkaç mantıklı istisna dışında her yetişkin kendi seçtiği bir adaya oy verebilmeli ve verilen oyların her biri aynı değerde olmalıdır.

Bağımsız oy vermeyi sağlamak hukuk alanının konusudur. Fakat oylamayı adil kılmak ise aslında daha çok matematik alanının bir konusudur. Yüz yıllardır bireysel oyların değer oranlarını bozan kaynaklar tespit edilmeye ve önlenmeye çalışılmaktadır. Bu çalışmalar bir çok paradoksu ve sürprizi ortaya çıkarmıştır. Yapılamayan tek şey ise bir cevap bulabilmektir. Büyük ihtimalle böyle cevap yoktur.

İmaj: Peter Nuhly / Getty Images
İmaj: Peter Nuhly / Getty Images

Dünya genelinde uygulanan bir çok demokratik sistem matematiksel adaleti ve güvenilir ve sağlam bir hükümet oluşturmak gibi politik hedeflere ulaşmaya çalışır. ABD, Kanada, Hindistan ve İngiltere’de kullanılan “adaylar arasında çoğunluk oyu alma” yöntemini ele alalım. Prensibi çok basittir: her seçim bölümü en çok oyu alan adayı seçer.

Sistem güvenilirlik olarak düzgün gözükse de matematiksel adalet anlamında bir fiyaskodur. Kazanan adaya verilen oyların dışındaki bütün oylar göz ardı edilmektedir. Kanada, Hindistan ve İngiltere’deki gibi birbirine çok yakın birçok adayın olduğu durumlarda adaylar kazanmak için asla %50 gibi bir oran elde etmek zorunda değillerdir ve bu durumda oyların büyük çoğunluğu göz ardı edilmektedir.

Bir ülke veya şehri seçimler için çok küçük parçalara bölmekte farklı tip yanılgılar oluşturan başka bir kuşkulu konudur. Bir politik parti her bölgede rakiplerinden sadece biraz daha fazla oy alarak genelde seçimleri kazanabilir. 2005 İngiliz seçimlerinde İşçi Partisi toplam oyların sadece %35’ini alarak parlamentodaki koltukların %55’ine sahip olmuştur. Eğer bir parti seçim bölgelerinin çoğunda rakibinden sadece biraz daha fazla oy almış, ama diğer bölgelerde çok geride kalmışsa toplamda daha az oy alarak bile seçimleri kazanabilir. Bu durum 2000 yılında George W.Bush’un Al Gore’u yendiği seçimlerde gerçekleşmiştir.

Neden şirketiniz sosyal ağlardan nefret ediyor?

denizkar | 08 May 2009 16:02

Twitter medyanın son modası olabilir ama o da Facebook, MySpace ve LinkedIn ile aynı kaderi paylaşarak birçok şirket ağında engellendi. Internet güvenliği firması Sophos tarafından 709 sistem yöneticisi ile yapılan anketin sonuçlarına göre şirketlerin %54’ü çalışanlarının en popüler 4 sosyal ağa ulaşımını iş yeri ciddiyetini bozduğu ve şirket verilerinin güvenliğini tehlikeye attığı gerekçeleriyle engelliyor. Daha detaylı sonuçlar aşağıdaki grafikte görülebilir. Anketin bir diğer sonuca göre sistem yöneticilerinin %63’lük kısmının bir diğer korkusu ise insanların sosyal ağlar üzerinden şirket ile ilgili çok fazla bilgiyi paylaşması. Ankete katılan şirketlerin yarısı ağlarının sosyal ağlar yüzünden spam ve phishing saldırılarına uğradığını belirtmiş.

SOPHOS anket sonuçları
SOPHOS anket sonuçları

Sophos’un baş güvenlik uzmanı Graham Cluley, popüleritesi sebebiyle Facebook’un şirketleri için en riskli sosyal ağ olduğunu belirtiyor. Ağın üye sayısı Britanya nüfusunun üç katına ulaşarak 200 milyon seviyesine ulaşmıştır ve kalabalık neredeyse suçlular da her zaman oradadır.

Öte yandan, TV yıldızı Oprah Winfrey’in Twitter’a katılması ile beraberinde bir milyon kişiyi daha üye yapacağı tahmin ediliyor, Twitter büyük hedefleri olan ağların en günceli. Cluley Twitter’in göreceli olarak çok yeni olduğunu ve şirketlerin konuyla ilgili net bir politikaları olmadığını söylüyor fakat bu durumun böyle gitmeyeceğini de belirtiyor.

intihar bombacısı profili

denizkar | 01 May 2009 12:02

Bilkent Üniversitesi’nde gerçekleşen intihar bombacısı olayından sonra aklı başında olan herkes bombacıya lanet okumuştur, hatta keşke ölseydi diyenler bile çıkmıştır. Peki ama bu insanlara bu kadar radikal bir eylemi yaptıran nedir?


fotoğraf: milliyet.com.tr

Tahmin edilenin aksine çoğu intihar bombacısı normal diyebileceğimiz insanlardır. Sürekli güncellenen çalışmalar gösteriyor ki intihar bombacıları çevrelerinde ortalamanın üzerinde başarı gösteren ve daha iyi eğitim görmüş kişiler olmaktadır. Patolojik anlamda nadiren intihar eğilimi gösteren insanlardır. Tel Aviv Üniversitesi’nden psikiyatrist Ariel Merari 1983 yılından bugüne orta doğu bölgesinde intihar saldırısı yapan kişileri incelemiş ve çok azında ruh hastalığı, uyuşturucu veya alkol bağımlılığı tespit etmiştir.

Ayrıca intihar bombacılarının radikal İslamcı veya radikal din görüşü olan kişiler olduğu genellemesi de doğru değildir. 1980’lerde lübnan’da yapılan intihar saldırıları tutucu hristiyanlar tarafından gerçekleştirilmiştir, günümüzdeki anlamıyla intihar saldırısı kavramının yaratıcıları ise marxist-leninist görüşteki tamil kaplanları isimli gruptur.

Peki nasıl oluyor da sağlıklı ve iyi eğitilmiş genç insanlar sivilleri öldürmek uğruna kendilerini kurban ediyorlar? Cevap bombacılardan çok onları bünyelerine alan ve eğiten organizasyonlarda saklı.

Seçim Körlüğü: Ne İstediğinizi Bilmiyorsunuz

denizkar | 23 April 2009 17:45

Algı değişiklikleri ile kendi uzmanlık alanlarında bile çok basit testlerde hata yapan uzmanları duymuşuzdur: bir şarap uzmanının kırmızı ve beyaz şarabı ayırt edememesi (karartılmış bardaklar içinde) veya sanat eleştirmenlerinin bilgisayar tarafından rastgele çizilmiş çizgilere bakarak çok derin anlamlar görmeleri gibi. Böyle öykülerden hepimiz zevk alırız çünkü kişiler bir konuda gerçek otorite olduklarını iddia etmeyi arzularlar. Peki ama eğer gündelik seçimlerimizi nasıl yaptığımızı incelemeye kalkarsak.. Uzmanlar uzmanlıklarının el verdiği ölçüde ve bu limitler içinde hata yaptıklarında kabul görebilirler ama peki ya bizler kendimiz üzerine en uzman kişiler olarak hata yaptığımız zaman bu kabul edilebilir bir hata olur mu?

Gerçek seçimimiz gizlice değiştirilse bile sorulduğunda seçimimizi şiddetle savunuyoruz. Fotoğraf: Peter Cade / Getty
Gerçek seçimimiz gizlice değiştirilse bile sorulduğunda seçimimizi şiddetle savunuyoruz. Fotoğraf: Peter Cade / Getty

Bu sorunun cevabı bazı illüzyon numaraları kullanılarak bulunmaya çalışılmış. Katılımcılara sunulan alternatifler üzerinde bazı numaralar yapmaktansa habersiz olarak kişilerin seçim sonuçları üzerinde numaralar yapılmış ve nasıl tepki verdikleri kaydedilmiş. Örneğin, ön çalışma olarak katılımcılara insan yüzü fotoğrafı çiftleri gösterilmiş ve daha çekici olanı seçmeleri istenmiş. Bazı denemelerde kişilerden, seçim yaptıktan hemen sonra seçimlerinin arkasında yatan nedenleri açıklamaları istenmiş.
Habersiz olarak, bazı denemelerde çift-kart illüzyonu ile seçtikleri yüz aslında seçmedikleri yüze ait fotoğrafla değiştirilmiş. Genel yargı, böyle bir değişiklik olduğunda çok büyük ihtimalle hepimizin bunu hemen fark edeceği yönünde. Fakat sonuçlar %75 oranla katılımcılar illüzyona kandıklarını ve aslında seçmedikleri yüzü neden seçtiklerine dair açıklamada bile bulunduklarını gösteriyor. (deney videosu)

darwin kapağı (!)

denizkar | 22 April 2009 15:01

Bilim & teknik’in darwin kapağı skandalından sonra (ki hatırlatmaya gerek bile duymuyorum eminim bütün bildirgeç okurlarının aşina olduğu bir konu) Türkiye’de okunabilecek güzel bir Türkçe bilim dergisi kalmadığı için üzülüyordum ki tam bu sırada ntv bilim yayın hayatına başladı. Hiç şaşılmayacak şekilde de ikinci sayısının büyük bir kısmını darwin dosyasına ayırdı (ki bence keşke darwin kapağı ile çıksalardı). Hem hala güncel olan bu konuya değinmek hem de beğendiğim bazı alıntıları sizlerle paylaşarak güzel bir “darwin kapağı (!)” bildirisi hazırlamak istedim.

ingiliz doğabilimci charles darwin'in 1880'lerde w.w.ouless tarafından yapılan yağlı boya tablosundan. rischgitz / getty images
ingiliz doğabilimci charles darwin’in 1880’lerde w.w.ouless tarafından yapılan yağlı boya tablosundan. rischgitz / getty images

Öncelikle derginin okur mektupları köşesinden bir alıntı yapmak istiyorum:

“çeşitli internet sitelerinde ntv bilim dergisinin darwin kapaklı sayısının çıkacağını okudum. Defalarca çökertilmiş bu düşüncenin ve insan fıtratına aykırı bu görüşün derginizde yayınlanacak olması ihtimali bile inanılır gibi değildir. Eğer böyle bir şey olursa kendim başta olmak üzere, ntv’nin bütün bulunduğunuz sektörlere boykot gösterip çevreme ve elimden geldiğince herkese bu durumu anlatıp size tepki göstermeye davet edeceğim. Ümit ediyorum ki yapılan haberler gerçek dışıdır.” –furkan doğan-

Ntv bilim’in bu güzide bilimsever okura cevabı ise şöyle:

“haberler gerçek dışı değildir (yine de, kapak konusu değil dosya konusu olarak düzeltelim), fakat darwin’in “defalarca çökertilmiş” olduğu gerçekdışıdır. (dosyamızdaki yazılara bakınız lütfen.) okurumuzun yaklaşımı ise bilimdışıdır, ama belki daha önemlisi hoşgörü dışıdır, beğenmediği gerçekleri yok sayma işidir.”

Darwin dosyası kapsamında orta doğu teknik üniversitesi biyoloji bölümü öğretim üyesi prof.dr.aykut kence ile bir söyleşi yapılmış ve burada “yaradılışçı mitler” ve “yaradılışçı yanlışlar”dan bazılarına yer verilmiş.

işitsel algı

denizkar | 17 April 2009 20:29

Günlük yaşamımızda insan seslerini bozan veya karıştıran birçok durumla karşı karşıya geliriz, ama çoğu zaman söylenenleri sorunsuzca anlayabiliriz. Bunun nedeni, beynimizin kayıp ses parçalarını otomatik olarak yapıştırmasıdır, bu olgu “işitsel restorasyon” olarak adlandırılır. O kadar etkilidir ki bazı durumlarda kayıp seslerin gerçekten orada olmadıklarına inanmak zordur.

Bu olgunun güzel bir örneğini Makio Kashino’nun geçtiğimiz yıl yayımlanan çalışması göstermektedir. Kashino önce “Do you understand what I’m trying to say?” cümlesini kaydetmiş daha sonra da cümlenin içinden belirli kısımları kesip yerine sessiz parçalar koymuş. Bu durum cümleyi sanal olarak anlamsız hale getirmiştir. Fakat bu boşlukları sessiz parçalar yerine yüksek bir parazit sesi ile doldurduğunda cümlelerin mucizevi bir şekilde anlaşılır hale geldiğini keşfetmiş. (Acoustic Science and Technology, vol 27)

Kashino, duyduğumuz seslerin gerçek seslerin birebir kopyası olmadığını belirtiyor ve beynin boşlukları gelen bilgiye göre doldurduğunu söylüyor. Kashino’nun ses dosyalarını bu adresten dinleyebilirsiniz.

Şizofreni ve görsel algı

denizkar | 12 April 2009 10:28

Bu imaj maskenin önü mü yoksa arkası mı? Şizofrenler biliyor. Fotoğraf: Thomas Papathomas
Bu imaj maskenin önü mü yoksa arkası mı? Şizofrenler biliyor. Fotoğraf: Thomas Papathomas

Bir maskeye karşıdan bakarak önüne ya da arkasına baktığınızı söylemek tahmin ettiğinizden çok daha zor olabilir. “Oyuk maske” efekti olarak adlandırılan etki yüzünden insan beyni algıladığı imajın iç bükey mi yok dış bükey mi olduğunu ayırt edemez.

Ama ilginç bir şekilde herkes maskenin şeklini anlamakta zorlanmamaktadır. Yeni araştırmalar göstermektedir ki, şizofrenler bu efektten etkilenmemektedir. Sonuç olarak bu illuzyon şizofreni tespitinde yeni bir test olanağı sunmaktadır.

Deja Vu Nasıl Oluşur?

denizkar | 26 March 2009 14:06

Deja Vu, Fransızca bir kelimedir ve anlamı “Zaten görülmüş olan” demektir. Deja Vu yaşayanlar bu deneyimi daha önceden yaşamadıkları bir olayı sanki daha önce yaşamış kadar yüksek oranda bir benzerlik hissi içinde deneyimlemek şeklinde tanımlamaktadır. Ayrıca bu deneyime “gariplik” “bir şeylerin ters gitmesi” gibi duygular da eşlik edebilir. Genellikle yaşanan şey muazzam derecede tanıdık gelen ama yine de yeni bir olay şeklinde olurken, bazı deneyimlerde yaşananlar geçmişte yaşanmış bir olaymış gibi de algılanabilir.

Fotoğraf: Sebastian Kaulitzki
Fotoğraf: Sebastian Kaulitzki

Araştırmalar insanların %70’inin bu deneyimi hayatlarında en azından bir kez yaşadığını göstermektedir. Yani bu yazıyı okuyanların çoğunluğu bu deneyimi şahsen yaşadı.

Deja Vu’nın kökeni çok eskilere dayansa da, konuyla ilgili bilimsel araştırmalar 20 yüzyılda başlamıştır. Her ne kadar bu olayın temeli tam olarak bilinmese de, bilimsel yaklaşım bu deneyimin doğa üstü bir olay olmadığını, hafıza ile ilgili yaşanan bir anomali sonucu deneyimlenen olayın daha önceden yaşanmış gibi algılanmasından ibaret olduğu yönündedir.

Empati uzun vadede çiftlerde görsel benzerlik yaratıyor

denizkar | 28 December 2008 10:55

25 yıl birlikte yaşayan çiftlerin gerçekten birbirlerine benzeyen yüz yapısına sahip olmaya başladıklarına inanır mısınız? Psikiyatrist R.Zajonc’un çalışması bu garip olayı destekleyen sonuçlar ortaya koyuyor.

Deneyde 110 katılımcıya evliliklerinin ilk yılında olan ve evliliklerinin 25. yılında olan çiftlerin fotoğrafları gösterildi. Hangi erkeğin hangi kadınla evli olduğu söylenmeden, katılımcılardan yüzleri birbirlerine benzeyen çiftleri tespit etmeleri istendi. Katılımcı sonuçları gösterdi ki, 25 yıldır evli olanların yüzleri birbirlerine benzemektedir.