bildirgec.org

Dejavuu88

12 yıl önce üye olmuş, 51 yazı yazmış. 5701 yorum yazmış.

Palyaço Ağladığında

Dejavuu88 | 01 August 2008 10:18

Bir sinsi hüznü yüreğime saplayıp, dünyamızın dışına usulca süzülüyorum

Bizi geçtim, isimlerimiz alışacak mı ayrı anılmaya ?

Zaman baş döndürücü bir hızla geçecek.

Buna inanmak için susmaların taşıyıcısı oluyor soluk bakışlarımız.

Çok uzağa gidemeyiz
Sadece eskiyeceğiz, yeni bir öyküde umulmadık anlarda kanamak için…

Historia de un amoR

Dejavuu88 | 31 July 2008 08:40

….Masanın bir ucuna yaslanmış, sofradakilerin siparişlerini esprili bir dille garsona aktarıyordu. Gülüşmeler ve ardı ardına başlayan sohbetler yüzünden doğru düzgün not edememişlerdi yemekleri ve o, her zamanki özgüvenli ve mütevazi tavırlarıyla bu işi de üstlenmişti.

  • Aynı anda hem zeki hem masum bakabiliyor oluşuna tav olmuştum. İnsanın ruhuna heybetiyle değil, inceliği ile yaslanıyordu. Lacivert gözlerinde bana ait bir düş evreni vardı. Lüzum görmüyorduk biçare sözcüklerle yormaya dudaklarımızı. Bumerang duygularımız geri dönüp sesimizi kesiyordu, bocalıyorduk ve savruluşuyla yeniden kendimizi buluyorduk her defasında. Bu sarhoşluğu izah edemez, gizli bahçelerde tohumlanan iklim çiçeklerini kimseye anlatamazdık; kendimize bile..
  • Koyu kestane saçlarına asla bir şeyler sürmezdi. Buğday tenli ve hafif yaralı bir yüzü vardı. Çenesinin yanlarında hafifçe bıraktığı sakallarıyla etkileyici görünüyordu. Elleri çok güzel ve ılıktı, parfümünün kokusu sersemletiyordu. Karşıma asla kılıksız bir halde geldiğini hatırlamıyorum. O akşam açık füme kumaş pantolonu, muzurluk peşinde bir çocuk misal omzundan salladığı aynı renk ceketi ve mavi gömleğiyle aklımı başımdan almıştı.
  • Ben de sade ama şık bir kıyafet seçmiş, mor elbisemin üzerine siyah ince bir hırka giymiştim. O zamanlar uzun ve dalgalı olan saçlarımı gevşek bir topuzla tutturmuştum. Ayakkabılarımı bile doğru düzgün giymeme fırsat vermemişti: “ geldim, küçük hanım aşağıya teşrif etmezler mi acaba”.
  • Bir dirseğini arabaya yaslamış vaziyette beni bekliyordu. Güzel sözlerin ardından nasıl göründüğünü sormuştu ve ümitsizliğin verdiği cesaretle “yanıma yakışıyorsun” demiştim.
  • Masada 24 kişi vardı ve en genç yüz bendim. Herkes şirketteki birilerinin dedikodusunu yapıyordu. Altı sayfalık bir cv ile onu havada kapmışlardı, kendisine yönelen hesaplı bakışlara aldırmıyordu. Çok zekiydi, masadaki çoğu bayan ona yanaşmaya çalışıyordu. Kavak yellerim olmamıştı hiç, sivilcem olmadığı gibi; ama ayaklarım o an için yere basmıyordu. Çünkü ben onun en iyi dostuydum !
  • Etraf ışıl ışıldı, mekan oldukça büyüktü ve zevkli biri tarafından dekore edildiği belliydi. Duvarda asılı tablolara bakıyordum.
  • Bu şarkıyla bu kadar içleneceğimi tahmin edemezdim. Ne kadar tutkulu, heyecan vericiydi gitarın sesi.. Bir an dikkatimi başka bir şeye yönelttim ve anında yanımda belirmişti. Beni dansa kaldırdı; gözlerinde birleşen iki denizin ortasında bir çift kürekle kalakalmıştım sadece..
  • Üzerime ok gibi fırlatılmış kadın bakışları ve onun kokusu arasında yalpalıyordum. Küçük bir kız için fazla ağır gelebilirdi bunlar. Biliyordum ki gecenin sonunda beni eve bırakmadan evvel bir yerlerde kahve içmek isteyecek ve yine “o”nu, “o”nun yaşattığı sıkıntıları anlatacaktı…Şu an umurumda değildi.

– Sizinkiler merak edebilirler, birazdan seni götüreyim ister misin?
– Hayır teşekkür ederim, bu güzel ağustos akşamını evde pijamalarımla geçirmek istemem.
-Öyleyse seni bu akşam bir hayli yoracağım, eminim bu sefer ayağıma basmanı gerektirecek yanlış adımlar atmam
– Ne kadar naziksin, ama hatırlatmasaydın keşke

Öyle..

Dejavuu88 | 17 July 2008 10:46

Hayatı çıplak gözlerle seyrederken gönül gözünü kör eden sen..Adının geçmediği yerde adımın da olmazdı, şimdi bir elin yüreğinin kapı kolunda. Hafifçe aralanıyor kapı ve olmak istemediğin yerlere huruç eyliyorsun..Sesli düşünüyorsun bir İstanbul’a bir de bana sebepsiz oluşunu. Sustuklarım gerçeğin ispatı, ümitten ümidi olmayan kozmopolit insan.. Yaşadıkça içerler, içerledikçe ufunet dolan kalbini salıverirsin Kaf dağının ardına. Gülümsemelerimiz ironik, alfabemiz retorik. Tesadüflerin zorlanışı tek silah, her ceza suç gerektirmiyor. Düşünmeden düşmüyor düşler izana. Karanlıklar açgözlü yetmiyor gece, o vakit ebediyete bırakıyorum bizi usulca; gün ışığı için.. Sen çalmaya devam et gitarınıGelecek yetersiz, geçmiş erişimsiz. Öyle bir an gelecek ki, hayatın yükünden usandığımda olmadığın halde kollarım sana uzanacak ve sessizce omuzunda ağlamak isteyeceğim. Bir gün aşkın bizatıhi kendisiyle tanışacağım, mış gibi yapmadan..

Ben Yaşadığınız Dünya – 1

Dejavuu88 | 16 July 2008 16:32

-Merhaba ben yaşamakta olduğunuz dünya
-Ooo merhaba
-İçime ettiğinizin farkında mısınız?
-hönk?
-Evet zamanla işbirliği içindesiniz ve beni ne hale getirdiniz. Dumanlar içindeyim. Ufkumu da deldiniz bravo tebrikler.
-Haklısın yalnız bahanemiz çok büyük. Bu ara bir hükümet mevzusu var başımızda, sonra türban, sonra partilerin kapatılması, kırım Kongo kenesi, sonra yine türban, sonra Ergenekon..
-Sen de sergene kon
-Hı?
-Geçin bunları diyorum, bilginiz yok mu bana ne yaptığınıza dair?!!!
Küresel ısınma gerçekten benimde canımı sıkıyor
-Bunun için tek yaptığınız “damlaya damlaya çöl olur” sloganları ile yürümek midir? Buzullar eriyor. NASA iklim uzmanlarının araştırmalarına göre önlem alınamazsa Kuzey Buz Denizi 2012 yazı sonunda buzdan tamamen arınmış hale gelecek. Grönland kara parçası üzerindeki buzullar 2007 yazında, yazları tespit edilen erime oranından %15 daha fazla eridi. Çevresel bir çöküş dönemine çoktan girdim, yaşayacak başka dünyanız yok. Yaşadığınız dünyayı atalarınızdan miras almadınız, çocuklarınızdan emanet aldınız. Bunlar sizi korkutmuyor mu? 10 yıldan az bir süre kaldı, geri sayım çoktan başladı evinizin önünü süpürerek başlamak çok mu zor?
-Bu kadar basit değil bunu sende biliyorsun.
-Bilgi sel gibidir, her yere anında hakimiyet kurmalı ve hızla yayılmalısınız. Çinliler buzulları gözlemliyorlar . Çilianşan Dağı’ndaki Yanglonghi Buzulu’nun 23 yıl öncesinden bu zamana 260 metre çekildiğini biliyor muydun?
-Hayır

Haber & Deja yapım iftiharla sunar..

Dejavuu88 | 06 July 2008 09:58

HABER VE DEJA ORYAK YAPIM
Bir otelin lobisinde oturuş hafif üyeleri kendi aralarında sohbet ederler.
Haber, arkadaşlar biraz yavaş konuşun gelen geçen bize bakıyor, yan masadakiler de rahatsız oldular.
Deja, arkadaşlar ne içiyorsunuz çaylar ve sular bizden içki içenler pamuk eller cebe.
Garsoooonnnn bakarmısın!

aRRoGaNTe HoMbRe al canım. hepsini bitir. ilaçlı viski. ama oncesinde uyarayım, ben evli bir erkekim..! ooov, bela bir ikili olacagız galiba kop. koooooooop….! beni tut, beni sev…:
kopanisti sorun deil arrogantam, ben de evli ama müsait bi kadınım… olur şekerim, akşam geçerken uğra bana Anthro DİYOR Kİ,) Aman Allahım, bu manyaklar onu da mı yaptılar yoksa.

Sen Benim Şarkılarımsın..

Dejavuu88 | 02 July 2008 11:59

Yıllardır orada öylece duran büfeye, sonra da balkondan görünen beton yığınının arasındaki mavi güzelliğe dalmıştı. Ne güzeldi deniz. Krem rengi tüller rüzgarla havalanıyor daha sonra yavaşça eski haline geliyordu. Her defasında kornişte yana doğru kayıyor, perdeden uzaklaşıyordu ve belki de hayatının en zor anlarını betimleyen tek manzaraydı.. Evde birileri vardı, yıllardır. Her şey güzeldi ama içinde tam da şu an büyük bir kasırga başlamıştı yıllar evveline ait bir heyecanın anısıyla ve şimdiki zamanı yutuyordu. En kestirme yoldan geriye dönmek istiyordu geçmişe. Nereden çıkmıştı, nereden gelmişti aklına şimdi..İşte “o”nu farklı yapan buydu, lanet olası.. Yıllardır var olan her şeyden onu tarifsiz bir zaman birimiyle hızla koparabiliyordu.Televizyon açıktı, güya izliyordu. Mutfakta ve diğer odada birileri vardı. Meyve tabağını ağır adımlarla önündeki sehpaya koydu. Boğazı kilitlenmişti, çok yavaş nefes alıyordu üstünde yıllar evvelinin ağırlığı vardı..Dışarıdan sakin ve huzurlu bir adam gibi görünsede içinde tüm damarlarını sıkan ve her tarafını uyuşturan bir canavar vardı adeta. Gözleri doldu, seneler önceki acıyı akıl almaz bir biçimde aynı şiddetiyle hissediyor ve birebir yaşıyordu. Sanki hiç zamana kürek çekmemiş, hiç aldatılmamış gibi.. Adam sakin tavırlarla ayağa kalktı balkona, gün batımında pembenin maviye aktığı çizgiye doğru hızlı adımlar attı. Gözleri ve yüreği bulanıyordu kusmalıydı; kaçmak ve saklanmak istiyordu. Güçlü ve sert mizacını vestiyere bıraktığı şu anlarına kimse şahit olsun istemiyordu.

Hiçbir zamana dönüş

Dejavuu88 | 23 June 2008 14:46

Hiçbir zamana yolculuk yapıyorum. Bir bahar sabahı gözlerimi denizin ortasında açıyorum. Sonsuzluğa adanmış cabbar duygular ayaklarımı sıkıyor, bilek güreşi yaparken ben. Dostlar var yanımda, sohbetle beraber keyifli bir hava hakim. Henry çocuk Oliver’ı denize itiyor. Bir müddet suda debelenmesini seyrediyorum. Sonra tayfanın beni anne gibi gördüğünü hatırlıyor ve denizle şaka olmayacağını yineliyorum soğuk bir sesle. Kıyıya döndüğümüzde taşlara örtüler seriyorum, seni düşünüyorum. Üzümlü keki dilimlememiş Mathilde. Kağıt tabakları ve çatalları eksik getirmiş Petra. Seni düşünüyorum.
– Sonunda Tom kasetçaların tuşlarını yerinden söktü, bu yeteneksize tamir ettirmekle hiç iyi etmedin !
– Bunu eğlenceli mi buluyorsun Mathilde?
– Nasıl, neyi?
– Onunla alay etmeyi.. Bırak kendini yensin bilirsin çok içine kapanık..
– Gördüğümü söylüyorum
– Söylediklerini görebiliyorum

Dursun ister dönsün dünya etrafımda

Dejavuu88 | 20 June 2008 15:52

Saçlarını örenlerden pek hoşlanmam. Bende ördüm, annemin zoruyla tabii. Daha işte o günlerimde biliyordum onun bu kadar başarılı biri olacağını.
-Birisini izledim geçen kral tv de klibi vardı
-Kimin?
-Adım kadar eminim çok iyi yerlere gelecek
-Kimi diyorsun sen ya?
-Gitar bir insanı bu kadar mı tamamlar
-Deli olucam ya
-Teoman Ayşegülcüm, Teoman..
Saatim yok tam olarak bilemem biraz bira biraz şarap önceydi..Nasıl oluyor vakit bir türlü geçmezken yıllar, hayatlar geçiyor..

Daha ilkokula gidiyordum o özel şarkı dilime pelesenk olduğunda. Onun her anı heyecan dolu, beni üzdüğü zamanlarda bile yokluğunu hissetmek beni korkuturdu. Tanrım o sözler, o müzik.. bir seyahatten dönüşte oturmuş birlikte yazmışız gibi..
20 Kasım 1967 Giresun doğumlu Fazıl Teoman Yakupoğlu . Henüz 2,5 yaşındayken babasını kaybetmiş. Boğaziçi üniversitesi sosyoloji bölümü mezunu. Master konusu ise “kadın”..

Bana yoksun biliyorum, usul usul eriyorum, kararıyor gözlerim hep yorgunum..

İlk albümü kendi adını verdiği “Teoman” 1996 yılında piyasaya sürüldü ve onu ilk tanıdığımız tarihten bu yana çıtayı hep yükselterek kolay elde edilemeyen bir başarıya ulaştı.

Kimin, kimin bu kör gözler, bu varışsız yalan sözler, adını unutan sen misin..

Teoman müzisyen kimliğinin yanı sıra yönetmenliğe ve senaristliğe de ilgisi olan bir sanatçı olarak kamera arkasına da geçmiştir. Hayatı boyunca biriktirdiği tüm parayı bu filme harcadığını itiraf eden Teoman’ın Balans ve Manevra filminin detaylarına linkten ulaşabilirsiniz. Ayrıca 2002 yılında mumya firarda, banka, (2007)romantik filmlerinde yer aldı.

romantik
romantik