bildirgec.org

contravener-hafif

11 yıl önce üye olmuş, 42 yazı yazmış. 485 yorum yazmış.

Ne mozaiği ulan!

contravener-hafif | 16 June 2004 21:22

Melting pot diye bir kavram var. Amerikayı özellikle New York’u simgeleyen bir laf. Farklı kültürlere sahip, beraber yaşayan insanların birbiriyle etkileşimini anlatıyor. Amerika da son zamanlarda asimilasyonu çağrıştırdığı için salat bowl tanımıyla değiştirilmek isteniyor. Sadece asimilasyonu çağrıştırdığı için değil gerçekten son gelen göçmenlerin etkileşime bilinçli veya bilinçsiz karşı koyması yüzünden gerçeklik kazanmış bir tanım olarak görünüyor.

Mesele her ne kadar kalabalık gruplar halinde gelen göçmenlerin tepkimeyi tersine çevirmesi olarak görünse de yıllar önce kalabalık şekilde gelen özellikle Avrupalı göçmenler yaşamlarını idame ettirebilmek için bir an önce uyum sağlaya çalışmışken bu yeni gelenler ingilizce dahi öğrenme kaygısı içermiyorlar. Bir kuşak sonrası okula gittiğinde mecburen dili ve coğrafyayı öğrenmek durumda kalacak diye düşünülse de papaz bu konuda pilav yemiyor. Sanki ailelerinin Amerikalılaşma endişelerini doğrular bir okul terk etme oranı söz konusu.

23th Turkish Parade

contravener-hafif | 18 May 2004 01:34

Hürriyet USA’in sloganı “Amerika’daki Türk’ün gözü, kulağı, sesi” Gerçektende öyleymiş. 23th Turkish Parade’de bunu ispatladı. Hürriyet, basındaki güvenimiz Milliyet’in “ayılana gazoz bayılana limon” şarkıları çalan grubuna cevabı İbrahim Tatlıses’in kasedini çalarak verdi. Bu şarkılar eşliğinde ülkemin basın devlerinin gövde gösterisini seyretmek ne yalan söyleyeyim koltuklarımı kabarttı. Gavur “kim aabi bunlar?” sorusunu sorabilsin diye gözlerinin içine içine baktım. Baktım ki; tokat gibi cevabımı yapıştırabileyim. Olmadı! Mühim de değil aslında, nasıl olsa kamyonetlerin üzerindeki tesisat iki blok öteye kadar Türk’ün sesini duyurabiliyordu.

toplumsal gelişim ve tahtakale

contravener-hafif | 11 May 2004 23:01

Bu ay iki şeyi farkettim. Birincisi ve en önemlisi; yıllardır bize şam fıstıklı dondurma diye green tea dondurması gazlıyorlarmış. İkincisi 16 yaşıma geldiğimde çoktan Sade’nin ‘Sodom’un 120 günü’ kitabında bahsettiği nerdeyse bütün fantazileri kitabı okumadan uygulamalı görmüşüm. Yanlış anlaşılmasın özellikle birşey aramadım. Karışık cdlerden, oradan buradan içlerine karışmış cdlerden görmüşlüğüm olmuş. Okuduğumda maşallah yazılanları hiç yadırgamadım.

Toplumsal gelişim dedikleri bu olsa gerek!

Bang for the buck

contravener-hafif | 07 May 2004 22:05

Overclock diye bir olay var. En yaygın uygulamasıyla anlatmaya çalışırsak; “bilgisayar işlemcisinin çarpanıyla ve/veya bus hızıyla oynayarak genel performansı veya bilgisayarın hızını arttırmaya çalışmaktır” diyebiliriz. 12×100 1200MHZ olarak özetleyebileceğimiz bir işlemci hızı hesabında; 100 tüm sistemin hızını, 12 işlemcinin çarpanını belirtiyor. Bu ayarlarla oynamak, işlemcinin kaldırabileceğiyle sınırlı bir güç artımına olanak veriyor. İşlemciler arasındaki fiyat farklarını ve bazı durumlarda tüm sistemin yenilenme ihtiyacını göz önüne alırsak, overclock’un neden düşük bütçeli, gözüpek kullanıcıların ilgisine mazhar olduğunu anlayabiliriz.

Bu günlük benim mi?

contravener-hafif | 11 April 2004 07:37

Beğenmediğim bir davranış olsa bile, birisinin; dil derneği başkanı Sevgi Özel’in, 14 şubat öykü günündeyapmış olduğu konuşmadan bir kesit gazlayacağım.

—–Kağıdın altın kadar pahalı olduğu, kitabın bir yerden ötekine, özellikle yurtdışına ulaşımının İyice zorlaştığı, tanıtım olanaklarının kısıtlandığı bir ülkede, ne yazık ki, öykü, roman üretmek değil, yayınlatmak dün zordu, bugün de zor. Ülkemizde 1980’lerden sonra yükselen arabesk liberalizmin yarattığı arabesk kültür, her şeyin, tüm ulusal ve evrensel değerlerin, sanatsal estetik kaygıların önüne geçmiş durumda.

the era of image

contravener-hafif | 26 March 2004 20:38

Sanki bilinçli bir şekilde artık asil olamayacağımızı anladık ta ona göre hareket ediyoruz. Bütün uğraşlar, banyo aynasına sıkıştırılmış kartpostaldaki artiste benzeme çabasını andırıyor. Kartpostaldaki ünlü, arisotokrasi.

Allahtan bu yolda yalnız değiliz. Yeni düzen bize her imkanı veriyor. “Siz neden soylu ve kaliteli olmayasınız?” diye soruyor. Sokaklarda tabelalar yol gösteriyor. Herşey bir adım ötesini işaret ediyor. O kadar da kolay ki! Simyacı gözünü dört açsın ve kampanyaları kaçırmasın yeter. Zaten yeni çağda herşey insanların kolaylığı için; Plug & Play. Kaliteniz fiyat listelerindeki satırlarda gizli. ‘crème de la crème’ olabilmek tommy’nin kaz tüyü montu kadar yakın. Yeter ki modeli güzel göstermesini bilin. Ciddi bakışlar, emin adımlar, iddialı konuşmalar, fotoğraf gibi görüntüler sizi galibiyete taşımaya yeter.

Natural Blues

contravener-hafif | 24 March 2004 21:02

Sinemaya laf etmiştim, müziğin hatırı kalmış.

Önce bir geçmişimle hesaplaşmak gerekiyor bu müzik konusunda. Yüksek şahsımla aynı sonuçları, aynı hisleri paylaşmadığınızdan emin olduğum için feci kişiselleştirip anlatmak istiyorum.

Müziğin hayatımda genel bir yeri olmasına rağmen hayatıma yön verdiği bir kaç hadise var. Elbette müzik endüstrisinden ekmek yemek manasında bir yön değil bahsettiğim. Müziğin kendi gibi, baktığınızda göremediğiniz bir etkiden söz ediyorum.

Hayatımda genel bir yeri olmasından kastım günlük hayatımda sürekli yanımda olması. Sony’nin dünya devi olmasına sebebiyet verecek bir sevinçle karşılanan icadından, walkmen’den söz ediyorum elbette. Sanırım herkes kulağında sürekli kulaklıklarla gezen tiplere aşina olmuştur artık. İşte bende o güruhun çok uzun zamandan beri üyesiydim.