bildirgec.org

Colpadan

11 yıl önce üye olmuş, 21 yazı yazmış. 199 yorum yazmış.

Işık

Colpadan | 02 November 2009 18:32

Bir ışık doğdu zamanın başlangıcında
Kendisinden bile hızlı, siyahın zıttı
Karanlığın ortasında
Hiçliği yırttı

Bir ışık doğdu zamanın başlangıcında
Umut oldu, uzandı kolları, ısıttı
Milyar yıl sonunda
Kalıntıları hala çok parlaktı

Her şeyden habersiz gönül
Bir kıvılcım tüm ömür
Hırs dolu acınası halin
Gerçeği ölüm anı görür

Bir ışık doğdu zamanın başlangıcında
Hala çok genç, bembeyaz, ölümden uzak
Nefes verir, şans tanır yaşamın başında
Görmeyene hayat tuzak

O – 3

Colpadan | 02 November 2009 12:57

Şehrin ışıklarından kurtulmuştu. Günlerdir yağan yağmur da dinmiş, yerini pırıl pırıl sakin bir geceye bırakmıştı. Kumsalda uzunca bir süre yıldızları seyretti. Zihnindekilerin tamamı boşalmıştı. Evrenin sonsuzluğuyla karşılaşınca, düşüncelerindeki harflerin her biri yıldız olmuştu sanki. Kelimelerse takımyıldızları oluşturuyordu. Tüm gökyüzü büyük bir hikayeydi adeta. Tüm yapması gereken, bu hikayedeki rolünü bulmaktı. Şehirden uzaklaşınca tüm dünyadan kurtulmuş, uzaydaki boşlukla hayat bulmuştu. Az önceki haykırışını durduran da işte bu derin boşluktu.

Brigen’in Buluşu

Colpadan | 01 November 2009 16:46

Sabahleyin bir iyi bir de kötü haberle güne başladı Brigen. Kötü haber, artık Brigen’in hiç bir projesine destek verilmeyişiydi. Yıldızlararası seyahat projelerinin hepsi rafa kalkmıştı. İptal etmeyi düşündüğü ışık hızı gemileri projesi zaten çoktan tarihin tozlu sayfalarında kalmıştı. 26 yıl çok uzun bir süreydi ve aslında Brigen’in kendisi tarih olmuştu. Artık bir bilim adamı olarak kendisine sadece saygı duyulabilirdi. İşlevini yitirip oyun dışında kaldığını düşünerek hüzünlendi.

O – 2

Colpadan | 31 October 2009 19:01

Gün doğarken yavaş adımlarla hala yürümeye devam ediyordu. Uyumayı hiç düşünmemişti. Nasıl olsa zamanı gelince bir yerlerde yığılır kalırdı. Bitmeyen bir enerji vardı sanki içinde. Bu binalar, evler, içindeki enerjiye uygun değildi. Bedeninin kendisi kocaman bir saraydı zaten. Kapalı bir mekana girdiği anda bu sarayın üstünün karanlık bir kubbeyle örtüldüğünü hissederdi. O yüzden bu berduşluk, bu sefillik değildi onu öldüren. Sadece kimliksizlikti. Geçmişi yoktu. Kim olduğunu bilmiyordu. Uyanışlarındaki tuhaflık, kafasının içindeki uğultu… Hepsi birer soru işaretiydi. Kim olduğunu bulması gerekiyordu. İçinde güçlü bir istek vardı bunun için ama nereden başlayacağını bilemiyordu. Ya diğerleri? Onlar biliyorlar mıydı kim olduklarını?

Brigen’in Dönüşü

Colpadan | 30 October 2009 14:46

Brigen, gelmiş geçmiş en büyük bilimadamı olarak kabul ediliyordu. Evreni keşfeden anlamına gelen bir lakabı bile vardı. Tüm bu uzay zaman hesaplamaları, solucan delikleri, ışınlama teknolojileri, hepsi onun eseriydi. Pladeba halkı bugünkü teknolojik gelişimlerini Brigen ismindeki bu dehaya borçluydular. Brigen için evrenin çözülemeyecek hiçbir sırrı yoktu. Üstesinden gelinemeyecek hiçbir bilimsel sorunu kabul etmiyordu. En büyük hayali evrendeki diğer zeki canlılara ulaşabilmekti. Küçüklüğünden beri onu bilim adamı olmaya iten en büyük şey bu hayaldi. Işık hızına* yakın hızlarda gidebilen gemiler yapmış ve bu sayede hem zamanda ileriye yolculuğu gerçekleştirmiş, hem de yakın yıldız sistemlerine ulaşabilmişti. Fakat buralarda buldukları tahmin ettiği gibi kum ve kaya çölünden ibaretti.

O

Colpadan | 29 October 2009 15:25

Gözlerini açtığında hafifçe yağan yağmurun kendisini ıslattığını farketti. Gene sokaklardaydı. Az ileride kendisine bakan kediyi görünce, yolda yürüyen insanlara kediyle aynı hizadan baktığını farketti. Aslında daha bile aşağıdan bakıyordu. Altındaki preslenmiş koli kutusunun hafif ılıklığı içine nüfuz edip, yağmurun serinliğine karışarak yok oluyordu. Hissettiği tuhaf huzuru besleyen bir his gibi düşündü bunu. Başka daha derin sebepler de olmalıydı kendisini bu kadar rahat hissettiren. Her uyanışta nasıl oluyordu da bu kadar paniksiz ve rahattı? Sanki aynı yeri onlarca kez ziyaret etmiş bir turist gibiydi. Bu sakinlik kendini tatil rutinine kaptırmış bir turist için bile fazla iken, onun durumundaki birisi için kabul edilemez derecedeydi.

Melek

Colpadan | 28 October 2009 15:28

Şansın varsa bu dünyada
Bir melek girer, milyonda bir de olsa hayatına
Kusursuz güzelliği,
Sonsuz sevgi dolu yüreğinin ortasında,
Masum sesinde, ışıltılı bakışlarında,
Hayat veren aşkının gücünde,
Sımsıcak kucaklayan kollarında

Eğer şansın varsa bu dünyada
Doğanın dengeleyici gücü ile,
Elbet gelir arkasından bir talihsizlik unutma
Bir rüzgar, bir fırtına, kuvvetli bir kasırga
Alır götürür o meleği sonunda
Tekrar geri gelmeyecek günlerin
Akıp gider avuçlarının arasından,
Uğurlarsın eşsiz güzelliği, sonsuz sevgiyi,
Yüklü gözyaşlarıyla…

Aşk

Colpadan | 27 October 2009 13:58

En tahmin edilemeyende gizlidir
Belki de artık aklımızın en ücra köşesinde
Bulabilmek için artık olmayan bir yere gitmek gerekir
Geçmiş günlerin olduğu yere…

Nostalji

Colpadan | 26 October 2009 12:43

İçinde bulunduğumuz zamanın karakteristik özelliklerini yaşarken çok da farkedemiyor insan. Oysa geçmişe dönüp baktığımızda, hele ki bir de üstünden bir on yıl geçmiş ise herşeyin ne kadar çok değiştiğini görüyoruz. Müzikler, kıyafetler, eşyalar ve tabiki teknoloji hemen ilk gözümüze çarpanlar oluyor. Sizi bilmem ama söz eskilerden açılınca benim içimi çoğu kez bir sempati duygusu kaplıyor. Bazen hiç varolmadığım zamanlarda yaşasam acaba nasıl bir hayatım olurdu diyorum. Bazen de çocukluğuma dönerek şimdiki zamanın karmaşasından geçmişin sadeliğine keyifli bir seyahat yapıyorum. Geçmişe yaptığım bu zihinsel yolculuğa eskilerden bir şarkı eşlik ediyorsa, kendimi sanki yıllar sonra evime dönmüş gibi hissediyorum. “Eskiden herşey ne kadar güzelmiş” şeklindeki klişeleşmiş cümleyi içimden geçirirken, geçmiş zamanın güzellikleri, sempatiyi özleme dönüştürüyor. İşte bu özlemi içinizde hissedince nostalji kelimesinin anlamını da kavramış oluyorsunuz.

Gece – Gündüz

Colpadan | 20 May 2009 14:36

Her sabah yeni bir umuttur insan hayatında. Sabahın ve gündüzün simgesi ışık, ışıkla özdeşleşen kavramlar ise hayat, mutluluk, umut, iyilik ve belki de tüm güzelliklerdir. Akşam ise gecenin ve onun simgesi karanlığın başlangıcı gibidir sanki. Yepyeni bir enerji ve taze umutlarla başlanan bir günün, karanlığın habercisi gün batımına kadar olan kısmında yaşadığımız erime süreci midir akşamüstü melankolik halimizin sebebi? Yoksa güneşin batışındaki romantik tablonun etkisi mi? Az sonra karanlıkla beraber basması muhtemel depresif havanın bir ön hazırlığı da olabilir. Evet gerçekten de gece bize bazen depresif bir hava verebilir. Çünkü karanlıkla özdeş kavramlar ölüm, keder, düş kırıklığı ve kötülük, gecenin hakimiyetinde nüfuz eder iç dünyamıza.

Bir kalem pilin negatif ve pozitif uçları gibi düşünüyorum gece ve gündüzü. Kutuplar arası potansiyel farkı besliyor adeta hayatımızı. Kutupların her biri gece ve gündüz gibi. Manik depresif ruh hali dedikleri belki de bu gece-gündüz döngüsüdür. Her mutlu zamanı dengeleyen mutsuz bir trend mutlaka gelecektir. En dibe vurduğumuzda ise en bilge olanlarımız bilir güzel zamanların yakınlığını. Gece ve gündüz bunun için vardır belki de. Mutluluk dolu günlerimizde her gece, ölümü hatırlatır bize. Uzun soluklu umutsuz dönemlerde ise her yeni doğan güneş yaşam verir içimize. Budur işte gece-gündüz döngüsünün dengeleyiciliği. Aynı haletiruhiyede uzun süre takılıp kalmayın diye.