bildirgec.org

beatnick-hafif

11 yıl önce üye olmuş, 59 yazı yazmış. 87 yorum yazmış.

hay ben şu kapitalizmin…

beatnick-hafif | 11 June 2001 02:57

günlerdir çok şey var yazacak. hatta yazmayı bir nevi uğraş haline getirmiş kişiliklerin genel ruh halidir bu; beyin dürter adamı, küfreder, fırtınaların neticesini bekler… “şu üç noktalar olmasa halim nicedir” diye de hayıflanır durur zavallı et parçası. bize de naivlik düşer, “hadi yazalım” düşer, alıp eline kalemi(klavyeyi) kusmak düşer. bir çeşit sömürüdür aslında bu, zihin sömürür bedeni, elinde olmaz… Global sahip buyuruyor: “Çalış, adam ol, aile kur, para kazan, para kazandır, bırak canavar güçlensin..” Tek dert bu. Bir dergi var, Popüler Tarih diye, orada okudum bugün, Hitler Almanyası’nın bilim adamları(!) arî ırkı yaratmak için bilimum deneyler yapmışlar ikizler üzerinde. Yaptıkları deneyler de ikizlerin “nasıl ikiz oldukları”nı araştırarak Alman ırkının hızla çoğalmasını sağlamak… Bir düşündüm de, pek de farkımız olmasa gerek, elbette o zamanın bilim adamları gibi yüzlerce kişiyi öldürmüyorlar da, ne bileyim, reklamlarıyla, TVleri ve radyolarıyla, kafamıza kafamıza kaktıkları tüketim bilinciyle nasıl arî ırkı daha hızlı çoğaltırız‘ı değil de, nasıl paramızı çoğaltırız hesabı… Tekrarlıyorum, pek bir farkımız olmasa gerek, çünkü bu uğurda bir çok insan öldürülüveriyor sömürünün had safhada yaşandığı memleketlerde… Çalışmak zorundayız -tabii eğer aileden zengin değilsek ya da lotodan voliyi vurmamışsak- ve hayatta kalmak zorundayız. Kurulu düzenimizi değiştirmekten yana değiliz pek, örneğin birisi gelip de, “hadi ulan Ege’de bir sahil kasabasına yerleşip keçi yetiştirelim!” derse burnumuz kıvrım kıvrım olur, o kişiden itina ile uzaklaşmaya çalışırız. Neden? Bu boktan yaşam tarzını çok mu seviyoruz? I-ıh… Peki ya değiştirmeye gelince, Yokuz!… Sebep? – Yahu, boşversene güzelim, otur oturduğun yerde… Yaşamana bak! Tabii, olduğun yere makatını serip de oturmanın alternatifi keçi beslemek olmasa dahi, daracık yaşam alanlarımızda yarattığımız saltanatın yıkılmamasına çalışmaktır söz konusu paranoyanın asıl nedeni… Bilâhare bunu rakı sofralarında açıklarız bazen: “Öpüjem abi, canımsın benim…” Yaaa, canınım da, NEREYE KADAR?.. Bu yabancılaşma ortamının serzenişlerini içine atıp da, helaya gidene ve anüsünden fışkırtana kadar içinde tutmaya devam eden nev-i şahsına pek de mûnhasır olmayan zat-ı muhteremden üç kuruşluk web sitesi için ikametgâh ilmuhabiri istenecektir kuşkusuz. Ve o şahıs, bu duruma eyvallah dediği taktirdeeeee, göresin arkasından gelen meşruiyeti. Sözkonusu hilkat garibeliği ile, “Bu memleket, bu dünya ne kadar daha bizim istemediğimiz gibi devam edecektir?” sorusu her daim cevapsız kalacaktır… Sadede gelince, bazen perdeyi yıkıp da viran eylemek iyidir hoştur… DA. “Da”sı var işte, kiminin kulağını acıtır, kimine sivirisinek vızıltısı kadar rahatsız edici gelir, -alt tarafı tek darbeyle mevcudiyetini sona erdirir bu rahatsızlığın çünkü- kimininse ipinde bile değildir, “maksat yaşamak olsun”dur! Ya, o ki maksat yaşamak olsun, ya da diyelim ki maksat yazmak olsun, başlarım -sondan sayaraktan- kulaklarınıza, ne kadar perde yıktıysak affolmaya, ne kadarını yıkamadıysak bir başka bahara!!!

Yurdum vepçileri adam olmaz!

beatnick-hafif | 23 May 2001 16:58

Şu imanına yandığım sanal alemin kendinden menkul bir yaratık olmadığından eminsek şayet, ağı oluşturan ve kullanan grupların da bir sosyolojisi var elbette. Kamuoyu araştırmaları ne der bilemiyorum ama ülkemizdeki son kullanıcı ve vepçi profilleri için bir genelleme bilimsel açıdan büyük bir gaflet olur. Biz de çok bilimsel gitmeyerek, üstelik son kullanıcıları da safdışı bırakarak, vepçi denen vatan evlatlarının türlerine, alt türlerine ve türevlerine bir dokunduralım dedik. Bu yazıdan halkımıza ait analizler yapmayan da Micheal Jackson olsun işte. Siber alemde byte üreten atılımcı genç ve parlak beyinlerin en çok hangi alanlarda inşaat yaptıklarını merak eden var mı? Ya da hompeyc türündeki gecekondularının pervazlarında hane sakinlerinin en fazla ne tür çiçek ve böceklerin sergilenmesini arzu ettiklerini? Benim de söyleyecek şeylerim varın mı, yoksa Benim de gösterecek şeylerim varın mı daha revaçta olduğunu? İnsanlar neden site yaparlar diye düşündüğümde, dört tane cevap ile karşılaştım sinirciklerimin arasında:

1. Öğrenme: Çoğu vepçi gezip gördüğü sitelerde karşılaştığı içerik ve sunumu nüanslar katarak sunar. Bunun nedeni günlük yaşamdan pek de farklı olmayan bir şeye dayanır aslında. Öğrenmeye. Yani nasıl konuşmayı öğreniyor ve herkesle aynı olmasa da benzer biçimde konuşuyorsak, bu da onun gibi bir şey. Pek az kişi özgün konuşma ya da yazma biçimleri geliştirir, pek az kişi yeni dile yeni sözcükler katar, pek az kişi soğuk ve ruhsuz kelimeleri estetize ederek sunabilme yetisine sahiptir. Edebiyat bu yüzden edebiyat olmuştur zaten. 2. Teşhir: İnsanoğlunun atlatamadığı hastalığı… Kapitalizmin (mankenler, makyaj, moda, tv, pornografi ve benzeri araçlarla) bol miktarda sömürdüğü bir hastalık üstelik. Birilerine bir şey göstermek, ruhunu, bir uzvunu ya da sadece ben varım ulan! diyebilmek uğruna isimlerini bu yozluğa alet etmeleri. 3. Dert:Ya şu lanet dünyaya küfretmek, ya iyice dolan beyin haznelerini boşaltmak, ya başka insanlarla ortam/mekan/düşünce/vs. paylaşmak, üretimleri sergilemek (itina ile teşhirden ayrı tutunuz) şeklinde uzatabilecek bir dizi. 4. Para: Sona kaldığına bakmayın, aslında en mühimi fakat çok da umrumda değil, oyunun kuralı bu zaten, kimileri değiştirinceye kadar.

Yukarıdaki nedenlerin ilk ikisinin pastanın en büyük dilimini kapladığını söylemek abes olmayacak herhalde. Sürekli -ticari olmasa da- arz-talep meselesinin kafaya takılarak Arama / SMS / Chat / Mizah / Şiir / Ziyaretçi Defteri / Webmaster Köşesi gibi birbirinin klonu sayfaların türetilmesinin, işte ben buyum zırvalığının gözümüze gözümüze mütemadiyen sokulmasının, özgün üretimlerin veya hissiyat paylaşımlarının ve dahi nitelikli içeriğin şu ülke ağında parmakla sayılacak derecede az olmasının nedenlerine acaba Atatürk’ün erken öldüğü dışında cevaplar getirebilecek babayiğitler var mıdır bu alemde? Demeyin ki bizim halimiz memleketin hali. O kadarı gayet açık ve net zaten. Mühim olan dışarıda veya içeride, yani ağda veya değil bu duruma bir miktar da olsa nasıl müdahil olunabileceğinin yanıtıdır kanımca… Şu an kafamda alternatif bir ağ oluşturmak isteyen tilkiler dolaşıyor. Hem öğrenme olayına farklı bir pencere getirmek, hem teşhircilerin üzerlerine kabus gibi çökmek, aynı zamanda tacirlerin ipliğini pazara çıkartarak derdimizi anlatmak üzerine kurulu bir ağ oluşturamaz mıyız dersiniz? Aslında birbirlerine değen benzeri bir ağ var elbette, linklerin aşağı yukarı aynı olduğu, paslaşan bir topluluk da denebilir aslında buna. Peki ya neden buna isim verilmesin? Bir düşünelim derim.

radikal.com.tr

beatnick-hafif | 01 May 2001 13:52

(…)bir ABD’li pornografi SPAM (İstenmeyen reklam mektuplarının genel adı) şirketi bizim sistemimizi kullanarak 300 bin kişiye porno site reklamı geçmiş. Bu satırlar Radikal‘in sanal alem yazarı Serdar Kuzuloğlu’nun son yazısından… Gazete’nin yeni yüzü açıkçası benim pek hoşuma gitmedi. Daha doğrusu kararsız kaldım. Bu kadar yoğun bir içerik ve interaktivite siteyi çok hantal, karışık ve yavaş kılmış… Bilmem siz ne dersiniz? [Şu blogger kendini geliştirse de mesela bloglara özel yorumlar eklenebilse, halamın bıyığı olsa, hatta bütün dünya buna inansa…]

3156644 numaralı blog

beatnick-hafif | 01 April 2001 01:42

Gündelik yaşamda kullandığımız eşyaların mucitleri… Eee, her şeyin bir tarihi var tabi. Benim en çok ilgimi çeken ise Eski Mısırlılar’ın şampuan niyetine sitrik asid kullanmaları oldu. Şampuan’ın kökenini de hep merak ederdim, meğer Hintçe’de masaj yapmak anlamına gelen champo sözcüğünden geliyormuş. İlginç tabii.