bildirgec.org

baharali

11 yıl önce üye olmuş, 14 yazı yazmış. 145 yorum yazmış.

TENİS

baharali | 10 June 2008 15:40

Oynaması da seyretmesi de zevkli olan tenisin mucidi kimlerdir, ilk nerede oynanmaya başlamıştır bilen yok. Her konuda, her mevzuya tuz biber olan eski mısırlıların ve yunanlıların tenis çorbasında da tuzları olduğuna dair rivayetler var. Bir de 12. yüzyılda hiçbir zevkden geri durmayan ingiliz ve fransız asilzadeleri kapalı beton binalarda Le Jeu du Paume adını vedikleri benzer bir oyunu çıplak elle oynamaya başlamışlar. Zamanla önce eldiven giymeyi akıl etmişler sonra da raketi icat etmişler.

Walter Clopton Wingfield
Walter Clopton Wingfield

Oyunun kurallarını koyan, standartlarını belirleyen ve patentini alan müteşebbis, ticari zeka ve deha saibi kişi ise Walter Clopton Wingfield adında bir ingiliz askeri olmuş. Walter Clopton Wingfield Sphairistike adını verdiği oyunu sarayda icat edilen şekliyle bakımlı çim kortlarda bir skorlama sistemiyle oynamayı akıl etmiş. Sonrada hemen top ve raket işine girmiş. Ancak işi abartıp malzemelere avuç dolusu para isteyince bizim mahalle aralarında iki taş arası kale ve bir lastik topla oynanan fotbol misali herkes kendi Sphairistikesini kendi uygun gördüğü topla, uygun gördüğü raketle, uydurduğu kuralla oynamaya devam etmiş ve oyun değişe değişe bildiğimiz tenis oluvermiş.

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi

baharali | 05 June 2008 13:30

Yaz aylarında piknikçilerin kabusu olan kenelerin etrafa dehşet saçmasının yegane sebebi; keneciklerin doğaları gereği yaptıkları kan emme işlemi değil, onlardan bulaşan ve an itibari ile bulunduğumuz yıl içinde 13 kişinin ölümü ile sonuçlanan Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığıdır. Hastalık ilk olarak 1944 yılında Kırım’da tanımlandı ve Kırım Kanamalı Ateşi adını aldı . Bundan 12 yıl sonra 1956’da Kongo’da başka bir kanamalı ateş salgını yaşandı. Bu hastalık da Kongo Kanamalı Ateşi olarak tarihe geçti.1969 yılında bu iki hastalığın etkeninin aslında aynı virüs olduğu saptandı ve kenelerden bulaşan Nairovirüs adı verilen bu virüsün sebep olduğu hastalığa Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi dendi. Rusya, Kazakistan, Kırım, Umman, Afganistan, Pakistan, Güney Afrika, Zaire, Kırım ve Kongo’da salgınlar görüldü ve maalesef 2002 yılının bahar aylarından itibaren hastalığın tarihi duraklarından biri de Türkiye oldu. İlk 2002 yılı haziranında Tokat’da ortaya çıktı. Sonraki yıllar Amasya, Çorum, Çankırı, Sivas, Karabük, Yozgat, Erzurum, Erzincan, Artvin’de de vakalar bildirildi.

YAYLALAR YAYLALAR

baharali | 03 June 2008 01:41

çiğdem yaylasından bir manzara
çiğdem yaylasından bir manzara

Güneşli bir pazar günü kendimizi kırlara bayırlara vurup, yaylalar arasında dolaştık. Ben ve birbirinden sportmen on arkadaşım bir günde üç yayla gezip tam onbeş kilometre katettik. Mutluluk paylaşıldıkça artar tezi gereği yediğimizi içtiğimizi bir kenara bırakıp gezip gördüklerimizi anlatıyım diye düşündüm. Ve siz hafif ahalisine bu yazıyı yazmayı borç bildim. Saygıyla sunarım efenim.

mudurnu çayı
mudurnu çayı

Yaylaların en bilineni olan Çiğdem Yaylası, Adapazarı’na bağlı Hendek ilçe sınırları içinde Elmacık Dağı üzerinde. Yüksekliği 1500 metre olup, türkiyenin en büyük on yaylasından biri. Bağrında birbirinden şirin otuz yayla evi barındırmakta. Biz buraya Adapazarı’nın Bolu sınırındaki Dokurcun Beldesi üzerinden ulaştık. Tavanından asmalar sarkan serin bir kır kahvesinde, Mudurnu Çayı’nın çağıltısı eşliğinde yapılan bir kahvaltıdan sonra otobüsümüzle sarsıla sarsıla bir süre dağ yolunda gittikten sonra tabana kuvvet vurduk kendimizi yayla yollarına.

YEDİ GÖLDEN BİR CENNET

baharali | 27 May 2008 13:42

bir kroki
bir kroki

BOLU YEDİ GÖLLER
Eşsiz manzarası, yeşilinin binbir tonu, her yerinden bereket fışkıran toprağı, dingin ve birbirinden güzel yedi gölü yanında, belki de bunlardan daha da çok içinde barındırdığı huzurla bahsetmeye değer yedi zümrüt gölden. Zümrüt çünkü yeşilin her tonunu yansıtıp göz alıyorlar. İnsanın iyi, kötü bütün düşüncelerini; mutlu, mutsuz bütün anıların; bütün hüzünlerini ve bütün sevinçlerini bağrından yansıttığı o yeşilin içinde boğan, geriye koskoca bir sıfır, koskoca bir huzur, bırakan bu yedi yeşil cübbeli büğücü bence yanlarına sokulan her insan evladının kalbinden bir parçayı çalıp yeşil sularında saklıyor.