bildirgec.org

astral

11 yıl önce üye olmuş, 262 yazı yazmış. 308 yorum yazmış.

Yetişemediğim Hayal Gibisin

astral | 26 March 2010 11:22

Gündüz ofisine uğradığında, Elif zili çalıp da asistan açtığı andan itibaren, bu asistanın Elif’e aynı bakmadığını anlamıştı. Ki, asistanın hakkı yok denilirse yalan olurdu.

‘Elif Hanım hoş geldiniz’ dedi kadın başka biri gülümsemeyle. Bu gülümsemede ‘Şimdi Memet Bey’in sizi görünce nasıl gülümsediğini göreceğiz’ diyen ve bunu önceden, çok önceden bilen bir kadının bilmiş bakışları karşılıyordu her seferinde Elif’i.

Elif bu durumdan rahatsız olsa da elden ne gelirdi…

‘Memet Bey burada mı?’ der demez de, ‘Şu adam coşkusunu biraz gizlemeyi başarabilse’ diye geçiriyordu Elif.

Aralarında şimdilik çok önemli bir şey olmamasına rağmen tüm işini bırakan adam, coşkuyla karşılıyor ve o andan itibaren yüzünü kaplayan huzur muayenehaneyi de kaplıyordu.

Notalar önünde udunu çalmaya koyuldu Memet. Elif gelmeden de keyiflice çaldığı belli oluyordu. Elif’e söylemek istedikleri ağır basmışcasına birden bırakıverdi masaya udunu.

Rahat, bordo, kocaman koltukta bacak bacak üstüne atmış ve yine siyah, fırfırlı bir şeyler giymiş olan Elif’i şöyle çaktırmadan süzdükten sonra;

‘Karmakarışığım. Aştan korkuyorum. Seni görmek istiyorum. Sen benim ilham kaynağımsın ama sende kaybolmaktan, sana aşık olmaktan; deri/ne düşmekten korkuyorum dedi Elif’in gözlerine bakarken.

Mırıl mırıl konuşuyordu, dudakları kıpırdamıyormuş gibi. Bu ona ayrı bir hal katıyordu. Mistikti, kesinlikle gizemli… Bunu ona söylesen, kesinlikle kabul etmezdi. Diline doladığı, ‘Ben kendi dünyasında yaşayan bir adamım’ derdi hep.

Dünyasından hep bir parça çıkmaya çalışan ama buna ne cesareti ne de düşleri yeterliydi. Belli ki, o dünyadan sıyrılırsa ‘Düşer kayar ruhum ellerimin arasından’ diye kaygılanıyordu. Bu yüzden de hep aynı arkadaşlarıyla hep aynı saatlerde, aynı mekânlarda, etrafta incelediği insanlar bile aynıyken; aynı içkiyi yudumluyordu bir yandan Elif’i düşünürken…

sayın profesyonel üstad

astral | 25 March 2010 18:39

‘Tam o anda düşündü, tam da bu nedenle sen bana kalmazsın. Hiç endişe etmedim. Hiç umut da etmedim. Hiç sen benim olursun diye de düşünmedim. Çünkü bana kalmayacak kadar güzel görünüyordun.

Ne biz masallardaydık ne de masalın kendisiydik. Ki, bunlar masallarda olurdu ancak. Burukluksa gerçeğe dair bir bulgu…’

(www.crazyangelyasmin.blogcu.com adresinden alınmıştır.)
(www.crazyangelyasmin.blogcu.com adresinden alınmıştır.)

Gördüğü bir rüyanın peşine gidiyordu. Laf değil gerçekten. Rüyasında uçakta şunları konuşan kişiyle konuş demişti ona meleği. Sırf ondan konuşmuştu.

Sessiz Peri…

astral | 24 March 2010 10:12

Belirsiz süreli yayın aralıklarla devam ediyordu. İçimden bir nehir sessiz fısıltılarıyla daima konuşmuştu beni yalnız bırakmamak için. Yıllar sonra anlayacağım ilk gerçek bu fısıltıların beni birçok şeyden korumasıydı.

Etrafında küçük periler ip atlarken kimse onları görmez. Bazen sen de görmezsin. Öyle bir an gelir ki, küçük karar anlarıdır: işte o zaman kendi başına karar veriyorsun sanırsın, değildir. Bu dünyaya ve bunca şeye nasıl katlanırdım bilemem. Katlanamazdım. Çoktan çekip giderdim.

Sesleri duymayan ne çok insan var. İç sezilerini dinlemeyen ne çok konuşma. Öylesine konuşmalar. Yorulmalar. Yorulur gibi sevişmeler. Katıksız, yok yere belaya bulaşılmış; daha dünden razı olunmuş aşklar, ne çok riya… Oysa işte ben buyum sözcükleriyle başlanan oyunlar… Her yerde.

Riyanın olmadığı bir şey ver bana. Onun gördüğü rüya beni yerden yere savurdu, kulaklarım cümleleri duyarken… ‘Benim için ikinci kez ölür müsün?’ Sözleşmesini görmüş rüyasında. Böyleleri de var. Hem ne gördüğünün farkında değil ama görüyor. Belli ki o adam onun kaderi ve belli ki yüzde doksan birlikteler bu enkarnede. Ve belli ki o sevgilisinin hayatını kurtarmak için kendini feda edecek bu yaşamda. Belli ki, bunu daha önce de yapmış. Diğeri bunun farkında hem de çok iyi. O da (diğeri) spiritüel. Çok etkilenmiş. Neden onu böylesine istediğini anlamış hemen. Anlamasın mı, çok açık. Çok etkileyici. Ben ağlamamak için tuttum kendimi o an.

Aşk Prosedüre Sığar mı?

astral | 22 March 2010 16:16

Sevgili hafif ahalisi, bir yazarla tanıştım ki; ‘Yazmazsam olmaz.’ dedim kendime.

Kafamın içinde sayın yazar Seda Diker Hanım’ın yazdıklarını, dediklerini düşün düşün düşünüyorum. Kendi yanıtlarımı yetiştiriyorum evin içinde dolanırken. İlk önce ‘vavvv!’ dedim, sayın yazarın ilk yazısını okuduğumda.

Ruhun Dehlizlerinde Onsuzluk Kartpostalları…

astral | 22 March 2010 10:47

Bazen bir telefon, şeytan misali işkence yapar insana. Bunu anlatan zamanlar olurmuş.

Aşk, ayrılık ve sindirememek üçgeninde bir dostun isyanında kendini bulursun ansızın. O ağlar benim içimden yaşlar dökülür, bilmem nereye… O sızlanır, benim sızlanamadığım ne kadar zaman oldu hatırlamıyorum.

Her şeyden uzak, dertten uzak keyifli bir Pazar içindi her şey, her şey Umuyordum açıkçası. Aşk bitince, biter miydi her şey. Silinir miydi bir silgi gibi. Öyle kolayca devam edilir miydi hayata. Bunları düşünmek istemediğim bir pazardı ama yanıtları alacaktım o an için bunu bilmiyordum…

ekme

astral | 21 March 2010 12:00

Yıllar önceydi. Hiç de içim acımamıştı. Gayet mutluydum. Ardımda birini üzdüğümün ne farkındaydım belki de ne de umrumdu…

Şimdi içimin acıdığı anlar var. Derdim derdi değil. Bunun ötesi de var. Kendi eğlencesini aralıksız anlatıyor, ben kederden ölürken… ‘Bunların beni üzeceğini hiç düşünmüyor mu?’ diyorum… Sonra ‘Neye, neden üzülsün ki?’ diye ekliyorum, yine kendim… ‘Ben umursamış mıydım?’ Gayet de keyifli yıllardı.

Evde acayip bir kavga kopuyordu. Bu sefer kesin ayrılacaklar dediğimiz zamanlardı. Çektim gittim, yıllarca. O, o evde yalnız kaldı. Derdim mi oldu, dert mi edindim bunu? O zaman on beş yaşındaydı en fazla. Konuşacağı birincil insandım ve çekip gidecek kadar da umarsızdım.

kayıp analizi

astral | 21 March 2010 10:36

http://img267.imageshack.us/i/93563767lf2.png/
http://img267.imageshack.us/i/93563767lf2.png/

Kayıp ilanı…

Kaybet beni: Kör tuzaklara bağla bedeninde, ruhunun ilmiklerinde yine sen olarak kaybolmak istiyorum. Dünden ve öte’den önce. Ben hiç olmamış-ım gibi. Kaybolmuştum, seninle; biliyorum.

Kayıp düşler. Kaybolan düşler mi? ‘Gel keyfim gel!’ Kaybolduğumuz için mi düşlerimizi kaybettik? Birlikte mi kaybolduk? Kaybolmamıza birlikte olmak mı sebep oldu? Sebebimiz birlikte olmak mıydı? Sebeplerimizi kaybettik mi? Ya da sebeplerimizi dahi kendimize saklayamadığımız bir yerde miyiz?

Tılsım

astral | 20 March 2010 13:29

DE…
Söz, kara. Ben daha çok karayım. Bundan sonra böyle olacak’lar inandırıcı gelmiyor. Cümle yankılanıyor, duvarlara çarpıp bana dönüyor, sadece cümle dönüyor… Yerdeyim. Bu yerde. Sen de olmadığımdan.

Bu, ne sen beni affet diye, ne öp diye, ne kabul et diye. Zaten kabulümsün, zulmüm de olsan… Bir zamanlar –sanki benden dahi önce zamanlar- cuma gecelerini iple çeken kadındım.

————
SEN Mİ, AŞK MI?
Belki de ben aşık olmayı seviyorum. Ondan vazgeçmek aşktan vazgeçmekten daha zor olmazdı lakin bu kanaat doğru olsaydı. Peki aşk ve o ayrılabilir mi? duyduğum aşkın çokluğu onun kimliği ile de bağlantılı değil mi? yok, salt aşık olmayı seviyorum dersem ona değil bana dahi haksızlık etmiş olurum. Ben de fırtına yaratan aşk mı yoksa o mu? Ayırmak mümkün mü? O aşk, aşk da o! Onun ismi için, içinde aşk barındırmayan bıla bıla yapılmaz. Sonraki soru da şu: aşkı göstermeyi mi, aşkı görmeyi mi seviyorum? Aşkı gösterdiğim kişiden aşkı görmeyi seviyorum gerisi umurum değil.

dık

astral | 20 March 2010 11:57

Sesim kuytu bir köşede kalmış gibi sessiz ve habersiz. Buruk. Hissiz ve ruhsuz. Sebepsiz ve bir o kadar hırçın sebepleri olan. Bu dünyayla derdi olan, kadın. Belki kendiyle derdi olan. Belki normal belki değil. Duyduğu sesler ne uzak… Duymuş olduğu sesler. Bir ırmak gibi devam etmeli hep akmalı yaşam diyorlar, geriye bakma diyorlar- lar.

Bir akşamın içine düşmüş kuyuyum. Sözüm kim, ben nerdeyim? En son hangi okyanusta boğulan hangi okyanusta seninle tanışan, kadınım? Sözlerimin gelmediği yerler var, pişkinlik gösteren dünyada. Benden içeri bir kadın var, en senin gördüğünü sanmıştım. Hiç.

O, Dr. Bedri Ruhselman…

astral | 18 March 2010 10:58

O,vazifeyi, tekamülü ve ruhçuluğuanlatan görevli… O, Dr. Bedri Ruhselman

1
1

Bu ülkede spiritüalizm onunla doğdu. İlk celseleri o yaptı. Bedensiz varlıklarla ilk o konuştu ve aldığı bilgileri kitaplarına ilk o aktardı.

2
2

İlk hipnoz denemelerini yine o yaptı. Gelecek haberlerini o verdi. İlk spiritüel derneğio kurdu. Bu topraklarda, ruhçulukla ilk o ilgilendi.

En önemlisi insanların bu konuları kabul etmeye hazır olmadığı bir dönemde tüm bunları kabul ettirdi. Dr. Bedri Ruhselman

Türkiye’deki metapsişik biliminin kurucusu Dr. Bedri Ruhselman, 1898 yılında, İstanbul’un Fındıklı semtinde mütevazi bir evde doğdu.

3
3

Çocukluğunun ilk yıllarıyla ilgili bir geçmiş yaşamı hatırlama olayını, sevgili Dr. Bedri Ruhselman’ın bu yaşlardayken bir önceki enkarnesini hatırladığını; değerli bilim adamımızın Ruh ve Kainat kitabından sunmak isterim:

“Çocukluğumun hangi zamanında başladığını bilemediğim, 4-5 yaşıma kadar beni takip eden bu hatıranın o zamanki canlı tesirlerini hala az çok duyabiliyorum. Devamı