bildirgec.org

asiti kacmis kola

11 yıl önce üye olmuş, 90 yazı yazmış. 266 yorum yazmış.

HAVARAY (havada giden tramvay)

asiti kacmis kola | 22 February 2008 13:01

hava+tramvay=havaray
hava+tramvay=havaray

türkiye’nin en büyük nüfusuna sahip şehir olan istanbul‘da ulaşım metro, tramvay, tren, metrobüs, dolmuş, taksi, otobüs, minibüs, deniz otobüsü gibi vasıtalarla sağlanıyor. ama yine de insanlar işlerine, güçlerine ve okullarına zamanında ve rahatça gidemediklerinden dert yanıyor. ondan dolayıdır ki istanbul büyükşehir belediyesi 2008 yılı yatırımlarına bir yenisini daha ekledi; havaray.
peki nedir bu garip isimli ulaşım aracı?
kelime yapısı olarak hava ve tramvay kelimelerinin birleşiminden doğan havaray, havada giden tramvay anlamına geliyor. türkiye’nin ilki gözüyle bakılan bu ulaşım sisteminin ilk güzergahı Beyoğlu ilçesi sınırlarında ve Şişhane ile Okmeydanı arasında olacak. yaklaşık 3,5 kilometrelik uzunluğa sahip olacak olan havarayın toplam maliyetinin 300 milyon ytl civarında olması bekleniyor.
havaray sistemi beklenen performansı gösterir ve öngörülen rağbeti görürse beşiktaş-etiler-boğaziçi üniversitesi ile bakırköy-incirli güzergahlarında da inşaa edilecek.

poşet deyip geçme, bu poşetler şahane!

asiti kacmis kola | 14 February 2008 16:06

gel de alma
gel de alma

zaman geçiyor, devir değişiyor. bir zamanlar üzerinde ünlü markaların yazılı olduğu poşetleri taşımak sosyal bir statü göstergesiyken, şimdilerde buna “cahillik, çiğlik, basitlik, özentilik” gibi anlamlar yükleniyor. hal böyleyken, değişen insanlık hallerini yakından takip eden pazarlamacılar “acaba ne yapsak da insanların ilgisini çeksek” sorusu üzerine yoğunlaşıyorlar. ihtiyaçlar belli: farklı olmak, mesaj vermek, yaşam felsefesini açıkça ilan etmek, özgürlük. ve işte tam da o esnada ortaya üzerinde markanın ya da sosyal kuruluşun var oluş amacını, savunduğu felsefeyi ilan eden, bir mesaj yüklü, sıradanlıktan uzak, özgür ve özgün poşetler ortaya çıkıyor.

insan saçından elbise

asiti kacmis kola | 14 February 2008 15:01

uzat bana saçlarını ey rapunzel
uzat bana saçlarını ey rapunzel

london college of fashion öğrencisi Julia Reindell isimli stilist, çok ünlü bir defile için moda severlerin büyük ilgi ve beğenisiyle karşılayan bir kıyafet tasarladı. bu kıyafeti ilgi çekici ve beğenilir kıyafetin en büyük özelliği tasarımı değil de kumaşı. saten, şifon, penye, ipek, keten, pamuklu vs. gibi bilindik kumaşlardan hazırlanan kıyafetlerden kolaylıkla sıyrılan bu elbisenin kumaşı bildiğimiz insan saçı. yaklaşık 35 metre insan saçı kullanılarak hazırlanan bu elbisenin mankenliğini de elbisenin yaratıcısı hatunun yaptığını söylemekte yarar var.

çocuk edebiyatı

asiti kacmis kola | 05 February 2008 13:58

bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde...
bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde…

çocuk edebiyatı; doğumdan ergenlik dönemine kadar süregelen çocukluk döneminde, çocukların dil, kültür, ahlak ve psikolojik gelişimlerini destekleyen edebiyat türü anlamına gelir. çocuk edebiyatı, hemen hemen her edebiyat çeşidinde faaliyet gösterir. tiyatro, masal, hikaye ve şiir gibi.
çocukların yetersiz dünya deneyimleri ve gelişimini tamamlamamış zihin dünyaları onların yetişkilerden farklı edebi eserler okumasını gerektirir.
-okuma-yazma bilmeyen okul öncesi çocuklar için hazırlanan kitaplarda genellikle hayal gücünü destekleyici konular işlenir.
-7 ile 9 yaş arasındaki çocuk kitapları somut kavramlarla ilgilidir.
-9 ile 12 yaş arasındaki çocuk kitapları soyut kavramların kazanımı ile ilgilidir.
-12 ile 14 yaş arası kitaplar ise dünya ve hayatla ilgilidir.
çocuk edebiyatının tarihçesine bakmak gerekirse;
-kitabın olmadığı devirlerde çocuklara kahramanlık ve milliyetçilik duygularını kazandırmak için mitolojik efsaneler ve eğlendirici ballad kullanılırdı.
-15. yüzyılda nesilden nesile aktarılan bu efsane ve balladlar matbaanın icadıyla yetişkinler için basıldı.
-17. yüzyılda teknolojik gelişmeler sayesinde edebiyat gelişti ve çocuk edebiyatı edebi bir dal kabul edildi. bu dönemde basılan çocuk kitapları; Kül Kedisi”, “Parmak Çocuk”, “Mavi Sakal”, “Kırmızı Başlıklı Kız”, “Çizmeli Kedi”, Uyuyan Güzel”dir.
Dünya edebiyatında çocuklar için yazılmış meşhur kitaplar arasında Geçmiş Günlerin Masalları, La Fontaine’nin Fablleri, Grimm Kardeşlerin masalları, Pinokyo, Binbir Gece Masalları sayılabilir.
türkiye’ye baktığımızda ise Ömer Seyfettin, Kemalettin Tuğcu, Yaşar Kemal, Aziz Nesin’in çocuk kitapları çocuk edebiyatının en güzel örneklerindendir.
günümüzde Yalvaç Ural ve Gülten Dayıoğlu çocuk edebiyatına yönelik kitaplar yazar.
bir de kuşkusuz her ne kadar büyüklerinde büyük ilgisini çekse bile çocuklar için yazıldığı yazarı tarafından bizzat söylenen harry potter serisini anmakta da yarar var.
konuyla ilgili ilginç bir bilgi:
Robinson Crusoe, Gulliver’in Gezileri, Alice Harikalar Diyarında kitapları bilinenin aksine çocuklar için değil, yetişkinler için yazılmış kitaplardır.

alo demek ne demek?

asiti kacmis kola | 05 February 2008 13:19

alooo
alooo

telefonun icadı kadar eski bir hitap şeklidir alo. üzerinde yığınla efsane türetilmiştir. kimine göre “hello”‘nun kısaltılışıdır, kimine göre öylesine seçilmiş anlamsız bir kelimedir.
ama işin aslını daha farklı.
Alexander Graham Bell telefonu ilk icat ettiğinde telefon hattını hem kendi hem de sevgilisi olan Alessandra Lolita Oswaldo‘nun evine çekti. graham telefon çaldığında arayan kişinin sevgilisi olduğunu bildiği için telefonu “alessandra lolita oswaldo” diyerek açıyordu. zamanla bu hitap şeklini kısaltarak telefonu “Ale Lol Os” diyerek açmaya başladı. sonra da 21. yüzyılda bile kullanımı süren “alo”ya dönüştü hitap şekli.
başlıkla alakası olmasa da yine de söylemekte yarar var. alo’nun ilham kaynağı alessandra lolita oswaldo, sevgilisinin deneylerinden sıkılarak graham’ı terk etmiştir.

yapay mide

asiti kacmis kola | 02 February 2008 19:56

çok benziyor değil mi?
çok benziyor değil mi?

ingiliz bilimadamı Martin Wickham ve ekibi tarafından tıp tarihini ciddi anlamda değiştirecek bir buluş bu yapay mide. mide sorunları yaşayan insanlara can simidi gibi gelecek bu buluşu kısaca şu şekilde açıklayabiliriz:

Cihazın üst kısmında yiyecekler mide asitleri ve enzimleri ile karışıyor. Bu işlemden sonra, besinleri içeren karışım, gümüş bir tüpten aşağı sindirimin ikinci evresine aktarılıyor. Alt kısımdaki tüp transparan olduğu için içi görülebiliyor. Yapay mide bir yazılım aracılığıyla çalışıyor. Yazılım cihaza hangi besinden ne kadar mineral ve protein alınacağı, kaç kalorilik sindirim yapılacağı, hormon dengesi gibi bilgilerin girilmesini sağlıyor.

meyve enerjisi ile çalışan saat

asiti kacmis kola | 02 February 2008 16:26

meyve saati
meyve saati

ilkokulda “limon ile minik ampülleri yakma” deneyinin bir level atlamış şekli: meyve ile çalışan saat. sistem şu şekilde işliyor: meyvenin üzerine yerleştirilen dijital saat ekran, meyvenin içinde yer alan doğal enerjiyle çalışıyor. portakal, limon, elma ve muz gibi meyve alternatifleri bulunan bu saati 13 dolara satın almak mümkün.
işte link

Kadehimi copy-paste aşklara kaldırıyorum

asiti kacmis kola | 10 August 2007 09:57

şerefe
şerefe

Sevgililer gününe 30 gün kala;
Beklenen günün gelmesine daha kocaman 30 gün olmasına rağmen, caddeler ve sokakları ciddi bir telaş sarıyor. Herkes o kadar panik içinde ki, yürekleri “eyvah hazırlıkları yetiştiremeyeceğiz” korkusu sarıyor. Kara kara düşünüyor insanlar sevdiceklerine ne alacaklarını.
Sevgililer gününe 20 gün kala;
Şehir yavaş yavaş aşk kırmızısına boyanıyor. Maddi ve manevi hazırlıkları bitmeyen insanların paniği, telaşı ve korkusu kartopu misali giderek büyüyor içlerinde.
Sevgililer gününe 10 gün kala;
İnsanların sevgililerine ne hediye alacağını bilememe kabusundan haberdar olan giysi, altın ve mücevher üreticileri, gazetelere ve televizyonlara “sevgililer gününde tek taş alınır”, “sevgiliniz bla bla gömleğiyle yıl boyunca şık görünsün” reklamları vererek sözde insanlara yardımcı olmak için çırpınıp duruyorlar. Üstelik reklamlar o kadar cazip(!) ki tek taş yüzüğe 12 taksit bile yapıyorlar. Sanki “gel de alma” demesini istiyorlar insanların. Erkekler için gömlek, kravat, kadınlar için tek taş yüzük. Bizim aşkımızı bildiklerini sanıyorlar ve bizim adımıza karar veriyorlar. Kimsenin de sesi çıkmıyor bu konuda çünkü herkes hediye seçme zahmetinden kurtulduğu için o kadar mutlu ki.
Sevgililer gününe 7 gün kala;
“Sağım, solum, saklanmayan ebe” modunda kalpler, seni seviyorumlar, ı love yoular ve güller ile kaplanıyor caddeler-sokaklar. Dört gözle beklenen günün gelmesini bekliyor aşkla çarpan yürekler.
Sevgililer günü;
Kırmızıya boyanmış şehirdeki insanlar banklarda, sahillerde, kafelerde, otellerde buluşup kutluyorlar birbirlerine aşık olmalarını. Hediye paketleri açılıyor eller titreyerek. Sarılmalar, öpüşmeler derken bir sevgililer günü de böyle geçip gidiyor.
Bense benim için bir şey ifade etmeyen bu sıradan günde, yatağımda oturmuş, cep telefonumun ekranıma bakıyorum yaklaşık yarım saattir. Kullandığım sim kartı şirketinin bana yolladığı otomatik mesajını okuyorum çevire çevire. Mesajda; “-gülü bir gün, seni her gün, gülü soluncaya, seni ölünceye kadar seveceğim- sevgilinize yukarıdaki mesajı gönderebilirsiniz, sevgililer gününe özel diğer mesajlar için lütfen bla blayı arayın” yazıyor. Tamam sevgilimize ne alacağımıza, bu günü nasıl geçireceğimize karışıyorsunuz da bari bırakın sevgilimizin kulağına istediğimiz sözü fısıldayalım, saçma da olsa, romantizmle alakası olmasa da onun sevgililer gününü kendi cümlelerimizle kutlayalım.
Bu mesaj, eğer iddia edilenler abone sayısı doğruysa 11 milyonluk abonenin hepsine yollandı. 11 milyon kişinin yarısının sevgilisi yoksa 5,5 milyon kişinin vardır. 5,5 milyon kişinin yarısı beğenmediyse bu mesajı diğer yarısı beğenmiştir. Demek ki neymiş en az 2 milyon kişi sevgilisine bu otomatik mesajı yollamış. Elde ettiğim bu sonuç, ilkokulda hep yapmış olduğumuz parmakla sayı sayma olayı kadar komik ama canım o kadar sıkkın ki, kendimi mazur görüyorum.
Birbirinden hiçbir farkı olmayan, hepsi birbirine benzeyen, modayı yansıtan vitrin mankeni ruhsuzluğundaki copy-paste aşklar. İşte bu günde ben, ağzına kadar nefretle doldurduğum kadehimi buna kaldırıyorum.

mouse yerine başınızı kullanın

asiti kacmis kola | 10 August 2007 09:21

umouse
umouse

mouse, kuşkusuz bilgisayarın en önemli parçalarından biridir. ilki 1963 yılında douglas engelbart tarafından tasarlanan mouse, gün geçtikçe gelişerek gelişti ve bugünki halini aldı. önceleri sadece tek bir doğrusal yönde ilerleyen farenin şimdilerde klimalı mouse, ergonomik mouse, kablosuz mouse türlerine kolayca ulaşmak mümkün.
peki gün geçtikçe yeni bir modeli çıkan, her çıkan yeni modeli insanoğlunun ihtiyacını daha iyi karşılayan ve bilgisayar için bu kadar vazgeçilmez olan mouse’nin yerine başını kullanacağınızı söyleseler size çok inandırıcı gelirmiydi bu fikir?
umouse adı verilen bir yazılım, baş ve el hareketlerinin mouse yerine geçmesini mümkün kılıyor. peki sistem nasıl çalışıyor? yazılımı indiriyor, bilgisayara bağlı bir kamera sayesinde kendinizi yazılıma uygun biçimde tanıtıyorsunuz. sonra ver elini beden devinimleri. her hareketiniz mousenin farklı bir görevini yerine getiriyor. mesela simgelere tıklamak için başınızı hafifçe eğmeniz ya da parmağınızı hafifçe sallamanız yeterli.

güneş enerjisiyle çalışan gemi

asiti kacmis kola | 01 August 2007 09:19

yeni ufuklara
yeni ufuklara

Tübitak ve dergisi Bilim Teknik, gemi inşa, elektrik-elektronik, makine, kimya, malzeme, fizik ve çevre mühendisliği bölümlerinde okuyan öğrenciler, genç mühendisler, araştırmacılar, tersaneler, makine ve elektrik sanayicileri, enerji kuruluşlarının katılımını beklediği yeni bir proje ile karşımızda. Daha önce güneş enerjisi ile çalışan arabalar ile temeli atılan güneş enerjisini taşıtlarda kullanma projesi bu sefer de güneş enerjisiyle çalışan gemi projesiyle devam ediyor. Konsepti “güneş enerjisiyle yol alan, güneş gözeleriyle kaplanmış açılır kapanır kanatlar ve bant gibi yapıştırılabilen, organik temelli esnek güneş pillerinin kullanılacağı bir güneş yelkeni” olarak belirlenen bu projeyle üretilecek geminin ismi şimdilik S.S (Solar Ship) yani “Yeni Ufuklara” olarak belirlenmiş.