bildirgec.org

A D A L I

11 yıl önce üye olmuş, 18 yazı yazmış. 10 yorum yazmış.

WHİSKY

A D A L I | 26 January 2010 13:52

Kendine has aroması ve yakıcı tadıyla vazgeçilmez olan, içkilerin en serti olmasının yanında en asillerinden biri olarak da anılan, “Ateş Suyu” unvanı ile bilinen viskinin öyküsünü dinlemeye ne dersiniz?
Viskinin öyküsü, 15. yüzyıldan başlatılabilir. Yazılı kaynaklardan edinilen en eski bilgi, İskoçya’da bilinen ilk viskinin 1494’te Frair John Carbought tarafından 8 fıçı maltla yapılmış olduğudur. Fakat çok daha gerilerede gidilebilir.

MS. 5. yüzyılda İspanya’dan İrlanda’ya gelen keşiş St. Patrick, Fransa’dan edindiği damıtım tekniklerini İskoçya ve İrlanda’da uygulamıştır. Ortaya çıkan sonuca “gaelic” dilinde hayat suyu anlamına gelen “usquebaugh” denmiştir. Bu kelime zamanla fonetik olarak değişime uğramış ve “usgue” yani “whisky” ye dönüşmüştür. İskoçlarla İrlandalılar arasında viskiyi kimin bulduğu konusundaki rekabet bugün de devam etmektedir.
VİSKİNİN HAMMADDESİ: Viskinin ana vatanı neresi olursa olsun hammaddesinin tıpkı bira gibi Arpa ve su olduğu rahatlıkla söylenebilir. Hatta viskinin mayalanmış bir içki olan biradan elde edildiğini söyleyebiliriz. Bira ile arasındaki farkın damıtma işleminde gizli olduğunu da söylemeden geçmeyelim. Öncelikle arpa olmak üzere, çeşitli tahıllardan elde edilen hamur, malt, daha sonra sulandırılarak “mayşe” haline gitiriliyor. Bundan mayalanmayla elde edilen bira ısıtılıp damıtılıyor ve 70 derecelik alkollü olan ilk ürün ortaya çıkıyor. Daha sonra bu sıvı sulandırılarak 43-45 derecelik viski ortaya çıkmış oluyor.
VİSKİ NASIL İÇİLMELİ: Viski içimi ile ilgili yanlış

bilinen bazı gerçekler vardır. Bunlardan en yaygın olanı viskinin kola ya da buz ile tüketilmesidir. Oysa ki viskinin tadını alabilmek için viskiyi sek ya da sadece çok az su ile tüketmek uygundur. Viski bir sofra içkisi olmadığı için her yerde her şekilde ve hemen her tülü aperitif ile tüketilebilir. Yine de badem, fıstık, bitter çikolata gibi aperitifler viskinin yanına en çok yakışanlardır. Viski içerken tüketilmemesi gerekenlerin başındaysa sulu yemekler gelir. Bu, içkinizin tadını almanızı engeller. Viskinin bir başka önemli özelliği de diğer içkiler kalabalık gruplarla tüketilirken keyfi katlarken viskinin yalnızken de rahatlıkla tüketilebilmesidir. Bir başka deyişle viski bir “sırdaş”, “kötü gün dostudur” da denilebilir.
(Viskilerin en iyisi Jack Daniel’s)

ÇİN TAKVİMİ (BEBEK CİNSİYETİ)

A D A L I | 25 January 2010 14:00

Adı üstünde “çin takvimi”, çinlilerin 700 yıl kadar önce Pekin yakınlarında bulunduğu iddia edilen bir tablodur. Bütün dünyada kullanılan bu tablo özellikle Asya ülkelerinin vazgeçilmezidir. Şimdi gelelim ne işe yaradığına, teknolojinin nimetlerinden her ne kadar fazlasıyla yararlansakta hamile kalır kalmaz çocuğumuzun cinsiyetini öğrenmek isteriz işte tam bu noktada da çin takvimi devreye girer. %90’lık bir doğruluk derecesi olan takvimden yararlanabilmeniz için bilmeniz gereken iki şey var. Birincisi hamilenin yaşı, ikinciside hangi ay hamile kaldığıdır. İşte bu kadar basit.

(Pembe “K” Kız, Mavi “E” Erkek)
Şu zamana kadar çocuk sahibi olan birçok arkadaşıma denedim ve takvim hiç yanılmadı, bakalım sizlerde de işe yarayacak mı?

HAİTİ’Lİ ÇOÇUKLARIN DURUMU

A D A L I | 25 January 2010 11:37

12 ocak ta meydana gelen 7.0 lık deprem Haiti’yi yerle bir etti. Büyük bir insanlık dramının yaşandığı, son derece yoksul olan bu ülkede 200 binden fazla insan öldü. En büyük dramı çocukların yaşadığı Haiti’ye yardım etmek için bulunanlar, ülkelerine elleri boş dönmüyorlar.

Özellikle Amerika ve Avrupalılar; Haitili çocukları evlat edinerek ülkelerine geri dönüyorlar. Hollanda’ya dönen kurtarma ekibi de, yetkililerin izniyle, yanlarında tam 106 çocuk götürdü. Böylece sahipsiz kalan çocuklar yeni yuvalarıyla tanıştı.
Gazete ve tv’nin yapmış olduğu haberlere göre; bunun yanı sırada ülkede çocuk ticareti yapıldığı ve hastanelere getirilen 15 kadar çocuğunda kaybolduğu tespit edildi. BM yetkilisi Jean-Luc Legrand, çocuk ticareti sorununun daha önce de bu ülkede mevcut olduğunun bilindiğini ifade etti.

MÜSLÜM GÜRSES

A D A L I | 24 January 2010 19:50

Müslüm Gürses, nam-ı diğer baba;
1953 yılında Şanlıurfa’da doğdu. İnsanı duygu sellerine kaptıran sesini ve yorumunu babasından almış usta sanatçı. Babası şarkıcı değil yoksul bir rençbermiş ama kendi çapında tarlada söylediği türküler nam salmaktaymış köylerinde. Geçim sıkıntısı zormuş o dönemlerde, ailece Adana’ya göç etmişler. Babası bazen gizli gizli düğünlerde bağlama çalarmış, gizli çünkü o dönemlerde şarkıcılığa pekte sıcak bakmazlarmış. Fakat Müslüm içindeki o müzik aşkını gizlemez, gizleyemezmiş. Gürses hayatı boyunca hep acılarla karşılaşmıştır, belkide bu yüzdendirki okuduğu her şarkıyı insanların beynine kazımış, yaşadığı duyguları şarkılarıyla bizlerede yaşatmıştır. İlk olarak annesini kaybeden Müslüm, ikinci olarakta kardeş acısını yaşamıştır. Artık iyiden iyiye içine kapanık bir genç oluvermiştir. Terzi çıraklığıyla işe başlayan Müslüm’ün asıl hedefinde şarkıcılık yatmaktadır.

İçinde yaşadığı acıları, şarkılar mırıldanarak yenmeye çalışan Müslüm’ün şans nihayet yüzüne gülmüştür. Adana’da bir çay bahçesinde ses yarışması düzenlenir. Arkadaşlarının katıl ısrarlarına rağmen babası karşı çıkar, hatta bir gece sırf yarışmaya katılmasın diye saçlarını keser oğlunun uyurken. Ama Müslüm kafasına koymuştur bir kere. Soluğu berberde alır, saçını üç numaraya vurdurup, koşar bit pazarına elbiselerinide aldıktan sonra hemen gider yarışmaya, tabii birinci olmuştur Müslüm. Bir süre bu çay bahçesinde sahne alan sanatçı Gürses soyadınıda burada almıştır.

Daha sonra işler yolunda gitmemiş ve eski işi olan terziliğe tekrar geçmiştir, fakat günlerden birgün Türk filmlerini aratmayacak bir olay olmuştur. Gazinoda çalışan arkadaşı hastalanmış ve onun yerine geçmiştir bir günlüğüne, işte o gün onun dönüm noktası olmuş. Çok beğenilen Müslüm Gürses artık sahnelerdedir. İlk ve önemli çıkışını 1969′ da çıkardığı 45’lik plakta yer alan; Sevda yüklü kervanlar, Fark etmez artık adlı şarkıları dillerdedir artık. Askerlik borcunu tamamlamak için ara verdiği müziğe, tekrar geri döner. 1978-79 yıllarında zirveye adım adım yürürken, korkunç bir kaza geçirir, konser sonrası dönüşünde geçirdiği trafik kazasında alın kemiği un ufak olan sanatçının, artık koku alma duyusunun yanı sıra işitme duyusununda %50’sini kaybetmiştir. Bütün bu olumsuzluklara göğüs geren Müslüm Gürses “Özür diliyorum senden”, “İsyankar”, “Ben insan değil miyim” albümleriyle artık gönüllere taht kurmuştur.

Özelliklede varoşların ve ezilmişlerin baş tacıdır artık. Hayat arkadaşınıda bulmuştur, o yılların en ünlü sinema yıldızlarından olan Muhterem Nur bundan sonra hayatını paylaşacağı tek insandır. Sayısız albüm çıkartan Müslüm Gürses sinemadada kendini göstermeyi başarmış ve Türkiye’ye adını altın harflerle yazdırmış en büyük sanatçılardan biri olmuştur.

1968 yıllarından tutunda bu zamana kadar seslendirdiği bütün şarkılar tıpkı ilk gün çıkmışçasına tazeliğini korumaktadır.

HER 5 SANİYEDE 1 ÇOCUK AÇLIKTAN ÖLÜYOR

A D A L I | 22 January 2010 10:58

Geçenlerde bir arkadaşıma gitmiştim. Yemek sonrası kalan ekmekleri çöpe atmaya kalkışınca dehşet içinde buna karşı çıktım. Ve ona o attığı ekmeğe ne kadar muhtaç olan insanların olduğunu uzun uzun anlattım. Bayat ekmekleri denize (balıklara) atması veya ıslayıp kedi, köpek, kuş vs. hayvanlara vermesini veya mutfağında değerlendirmesini önerdim. Beni anladı veya başından savdı bilemiyorum.

Bazen açlığı sadece Afrika’ya has kötü bir kader olarak düşünenlere şunu söyleyebilirim ki ülkemizdeki aç insanların sayısıda hiç küçümsenecek bir sayı değil!.

Sonuç itibariyle; tabağına yemekleri doldurupta yiyemeyip, bayatladı diye ekmekleri çöpe atan, iki gün üstüste aynı yemeği yedi diye olay çıkartan, lüks lokantalarda 100 gr. ete dünyanın parasını saçan ve yine kıyafete dünyanın parasını verip bir gün giyipte kenara atan, sürekli daha fazlasını isteyen şükretmekten uzak insanlar olmayalım, olmayalım ki insanlığımız ölmesin.