bildirgec.org

A D A L I

11 yıl önce üye olmuş, 18 yazı yazmış. 10 yorum yazmış.

En Gerekli İcat; TUVALET KAĞIDI

A D A L I | 26 December 2010 12:09

Tuvalet kağıdı ilk olarak 1300’lü yıllarda Çin’de kullanılmıştır. Kağıtlar devasa boyutlardaydı. Ölçüleri 0,6 m’ye 1 metreydi. Çağdaş tuvalet kağıdını Joseph Gayetty adında bir Amerikalı icat etmiştir. Gayetty ismi unutulmasın diye her parçaya ismini basmıştır. O zamanlar bu kağıda şifalı kağıt denirdi. Çünkü aloe özleri içerirdi. Günümüzde kullanılan rulo kağıdı ise Walter Alcock adında bir İngiliz icat etmiştir. Zengin Romalılar bir ucu tuzlu suya bıtırılmış sünger bir değnek kullanırdı. Denizciler çapa halatının eskimiş tarafını kullanırdı. Hawaililer kurumuş hindistancevizi kabuğu kullanırdı. Britanyalılar soylu değillerse yaprak, çimen ya da saman; soylularsa dantel ya da yün kullanırlardı. Fransızlar taharet musluğu kullanırdı 19. yüzyılın sonlarında Afrika’nın kırsal bölgelerinde yaşayanlar telefon rehberini ve giyim kataloglarını kullanırlardı.

Sivrisinekler Adam Seçer…

A D A L I | 24 December 2010 09:40

Yalnızca dişi sivrisinekler insanlardan kan emer. Çiçek nektarı ve bitki özsularıyla beslenen erkek sivrisinekler, kan emmediklerinden hastalık da yaymazlar. Dişi sivrisinek kişiyi vücudunun kokusu ve sıcaklığına göre seçebileceği gibi görünüşe göre de seçebilir. Sivrisineklerin sarışınları esmerlere tercih ettikleri düşünülüyor ancak bunun sebebi sarışları daha kolay görmeleri olabilir.

Sivrisinek deriye konduktan sonra bir salgı bırakır. Bu salgı onun kanı daha kolay emmesini sağlar. Sivrisinek ısırdıktan sonra oluşan kabarıklık ise bu salgıyı derinin derin tabakalarına iteceğinden, sivrisinek ısırıklarını kaşımamak daha iyidir. Her yıl bir milyon kişi sıtma gibi sivrisinek ısırığıyla bulaşan hastalıklar nedeniyle ölüyor. Ancak sivrisinekler AIDS‘e neden olan HIV‘ın taşıyıcısı olmazlar. Çünkü bu virüs sivrisinek vücudun içinde yaşayamaz. Aynı vampirler gibi sivrisinekler de sarımsaktan nefret eder. Sarımsak yemek onları uzak tutmaya yarayacaktır.

EKLEMLER NEDEN ÇITLAR?

A D A L I | 23 December 2010 09:51

Pek çok insan eklemler çıtladığında çıkan sesi nahoş bulur ve bu sesin kemikler birbirine sürtündü için çıktığını düşünür. Aslında bu çıtlama sesi, sürtünmeden dolayı değil, eklemlerin arasındaki gazlar yüzünden çıkar. Eklemlerimizde sinoviyal sıvı denen, etkisi pas sökücü gibi olan bir sıvı bulunur. Eklemlerin kayganlaşmasını sağlar. Sinoviyal sıvı, oksijen, nitrojen ve karbondioksit gibi gazlar içerir. Araştırmalara göre bir eklemi çıtlattığınızda kemikleri birbirinden uzaklaştırırsınız ve eklemi çevreleyen kapsül esner. Bu sinolyal sıvının eklemin bir tarafından diğerine fışkırmasını sağlar. Fışkıran sıvı geride bir boşluk bırakır, bu boşluk da derhal gazlarla dolar. Sese bu hızlı gaz salınımı sebep olur. Aynı eklemi çıtlatmak için gazların sinoviyal sıvıya dönmesini beklemek gerekir.

İNSAN ETİNİN TADI NEYE BENZER?

A D A L I | 21 December 2010 14:08

1972’de Uruguay’da bir uçak kazasından kurtulanlar And Dağları’nda mahsur kaldılar ve açlıktan ölmemek için kazada ölen yolcuların etini yemeye karar verdiler. Kurtarıldıktan sonra ‘et kısa süre pişirildiğinde hafifçe kararmasının ete tarif edilmez bir tat verdiğini, sığır etinden daha yumuşak ama hemen hemen aynı tatta’ olduğunu söylediler. Ancak New York’ta 11 kadının canını alan ünlü katil Arthur Shawcrossi, pişirilen insan etinin domuz rostosu tadında olduğunu söyledi.

KALP NAKLİ KARAKTER DEĞİŞİMİNE NEDEN OLUR MU?

A D A L I | 21 December 2010 13:32

Organ nakli yapılan kişiler donörlerinin karakterini alırlar mı ya da almazlar mı konusunda tıbbi görüş bölünmüştür. Pek çok uzman konuya şüpheci yaklaşsa da nakil yapılan kişinin donörden birtakım karakter özellikleri almış olabileceğini akla getiren kişisel anlatılara dayalı pek çok kanıt vardır.Amerikalı Claire Sylvia, kırklı yaşlarında, ilerleyen ve tedavisi olmayan bir kalp hastalığına tutulmuştu. Evden çıkamıyordu ve ölümcül derecede hastaydı.Tek umudu kalp ve akciğer nakliydi ve donörü kafasına ciddi hasar gelmiş 18 yaşındaki erkek bir motosikletçiydi. Clarie ameliyattan çıkınca karakterinde değişimler gözlendi. Artık canı sevmediği şeyler olan tavuk eti ve bira istiyordu. Ayrıca tanımadığı bir erkeği rüyasında çok net olarak görüyordu. Kazadan önce heteroseksüel olmasına rağmen özellikle sarışın kadınları çekici bulmaya başladı. Donörün ailesiyle tanıştı. Ve bu yeni karakterin donörün karakteriyle eşleştiği, rüyasında gördüğü adamın da donör olduğu doğrulandı.

içki dünyasının “ağır abisi” TEKİLA

A D A L I | 29 June 2010 10:19

Sert bir içkiye ihtiyaç olduğunda akla ilk gelen alkollerden Tekila, sertliği, orijinal içimi ve aromasıyla en çok sevilen içkilerden biri aynı zamanda. Sek olarak tüketilebildiği gibi kokteyllerde de kullanılan bu sert çocuğu tanımaya ne dersiniz?

Tekila, tuz, limon” üçlüsü ile tanışmayınımız yoktur. Bu sert ve yüksek alkollü içkinin anavatanı Meksika’dır ve ismini Meksika‘nın bir kasabası olan “Tequila“dan alır. Tekila’nın hammaddesi bir tür kaktüs olarak nitelendirebileceğimiz mavi agav (agave) bitkisidir. Eğer Tekila %100 mavi agavdan üretilmemişse, çeşitli baharat ve alkollerden de (genellikle mısır) üretilir. Bu bitkiden elde edilen sulu püre önce distile edilir. Daha sonra elde edilen sıvı mayalanıp süzülerek Tekila elde edilir. Mavi agav ile üretilmiş olan Tekila, meyveli ve keskin bir tada sahiptir. Bu, aynı zamanda içtiğiniz Tekila’nın orijinal ve kaliteli bir Tekila olduğunu gösterir.
Tekila’nın ortaya çıkışı ile ilgili yaygın inanış şöyledir: İlk Tekila bundan 2000 yıl önce Aztekler tarafından üretildi. Aztekler, “agav”dan ürettikleri bu acımsı sıvıyı kutsal kabul ettiler ve bu içkiyi Büyük Maya Tanrısı‘na adadılar. Tekila, o zamanlardan itibaren başta Meksika olmak üzere tüm dünyada keyifle tüketiliyor.
İyi bir alkol için olmazsa olmazlardan “yıllanma” zorunluluğu Tekila içinde geçerlidir. Uzun süre yıllanmış bir Tekila mükemmel içime sahiptir. Piyasada yaygın olarak tüketilen Tekilalar genellikle 2 ay ile bir yıl arası bir süre boyunca yıllandırılmış Tekilalardır.
Telkila’nın altın sarısı ve renksiz türleri vardır. Bu fark, bekletilme biçimleri ile ilgilidir. Metal ya da cam bir tankta bekletilen Tekila renksiz olur (Blanco-gümüş). Altın sarısı Tekilalar (anejo), aromalı odun fıçılarda bekletilir. Bu fıçılarda bekletilen tekilalar hem sarı rengini hem de fıçının cinsine göre aromasını kazanır. Aromalı tekilalar genelde karamel ile tatlandırılır.
TEKİLA NASIL İÇİLİR?
Tekila, içilmeden önce mutlaka çok iyi bir şekilde soğutulmalıdır. Mümkünse, Tekila içeceğiniz bardakları da soğutmanız önerilir. Tekila, genellikle shot bardaklarda, tuz ve limon eşliğinde tüketilir. Shot bardağının kenarı tuzlanır, elde de bir dilim limon olur. Tekila içilir ve hemen ardından dilim limon ağıza atılır. Tekila’yı kokteyl şeklinde de tüketmek mümkündür. İyi yapılmış bir Tekila kokteyli son derece lezzetli bir içecektir. Tekila tonik, gazoz ya da meyve suyu ile de hazırlanabilir.
Tercihiniz nasıl olursa olsun Tekila’nın aşırı derecede tüketilmemesi gereklidir. Özellikle shot bardaklarda içerken dikkatli olmak gerekir. Yüzde 40-50 civarında alkol içermesi bu sert içkiyi türetirken dikkatli olmanızı gerektirir. Tekila tek başına içilmeli ve shot’lar arasında makul bir süre beklenmelidir.

Sivilceleri Yok Ettiği Söylenen Cihazlar İşe Yarıyor Mu?

A D A L I | 26 February 2010 15:53

Son zamanlarda banyo dolaplarını yeni çıkan estetik cihazlar süslüyor.
Çoğu cep yakan bu cihazlar, gerçek olamayacak kadar iddialı vaatlerde bulunuyor. Kırışıkları azaltan bir cilt bakım fırçası, istenmeyen tüylerden kurtaran bir alet, daha genç bir görünüm sağlayan bir cilt bakım sistemi bunlardan bazıları.
Bu cihazların en yenisi sivilceleri hedef alıyor.
Tanda Skincare system (250 dolar), Claro (275

dolar), No! No! Skin (180 dolar) gibi aletler ya ışık, ya ısı ya da bunların ikisini birden kullanıyor. Estetik sektörü araştırma şirketi Medical Insight’ın kurucusu Michael Moretti, estetik cihazların, dünya çapında satış rakamı olarak cilt bakımı ve epilasyon cihazlarının ardından en çok ilgi çeken üçüncü kategori olduğunu söylüyor.
Tüketiciler ve cilt bakım uzmanları da şunu merak ediyor: Bu cihazlar gerçekten işe yarıyor mu?
Sektör uzmanları, çoğu dermatologların ofislerinde kullandığı teknolojiye benzeyen bu yeni sivilce cihazlarının sivilce tedavisinin önemli bir parçası olacağını söylüyor.
Ancak cihazlar hem olumlu hem de olumsuz eleştiriler alıyor.
Estetik üzerine bir online paylaşım platformu olan kurucusu Tom Seery, ev tipi sivilce cihazlarıyla ilgili web sitesine yazılan kullanıcı yorumlarının çelişkili olduğunu söylüyor.
Bu cihazların bazıları Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi tarafından onaylanmış olsa da, sağlık uzmanları bunları sivilce tedavisi için tavsiye edip etmeme konusunda ikiye bölünmüş durumda.
Tüketicilere yönelik ilk cihazlardan biri, dört yıl önce piyasaya çıkan ve termal teknoloji kullanan Zeno (100 dolar) idi ve işi yararlılığı hep sorgulandı.

Ayrıca bu tür cihazların kullanımı, aşırıya kaçıldığında deride yanıkla sonuçlanabiliyor veya göze hasar verebiliyor.
Amerikan Dermatolojik Cerrahi Derneği’nin eski başkanı ve Baltimore’dan dermatolog Robert Weiss, “Sivilce sorunu yaşayan hastalar üzerinde fotodinamik tedavi uyguladık. Ev tipi bir cihazdan 100 kat daha güçlüydü ve hastaların sadece yüzde 40’ında olumlu sonuç aldık. Bu klinik deneyden sonra bu cihazlara büyük bir şüpheyle yaklaşıyorum” diyor.
Tabii bu kadar çelişkiden sonra kullanıp kullanmamakta biz tüketicilere kalıyor.

YALANCININ MUMU

A D A L I | 25 February 2010 17:55

ABD’DE RİSKLİ MORTGAGE kredilerini şişiren Wall Street yöntemlerinin yeni marifetleri ortaya çıktı. Anlaşılan, Yunanistan’ı sarsan mali krizin derinlemesi de, Avrupalı hükümetlerin büyüyen borçlarını saklayarak Euro’yu zor durumda bırakması da buna benzer yöntemlerin eseri.
Yunanistan’la ilgili kaygılar dünya piyasalarını sarsa dursun, belgeler ve röportajlar şu gerçeği ortaya çıkardı: Yunanistan, Wall Street’in de yardımıyla, on yıldır Avrupa’nın borç sınırlarını yok saymış.
Goldman Sachs‘ın aracı olduğu bir anlaşma, milyarlık borçları Brüksel’deki denetçilerden saklamış.
Kriz en dip noktasına yaklaşırken bile bankalar Yunanistan’ın borçlarını gizlemenin yollarını arıyorlardı. Kasım başında Goldman Sachs’tan bir ekip, üç ay sonra küresel mali kaygıların merkez üssü haline gelecek olan Atina’ya gitti. Görüşmeler hakkında bilgi sahibi iki kişinin aktrdığına göre,

faturalarını ödemeye çalışan hükümete yepyeni bir önerileri vardı.
Goldman’ın Başkanı Gary D.Cohn’nun talimatıyla gelen bankacılar, Yunanistan’ın sağlık sisteminden doğan borçlarını uzak bir geleceğe öteleyecek mali bir kontrat teklif ettiler.
Daha önce bu tip oyunlar işe yaramıştı. Yunanistan’ın Euro Bölgesi’ne kabul edildiği 2001’in hemen sonrasında Goldman, hükümetin milyarlarca Euro borçlanmasına sessizce yardım etmişti. O zamanki anlaşma, milyarlarca doların borç yerine döviz alışverişi olarak kaydedilmesine ve Atina’nın, Avrupa’nın bütçe açığı kurallarına uymuş gibi yapıp gücü yetmediği halde bol keseden harcama yapabilmesine yol açmıştı.
Atina, Goldman’ın son teklifini kabul etmedi. Fakat zengin komşularının yardım sözü verdiği hükümet borç yükü altında inleye dursun, son on yılda yapılan benzer anlaşmalar Wall Street’in mevcut küresel ekonomik krizdeki rolü hakkında soru işaretleri doğuruyor.
Avrupalı yetkililer, Yunanistan’ın artan borcunu gizlemek için hangi karmaşık mali araçların kullanırdığı hakkında bu hafta açıklama istedi.
Yunanlıların borcunun birikmesinde mali türevler önemli bir rol oynadı. Goldman Sachs, JPMorgan

Chase ve birçok başka bankanın geliştirdiği finansal enstrümanların yardımıyla Yunanistan, İtalya ve belki de diğer ülkelerden siyasetçiler ek borçlanmalarını gizleyebildiler.
Bankalar, ileride ödeme koşuluyla hükümetlere peşin para sağladı ama bu işlemler kayıtlara geçmedi.
Yunanistan’ın dış borcu 300 milyar dolar. Ve bu borcun çoğu, büyük bankalar vasıtasıyla geldi. Yunanlı yetkililer acil para ihtiyacı karşısında ülkenin havaalanı ve otoyollarını fiilen ipotek ettirdi.
Sonuç olarak Wall Street oyunları Avrupa’yı da batırdı.

1977 1979’a Karşı

A D A L I | 23 February 2010 11:30

1977 1979’a Karşı

<a href=Ayetullah Humeyni’nin yandaşları Tahran’da yürüyüş yapıyor. 1979 devrimi Humeyni’yi iktidara getirince, militanlık bir adım daha ileri gitti.

Yemen’de ayrılıkçılık, dincilik, baskıcı rejim ve teröre karşı mücadele veren genç reformculara bakınca; bölgeyi şekillendiren güçler aslında 1977-1979 yıllarına dayanıyor ve o günden bu yana pek de bir şey değişmemiş. Hatta bugün Ortadoğu siyasetinde, 1977’yle 1979 arasındaki mücadelenin egemen olduğunu bile söyleyebiliriz. Ve maalesef 1979 hâlâ üstün geliyor. Nasıl mı? 1967 savaşında Mısır ve diğer Arap ordularının İsrail’e yenik düşmesinin ardından, dönemin hâkim ideolojisi olan Cemal Abdülnasır‘ın liderliğini yaptığı Arap milliyetçiliği sona erdi.

Beynin Değişmez Siyasi Tercihleri

A D A L I | 22 February 2010 16:29

Liberallerle muhafazakârların çoğu konuda ters düşündüğünü hepimiz biliriz. Peki, beyinleri de farklı çalışıyor olabilir mi? Göz kırpmak gibi refleksleri farklı mı?
Bazı yeni araştırmalar bunun mümkün olabileceğini öne sürüyor. Buna göre siyasi görüşleri kısmen de olsa, temel kişilik tipleri ve hatta beynimizin yapısı şekillendiriyor olabilir.
Örneğin, bazı insanların tehditlere karşı daha duyarlı, kendilerini savunmasız hissetmeye ve tehlikeleri algılamaya daha yatkın oldukları ortaya çıktı. Muhafazakârların bu kişilerden çıkması daha olası.
Deneylerden birinde, elektrotlar vasıtasıyla olası bir tehlike karşısında ne hızda irkilip göz kırpıştırdığımız ölçüldü. Deneklerin kulaklarına beklenmedik bir anda ses verilerek refleksleri ölçüldü. Nebraska-Lincoln Üniversitesi’nden Kevin B. Smith öncülüğündeki araştırmacılar, ses karşısında daha şiddetli göz kırpanların muhafazakâr politikalara (bireysel silah bulundurmayı savunmak, izinsiz aramaları

desteklemek, dış yardımlara karşı çıkmak) sıcak bakma olasılığının daha yüksek olduğunu bulguladılar.
Aslında sonuçlar mantıklı. Risklere karşı daha duyarlıysanız ve saldırıya uğramaktan dha çok korkuyorsanız, silahlanmaya daha istekli ve yabancılara karşı daha istekli ve yabancılara karşı daha tetikte olmanız mümkün.
Araştırmacıların ölçtüğü bir başka şey de, tiksinti uyandıran görüntüler (örneğinde ağız dolusu solucan yiyen biri) karşısında deneklerin cilt iletkenliğinin nasıl değiştiği. Vücut, sinir bozucu durumlar karşısında bizi sakinleştirecek sıvılar, salgılar ve bu sıvılar cildin iletkenliğini artırır. Liberallerin salgıladığı sıvı, tiksindirici görüntüler karşısında yalnızca biraz artış gösterirken, muhafazakârlarda aşırı bir faaliyet gözlenmiş.
İlginçtir ki böyle görüntülerden normalde daha fazla iğrendiklerini söyleyen kadınlar, erkeklere göredaha fazla sıvı salgamamış. Bunun şöyle bir açıklaması olabilir: Kadınlar, tiksinme duygularını abartacak şekilde yetiştiriliyor, çünkü böylece daha kadınsı görülüyorlar. Oysa erkekler, akılları başlarından gitse bile bunu belli etmeyecek şekilde yetişiyorlar.
Araştırmanın sonuçları kesin olmasa da, siyasette kişilik tiplerinin oynadığı role dair ilginç bir kalıba uyuyor.