bildirgec.org

Site arşivi: sinepil

Tüm Zamanların En İyi Spor Filmleri

tunchh | 15 April 2008 15:14

İnternetteki sinema sitelerinde “Tüm Zamanların En İyi Şeyi” şeklinde filmleri oylamaya sunmak adettir. Bu kez Tüm Zamanların En İyi Spor Fİlmlerini oylamışlar ve birçoğumuzun itiraz etmeyeceği ya da edip şu şurada olsa daha iyi olurdu diyeceği bir liste çıkarmışlar.

1. ‘Rocky

Ünlü Boksör Rocky Bilboa’nın ilk ve en meşhur filmi belki de. Özelikle boksun çok rağbet gördüğü dönemde sinemalarda fırtınalar koparmış bir film ve bir klasik. Listenin bir numarası olmasına çok da itiraz etmek olmaz herhalde.

120

sesiber | 15 April 2008 12:30

1. dünya savaşı başlayalı henüz birkaç ay olmuştur. 1915 yılının Ocak ayı, Van ve kara kış. Taşnak çeteleri halkı rahatsız etmektedir. Tüfek kullanabilecek tüm erkeklerimiz Ruslarla çarpışırken sınır birliklerimizin cephanesi tükenmiştir. Çare aranmaktadır. Askere cephane göndermek gerekmektedir. Yaşları henüz 12 ve 17 arasında değişen Vanlı çocuklar bu göreve gönüllü olurlar. 120 küçük kahraman cephaneyi küçük bedenlerine yüklerler ve yoğun kış şartlarında, dağlarda gece gündüz ilerlerler. Film bu 10 isimsiz kahramanın olağanüstü yürekliğini ve kendilerinden beklenmeyen büyüklüklerini anlatıyor.

Mad Money (2008)

electro | 15 April 2008 12:22

Mad Money
Mad Money

Bridget evini kaybetmek üzere olan umutsuz bir ev kadınıdır. Yaşantısını normal düzeyde devam ettirmek istediği süre içerisinde kocasıd a işten çıkartılınca iyice çöküntüye uğrar. Bir iş bulup çalışmak ister fakat hep ev kadını olduğu için elinde bir mesleği bulunmamaktadır.

Bür süre sonra anca bir bankada kapıcı olarak işe başlayabilen Bridget kendisi gibi ümitsiz 2 tane daha kadınla tanışır bankada.

Hayatını mutlu mesut devam ettirmek için çalışan Bridget ve arkadaşları çareyi çalıştıkları bankayı soymakta bulurlar. Lakin her amerikan filminde olduğu gibi bu banka da (Federal Reserve Bank) dünyanın en korunaklı ikinci bankasıdır.

LİSELER ARASI KISA FİLM YARIŞMASI

cemazulevvel | 15 April 2008 09:26

kısa film yarışması
kısa film yarışması

‘Liseler Arası Kısa Film Yarışması’Türkiye’de lise öğrencilerine hitap eden tek ulusal kısa film yarışması.
Yarışmayı İstanbul Lisesi düzenliyor ve öğrencilere daha genç yaşlarında sinema sevgisini kazandırmayı amaçlaması bakımından önemli bir yarışma. Yarışma, yarışmacıların çektikleri filmlerin yurt çapında çeşitli festivallerde ve okullarda gösterimine de olanak sağlıyor.
Yarışmaya son katılım tarihi 9 Mayıs 2008 olarak belirlenmiş. Ödül töreni ise
5 Haziran 2008 Perşembe gecesi yapılacak.
Seçici kurulda kimlerin yer aldığını ya da yarışma ödüllerinin
neler olduğunu buradan ve buradan öğrenebilirsiniz.

KING OF CALIFORNIA

linet | 15 April 2008 09:01

Yönetmenliğini Mike Cahill’in yaptığı filmin çok sıcak bir hikayesi var… Bir süre akıl hastanesinde yatan Charlie hastaneden çıkar ve kızı Miranda’nın yanına yerleşir. Hastaneden çıkar çıkmaz yüzerek gelen Çinlilerden bahseder ve hala hasta olduğunu düşündürür. Charlie’nin bir definenin peşinde olması ve Miranda’yı buna inandırması ile hikaye devam eder. Bir yanınız define hikayesine inanmak isterken, bir yanınız hala bu adam akıl hastası, kızı da sürüklüyor bu girdaba diyor. Miranda da aynı durumda; bazen babasının hikayesine öyle bir kaptırıyor ki kendini, bazen ise her şey anlamsız geliyor. Tıpkı hayat gibi; bir yandan mucizelere inanmamız, bir yanda da aslında mucizenin olmadığını dehşet içinde farketmemiz gibi.

Film bazen durağan bir tempoda ilerliyor, çok sürprizli biten bir sona sahip.
Ayrıca Michael Douglas’ı hiç böyle görmediniz, “Temel İçgüdü” filmindeki hali ile tamamen zıt bir karakter… Rolünün hakkını her zamanki gibi veriyor..

Ben sevdim…

A Bittersweet Life (Acı Tatlı Hayat)

agurbuz | 15 April 2008 00:40

Acı Tatlı Hayat
Acı Tatlı Hayat

ülkenin ileri gelen mafya babalarından birinin otelinde müdür olarak çalışan kendi halinde bir adamın başına gelenleri, insanların sınırlarını zorlarsanız neler olabileceğini ve hiç aşkı tatmamış bir insanın yalnış insana aşık olunca düştüğü durumu anlatıyor. kore sinemasını sevenler için iyi bir alternatif.

fragmanı seyredince aşırı şiddet içeren bir film olarak algılayabilirsiniz ama seyrederken gözlerimin yaşardığını itiraf edeyim.

Cennet

menese | 15 April 2008 00:31

Filmin konusunu kısaca özetleyecek olursam: Sevgili annesinin ölümüne küçücük yaşta maruz kalarak önemli bir travma yaşayan ve bu nedenle akli dengesini yitiren Can, artık 29 yaşına gelmiştir.
İçinde bizim de bulunduğumuz âlemde babasıyla sorunları olan; kendi hayal âleminde kurduğu cennette ise annesiyle gayet mutlu olan; genel olarak bakınca da halinden oldukça memnun yaşayan genç bir adamdır Can. Ya da kendine yakıştırdığı adıyla A..
Ancak o bir hastadır ve onun bu memnuniyeti biz akıllılarca hiçbir anlam ifade etmemektedir.. İyileştirilmeli ve -hepimiz gibi- sağlıklı bir birey olarak toplumdaki saygın yerini almalıdır..

***

Vesaire Vesaire…

ggecim | 14 April 2008 23:32

Tunç Başaran’ın son filmi olan Vesaire Vesaire, sağlığı bozulan ve aniden yaşadığı ortamı terketme ihtiyacı hisseden yazar Arda Başar’ın,gittiği kasabada karşılaştığı insanlarla olan ilişkilerini ele alıyor. Ölüme yaklaşan bu karakterin yeni tanıdığı insanlarla olan sıcak ve hayat dolu ilişkisini ele alan yönetmen, sade bir anlatım tercih etmiş. Başrollerde Rutkay Aziz(Arda), Roksan Lülü(Eda), Aliye Uzunatağan(Canan), Taner Barlas(Rıfkı), Eser Ali(Kazım), Bülent Kayabaş’ın rol aldığı film sinemalarda.

Şehrin Azizleri

Mutreft | 14 April 2008 23:02

Poster
Poster

Komedi ve aksiyonun bir arada olduğu güzel filmlerden biri, Kendilerini kötü insanları öldürmeye adamış kanun kaçakları 🙂 Baş rollerini Willem Dafoe, Sean Patrick Flanery, Norman Reedus, David Della Rocco, David Ferry‘in paşlaştığı filmde ;

İrlanda asıllı ikiz kardeşler Connor (Sean Patrick Flanery) ve Murphy (Norman Reedus), Boston’da yaşamaktadırlar. Dindar insanlar olan bu ikili, Tanrı’nın kendilerine dünyayı kötülüklerden korumak misyonu yüklediğine inanarak, Boston’un azılı suçlularını ortadan temizlemeye başlar. Kurbanlar kötü insanlar olunca, halktan kimse paniğe kapılmaz. Aslında, ikizlerin peşine düşen FBI ajanı Paul Smecker bile, kendisinin yapmak isteyip yapamadığı birşey olarak görmektedir bu temizliği. Veritas (hakikat) ve Aequitas (adalet) kavramlarını kılavuz edinen kardeşler, arkalarında halk desteğiyle yollarına devam etmektedir ki, oyunlarını bozdukları kesim bu işe bir son vermekte karar kılar…

50 İlk Öpücük

toz66 | 14 April 2008 17:18

50 İlk Öpücük
50 İlk Öpücük

Her gün hafızanızı kaybettiğinizi düşünün. Her sabah dünü unutuyorsunuz, yani hiç geçmişiniz olmuyor; hayat geçip gidiyor olsa da. İşte böyle nadir bir nörolojik hastalığı olan Lucy’nin her günü aynı geçmektedir. Bunu babası ve kardeşi sağlamaktadır. Çünkü travma geçirmesine sebep olan o günü hatırlamasını istememektedirler. Yani her sabah kalkıyor, her sabah aynı yerde kahvaltı yapıyor ve her gün doğum gününü kutluyor. Çünkü onun için dün diye bir kavram yok.

Henry ise soğuk deniz hayvanları veterineri olan ve tatil yapmak için gelen turistleri ayartan, seviş-bırak zihniyetinde birisidir. Onun için gerçek aşk yoktur. Ya da o hiç yaşamamıştır… 10 yıldır planladığı Alaska’da morsların yaşamını inceleme planlarını gerçekleştirmek istemektedir. Fakat teknelerinde bir sorun çıkar ve o da sorun halledilene kadar etraftaki bir kafeye gider. Kafede dikkatini çeken çok güzel bir bayan görür ve onuna konuşmak ister. Zamanla onun her gün orda olduğunu anlar. İlk tanışmalarından sonra kızın kendini hatırlayacağını düşünen Henry, kız kendisini hatırlamayınca şok olur. Biraz takip edince onun durumunu öğrenir. Bundan sonra Henry her gün onunla farklı bir yöntem bularak tanışmayı deneyecektir. Ve her tanışmalarında bir öpücük. Fakat her seferinde o opücüğü unutan bir kız… Her şeye rağmen Henry mücadele edecektir. Ve en sonunda Henry’nin gösterdiği fedakarlık ise takdire şayandır doğrusu 🙂

50 İlk Öpücük
50 İlk Öpücük