bildirgec.org

yüzmek hakkında tüm yazılar

Su bütün dertleri siler

hayalicindegecti | 26 August 2010 17:00

İlk adımın biraz çekingendir, sonra hızlanırsın, ama koşmazsın hiç. Sabahın köründe koşmak sinirine dokunur, hem zaten o enerji çoook gerilerde kalmadı mı?
Yürürsün yürürsün, hızla nefes alır verirsin. Son günlerin terslikleri, felaketleri tatsızlıkları, suratsızlıkları ise hep aklındadır:
Onu öyle yapmasaydım, neden ona öyle dedim ki? Kırılmıştır kesin.
-Hay Allah, kalp krizi geçirmiş ve 48 saat yaşamış sadece… İnanamıyorum onun öldüğüne, tamam kabul ediyorum, çok yakın değildik, ayda yılda bir bile aramazdık birbirimizi ama hala yaşasaydı keşke…
-Karşıdan gelen şu adamlar ve kadınlar da ne suratsız öyle? Olur mu ama yahu? Her gün bu parkurda karşılaşıyoruz. İnsan biraz gülümsemez mi?
-Ufff ya şu referandum ne olacak? Ya evet çıkarsa? Zaten kan uyuşmazlığın olan bu idarenin daha da ceberrutlaştığını düşünebiliyor musun?
-O zaman onun iş bulması daha da mı zorlaşacak? Zaten kimsenin ne ehliyete ne deneyime baktığı var, öyle değil mi?

Adımların gittikçe hızlanır, güzel bir rüzgar eser. Kendi kendine bir oyuna girişirsin, o suratsız kadına gülümsesem karşılık alır mıyım? Ah evet, hem öyle güzel gülümsedi ki. Hiç de suratsız değilmiş, dişleri de bembeyazmış. Hele şu yaşlı adam, gülümsediğinde en az on yaş gençleşti gibi…
Yürüyüşünün son dakikalarında nedense kafandaki bütün olumsuzluklar gitmiş, sihirli bir el bütün düşüncelerini değiştirmiştir:
-Ona söylerim, biliyorum seni ihmal ettim ama bunun sebepleri vardı derim… Seni aslında o kadar çok seviyorum ki derim. O da bana gülümser hemen.
-Biliyorum ölüm çok acı, ama ne yapabiliriz ki, yaşamın kanunu bu… Hiç olmazsa acı çekmemiş. Hem kaç yıl oldu bilmiyorum ama son görüşmemizde nasıl güldürmüştüm onu.

Ooo, yarım saat nasıl da akıp gitmiş sen yürürken. Heryerinden şıpır şıpır ter akıyor. Haydi koş şimdi kumsala… Kumlar nasıl buz gibidir. Ayakkabılarını, çoraplarını çıkarıp at bir kenara. Kumlara bas. Ohhhh nasıl serin…
-Aslında hayat çok güzel. Bu bana verilmiş bir şans, tek bir şans tamam mı? Ve bunu sonuna kadar değerlendirmeliyim.
-Yeni bir sayfa bugün… Bembeyaz yepyeni bir sayfa. Hiçbir şeye üzülmek zorunda değilim. Üzülmeyeceğim, söz.
-Amaan, referandumdan ne çıkarsa çıksın. Ben miyim yani o yükün altına giren? Sonuçta her toplum layık olduğu biçimde yönetilmiyor mu?

Uffff boşver bunları. Haydi at kendini suya…
Ayakların suyun içinde, haydi koş, iki adım sonra su derinleşir, kulaç atmaya başlarsın… Ne güzel, denizde günün bu saatinde sadece sen varsın, önce seni ürperten serin sular, saçlarını da ıslattığında sanki bütün dertlerini de söküp, siler atar.
Birazdan eve dönersin. Güzel bir çay demlersin, yanında domates, peynir ekmek, biraz da üzüm… Gazeteni alırsın eline…
Yaşamak güzel şey be kardeşim (*)dersin.

TATİLE NOKTÜRN: İŞİM GEZMEK OLSUN , BAŞKA İHSAN İSTEMEM…

firatocal | 04 August 2010 10:14

Tatilin başıboş saatleri… en dertsiz , en kaygısız hayat parçaları…Hiçbirşeyin umrumda olmadığı ,bitmeyecekmiş gibi gelen tembellik savruluşları…

şöyle bir param olsa sevgili oğlum Rüzgar , biraz büyümüş kendini kurtarmış olsa , her etkinliğe katılır , hiç gitmediğim yerleri , o gün sanki hayatımın son günüymüş gibi , dere tepe düz gider , gezer tozardım…

Nasıl konuşur gibi yazmaya çalışıyorsam , yazar gibi konuşup , toprakla , suyla , püfür püfür esen meltemler en başta her tür rüzgarla dertleşir , gamsız kaygısız halimle , bana anlattıklarını bir bir yazardım… Gittiğim şehirlerin dili olur , konuştuğum insanların rüyasını anlatırdım teker teker…

şöyle biraz param olsa , sevgili oğlum Rüzgar söylediklerimi anlasa gezmeye dünden meraklı sevgili eşimle ikisini kapar hayatın karmaşalı koşturmacasından kaçırır , nereye gitmek istiyorlarsa oraya uçururdum…

Hiç anlatılmamış yada anlatılsa da atlanmış köylerin kasabaların hikayelerini en saf , en taze ürünlerle donattıkları kahvaltı sofralarında , eteklerindeki taşları döken köşe bucak gezmiş derviş misali netbookuma bir bir dökmek isterdim… Özgürce dur duraksız uçan kuşun , tabiat anayla fıslıdaşan sazlıkların , misler gibi kokan yar misali türlü türlü çiçeklerin , sözlü çalgılı Aşık Veysel ‘ i olurdum…

Tatilin başı boş saatleri … eğer oğlumun keyfi tıkırındaysa en önemli işlerim ,gerine gerine yataktan kalkmak , kendime gelmeden önce şööööyleee bir şekerleme yapmak , sabah sporum yürümek ve koşmak , üstüne cila niyetine çarşaf misali günün ilk ışıklarıyla pırılpırıl parlayan ege ‘ ye kendimi vurup yorulucaya kadar yüzmek , ardından kahvaltı sofrasında sabah gazetesinin eşlik ettiği fırından yeni çıkmış , dumanı üstünde , gevrek ötesi , misler misi simitleri , yorgunluk unutturan dert ortağı demli çayımla aile saadeti tablosu eşliğinde yavrumla oynaya oynaya götürmek … Daha sayayım mı … Oğlum ve eşimle birlikte kesmedi diye oğlum ve eşimle birlikte ikinci parti deniz keyfi , akşamında kardeşimin ustalığı ile şenlenen mangal sefası , aralarda da oğlum Rüzgar ile oyun molaları…

Saymakla bitiremem aylaklığa övgümü , tatilime döktürdüğüm noktürünümü… Romen Diogen ‘ e selam durup , gölgeler arasından sesleniyorum..İşim gezmek olsun , başka ihsan istemem…

Huggies Little Swimmers

mecburkalanlar | 11 August 2009 10:47

Huggies firması little swimers ürünü için hazırladığı web sitesinde anne ve bebekleri için bir yarışma düzenledi.

Huggies Little Swimmers
Huggies Little Swimmers

Yarışmada little swimmer giymiş bebeğiyle beraber en güzel fotoğrafa sahip olan anneler birbirinden güzel hediyeler kazanıyor.

“ANNEE YÜZÜYORUM!!!”

il mare | 14 July 2009 09:19

Allah’ım! Kabus gibi..Kara kuru,esmer 9-10 yaşlaırnda bir çocuk,sanki ağzımı daha ne kadar geniş açabilirm acabacılık oynayaraktan “anneeee” diye bağırıyor denizin kıyısından,aslında derinde olduğunu sanarak. Ne de şirin,canım benim,aman da aman…Herşey çok güzel,gözlem yetimin doruklarındayım ve çocukluk hatıralarımın en derinlerinde…Sanmalarımı,sanılgılarımı hatırlıyorum hep denize dair,ellerimle aşağıdan kumlara dokunarak ve bu vasıtayla sırtımla beraber popomu su üzerinde bırakmaya çalışarak,gene ellerimle ilerlemeye çalıştığımı,bunun adını “yüzüyorum!!” koyduğumu falan hatırlıyorum,hatırlattın çocukk,saol..

YÜZMEYİ VASİYET EDEN DEDE

keremx | 31 December 2008 15:18

YÜZMEYİ VASİYET EDEN DEDE

Bu hikâye tanıdığım bir bürokrata ait. Kendisi iyi bir yüzücü. Bir yurtdışı seyahatinde etrafındakilerin dikkatini çekmiş bu yeteneği. Kendisini tebrik edenlere işin sırrını şöyle anlatmış:

“ İyi bir yüzücüyüm. Çünkü bir ata vasiyeti bu. Bunu bana babam vasiyet etti. O’na da dedem. Toplamış bütün çocuklarını. Yüzmeyi öğreneceksiniz ve bütün çocuklarınıza öğreteceksiniz, demiş.

Dedem yüzmeye bu kadar önem vermesinin sebebini de açıklamış:

SERİN SERİN KOŞUN

Boncukcu | 01 October 2008 02:39

Koşu bandıyla hydroterapiyi birleştiren bu zamazingo, daha kolay kilo vermenizi sağlıyor. Rehabilitasyon çalışmalarında da oldukça kullanışlı olduğu söylenen cihaz hakkında daha fazla bilgi için buraya bakabilirsiniz.

internetsiz yapılabilecek 101 şey türkçe

y4kup | 17 September 2008 15:06

burada bildirgec yazarı arkdaşımın yazdığı ve şurda bildirgec yazarı olmayan başka bir blogcu arkdaşın yazdığı internet olmadan yapabilceğimiz 101 şey, %85 ini türkçe’ye çevirdim (ufak tefek yanlışlarım olmuştur mazur görün ) 🙂

işte liste

1. kart hilelerini(sihirbazlığını) öğren

Para İçinde Yüzeceksiniz.

mturkmen | 10 February 2008 00:09

Para içinde yüzmek diye buna derler. Japonya’nın Bandai firması dahice bir fikir ile sıradan banyo keyfini bir anda şaşaalı bir şekle dönüştürmüş. Bu 100.000 yenlik banknotlar siz banyo yaparken suda eriyerek baloncuklara dönüşüyor. Aslında en büyük banknot 10.000 yen olmasına rağmen sizi milyarder hissettirmek için 100.000 yen haline dönüşmüş.

Kaynak 1, 2

Yüzücü Eldiveni

makaleci | 02 October 2007 03:01

Yüzerken sadece ayaklara palet giyecek değiliz ya! İşte ellerimizi de yüzmede daha etkin kullanmamız için Aqua Sphere tarafından üretilmiş bir zamazingo. Detaylar burada

DENİZDE NASIL BOĞULUNUR?

pillibebekkuyuda | 10 August 2007 10:49

Sayısal dünyanın verdiği sıkıntılarım o gün bitmiş, 1 hafta önceden topladığım bavulumun son rötuşlarını yapmak üzere eve dönmüştüm. İnanamıyorum yarın tatil başlıyordu.

İşte hamak ,işte deniz. Kıymetini bilmeyen keriz.
Arkadaşlarımla gittiğim o tatilin ruhuma kazınacağını tabii ki bilemezdim.
– Hey millet, şurada görmüş olduğunuz Iceberg var ya, yüzmesine güvenen gelsin, akşam içkiler benden.
Bu ne şımarıklıktı Tanrım. Sanırım bir akıl tıkanması yaşıyordum. Kendi duygularıma çok önem veririm aslında ama o tatile hakkını vermeli ve işyerime daha enerjik dönmeliydim.
– Biraz yemek yiyelim, enerji toplayalım, Iceberg’e yarışalım. Kabiliyetsizler, denize gideriz güneşlenip geri dönersiniz. Bu ne biçim bir tatil anlayışı, her saniyesi dolu dolu yaşanmalı tatillerin, götürün hamburgerleri.
Derken 2 adedini mideme indirdiğimi fark edemedim tabi..
– Hazır mısınız? BAŞLAYIN!!!
En öndeydim, engin ve derin deniz bir anda tüm cazibesini yitirip soğuk bir okyanus halini aldı. Tekneden düşmüş, köpek balıklarından kaçan küçücük bir kızdım.. Neredeydim? Alis harikalar diyarı? Hayır değil.. Freni patlamış koca bir gaz tankerinin içi? Hayır değil… En istemediğim şekilde ölüme gidiyordum..