bildirgec.org

yönetmen hakkında tüm yazılar

Türk sineması dönüm noktaları, önemli olaylar

nazokiraze | 25 March 2010 09:17

Sinema her ne kadar ülkemize 1908 yılında getirilmek istendiyse de hayata hemen geçmemiştir, 1910’da Milli Sinema ve Ali Efendi Sinemaları açılmıştır.

Türk Sineması’nın ilk ortak filmi İstanbul Sokaklarında ‘dır. Türk-Mısır ve Yunan ortak yapımıdır. Yurt dışına satılan ilk afişli Türk filmi Binnaz‘dır.

Türk Sineması Cemiyeti organizasyonu olan film yarışması sinema tarihimizin ilk yarışmasıdır, ikincisi ise İstanbul Yerli Film Yarışması adıyla yapılmıştır.

iran yeni dalgası ve iran sineması

nazokiraze | 22 March 2010 13:05

1969 yılında Dariush Mehrjui Gāv (İnek) filmi ile İran Yeni Dalgası akımını başlatır. Orta yaşlı bir köylü ile bir ineğin sevgi bağını anlatan filmi Humeyni’nin de oldukça beğendiği anlatılır. Çok sevdiği ineğinin ölümünden sonra inek gibi hissederek o şekilde yaşamaya başlayan adamın dramını anlatan film Yeni İran Dalgası‘nın kabul görmesini başlatan ilk film olma özelliğini taşır. (1970 Venedik Film Festivali’nde ödül almıştır)

Bu akım daha sonra Gheysar filmiyle devam etti ve kabul edildi. Füruğ Ferruhzad, Sohrab Şahit Sales, Behram Beyzayi, Perviz Kimyavi gibi ülkenin başarılı yönetmenleri bu akıma öncülük ederek İran Sineması’nda şiirsel, felsefi filmlere imza attılar, bu akımda fazlaca film çekilmiştir. Daha sonra bu tür filmler yine çekilmeye devam etti ancak İran Yeni Dalgası yerine Yeni İran Sineması (New Iranian cinema) ismiyle anılmaya başladılar, tarz aynı fakat isim değişikti. (Yeni İran Sineması kitap)

Yılmaz Duru hayatını kaybetti

queennothing | 03 March 2010 09:43

“İnce Cumali”, “Zalimler”, “Bin Yıllık Yol”, “Büyük Öç”, “Kara Doğan” gibi yapımlarla Altın Portakal Ödülü’ne sahip olan, onlarca filmde rol alan ve yönetmen, yapımcı, senaristlik yaparak Türk Sineması’na büyük katkıda bulunan 1933 doğumlu sinemacımız Yılmaz Duru, 2 Mart Salı günü hayatını kaybetti. Bir süredir hastahanede tedavi gören Duru’nun cenaze töreni, 3 Mart Çarşamba günü yapılacak.

Jet Rejisör Çetin İnanç

gorcun | 16 February 2010 12:49

Çetin İnanç
Çetin İnanç

Bu yazıda Sinepil’i biraz geçmişe götürmek ve Türk sinemasının içinde kendine eşi benzeri olmayan bir yer edinmiş olan bir sinemacıyla tanıştırmak istiyorum. Bu sinemacının 140’a yakın sinema filmi çektiği biliniyor. Aslında defalarca gösterilen filmlerini televizyonda izlemiş olma ihtimaliniz çok yüksek. Ama izlediğiniz filmi kendisinin çekmiş olduğunu bilmeniz için ya yönetmenin sıkı takipçisi olan ya da günümüzde örneklerini sık göremeyeceğimiz tür filmlerine (fantastik, bilimkurgu, western, aksiyon, erotik…) özel ilgisi olan bir izleyici olmanız gerekiyor. Bir çok karşılaştırma ve yakıştırmaya maruz kalan, ”Dünyanın en kötü yönetmeni Ed Wood”un Türkiye şubesi olarak dahi anılan buna rağmen çektiği filmler dünya çapında izlenen, hayatı ciddiye almayan ve en az filmleri kadar ilgi çekici röportajları da bulunan bir sinemacı, bir idol, mütevazi ve kendini bilen insan Çetin İnanç. Hakkında çok şey yazılan, çok şey söylenen bu yönetmeni internetten en iyi tanıyacağınız yer şüphesiz kendilerini İnanç’ın çektiği filmlere, materyallerine ve filmlerinde kullandığı yabancı kaynaklı sahne ve müzikleri çözmeye adamış olan Çiko (Çetin İnanç Koleksiyoncuları) topluluğu. Ve aynı zamanda bu grubun kurmuş olduğu bir blog. Bunun yanı sıra Pınar Öğünç’ün yönetmenle yapmış olduğu röportajın yer aldığı kitap ”Jet Rejisör: Çetin İnanç” sinemacının kendi ağzından sinema işlerini anlatıyor.

Ernst Ingmar Bergman

queennothing | 16 February 2010 09:50

Ernst Ingmar Bergman, 14 Temmuz 1914 tarihinde, Protestan rahibi Erik ve hemşire Karin’in oğlu olarak İsveç, Uppsala’da dünyaya geldi. Çocukluğunu doğduğu yerde geçiren Bergman, 16 yaşındayken Almanya’ya gitti. 1937 senesinde kaydolduğu Stockholm Üniversitesi‘nde ‘Sanat ve Edebiyat’ okudu. Fotoğrafçılıktan, sinemaya atılan genç adam, 1943 senesinin 25 Mart’ında ilk evliliğini Else Fisher ile gerçekleştirdikten iki sene sonra boşanma kararı aldı. Aynı sene Ellen ile ikinci evliliğini gerçekleştirdi. Bu arada, Fisher’dan bir çocuk sahibi olan Bergman, sene 1946 olunca, ilk yönetmenlik deneyimini kazandı. Bir oyundan uyarlanan “Kris“, 90 dakikalık bir yapımdı ve tamamiyle İsveç sınırları içerisinde çekildi. Aynı sene “Det regnar på vår kärlek” adlı sinema filminin de yönetmenliğini yapan Bergman, 1947’de “Skepp till India land“i ve 1948’de “Musik i mörker“i (Music Is My Future) yönetti. Aynı sene Nine-Christine Jönsson‘un başrolünde yer aldığı “Hamnstad“ın (Liman kenti) yönetmenliğini yaptı. Bir sene sonra “Fängelse” (Prison) adlı yapımı yazıp, yöneten Bergman, bir roman uyarlaması olan “Törst” ile başarısını bir kez daha kanıtlamış, İsveç Sineması’na yepyeni bir şekil vermişti.

1950 senesinde, dört çocuk sahibi olduğu Ellen ile boşandığını açıklayan yönetmen, “Till glädje“nin hem senaristliğini, hem yönetmenliğini yaptıktan sonra “Sånt händer inte här“ın yönetmenliğini üstlendi. 1951 senesinde, Gun Grut ile dünyaevine giren Bergman, aynı sene “Sommarlek“i yönetti.
Aradan bir sene geçmişti ki, eşi Grut’un senaryosunu yazdığı komedi filmi “Kvinnors väntan“ın yönetmenliğini yapan usta yönetmen, 1953 senesinde adını Avrupa’ya duyuracak bir yapıma imza attı; “Sommaren Med Monika” (Monika ile Bir Yaz). Filmde, sonları devamlı oyuncularından biri olacak olan Harriet Andersson rol alıyordu ve bu yapımla Bergman, kadınlara olan bakış açısını ve ‘kadın’dan yana olduğunu daha önce görülmemiş bir gözle, duyulmamış bir dille sunuyordu. Aynı sene yönetmen, yine Harriet’in de rol aldığı “Gycklarnas Afton“u (The Naked Night) çekti. Yönetmen, bu filmde gözümüze çarpan gezici sirke, göstericiye ve göstericinin kadınlara olan düşkünlüğü yüzünden sonsuz bir sevgiyle bağlı olduğu eski karısını bırakması ve geri dönmek isteyince karısının kazandığı ‘gurur’ hissi yüzünden kabul edilmemesine dikkat çekiyor. Ayrıca, bir çok filminde kullandığı ‘sorgusuz, saf erkek aşkı’ da dikkate değer bir başka durum.

Korkmayınız, Sir Alfred Hitchcock!

queennothing | 08 February 2010 15:44

1890 senesinde doğan William ve 1892 senesinde doğan Eileen’den sonra William ve Emma Jane Hitchcock çifti, 13 Ağustos 1899 senesinde Alfred Joseph Hitchcock adında bir oğlan çocuğu dünyaya getirdiler. İngiltere’nin başkenti Londra’da, Leytonstone’da yaşayan aileyi tanımlayabilmek için herhangi bir dilde kelime bulmak ya da tamlama yaratmak zor. Zira baba Hitchcock, ağabeyinin adını verdiği Alfred‘inin üzerinde çeşitli olgunluk deneyleri uygularken, anne Hitchcock, Katolik aklıyla küçük oğlunun Tanrı korkusuyla kuşatmaktaydı. Sonuç olarak, her ikisi de evlatlarının sinemacı olacağını, hatta sinemacı olmakla kalmayıp, sinemanın en korkunç, en ürkünç kişisi olarak, ‘gerilim’ diye bir tür yaratacağından (mübalağa) haberdar değildi.

1899, Londra doğumlu Alfred, çocukluğunu ailesiyle birlikte, yine Londra’da geçirdi. Katolik terbiyeyle büyüyen Alfred, daha okula bile gitmezken, ‘nomal’in dışında, farklı olan babasının tuhaf davranışlarına adeta maruz ve sonrasında alışmak zorunda kaldı. Baba William’ın eline bir kağıt parçası tutuşturup, karakola yolladığı Alfred, babasına göre, parmaklıklar ardında geçirdiği zaman içerisinde ‘suç işleyen cezasını bulur’ felsefesini anlaması gerekiyordu. Küçük adamın sahip olduğu tek şey ise polis fobisi olmuştu.
St. Ignatius College ve sonrasındaLondon Couty Council Cshool Of Engineering and Naviigator’de mühendislik eğitimi gören Alfred, 14 yaşındayken babasını kaybetti. Annesiyle yalnız kalan Alfred, reklamcılık ve fotoğrafçılıkla ilgilendi ve 1920’de Paramount Pictures‘a girdikten sonra kararını verdi; Alfred Hitchcock, dünyaya yönetmen olmak için gelmişti.

Zeki Ökten hayatını kaybetti

queennothing | 21 December 2009 10:54

Bitmesine sayılı günler kala 2009 senesi, bir ölüm haberiyle daha sinemaseverleri derinden sarstı.
4 Aralık 1941 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelen Türk Sineması‘nın değerli isimlerinden Zeki Ökten, “Ağrı Dağı’nın Gazabı”, “Kadın Yapar”, “Bitirim Kardeşler”, “Hasret”, “Hanzo”, “Düttürü Dünya”, “Şaşkın Damat”, “Kapıcılar Kralı”, “Çöpçüler Kralı”, “Davacı”, “Pehlivan”, “Sürü”, “Ses”, “Düşman”, “Aşk Üzerine Söylenmemiş Her Şey“, “Güle Güle” gibi başarılı yapımların yanısıra, 2006 senesinde vizyona giren “Çinliler Geliyor” gibi yapımlarla kendini tanıtmayı başardı. Yönetmenlik kariyerinin yanısıra, karakteri itibariyle de sinemamızın nanide isimlerinden biri olan Ökten, 19 Aralık 2009 Cumartesi günü hayata veda etti.
Kalp ve damar rahatsızlığı sebebiyle hastahaneye kaldırılan yönetmenimiz, yoğun bakımda hayata gözlerini yumdu.