bildirgec.org

yönetmen hakkında tüm yazılar

MAJİD MAJİDİ – Herkesin Majid’i Farklı Tabi

sahaf1976 | 14 August 2010 16:59

http://arsiv.pilli.com/blog/update/3154
1959 Tahran doğumlu yönetmen Majid Majidi
Sinemaya İran devriminden sonra geçen ve giderek uluslararası platformlarda ismini daha sık ve güçlü duyuran bir sinema ustası…
Cennetin Çocukları filmiyle Oskar adayı da olan İran’lı yönetmen haklı bir ilgiyle karşı karşıya.

Her filminde emekçileri onurlandırdığı ve zaten Yılmaz Güney’i çok beğendiği için onu neredeyse solcu olarak etiketlemek isteyenlerden, İslamiyeti sinema aracılığıyla en iyi anlatan yönetmen olduğunu söyleyenlere kadar pek çok yorum arasında en belirgin gerçek kesinlikle başarılı bir sanatçı olduğudur.
Pek çok kesimin sahiplenmeye çalışmasında ya da kendilerine yakın anlamların altını kalın kalın çizmek istemelerinin altında işte bu tartışılmaz başarısı gizlidir.
Zaten röportajlarında kendi sinemasını çok açık seçik anlatan yönetmen bu tartışmaları boşa çıkartacak kadar net ifade ediyor kendini.
Oysa Majid Majidi filmlerini herhangi bir ideolojik kampa koymadan olduğu gibi izlemenin keyfi hiç bir şeyle kıyaslanamaz. Tabii İslam kültürüne dair bilinenler arttıkça filmden alınan haz da o kadar artacaktır.
Ancak pek çok konuda olduğu gibi burada da asıl filmi tüketenlerin duruşları algılamayı da belirlemektedir. İranlı, müslüman bir yönetmen izlediğimizi unutmamak, gereksiz niyet okumalarına gitmeden sinemanın anlatım olanaklarının büyüsüne kendimiz kaptırmamız çok daha besleyici olacaktır.
Doğuştan kör müslüman bir çocuğun parmak uçlarına kadrajını uzatan yönetmen sayesinde biz, suyun altındaki çakıl taşlarını, başak demetlerini, ağaç kabuklarını, dokunduğu herşeyi körler alfabesi yardımıyla okumaya çalışan Allah’ın sesini, dilini bulmaya çalışan bir çocukla karşılaşıyoruz. işte bu karşılaşmadan maksimum hazzı almanın tek yolu önyargılardan arınarak izlemek.

Özellikle Yoksullara ve yoksulluğa vurgu yapan yönetmenin eserleri kimileri için “emekçileri yüceltirken”, kimileri için “yoksunluklara rağmen imanı bozulmayan insanın Kamil olma mücadelesi” olarak okunabilir…
Halbuki yönetmen, “kızının işitme cihazı için büyük şehirde motorsikletle taşımacılık yapan baba” sayesinde bize sınıfsal farklılıklar üzerinden bu dünya eleştirisini yaparken aynı zamanda aynı baba üzerinden İslami kültürdeki veren el – alan el, metaforuyla bambaşka bir inceliği de sunmaktadır.
Sınıfsal farklılıkları ve bu farklılıkların yarattığı trajediyi bu kadar ustalıkla işleyen bir yönetmenin, tüm yoksullara “halinize şükredin” demeye çalıştığını iddia etmek yönetmenin duruşunu doğru anlamamaktan başka bir şey değildir.
Kısacası Majid Majidi ne bu, ne öteki, ne berikidir. O asıl zenginliğin başladığı yerde hepsidir.

Nasıl kurgu yapılmalıdır? Bazı kurgu kavramları ve kurgu yaklaşımları

metinyrs2 | 13 August 2010 16:13

BAZI KURGU KAVRAMLARI

‘’off-line’’ ve ‘’on-line’’ kurgu

‘’Off-line’’ kurguyu kısaca taslak kurgu diye tanımlayabiliriz.Off-line kurguda orijinal ham görüntüler yerine kopyaları kullanılır.Bu yapılan taslak kurguya göre orijinaller montajlandığı zaman ‘’on-line’’ kurgu yapılmış olur.Direkt ham malzemeden yapılan kurgular da on-line kurgudur.

Örneğin video kurgusunun popüler olduğu dönemde offline kurguyapmak için çekilen ham kasetler orijinalinden daha kalitesiz bir formatta(örneğin Betecam’dan VHS’ye) aktarılırdı.Aynı film kurgusunda olduğu gibi orijinal Betecam kasetler saklanır,kurgu işlemi kopya kasetlerle gerçekleştirilirdi.Böylece hem orijinal kasetler korunmuş olur,hem de daha ucuz bir kurgu setinde montaj yapıldığı için maliyeti düşmüş olurdu.Burada önemli nokta ham kasetlerde bulunan time-code bilgilerinin kopyalarda da aynen aktarılmasıdır.Time-code bilgileri video kasette her kareyi etiketlendiren bir bilgi sistemidir.Off-line kurgu tamamlandıktan sonra her planın giriş ve çıkışları time-code listesi halinde alınır.Bu listeyi plan plan kopya kasetlerde yazılmış olan görüntülerden okuyarak oluşturmak mümkündür.Ancak gelişmiş video kurgu sistemleri, EDL(Edit Decision List/kurgu karar listesi) adı verilen bir veri dosyası oluşturur.Bu dosyayı daha kaliteli bir kurgu sistemine götürdüğümüzde orijinal kasetleri okutarak daha önce yapmış olduğumuz taslak(off-line) kurgunun aynısını gerçekleştirmek mümkün olur.İşte bu aşamaya on-line kurgu denir.
Off-line kurgu sadece video kurgusuna mahsus bir kavram değildir.Her tip kurguda kullanılmıştır.Örneğin film kurgusunda iş kopyası bastırıp kurguyu gerçekleştirmek bir çeşit on-line kurgudur.Daha sonra orijinal negatiflerle aynı kurguyu tekrar etmek on-line kurgudur.Günümüzün bilgisayarlı sistemlerinde de yüksek çözünürlüklü(hd: high defination) görüntüleri,standart çözünürlüğe(sd:standart defination) dönüştürülüp montajı yapmak off-line,sonra biten kurguyu HD olarak tekrarlamak on-line kurguya örnektir.
Off-line kurgu yapmanın çeşitli nedenleri vardır.Orijinal görüntülerin yıpranmasını önlemek,bütçeyi aşağıya çekemek bunların arasındadır.Ya da bilgisayarlı sistemlerde bilgisayarımızın HD görüntüleri montajlayacak hızda ve güçte olmayabilir.Önce kendi bilgisayarımızda off-line bir kurgu yapar, sonra EDL dosyamızla HD bir sistemde bitmiş kurgunun tıpatıp aynısını HD olarak yaptırabiliriz.Böylece bütçede büyük bir indirime gitmiş oluruz.
Birçok kurgu offline aşamasına hiç girmeden direkt on-line olarak da yapılabilir.Bu tamamen çalıştığınız kurgu setinin olanakları ve projenin bütçesi göz önüne alınarak yapımcı tarafından değerlendirilerek belirlenir.

“Eğer Bir şey yazabiliyorsa ve ya düşünebiliyorsa, filme çekilebilir.” STANLEY KUBRİCK

AKTURK19 | 12 August 2010 12:17

Stanley Kubrick
Stanley Kubrick

Hayatımda düşüncelerime değişik bir yön katan, çok farklı ve aşırı mükemmeliyetçi bir yönetmen olmakla beraber beni çok büyük ölçüde değiştirmiştir. Özellikle Spartacus 1960 yapımı filmi hem ödülleri bakımından hem de mükemmel bir konu bütünlüğü ile tam bir mükemmeliyetçi bir karaktere sahip olduğunu anlatabilir size. Tabii ki ‘A Clockwork Orange’ de yabana atılmamalı…

Ansiklopedik bilgilere bakarsak Stanley Kubrick, 26 Temmuz 1928 dünyaya gelmiş ve 7 Mart 1999 da ölmüştür. Genel olarak Kubrick dediğimizde tanıyanlarımızın aklına ilk Mükemmelciğiliği ve detaylı anlatımları aklına gelir..

Kubrick için, yönetmenlik hayatında en büyük etkenin fotoğrafçılık olduğunu söyleyebilirim. Amatör olarak başladığı fotoğraf dalında çok kısa sürede ilgi çekmiş olsa gerek ki ABD de bir dergide fotoğrafçı olarak değişilmeyen bir eleman olmuştur. Şu anki eserlerine baktığımızda da zaten fotoğraflarının da ne kadar bir mükemmeliyete sahip olduğunu ve ne taşıdığı izlerde Stanley’i bulmakda mümkündür.

Beni de kendi yapımları değiştirdiği ve mükemmeliyetçi bir yapıya çektiği gibi kendisini de fotoğrafçılık yaptığı yıllarda, izlediği filmler etkilemiş olsa gerek ki kendi içinde de olan mükemmeliyetçi ve en iyiyi isteme arzusu, izlediği filmlerden daha iyisini yapabileceği inancını içine doğurmuştu. Bunun üzerine Stanley, yönetmenliğe ayak atmış ve çok büyük yapımalara imza atmış ve yapımları bir çok dalda ödüllerde almıştır. Ayrıca istediği ünvanıda almıştır. Buna ilk örnek ve en güzel örnek de 1962 yapımı Lolita filmidir.

en son haber ve dedikodular

nazokiraze | 07 July 2010 15:03

Harry Potter serisinin dört filminde yer alan Padma Patil rolündeki Afshan Azad Mayıs ayında saldırıya uğrayarak hastanelik edilmişti, bu saldırıyı yapanların Azad’ın oyuncu olmasına karşı çıkan ağabeyi ve babası olduğu ortaya çıkınca iş mahkemeye gitti. 12 Temmuza kadar sürecek davada baba-oğul öldürme tehdidi, ağabey ise ayrıca kızkardeşine fiziksel zarar vermekle suçlanıyor.

Mimar Sinan’ın hayatının anlatılacağı Koca Sinan adlı projede Mimar Sinan rolünde yer alacak oyuncunun Şener Şen’in olacağı açıklandı.
Yapımda Hürrem Sultan’ı ise Nurgül Yeşilçay oynayacak.

Doğuştan Yönetmen…

hurie | 22 June 2010 10:38

Bazı insanlar mesleklerini seçmez meslekleri onları seçer,yani doğuştan o mesleğe yatkınlıkları vardır.Eğer yönetmenlikte
bir meslekse ve özel bir meslekse Kim ki-Dukdoğuştan bu mesleğe ait özel bir insandır.Yönetmen olacak yeteneği doğumuyla tanrı ona vermiştir.O hiç sinema eğitimi almamış bir yönetmen.Kendine has bir tarzı,anlatımı var.Dedik ya doğuştan yönetmen aslında.

Kim Ki-Duk, 20 Aralık 1960 ‘da Güney Kore Bonghwa’da Kyungsang’ın kuzeyindeki bir taşra köyünde doğdu.Tarım eğitimi veren bi okula gönderildi,maddi sıkıntılardan dolayı yarıda bıraktı,bir fabrikada işçi olarak çalışmaya başladı ardından da deniz kuvvetlerine katıldı ve 5 yıl çavuş olarak görev yaptı ve iki senelik bir rahiplik geçmişi de var.Farklı insan gruplarından edindiği tecrübeleri ile parise gitti ve sanat eğitimi aldı.Giderken sadece bir uçak bileti alacak parası vardı ve Pariste sokak ressamlığı yaparak geçimini sağladı.Karakterlerinin keskinliği eleştirenleri rahatsız etmişsede bu yönetmenin yeteneğine karşı duramamışlardır.Dünya çapındayankı uyandırıp,kitlelerin beğenisini kazanan,gittiği her festivalden ödül toplayan yönetmene kendi milleti sırt çevirmiştir.Buda ilginç adamın,ilginç hayat hikayesinin bir parçası olsa gerek.Kendine has,sözleri yok sayan tarzı izleyicilerin sabrını zorlarken kendine de öylesine bağlamıştır ki,filmlerini izlemeye başlayan yarıda bırakıp gidemez.

Ronald Neame hayatını kaybetti

queennothing | 19 June 2010 19:54

1911 senesinde, İngiltere’de doğan yönetmen Ronald Neame, 1945 senesinde çektiği “Brief Encounter“, 1946’da çektiği “Great Expectations“, 1980 senesinde çektiği “Hopscotch“, “The Horse’s Mouth“, “I Could Go on Singing“, “Gambit” gibi başarılı yapımlarla tanındı ve sinema sanatına farklı bir bakış kazandırdı. Yaratıcı yönetmenler arasında yer alan Neame, 16 Haziran Çarşamba günü hayatını kaybetti. 99 yaşındaki yönetmen, sinema dünyasını yasa boğdu.

HER YÖNÜYLE, HER RENGİYLE DÜNYA SİNEMASI (3)

astral | 24 May 2010 16:40

Türk Sinemasının Dünya Sinemasındaki Yeri

Türk sineması kendi içine kapanık bir sinema olmuştur. Türkiye’nin coğrafi yapısı belli bir alanda sinema yapmasını engellemiştir. Etkilenmeler ise çok olmuştur.

Türk sinemasının üretimine baktığımızda Avrupa sinemasını henüz yakalamış değildir.

Aldığı ödüllerle Yılmaz Güne (Yol) ve Metin Aksoy (Susuz Yaz) Türk sinemasının dünyada ilgi görmesini sağlamıştır.

Susuz Yaz
Susuz Yaz

3. Sinema Kavramı

Bir ülkede sinema değerlendirirken çeşitli faktörler devreye girer. Türkiye’de ilk sesli film 1931’de yapılmıştır. Muhsin Ertuğrul’un İstanbul Sokaklarında adlı filmi ise ilk ortak yapımdır. (Türkiye, Yunan, Mısır)

Aktör, Yönetmen ve Yapımcı: Mel Gibson

24black mamba24 | 20 May 2010 08:34

Mel Columcille Gerard
Mel Columcille Gerard

Mel Columcille Gerard, 3 Ocak 1956’da Hutton ve Ann Gibson çiftinin onbir çocuğunun altıncısı olarak dünyaya gelmişti. Avustralya şivesini diline fazlasıyla yerleştirmiş olması, onun Avustralya asıllı olarak tanınmasına neden olmuştu, ama o aslında New York, Peekskill’de dünyaya gelmişti. Tren yolu işçisi olan babasının, yaralanması ve patlak veren Vietnam Savaşı, Gibson ailesinin yaşamlarını bambaşka bir kıtada sürdürmeye karar vermelerine neden olmuştu. Baba Gibson, büyük oğullarının Vietnam Savaşı’na katılmasını istemiyordu ve tek çıkar yol o ülkeden, hatta o kıtadan bir an önce kaçmaktı. Mel’in büyükannesi Amerika’ya yerleşmiş, Avustralyalı bir opera sanatçısıydı. Eski vatanlarına, Avustralya’ya gidebilirlerdi, neden olmasındı? Baba Gibson katıldığı bir yarışmadan kazandığı büyük ödülü, ailesine Avustralya’da yepyeni bir yaşam kurmak için harcamaya böylece karar verdi. Mel o sırada 12 yaşındaydı.

Küçük bütçelerden büyük stüdyolara: Peter Jackson

gorcun | 04 May 2010 10:04

Peter Jackson, günümüzün en saygın ve önemli yönetmenlerinden biri olan ve yeni projeleri merakla beklenen Yeni Zelandalı sanatçı 1961 yılında Ekim ayının 31’inde ailesinin tek çocuğu olarak dünyaya geldi.

Peter Jackson
Peter Jackson

İngiltere’den göç eden ailesi küçük kasabada kurdukları hayatlarını mütevazi yaşamlarıyla sürdürüyorlardı. Çocuk Jackson ise dönemin şartlarıyla birlikte büyürken televizyon ve görsel kültürle ilk etkileşimlerini Monty Python’un şovlarıyla yaşıyordu. Özellikle ”Monty Python’s Flying Circus” adlı şovdaki aşırı kanlı sahneler Jackson’un ilk filmlerindeki etkileşimlerinin en açık örneklerinden biri olacaktı. Tabii yönetmenin 80’lerin klasik filmlerinden etkilenmesinde de türün önemli örnekleri olarak anılmayı hakeden ”Re-animator”, ”Evil Dead” gibi filmler bulunuyor. Ailesinin bu ilgisine kayıtsız kalmamasıyla Jackson daha çocuk yaşta kamerayla buluştu ve kendi çekimlerini yapma imkanına sahip oldu. Daha o zamandan kendine has özel efekt ve çekim denemeleriyle tarzını oluşturmaya başladı. 15 yaşındayken arkadaş çevresiyle ”The Valley” adlı kısa filmi çekti. 20’li yaşlarına geldiğinde artık Jackson kendi senaryolarını yazan ve sinema filmini çekme niyeti daha ciddi olan biri haline gelmişti. Nitekim bir gün işten eve dönerken mağazada 16mm’lik bir kamera gördüğünde onu almaya karar verdi. Ailesinin de desteğiyle kamerayı alan Jackson, kendi imkanlarıyla aldığı makaralarla ilk çekimlerini yapmaya başladı. İlk zamanlar makaraları boşa harcamamak için yaptığı çekimler 4 yıllık bir süreç sonunda ilk uzun metrajlı olan ”Bad Taste” filmi haline gelecekti. Nihayetinde Jackson’un kendi tarzını yaratması ve ilk filmini çekme macerası zorlu bir sürecin olumlu bir yansıması olarak görülecekti. Zira, ”Bad Taste” Cannes Film Festivali’nde gösterime girip, uluslararası alanda seyirciyle buluştuktan sonra Jackson’un adı Yeni Zelanda sınırlarını aşmaya başlayacaktı. Daha sonradan kült olarak anılmaya başlanacak filmin konusu ve yapım aşamaları için şuraya bakabilirsiniz.

Mayısa yaklaşırken sinema ile ilgili…

nazokiraze | 26 April 2010 10:53

İnönü Üniversitesi 4. Kısa Film Festivali 4-7 Mayıs tarihleri arasında yapılacak.

Uluslararası İşçi Filmleri Festivali beşinci kez düzenlenecek. Festival İzmir,İstanbul ve Ankara’da eş zamanlı olarak başlayacak.Daha sonra ise şehir şehir yolculuk yapacak. (1–9 Mayıs arası)Gösterimler ücretsiz.

Yeni Sinema Hareketi tarafından düzenlenen Yeni Sinema Günleri 22 Nisanda başladı. Yeni Sinema Günleri 9 Mayısa kadar Ortaköy Feriye Sineması’nda meraklısıyla buluşuyor. Bu etkinlik bizzat filmlerin yapımcıları ve yönetmenleri tarafından organize edildi.