bildirgec.org

yokoluş hakkında tüm yazılar

Mühür!

kharis | 12 March 2010 12:00

Dudakların değdiğinden beri ritimlerine kalbimin
Buz tutmadım bir daha,
Kristallarim bile olmadı.
Dertler derya ben titanik misali
Boğuştum azgın sularınla senden sonra amma.
Miladım mısın ey yar!
yar’ından düşe durduğum sürekli..
senden önce anlatılan masalların hükmü yok bende sair..
Ama mühründe yok üzerlerinde
Dudakların açmadıki onu bir kez dahi!
Sesinin kisvesini kimlere sorayım yarım saklım,
Hangi diyarda bana hapsoldu aslım,diğer yarım.
Şunu bilesinki kokun buralarda bir yerlerde.
her esen yelde çağırdığım teninde..
Semadasın her daim!
ne kadar arşınladım sana uzanan yolları deryada..
hep bir izi kaldı dehlizinin
ama bir akis oldu sesin ulaşamadı sahici
padişahına..
bekliyor kapısında sarayının her gün her saniye..
mührüm, atılmamış imzam!
seni bekliyorum açılmamış kader sayfalarımda!

DAMLA DAMLA SIZIŞLAR

il mare | 04 October 2009 14:45

Bir damlacık sızılır her bir hayata ve bir damla sızı kalır kalpte yokoluşların hatrına
Bir damlacık sızılır her bir hayata ve bir damla sızı kalır kalpte yokoluşların hatrına

Dışarıda olmak;az önce dışarıda olduğun için evine gelmek,birkaç saat öncesine kadar zilini çalıp beklemek zorunda olmadığın dükkanların,kafelerin kapılarından girdiğin için,işte şimdi diyafondan çıkacak olan ‘kim oo’ sesine cevap vermeye hazır beklemek, güzel.

‘Benim,aç’ Gene ben. Bu sefer daha başka ama;daha büyümüş ve görmüş.Kimbilir neler neler?Kimlerle aynı havayı solumuş olarak bu defa.
Kaç katille gözgöze gelmişimdir bugün acaba?Kaç cinayete ortak olmuşumdur saliselik bir bakışla,hangi çaresiz maktulün çırpınışına…Kaç başarıyı taramışımdır sonra gözlerimle gene,şu kendinden emin,ayakta dikilen güzel gözlü adam;kaç mutluluk vardır hayatında,toplansa bir elin parmakları ediyor mudur? Tam karşımda,önemli bir yer ile randevusu varmış gibi giyinmiş duran,lacivert takım elbiseli,kır saçlı, yakışıklı amcam. Sadece bir yudumuna ortak olabildiğim,ceketinin iç cebinden çıkarıp yudumladığı şişesinden belli kanyakını,uzaklara dalarak hangi düşünceler eşliğinde yudumlamıştı acaba?Çok geride bıraktığı o büyük aşkı mı vardı aklında ya da yakın zamanda kaybedip de unutamadığı ya da kaybedeli zaten uzun zaman olmuş hayat arkadaşının hayalini mi ortak etmişti yudumlarına, ya da kim bilir ne zaman içinde olduğu kanlı bir savaşın yaralılarının acı inleyişleri mi karışmıştı,kulağına bir yandan takılı olan kulaklıktan çıkan müziklerin arasına.Hangi şarkıyı dinliyordu,radyo muydu,yoksa torununun yüklediği hep başa dönen şarkılarla mı keyifleniyor,hüzünleniyordu?Acaba içkisinden bir yudum alma ihtiyacını onda uyandıran nağmeler hangi sözlerin sahibiydi,hangi şarkının hangisine geçişindeydi?

2012 Dünyanın Sonu Mu?

Chocolateboy | 23 June 2009 11:40

Maya
Maya

Maya Uygarlığının inanışlarına göre 22 Aralık 2012 tarihi dünya için en önemli gün, belki de dünyanın sonu.Bir inanşa göre 2012 yılı insanlığın yükselişinin başlangıcı olarak gösteriliyor. Yaşadığmız çay son bulup yeni bir çağa adım atacağımız idda ediliyor.

Maya tabletlerinde bir görüş dünyanın son çağına gireceği fakat büyük bir tufanla son bulacağı yazılı. Diğer görüş ise marduk göktaşı ile yokolacağımız.

Bahsedilen büyük tufanın ipuçlarını şimdiden görebiliyoruz. Küresel ısınma,buzulların erimesi,tsunamiler vesaire…

Knowing

emsvizyon | 07 May 2009 19:19

başrollerini Nicolas Cage ve Rose Byrne‘ın paylaştıkları filmin yönetmeni,Alex Proyas. dünya’nın yok oluşu ve varoluşa dair enteresan bir yaklaşım sunan knowing‘in konusu kısaca şöyle; 50 yıl önce bir kız çocuğu bir kağıda o günden dünyanın sonuna kadar olacak bir çok önemli olayı tarih ölüm sayısı ve koordinatlarına göre kodlayarak yazacaktır.bu kağıt 50 yıl sonra olayın kahramanının eline geçtiğinde kovalamaca, engellemeye çalışmak vb bir çok aksiyon başlar.
şahsen filmi beğenmedim değil ama öyle derin bir felsefe bir şaşkınlık yaratacak durumla da karşılaşmadım hani. hatta filmin ilk yarım saatinde sonunun nereye bağlanacağını çözmüştüm desem yeridir, ancak insan yine de bir ümit ile sonunu merak ederek izliyor.
nicolas cage faciası olmaktan korktuğum, ikinci bir nextvakası olabileceğini düşündüğüm film bu endişelerime nazaran bence hiçte fena değil.
sonunda ise hayda diyorsunuz, ama bu “haydaa” filmin sonundan çok filmin sonunda kullanılan temadan oluyor diyebilirim.

ha ayrıca sanki küresel ısınmaya da kendilerince bir yorum katmışlar ( esasında mualif bir yaklaşım sanki ).son olarak derim ki vakit geçirmek için güzel bir seyirlik. fragmanlar

Battle For Terra

emsvizyon | 19 March 2009 17:25

dünya yok olmuştur, son kalan insanlar ise bir uzaygemisindedirler ve yaşanabilir bir gezegen aramaktadırlar… o sırada terra gezegenine rastlarlar, üzerinde zekii ve barışcıl canlılar yaşamaktadır.. insanlar bu gezegeni ele geçirmek ve yerleşmek için terralılara savaş açarlar… uzaylı istilasına Planet 51‘den farklı bir bakış açısı sergileyen bu animasyon da güzele benziyor 😉 bizim uzaygemilerimiz başkalarına tanrıların arabaları gibi de gözükebilir değil mi?
fragman

Bir Karakterin Yokoluş Serüveni

tuna-hafif | 29 August 2002 01:29

Aslında başlığa çok gidecek ifadeler epey mevcut. Bir çocuğun karakteri, kişiliği nasıl katledilir desek de olurdu. Kimden mi bahsediyorum. Önce affınızı ve sabrınızı dileyerek bir haberi sunmak istiyorum. ardından diyeceklerim olacak. Buyrun:

”FURKAN Kızılay, 11 yaşında ‘Havuç’ rolüyle yakaladığı şöhreti iyi değerlendiriyor. Reklamların da aranan yıldızı olmayı başaran ‘Havuç’, son olarak ‘Çılgın Sedat’ın albüm tanıtımına katıldı, şarkıcı ve İpek Tanrıyar’la birlikte ‘Bastıra Bastıra Aşk’ parçasını söyledi.

OCAKBAŞINDAKİ tanıtımda yaşanan tek talihsizlik ise, küçük Furkan’ın sucuk pişirirken parmağını yakmasıydı. Furkan’ın başarısının tesadüf olmadığını söyleyen babası Emin Kızılay da, “Birçok dizide oynadı. Liderlik vasfı var. Psikolojik olarak yerini hazmediyor” dedi.

OĞLUNUN kazandıklarıyla yine onun geleceğine yatırım yaptıklarını söyleyen baba Kızılay, ‘Havuç’un bir başka yeteneğini de şöyle anlattı: “Müzik yeteneği de var. Mazhar Alanson’un kasedini beş saatte ezberledi. İleride şarkıcı da olabilir.” (21 Ağustos 2002 Milliyet)

Allah’ım sen aklıma mukayyet ol yarabbim, bu nasıl ülkedir bu nasıl sistemdir böylesine ki insanlar bu kadar basitleşir. Yazık değil mi bu çocuklara? Lafa bakar mısınız:”Birçok dizide oynadı. Liderlik vasfı var. Psikolojik olarak yerini hazmediyor” Beyimiz psikoloji de bilirmiş. İnanın yazacak ifade bulamıyorum. 10 yıl sonrasını düşünebiliyor musunuz Allah aşkına: ”Sanatçı ( veya şarkıcı, babasına göre sesi de harika ) Furkan, uzatmalı sevgilisi manken bilmem ne ile düzeyli bir beraberliği olduğunu söyledi.” Niye katlediyoruz bu çocukları niye? Bu ne mantıktır bu ne gaddarlıktır anlatabilir misiniz bana? Müzik yeteneği de varmış,yani kazandıklarımız az, daha yok mu ha! Yakında kasetide çıkar artık! Yahu bilen var mı bu sevimli yavrunun babası ne iş yapar, eğitim seviyesi nedir?Öğretimi demiyorum,eğitim seviyesi diyorum. Anlayın ne olur beni, bir sevimli yavru uçuyor elimizden. Best model yarışmasına sokulan 15’lik kız çocuklarından ne farkı var bunun söyler misiniz bana?

Okudukları ( veya okutturulduğu ) şarkıdaki anlam yoğunluğuna bakar mısınız Allah aşkına; ‘Bastıra Bastıra Aşk’

Son söz: ”OCAKBAŞINDAKİ tanıtımda yaşanan tek talihsizlik ise, küçük Furkan’ın sucuk pişirirken parmağını yakmasıydı.” OOf of daha ne diyeyim. Babası kazandıklarıyla yatırım yapsın bakalım geleceğine!

Not: 10 yıl sonra umarım haksız çıkarım. Bunu o kadar gönülden istiyorum ki.