“Beni bırakma!” dedi rehber. Şaşırmıştı yolcu. Yolunu şaşırmış yolcu, kendisine yol göstereceğine inandığı rehberinden duyduğu bu iki kelime karşısında ne yapacağını bilemedi. Durdu. “İnanılmaz.” diyebildi sadece.
– Neden inanılmaz olsun ki?
– Bilmem, daha önce ben de aynı kelimeleri kullanmıştım.
– Yani?
– Ne bileyim işte. Garip geldi bir an. Bu iki basit kelimenin ne kadar dolu olduğunu biliyorum.
– Gitmeni istemiyorum.
-Gitmek istemiyorum zaten.
– Ama gideceksen hiç gelme. Yorma beni. Ne olur.
– …
– Çok yoruldum her şeyden. Yorgunum. Hayatımdaki bütün parantezleri kapattığım bir zamanda, tekrar savunmasız hissediyorum kendimi. Eğer yine aynı şey olursa dağılırım. Yapma.
– Sen rehbersin, bunları nasıl söyleyebilirsin bana? Bana yardımcı olman gereken yerde aklımı daha da karıştırıyorsun.
– Ben sadece uyarıyorum. Tek bir şansım kaldı artık. Lütfen..
Alk. %10 Hacmen
Kumarbaz, mecbur olduğu için kumar oynar. Mecburdur çünkü o tadı almıştır. Kaybetmek ya da kazanmak onun için amaç değil, araçtır. Sadece aldığı haz önemlidir onun için. Kendini iyi hissetmek için yapar her şeyi. Sen de yaşamaya, hissetmeye çalışan bir kumarbazdın. Bütün oyunlara ruhundan verdiğin parçalarla katıldın. Her seferinde kaybettin. Kazanmak istediğin her oyun senin için ayrı bir yıkım oldu. Bazen taş çaldılar, bazen kağıt saydılar, bazen de oyunun yarısında başka masalara geçtiler. Tek başına öylece kaldın hep aynı masada, arkasından boş gözlerle ona bakarken. Nedenini bir türlü anlayamadın. Ama pes etmedin. “Mutlaka kazanacağım bir gün.” dedin.