bildirgec.org

yazmak hakkında tüm yazılar

tatil dönüşü ortalığı karıştırmak lazım

taha3045 | 23 July 2010 13:47

Malumunuz epeydir yoktum, hiç diyen oldu mu acaba bir Taha 3045 vardı ne haltlar etmekte, nerelerde acaba diye:)

Uzun çok uzun bir tatilin ardından aranızdayın sevgili Hafif ahalisi (ne de bayılırsınız ya bana)

Öncelikle tatilimi herşeyden uzak ama herşeye yakın olmak felsefesi ile yapmaya başladım, laptopumu almadım, cep telefonumu almadım (bir Telekom kartı alarak ara sıra arayacaklarımı kısa ve öz olarak aradım) eşim ile bir Köroğlu bir ayvaz çıktık yollara.

Cunda Adası ilk durağımızdı, gitmeyenlerin mutlaka gitmesi gerektiği konusunda gerçekten ısrarcıyım.O ne güzellik , o ne harika yemekler, denizi şahane anlata anlata bitiremeyeceğim.İstifno denen otu ilk kez tattım ve beğendim.İnsan orada hafif ve lezzetli yemekleri yerken ruhunun dinlendiğini hissediyor ve galiba gittiği yere bünye ve midesi de uyum sağlıyor, o denizin, o mehtabın,yeşilliklerin ortasında önüme içli köfte, ezme falan gelseydi heralde midem altüst olurdu, oysa Mardin gezimde ağzım sulanarak en acılı, etli yemekleri nasıl beklediğimi hatırlıyorum.Lokma tatlısını unutmayalım.

temmuz gelirken haberler

nazokiraze | 27 June 2010 14:36

Şaka maka yazı yarılamak üzereyiz, Temmuz yaklaşırken hemen bir yazı patlatayım dedim, zira günlerdir pek birşeyler yazmaya fırsat bulamamıştım. Üzüme, incire,duta adım adım yaklaşırken , hala dondurucuya konulmamışsa eğer bezelyenin çok az bir zamanı kaldığını, bitmek üzere olduğunu belirteyim. Bununla birlikte enginar ve marulun da mevsimi geçti geçecek. Temmuz çıkınca Ramazan telaşı bizi bekler.

Ayrıca çocukların kaderini belirleyen SBS sınav sonuçları Temmuz ayında açıklanacak.
“Istancool” Festivali 2-4 Temmuz tarihlerinde İstanbul’da sanat,sinema,moda rüzgarı estirecek.

Ayrıca I. Uluslararası İstanbul Opera Festivali 2-23 Temmuz tarihleri arasında Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü katkılarıyla İstanbul’lularla birlikte olacak.

İlle de yazacağım seni..

CAMADAM | 15 June 2010 09:46

Daha önce herşey başkaydı..
Bambaşkaydı..
Sen benim hastalıklı beynimde yaşayan, hayalgücümden beslenen, hastalıklı bir fikirdin sadece..
Ne zaman başladı bilmiyorum.. Sahi, ne zaman kafamda tam olarak oluştun? Ve ne zaman yazmaya karar verdim seni?..
Çok uzun süre önce olmasa gerek.. Belki bir ay.. Belki iki ay..Ama insan ömrü için kısacık olan bu süreç içinde, neredeyse benden bir parça oldun..
Neredeyse ikinci kişiliğim..
Senin varlığını daha somut kılmak için, sana bir isim verdim.. Neden senin somut bir varlık olmanı istiyorsam!..
Kimbilir, belki kendime bile itiraf edemediğim yalnızlığımı seninle gidermeye çalışıyordum.. Kimbilir, belki etrafta beni anlayacak birilerini bulamadığım için sana sığınıyordum..
“Benim yerimde o olsaydı” diye başlayan soru cümleleri kuruyordum kendi kendime.. “Benim yerimde o olsaydı şurayı nasıl bulurdu?” “Benim yerimde o olsaydı şu olaya ne tepki verirdi?” “Benim yerimde o olsaydı şu adamla nasıl konuşurdu..” vesaire, vesaire, vesaire..

mart ayı

nazokiraze | 18 March 2010 11:38

Eski Roma’da takvimin başladığı ay olan Mart ayı takvim reformuna kadar hep yılın ilk ayı olarak kaldı, sonrasında yine de uzun süre yılın Mart ile başlaması geleneğine devam edildi.

Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır şeklinde atasözü ,mart geldi , bahar dallarım açtı diye orana burana incecik şeyler giyme, üşütürsün küllüm olursun, havalar her an buz gibi olabilir ,donarsın demek istemiştir. Bilmem neremize Mart karı yağdı lafı bu ayın soğuğunun ve karının ne kadar zalim olduğunu açıklayan engin bir bilgidir bizlere.

Nefes ve Sevi

pilla | 05 March 2010 13:17

Bir şeyler yazmak istiyor yüreğim. Oysa kalem kıpırdamıyor bir türlü. Bir neden aramaya belki de gerek yok buna. Çünkü nedenler bazen de gereksiz kılar olguyu. Örneğin yaşamak diyelim. Yaşamak için nedenler yaratmak, yaşama mecbur kılmak değil midir kendini. Ve mecburiyet, bir çok güzelliğini alıp götürmez mi yaşamın? Oysa yaşam, kendi güzelliğini de getirir birlikte. Güzellikler hep durur orada. Küçük, ufacık şeylerdir belki; insan fark etmez çoğu kez. Ama hiç umulmadık anlarda, umulmadık şekillerde gösterir güzelliklerini yaşam. İnsan donup kalır öylece. Zaman durur o anda.
İşte bu yüzden yaşanacak onca şey varken ne gerek var bir neden aramaya. Neyin zorundayız ki aslında, nefes almak ve sevmekten başka…

taaaaaaaa…….

taha3045 | 25 February 2010 09:44

Satırlarıma başlamadan önce okuyan, ahkam yazan yazmayan, tutan tutmayan, beğenen, beğenmeyen, ulan bu ne biçim yazı buna evlilik yaramadı gibisinden kendine has yorum getiren getirmeyen herkese selam ve kelamlarımı iletir gözlerinden öperim.Aynı zamanda onların bulundukları mekandaki kişileride hürmete boğarım.

Beni sorarsanız hamd olsun sağlığım yerinde, umarım sizin de yerindedir, ne demişler sağlığınla oynama, ona buna inanma, en iyisidirs sağlık, tabi biraz daha iyisi de var iyilik, iyi olmak.Demek istediğim sağlığın iyi ise, huzurun varsa asıl ordan bir şarkı, hepsini bilmiyorsanız da nakarat yeter anlayana, iyi olun güzel olun.

Yazmak….Nasıl?

tutkulubiryazar | 20 February 2010 10:37

[Aslında bu yazıyı ileride yayınlayacaktım ama hiç bozmadan doğrudan bu sitede paylaşmaya karar verdim.]
Yaptığım şeyler üzerinde neden daha az düşünüyorum? ‘Nasıl’ı neden merak etmiyorum ki! Yazar olmak,yani, yeni yeni düşünceleri gün yüzüne çıkartmak, onlar üzerinde oynamalar yaparak ‘mükemmele ulaşmak’ ve küçük de olsa hem kendi hem de başkalarının üzerinde gözle görünür bir fayda sağlamak… Sanırım maksadım bu; ama nasıl? İnsanların ağızlarını bir karış açık bırakan,”Aaa ne kadar güzel yazıymış… Nasıl düşünmüş bunu acaba?” dedirten, etkileyiciliği ve farklılığı ile öne çıkan ve “İşte bu!” diye haykıran yazıları nasıl yazacağım? Gâye büyük… Yolun sonundaki cazibeyse, beni kendine çekmeye yetiyor… Kolay olmayacak ama mutlaka olacak. İlk adımlarımı attığım bu yolculuğu inşallah başarıyla bitireceğim.Şimdilik bu kadar yeter, Buyurun kapıda beklemeyin içeriye geçin. Sizleri ‘Kendi Şehrime’ davet ediyorum. Unutmadan, şunu da hatırlatmalıyım ki sizler bu yazıyı okuduğunuzda ben çoktan ölmüş olmayacağım… Sadece ülkenin en çok satan yazarı olacağım, bu kadar!

Konuyla Ne Alakası Varsa?
Konuyla Ne Alakası Varsa?

dolmakalem

astral | 20 January 2010 14:20

Parmaklarım tek tek dokulu resim kağıtlarına dokundu. Tek tek seçtim, renk renk sonra dokulu olanlarından da tonlarına ve dokularına göre bir sürü kağıt aldım.

Dolma kalemlere baktım. On yıldır kullandığım kalemimi çok değerli bir dostuma hediye etmiştim ve onu istediğim bölümü kazandığımda kendime hediye almıştım. Şimdi benim doğum günüm için kendime bir sürpriz yapmaya karar verdim. Çok güzel bir kalem seçtim. Birkaç on yıl rahat kullanılabilecek bir dolmakalem.

düş

astral | 29 December 2009 12:26

httpimg2.blogcu.comimagescigcigdemtascanina_sarilmak.jpg
httpimg2.blogcu.comimagescigcigdemtascanina_sarilmak.jpg

Düşlerimi canlandıran adam.
Düşlerim vardı. Sen geldin düşlerim canlandı. Şimdi düşlerimde yaşıyorum. Yaşıyorum. Yaşadığımı an be an hissederek yaşıyorum. Düşlerimde seninle yaşıyorum. Düşlerimi canlandıran adamla yaşıyorum.

Sadece düşlerim vardı. Şimdi canlı canlı yaşadığım düşlerim var. Ben o düşlerde erkeğimle birlikte düşlerimde/izde yol alıyorum/uz.

bir hayal kur

astral | 28 December 2009 09:55

27 Aralık’ 09, Hiç aşık olmadığımı ona baktığımda anladığımda…


Oyunların bedenlerimizde ruhumuzda, yeni adreslerini devamlı devamlı keşfettiği bir okyanusta, sana her akşam aşık olmak istiyorum. Bir ömre birlikte yazdığımız bir akşam, aynı öykünün içinde birbirimize bir öykü yazarken, o öyküde birbirine tutkuyla bağlı olan bir kadının bir erkeğin sırılsıklam öyküsünü oluşturuyoruz, çok çok sevdiğimiz bir şarkının eşliğinde… Başlangıcı yanına alıp gökkuşağını cebine koyup, hiç konuşmadan, sezerek, öperek içten ve derinden; teninden çok öte; yol alır yol.