bildirgec.org

yaşlı hakkında tüm yazılar

Ahh Zaman Yürekliymişsin !

tekkita | 04 May 2011 14:09

Ahh zaman içinde kayboluyorum, bıraktım kendimi yollarına, sen gidiyorsun ben izliyorum.

Zaman , 2 senemi yollarında yatarak geçirdim, 1- 1,5 senemi emekleyerek, 3 senemi konuşmaya çabalayarak geçirdim. Oldumu sana 6 sene.
Aldın en güzel yıllarımı binlerce kitap başında, sayamadım, kayboldu gitti hızlıca.

Zaman, dediler ki senin için soyuttur. Dokunamazsın, hissedemezsin.

İŞ GÜÇ YOKSA NE YAPILIR-2, a bendi

takyon | 03 February 2011 14:13

“Hat hala açıksa internette ava çıkılır?”
Ne avı olduğu zevke, renge, cinse, hayat amacına bağlı olarak değişkenlik gösterir.
Sabah şiş gözlerle kalktım yine; altı aydır olduğu gibi. Daha kaç altı ayımın böyle geçeceğini düşünerek rutin endişelerimi yaşadım. Görünmez “yaşanacaklar listesi”nin hangi maddesindeydim kimbilir…Ne listesi mi? Alış veriş listesi gibi bir şey; hani anneniz elinize tutuşturur ya. Tek farkı bu listenin görünmez oluşu ve görünmez amcalar tarafından “bak hayattan alacakların bunlar” diye not düşülmüş olması. Yok canım henüz sıyırmadım.
“Oku da meslek sahibi ol, elin ekmek tutsun, yarın öbür gün kocadan silleyi yersen kendi ayakların üstünde durursun” şeklinde gazı alan her genç kız gibi, bir hevesle okudum ben de. O zamanlar meğer geçiş dönemiymiş, şimdi anlıyorum.

İŞ GÜÇ YOKSA NE YAPILIR-1

takyon | 02 February 2011 13:08

“Televizyondaki evlilik programları seyredilir”
Televizyonda evlilik programı var, takılıyorum, iş yok güç yok, gezmeye para da yok…Ne yapalım koca bulmaya gelenleri seyrediyorum annemle birlikte. Bazen eğlenceli bile olabiliyor, anladım ki önyargılı olmamak lazımmış. Hikayelerini dinledikçe insanların bazılarına hak verdiğim bile oldu. Gelmişler belli bir yaşa, yalnız kalmışlar, ya eşleri ölmüş ya boşanmışlar; bir korku var yüzlerinde daha çok. Hepsinde değilse de çoğunda var. Yalnız kalma korkusu…Olamaz mı? Olur, bal gibi olur, yargılamam. Seyrettikçe bir sürü rahatsız edici soru üşüşüyor beynime. İki gencecik insan geliyor gözümün önüne. Özenmişler, bir sürü hazırlık, düğün dernek, bir ömür birlikte yaşayacaklar, çocukları olacak ve torunları, mutlu mesut yaşayacak ve ömürlerinin son demlerinde de hep birlikte olacaklar. Ama öyle olmamış işte. Bunca insanın planı yürümemiş. Demek ki bu planda bir yanlış var.
Erken kaybedilen bir eşin yokluğu nasıl acı verir kimbilir…Hele de hiç sönmemiş bir aşk varsa arada. Hiç hesapta olmayan ani ayrılış. Uzaktan seyredene birkaç çekirdek çıtlamalık bir durum ama ya o kişi için…Bir umutla gelmiş programa, yola birlikte devam edeceği bir eş arayışında. Öyle gülmeler kıkırdamalar arasında seçim yapacak; hakkında en ufak bir bilgi sahibi olmadığı, tamamen yabancı insanlardan birine bir sıcaklık duymayı umacak. Zor, çok zor…
Kimisi de boşanmış. Otuz kırk yıldan sonra boşananı da var, bir ay evli kalıp 15 yıldır bekar yaşayanı da. Olmaz mı, olmuş işte. Hayat bu. Demek ki gençlikte hayal kurarken ayakları hepten yerden kesmemek lazım. Herşey insan için. Beklentileri yüksek tutmak, hayal kırıklığının acısını derinleştiriyor ne yazık ki.
Yok mu aralarında macera aramaya gelenler, var tabii ki. Malı mülkü de varsa hele orada öyle boy göstermek pek hoşlarına gidiyor, pek bir ince eleyip sık dokuyorlar, eğleniyorlar daha çok.
Bazıları üç dört defa evlenip ayrılmış, yine akıllanmamış, gelmiş. Be insan şimdi sana soracaklar niye aldın da bıraktın o kadar adamı ya da kadını? Ne diyeceksin? Olabilir tabii ki, insanız, her seferinde bir umut girişmiş ama işler yolunda gitmemiş lakin gel de anlat hadi ordakilere.
Bir ara dedim ki, neden bu insanlar eş dost çevresinden araştırmıyorlar da, bilmem kaç milyon kişinin önünde komik sorular ve cevaplarla birini tanımaya uğraşıyorlar. Düşünsenize, yeni tanışan iki insan başbaşa bile olsa ne kadar heyecanlanır, dili dolanır, elleri titrer…Normal. Bir de bunu milyonlarca kişi izlerken yapıyorsun. Neden ve nasıl? Çevreni sarmış onca meraklı ve manalı bakan göz de cabası. Yok ben bir cevap bulamadım buna.
Yalnız kızdığım bir şey varsa o da henüz onsekiz, yirmi yaşlarında gençler gelmiyor mu oraya. Onları alıp şöyle kızılcık sopasıyla akıllarını başlarına getirmeyi ne çok istedim; ki ömründe bir karıncayı incitmemiş olan ben. Sen orada ne arıyorsun be insan? Hangi ara koca ya da kadın aradın da bulamadın ve şartlar seni oraya sürükledi? Sana bu yaşta umudunu kaybettirip stüdyolara koşturan ne? Enerji ve umut deposu olman gereken bu yaşında, her yüzüne kapı kapandığında başka kapıyı çalacağın yerde, evlilik gibi yükü ağır bir işe kalkışmadan önce ekmek paramı nerden çıkarsam arayışına gireceğin yerde, taşı sıkıp suyunu çıkaracağın yerde orda işin ne? Senin derdin ne? Yazık, bütün ümitleri tükenmiş, yorulmuş yavrucağız. Oradaki yetmişlik delikanlılardan da utanmıyorlar.
Azıcık durup düşünmekten zarar gelmez, niye burdayım, başka ne yapabilirim, komşunun kızı ya da oğlu bana neden yeterli gelmedi de iki dakikada tanıdığım insanla aynı evde yaşamayı göze alıyorum?
Yok yok, bu böyle olmayacak. İş güç yok diye evlilik programlarına sarmak benim aklıma zarar. Ben şu ilanları beşinci defa tarayayım da belli olmaz, sıkılacak bir taş bulurum belki. Bugün olmazsa yarın bulurum, benim hala umudum var.

panik defans

kemalcanizm | 12 August 2010 13:28

yıldızlarda yara izi
mekan;
çekilmiş jilet
yanına gökyüzü aralığı..

ve mağlubum kendi zindanımda
sırtlanların kahkahalarına karşı

şiir de ne
meçhul-ü istikbalde
bıçağıma yazdıklarım
hükümsüzdür dumanla

Beni Koruyun

nzright | 04 June 2009 16:58

Doç.Dr. Ayten Erdoğan çocuklara yönelik istismar ve tacize karşı gönüllü bir platform oluşturmuş. Beni Koruyun sitesinde çocuklar gençler ve yetişkinler için olmak üzere; üç ana bölüm bulunuyor. Yeni açılan platforma siz de destek olabilirsiniz.

MUTSUZ İHTİYAR OLMA!

admin | 24 February 2009 17:25

Uyku, göz kapaklarımda ağır bir yük gibi! Gözümse saati kolluyor… Kokusuyla içimi rahatlatan bir fincan kahve ise tek yoldaşım gibi. Şöyle biraz düşünüyorum da hayat aslında ne kadar da kısa! Akıp gidiyor zaman! Tik Tak, Tik Tak… Ne akrep ne de yelkovan aldırmıyor çaresizliğime… Çocukluğum, gençliğim ve yeni yetme orta yaş hallerim… geçmişe çok bulaşmadan, acaba geleceğimde ne var demek geliyor içimden hep! Düşünmeden edemiyorum; acaba yarımda ne var ? kahvemi yudum yudum tüketmenin endişesindeyim; hani hiç değilse anın tadını çıkarayım diye… ama fincanın dibi göründü bile! Yaşamda böyle bir şey herhalde yudum yudum tadını çıkarmaya çalışsan da bir gün dibini elbet göreceksin!

her iş bitti leğen örtüsü kaldı.

nazokiraze | 10 January 2009 21:21

Büyüklerimiz her iş bitti leğen örtüsü kaldı demişler ve ben o sözü çok severim hayatımızda pek fazla gereksiz şey yok mu? El emeği göz nuru diye yıllarca emek verilen sonra kullanılmayan,begenilmeyen, sandıklarda,dolaplarda çürümeye bırakılan pek çok şey yok mu? Atsan atılmaz satsan satılmaz kıyılıpta kullanılmamış bir işe yaramayan veya yaradıgı dönem geçmiş bir sürü şey..

Kayınvalidemin sandıgı adlı yazımda bunlara benzer şeyleri yazmıştım, ancak iş sandıkla bitmiyor. Ben 4 yıl evvel oğluma hamileyken kayınvalidemin yanına taşındım kendisi yalnız diye şimdi o kızının yanına yerleşti ben eşimle yaşıyorum ancak ilk geldigimde büyüklerin zamanında çok yokluk gördüklerinden mi? yoksa cimriliklerinden mi bu kadar tıktıkıcı olduklarına uzun süre anlam veremedim. 2 yıl önce evdeki tüm eşyaları yenileriyle değiştirene kadar sürekli bir şeyleri atmakla geçirdim. Annemiz ruhsat verdi kızım bana bakma ben kıyamıyorum sen diledigini at hiçbiri işe yaramıyor dedigi halde elimi bir şeye atsam aa o ayakkabılar 30 senelik hiç giymedim kıyamıyorum saklıyorum veya bu pardesünün modası geçmiş ama yine de dursun diye yıllardır el bile sürmedigi şeyleri hem at diyip hem attırmıyordu. Sonra görümcem sen o yokken buldugunu at dedi. 2 yıl boyunca kıyıdan köşeden bulup attığım giyilmeyen kazakların, eski çarşafların, kaçık çorapların, çürümüş yünlerin haddi hesabı yok küçücük eve bu kadar şey nasıl sıgmış bilemiyorum oysa annemiz çok titiz kadındır kıyamadıgı sakladıgı şeylerde nizamlı şekilde dizilidir orda burda.

İyiki varsın…

sandyclaws | 17 December 2008 08:51

Kuvvetli bir rüzgar elindeki su faturasını uçurunca uykudan uyandı yaşlı balıkçı.Hemen sandalyesinden kalktı faturayı yakaladı.Faturadaki tutar yine komikti.Gerçi yalnız biri için normaldi.Hava kapanmıştı.Yağmur yağacak diye düşündü.Hemen sandalyesini katlayıp içeri girdi.Gök gürüldemeye başlamıştı.

Yağmuru seviyordu.Kendisinin eski oda dediği odaya geldi.Bu sefer bu odanın penceresinden izleyecekti yağmuru.Eski anılarıyla beraber.O odada çocukluğundan kalma oyuncakları,biriktirdiği kartları,defterleri vardı.O oda geçmişinde hatırlamak istediği tek şeydi.O bunları düşünürken yağmur çiselemeye başlamıştı.Katladığı sandalyesini açıp pencerenin önüne oturdu,perdeyi sonuna kadar açtı.

Beş aylıkmış!

slymnkck | 24 October 2008 11:45

Birkaç senedir bayanların kendilerinden yaşça küçük gençlerle yaşamaları, hatta evlenmeleri moda oldu. Hele sanat camia’sında. Hande yener-Kadir doğulu. Seda sayan-Onur şan. Zerrin özer, medyatik olmadığı için eşinin adını bilmiyorum. Nilgün belgün ve genç sevgilisi. Pınar altuğ-Yağmur atacan çifti. Geçen gün sunuculuğunu yaptığı programı izlerken, karnında koca bir BEŞ rakamını gördüm. Beş aylık hamileymiş. bu kadar saçma bir davranış olabilir mi acaba? Eminim herkez merakla doğacak olan çocuğunu sabırsızlıkla bekliyordur.