bildirgec.org

yaşamak hakkında tüm yazılar

BİR TUTAM YAŞAM GETİR

siirimsi | 24 September 2007 18:08

bir tutam yaşam
bir tutam yaşam

BİR TUTAM YAŞAM GETİR

Bir tutam yaşam, getir

Seninle yaratılsın gökyüzü

Sevgiden bir dünya kur,

Uçur bütün kuşlarını,

Şarkıları hayat bulsun!…

Bir avuç yağmur biriktir

Ellerine yağsın yağmur,

Toprağa çevir yüzünü…

Bir küçük fidan getir,

Adı umut olsun,

Her cümlesi şiir

Her bakışı

Sevda olsun,

Adı, ‘ insan’, olsun,

bir evde insanı deli eden şeyler

dina13 | 18 September 2007 17:26

ister ailenizle, ister bekar evinde arkadaşlarınızla, istersenizde tek başınıza yaşıyo olun bir evde insanı yüzlerce deli edecek şey daima vardır. şöle küçükten bir liste yapılmak gerekirse;

  • küvet deliğini kapatan saçlar
  • birikmiş bulaşıklar
  • hamamböcekleri
  • ortasından sıkılmış diş macunu
  • yere düşmüş yüz havlusu
  • kedi kıllarının her yerden çıkması
  • yol calışmasından gelen ses
  • komşuların ota boka kapıda bitmeleri
  • buzdulabının kapısının bozulması
  • aranan esyanın bulunamaması
  • banyoya girmişken şanpuanın bittiğini farketmek
  • suların kesik olması
  • tam en sevdiğin programı izlerken elektiriklerin gitmesi
  • annenin her dakka gelip bişeyler sorması
  • ev arkadaşının arkadaşları
  • alkol sonrasında tuvalete kusulmaması
  • karı dırdırı
  • odanın içine sinen sigara kokusu…

elbetteki bu listeye daha nicelerinin eklenmesi mümkündür. siz siz olun evdeyken bile aklınıza mukayet olun.

YAŞAMIN ANAHTARLARI

beyhanay | 25 August 2007 02:20

Kimimiz öğrendiklerimizle yetiniriz, kimimiz daha fazlasını isteriz daima. Yaşamakla ilgili her konuda olduğu gibi
birçok şey öğretilir.Çok güzeldir. İyi yaşamak için iyi
kazanmak gerekir gibi.Ve hep güzelliklerin peşinden koşarak
geçırmeye başlarız, bize verilen süreyi. Sanki hepimiz aynı
fabrikadan çıkmışız, zevklerimiz renklerimiz aynı sanki,
kimilerimiz öğretilenleri gerçekleştirir.İyi kazanır, kazanır,
ama bir türlü iyi yaşayamaz. Bu ve benzeri örneklerden sonra durup, düşünürüz.Yaşamın niye bir anahtarı yok….
Oysa olmalı, hemde bir sürü olmalı…..
Doğduğumuzda bilmeyiz, zaman geçtikçe, tat almayı
öğrendikçe, yeni, yeni şeyleri tattıkça.
KİMİ vakit muhallebinin tadı, KİMİ vakit öpülmenin, KİMİ
vakit alkışlanmanın tadını alırız ve bir süre sonra yaşamanın
tadını alırız. Kimimizi babamız maça götürür, kimimizi annemiz denize, çoğumuz lunaparka götürülürüz.
Herşeyi öğretirler ve sık, sık bu yaşamak için gerekli derler.
Yaşamak için öyle çok şey gereklidir ki, be n bunları nasıl
başaracağım diye korksanızda kimseciklere söylemeden
korkunuzu yapma savaşına girersiniz.Gerçi söylesenizde çok
fark etmez. Çünkü size, daima aynı veya benzeri sözler söylecektir. Korkacak birşey yok yavrum, başarırsın, bak herkes başarıyor.
Hiç unutmam, kardeşim hamile, doğumuna az kalmış, pür neşe şakıyor.Yan gözle derler ya, aynen öyle gözlüyorum.
Canı tatlı kardeşim hiç korkmuyor, şu doğumdan. Oysa
ben hep korkarım ve hiç aklım almaz kadınların bu tavırlarını.
İşin garip yanı hiç bu konuya değinmediği için bende
soramıyordum. Doğumdan sonra çok güldük, bu konuya,
adeta fıkra oldu, bizim için. Bizim kız anneme sormuş,
Kızım çok kolay, ıh deyince olacak demiş, bu yüzde de
annesi gibi normal doğum istemiş. Bilsem hiç korkmadan
durabilirmiydim, sahi anne niye bana öyle söyledin dedi.
Annemde e yavrum korksan yaparmıydın dedi.
Eh doğurmakta yaşam için gerekli. VE belkide yaşamın
en güzel yanlarından biri insanın bir parçasını kendisinin dünyaya getirmesi.
Yaşamından kimse kolay, kolay vazgeçmez. Ne var ki, bazı
kısır döngüler vardır ki, hiç hesapta olmayan öyle şeyler
yaşarsınız ki,herşeyden vazgeçersiniz. İşte o aralar yaşamdan kurtulmak, yok olmak istersiniz. Yaşamı çok
sevmeme rağmen öyle bir dönemde birgece yarısı, radyoda
gecenin içindeni dinliyordum, yapayalnız.
GECE deyince aklıma geldi, saate baktım, gece yarısı olmuş,
gelin bu yazının devamını arkası yarın yapalım. ÇÜNKÜ,
çok güzel bir gerçek yaşam anahtarını kısaca yazamam beni
hoş görün, buluşmak üzere, tatlı uykular dileklerimle.

piç olmak vardi !

| 22 August 2007 10:24

tekbasina yasamak
tekbasina yasamak

Denize doğru döndü yüzünü, güzel elleriyle bir sigara çıkarttı paketinden ve yaktı… O kadar derin çekti ki içine, sigaranın nerdeyse yarısı yandı… parmaklarının arasında…

– Sigarayı yutuver, olsun bitsin …

– Biliyor musun en güzeli piç olmakmış şu dünyada… O zaman, işte o zaman ne babanın annene kötü davranmasını, ne de kardeşlerinin acılarını, çaresizliklerini seyretmene gerek yok… çünki onlar yok…. Sen bir başınasın…hayatta bir tek kendini düşünerek yaşamak nasıl birşey acaba??? Babama birşey olsa annem ne yapar?…. Kim okutur onları??? Ya daha evlenmemiş gencecik yiğitlerim ne yapar?… Anama birşey olsa hasta kardeşime kim bakacak?… oofffffff yalnızlık bir dert, kalabalık ayrı bir dert… Ben yine diyorum, piç olmak en güzeli….pic olmak vardi.

Hayatta Güçlü Olmak Zorunluluğu

plakton | 30 July 2007 10:54

Ne çok şey biriktirmişim şu hayatta, ne çok yaşanmışlığım olmuş kısa ömrümde. Acısı tatlısı, gülmeli ağlamalı su gibi gecen yıllarım kalmış geride. Geriye dönüp baktığımda dünmüş gibi olan, ne çabuk geçti ne yaptım dediğim yıllar…

Erken yaşta başlanmış bir hayat mücadelesi, “ben varım dimdik ayaktayım” deme çabaları… Hayat zor, bir o kadar da acımasız. Ya güçlüsünüzdür yâda değil, ortası yok bunun. Yok, çünkü orta olmak her zaman yenilgiye yakın olmakla sonuçlanır. Geriye baktığımda, insanları izlediğimde ortaya çıkan hep bu oldu, yâda ben böyle gözlemledim. Bilemiyorum… Bildiğim bir şey varsa şu hayatta güçlü olmak zorunluluğu.

ÇALIKUŞU

egomeltem | 29 June 2007 10:44

‘’Çalıkuşu’’ dedi Merus bana … çalı kuşu. Neden deyince,
‘’Yara izlerini okşayan biri, yaralarını eksilmeyen ğülümsemeyle kabuk bağlatan, içindeki pozitivizmi yaymaya çalışan, paylaşan birisin’’ dedi…
Çalılıklar arasın da yaralarını onaran minik bir kuş… Yaraları da büyük, çalılıklar da ve minik bir kuş hayatın ortasında, sesi bağrınca kendine ulaşır anca .Bunun teyze oğlu Kamuran’ı yok ama içinde sevdası var, Feride gibi ağaçlara da tırmanmıyor ama coşkusu var …sunulmaz sunaklar arar yaşamın kıyısında… Sonra onarır yaralarını dolaşır çalılarda, yırtıkça çalı dallar kanattıkça kanadını büyür yüreklidir ya adıyla var olur çalı kuşu. Kocamanın içinde küçücüktür dedikçe büyür ve büyütür sahiplendiği değerlerini. Hayatın gölgelerine sığınmaz; kendi gölgedir aslında ve bilir her adımda vurdurmaz düşlerini, salınır yarı aksak adımlarıyla … daha tutunamazken öğrenmiştir, tutar başkasının derdini, derdine divane çare bulmazken daha, dertliye; derman olur divaneliği…kalbinin atışıdır hayatının ritmi her tik takta tökezler ama yıkılmaz bedeni …çalı kuşu dolamaz ayağına geçmişini dolanan sadece geçmişin izleri, gözleri ufak görse de yansımada büyür bilir gördüklerinin kıymetini… …. … Çalıkuşu dedi Merus bana tıpkı kendi ğibi… çalı kuşu… tam boğulurken sığ derinliklerde ufak bir soluk alışla tekrar bağlanıp hayata, tutunan dikenli çalılara minik yaralı yürek değil mi? Kanadıkça acıyan acıdıkça olgunlaşan ve büyüyüp kendini aşan minik yüreklerin hepsi zaten biz gibi çalı kuşu değil mi?…. … …. Acı giyinip sevinç bürünüyoruz çoğu zaman, hayatın sapaklarını az zararla geçirmeye çalışıyoruz. Değişimlerdeki hızımızı sadece biz kesiyoruz ve dönüşümler de ki gelişimlerimizi de biz inkâr ediyoruz. Dertleri zevk edinmişiz boşu boşuna. Severken sevilmek istiyoruz ya hani işte yaşarken de yaşamalıyız sanki… Ey küçük den büyümüş yürekler olgunlaştık artık yeter, yaşayalım özgürce hadi…Meltemce:)