bildirgec.org

yaşamak hakkında tüm yazılar

Hayat Dediğin Kısaca

furkan iren | 03 October 2008 10:02

gücün son zerresi ne demektir bilirim.. yaşamak dediğin yolculukta geçtiğim yollarda ardıma bakmam, çünkü gölgemden asla korkmam..

bildiğimi unutmam, acımı dillendirmem, kırgınlıklarım var elbet ama kine yer yoktur gönlümde.. eğer elini tuttuysam asla bırakmam.. eğer sevdiysem dilimde olmaz hiç hislerim, yüreğimi veririm, gerekirse canımı, kanımı hatta yeri gelirse son nefesimi sevdiceğimin uğruna, sevmek uğrunda…

düşler kurduğum doğru, hayallerimin olduğu da ama hala yaşıyorum. çabalarım var, gayretim… gözlerimden yaş akmadı nice senelerdir vicdansızlığımın eseri değil şefkatimi kötülerin kötülüğü karşısında hala yitirmemiş olduğumdan, bir de yaşanmışlıkların hediyesi gönüldeki o derin yaralardandır, nicedir öylece gözlerimde donakalmış yanaklarımdan aşağıya dökülemeyen göz yaşlarımın, ağlayamamamın sebebi…

Vivaldi’ nin bilmediği…

makaleci | 02 September 2008 15:14

Bir mevsim diğer bir mevsime dönerken hiç mi haberi olmaz insanın?

İlkbaharın o eşsiz kıpırtısı; renklerin her tonunun cömertçe dört bir tarafa serilişi ve kuşların bu görüntüye alkış tutan enerjik şakımaları…Hiç biri görülmez, duyulmaz mı olmuştur?

Ya da hiç mi güneşin giderek yaktığını, kavurduğunu bilemez…O kavuran ama bir taraftan da gülümseyen güneşin doğadaki her canlının nasıl içine işlediğini, o canlılara nasıl hayat verdiğini fark edememiştir?

Sonbaharın eşsiz sarı tonları kucak açtığında, istemsiz bastığı yaprağın hışırtısını da işitmemiştir? O havalarda içilmeyi daha çok hak eden mis gibi bir kahve de mi eşlik etmemiştir üzerinde ince bir battaniye ile cama bakarken? Ya da o camdan zaten hiç mi bakılmamış mıydı…?

geçiştirmeden patavatsızca

furkan iren | 26 July 2008 11:36

dindirdim içimdeki fırtınaları
umudumu aldım yanıma yalnız
kırgınlığı, yorgunluğu unutup
yeniden başlamak için
herşeyi olduğu gibi bırakıp
tek düzeliği, sıradanlaşmışlığı değiştirmeye uğraşmadan
artık yüzleşmeye gidiyorum kendimle
hiç bilemediğim zamanları yaşamak arzusu var
bir başına özgür ve hür; hür
olabildiğince sakin, ermişce bir ömür
sürmek
karmakarışık paradoksları olmayan
ezbere değil doğaçlama
yaşamak
sevgiden, iyilikten karşılık beklemeksizin
nicedir arzusunu duyduğum
gibi muhasebesizce
yaşamak işte öylecesine.

5 eylül 02

gözyaşların alışınca yağmurlara karışmaya

furkan iren | 16 July 2008 09:49

bitti dertlerim, kederim, bütün elemim
sona ermez sandığım.
son günüm bugün,
birazdan bir rüzgar esecek
bilinmeyen yerlerden gaibe doğru
ve sonra
uçuşacak ömrümün sararmış yaprakları
yanacak, tutuşacak yavaşça yüreğim
bir bir göğe savrulacak külleri…

hiç varolmamışcasına
çekip gideceğim
bilinmezliğe.

son günüm bugün
önce ellerim titreyecek
yapayacağım, korkacağım, ama vazgeçmeyeceğim
son bir cesaret ve
boşalacak damarlarımdan kızıl kanlar
ve bir rüzgar esecek
bitecek amansız kavgam hayatla.

10.000 yıl yaşamak

shakaci | 02 May 2008 23:45

öncelikle zordur, zahmetlidir. yaşayabilecek olan varlık olaraksa insan öngörülüyorsa bi daha düşünülmelidir. vücud bütünlüğünü koruyarak, gerekli olan biyolojik onarım ve yenilemeleri vücut yapabilirse pekte uzak olmayan bir önermedir. yaşlılık hastalığı ile 10 yılda 100 yaşında bir insan haline gelebiliniyorsa, sanırım uzatılmış bir yaşam formu oluştuğunda insan da 10.000 yıl yaşayabilecektir. ölümsüzlüğe girmeyelim, orası ayrı.

insan yaşamı iklim, yaşama koşulları, stres vs. gibi etmenlerle örselense de, ortalama olarak insan yaşamını 85 yıl kabul edersek, bunu tamamlayabilme ihtimalinin de yerine göre mümkün olmadığı sonucuna gideceğizdir. fakat yine koşullarla orantılı olarak, geçmişte insan yaşamının ne denli kısa olduğunu ve geçen zamanda bu oranın neredeyse %40 artığını hatırlatmak bu teze yönelik gerçelleme olacaktır.

Emeksiz ikramiye’nin tadı, emekli ikramiyesinin emeği.

Siradanbiri | 21 April 2008 15:32

Bir yanda, televizyonlarda hemen hemen her gün para dağıtan yarışmalar, bir yanda yıllarca emek verip üç kuruşa emekli olan insanlar. Birbirinden ne kadar uzak gibi görünse de, göründüğü gibi değildir her şey. Tek bir yarışmada binlerce yeni paraya bir anda sahip olma kolaylığı!!! getiren sistem, yıllar boyunca emeğini çalıştığı işe vakfeden insanlara o kadar anlayışlı davranmaz. Bir parmak bal çalınan ağızlar, bu yarışmalar ve daha pek çok enstrüman, zaten yoksulluğun pençesine bırakılmış topluma bir ur gibi yerleşir, hazırcılık denen kötülüğün yeşermesi için var gücüyle katkısını yapar. İnsan güdüsünün kolaya zayıflığını besleyen bu ruh durumu bir yana, çalışanın haklarından yapılan kısıtlamalar, hak arama çabalarına getirilen baskılar, kayırmacı iş bulma sistemi gibi gerçeklerde yeni sistemi pek güzel beslerler.

ÖZGÜRLÜĞÜ YAŞAMAK

teacher07 | 01 April 2008 01:12

Bir çalı dbinde dünyaya geldiysen eğer…
Dağ yoncalarının kokusu dolduysa ilk nefesinle
ciğerlerine…Deve dikenleri arasında emeklediysen…
Ağaç dalından at bindiysen çayırlarda…Ormanı,kuşları, domuzu, ayıyı tanıdıysan. Tavşanı gördüysen ymuşacık.Kuyruk
savuran tilkiyi tanıdıysan.Binbir çeşit çiçeği,böceği ,
karıncayıizlediysen.Ağustos böceğini dinlediysen.
Geceleri ateş böcekleri ışltısında dans ettiysen.
Yarasa gördüysen karanlık mağaralarda.Kartalı
gördüysen yalçın kayalıklardaki yuvasında.Keklik
gördüysen kınalı, kargaları da sevebildiysen.
Kopamadıysan dağlardan, gecesi çekiyorsa seni
aya, yıldızlara.Gündüzleri koyu gölgesinde ıhlamurun, düşlere yolculuk ettiysen.Düşlerin
alabildiğine geniş, alabildiğine uçsuz bucaksızsa.
Düşüncelerine kimseyi sokmuyorsan, karışamıyorlarsa sana.Düşünme yasalarını kendin yaptınsa eğer… Pirinç ayıklar gibi ayıkladıysan
bir, bir…

Hayat bu…

hoodly | 18 February 2008 00:27

Hayat bu… Doğarız, yaşarız ve ölürüz. Doğanın belli bir kuralı diyorlar bu döngüye. Kimimiz normal bir biçimde yaşarız bu döngüyü fakat bazılarımız beklenmedik, istenmeyen ya da doğduğumuzda bizimle beraber olan ve asla ama asla ölene kadar bizi terk etmeyecek bir takım sıkıntı/dert/hüzün/zorluk ile yaşamaya çalışırız.

hayat
hayat

Doğduk fakat bunun farkında değildik, ihtiyacımız olan şeyler olmadı mı oldu tabi ama biz bulmadık bu ihtiyaçlarımızı karşılayacak yolları. Çünkü küçücüktük bir de masumduk… Birileri bir şekilde hep yanımızdaydı. Büyüdük, büyüdük ve büyüdük… Okumayı bile öğrendik. İşte bu anlar bizim farkında olmaya başladığımız anların en başlarıydı belkide. Tabi ondan öncede aklımız fikrimiz vardı ama okullu olmuştuk ve öğreniyorduk, kendimizi geliştiriyorduk. Her gün hayat bizim için bir macera gibiydi belkide. Bazılarımız için belkide farklı bir anlam ifade ediyordu ama herkes için bir şekilde olağandı. Tek bir şey var ortak olan bizler için; hayat hayattır, başlar ve biter.

içimizdeki biz

dasein | 23 January 2008 18:42

İçimizdeki çocuk ve biz.
Yaşarız. İçlerimizde çoğalırız. Kendimizden birer iç çocuk çıkarıyoruz.
Yaşamak için geçerli sebepler ve nedensizlikler kuşağı .
içimizdeki bir İZ..bizİZ.