bildirgec.org

yaşam hakkında tüm yazılar

Gidenler

hüzünbaz | 24 December 2001 19:53

Ne zaman yağmur yağsa, yıldızlar ıslansa gecenin sessizliğinde, gidenler kaplar hayalleriyle her yanımı…

Ne zaman yağmur yağsa, yıldızlar ıslansa gecenin sessizliğinde, gidenler kaplar hayalleriyle her yanımı…

Bir limandayım, nereye gideceğini bilmediğim “gemiyi” bekliyorum. Çevremde siluetler var, yüzleri belirsiz, gözlerinde ufuk. Günbatımı hayaller kuruyorlar ve kalabalıkların arasında yapayalnızım. Ne yana baksam hiçkimseyi görüyorum ve güneşin karanlığı gözlerimi alıyor. Bulutlarsa kendi halinde, “gemilerini” bekliyorlar. Gece bile sahipsiz, martılar ekmek derdinde. En masumuysa şarkılardı sevgilinin yosun gözlerine adanmış. Yine yanlış limandayım, sırt çantamda buruşmuş resimler…

Ben nasıl yokolabilirim ki?

nisyankar | 01 December 2001 06:40

Son günlerde unutmanın ne demek olduğunu ya da yaşamımda ne kadar derin büyüdüğünü anlayarak saatlerce ayakta kalabiliyordum. Kitap okurken ya da sabit sobanın kızaran demirlerine bakarak…

O kadar arttı ki unutkanlık ya da adı neyse bilmediğim şey. Sobanın o kızaran demirlerinde ya da alı kilim desenlerine 3 boyutlu resimlere bakar gibi bakıp orada çeşitli derinliklerde farklı nesneler görebiliyorum. Sadece bunlarla da kalmayıp artık başka insanlara da zarar vermeye başlamış olmam aslında beni bunalıma sokuyor. Bugün yoldan taksi çevirdim bilgisayar kasamı bi yere götürüp bırakıcaktım. Yerler ıslak olduğu için kasayı ilk başta kasayı yanıma almayıp taksiyi evin kapısına götürüp yoluma devam edeyim diye düşünüyordum. Evin önünde duracağımı unutup (ya da evi unutup) taksiyi 50 mt. kadar ötede durdurdum geri gidelim de demedim garip olmasın diye. Koşarak eve geldim. Kasayı aşağıda görmemiştim. Evden başka birşey alacağımı zannediyordum o an. O birşeyi hatırlamaya çalışırken botlarımı çözerek odama girdim. Odamda dolanırken oğlum sen gitmedin mi şeklinde bir ses duydum! Annem aynı zamanda bilgisayarını ne yaptın diye de sordu. O an kasanın aşağıda olduğu aklıma geldi fakat vakit bana göre baya ilerlemişti. Taksi hala bekliyor olamazdı. Azcık oturmak için çekyata yöneldim. Biraz sonra sokaktan korno sesi yükselmeye başladı. Taksici yarım saattir aşağıdaydı. Panikledim. Gidip o ana kadar yazan paray versem adam beni dövebilir diye düşündüm. Evden çıkmamak en iyi çözüm diye de düşündüm. Öyle de yaptım fakat en iyi çözümün bu olmadığını sonradan anladım. O kadar sıkılmıştım ki. Yağmurlu bir havada ekmek parasını çıkarmaya çalışan bir adamı boş yere bekletiyor durumuna sokmuştum kendimi. O an annem pencereye yöneldi ne bu korna sesi diyerek. Onu engelledim. Dur bakma şeklinde geçiştirmek istedim. Sonra kapı zili çalmaya başlayınca durumu izah etmek durumunda kaldım. Ufacık bir olayı kocaman bir kördüğüme soktum. İntihar etmeyi düşünmedim de değil aslında. Cidden çok kötü oldum fakat yapacak hiçbirşeyim yok gibiydi. Adam bir süre daha zili çalıp apartmana girip kapımıza kadar geldi. Evi bilmemesine rağmen. Kapıyı açmadım ve açmak için direten annemi engelledim. Evden hiç çıkasım yoktu fakat çıkmak da zorundaydım. Herşeyi unutmak için uyumayı seçtim.

Ama hala uyuşmuş değilim 🙁

kötü bir insanım (mı?)

tylerdurden-hafif | 26 October 2001 14:19

konu ve başlıkla alakası olmayan tumceleri baslangıcta kullanmak garibinize gidebilir(kime ne!)

öölesine gezinirken buldum siteyi. bakiim bari, okuiim bari, üye oliim bari derken, yaziim bari oldum.

karın ağrısı öle böle diil be. sabahlara kadar uyutmayan, tüm günümü bu ağrılarla geçirdiğim bir hal aldı.

elimizdekiler :

*hafif tırlak bir peder bey.(kendi gençliğiyle beni özdeşleştirmiş.beni eleştirir ve yıkarken esasında kendisini eleştiriyor ve yıkıyor)

*mali durum sakat.(kimin sağlam!)

*yaş 24 olmuş(breh breh!)

*üniw bitmemiş.(7. sene)

*işsizim…(ne diim)

*bi sevgilim var.herşeyim diyebileceğim.(kara sevda)

Parya olduğum yeter dedim kendime

ikhor | 03 October 2001 12:33

Bir sabah uyandığımda yatağında ters dönmüş bir hamamböceği olsaydım her şey daha hızlı olurdu. Ama anladım ki kazana atılıp yavaş yavaş ısıtılan bir kurbağayım.

İlk günlerde heyecandı, kısmen keyifli bir işti, pek çok kişi yerimde olmak isterdi, Ora’da bulunmam büyük bir lütuftu onlara göre. Ben staj yapıyor, işi öğreniyordum, onlar da orada duran bissürü boş koltuktan birini benim değerli kıçıma ayırmak suretiyle onore ediyorlardı beni. Yukarıdakiler’le karşılaştığımızda bir yandan yanağımdan makas alıyor, bir yandan da fevkalade başarılı olduğumu söylüyorlardı, bazı işleri benden başkası yapamazdı falan. Yalan. Ağzıma bir parmak bal çaldıklarına göre bir de maaş bağlayacak değillerdi. Zaten racon böyleydi, gerekirse bir yıl babamızın hayrına çalışacaktık, o işi de bulamayanlar vardı çünkü. Gerçekten de bir yıl hiç para almaksızın çalışan arkadaşlarım olmuştu. Ben o kadar zengin olmadığım için, biraz üstün çabalarım sayesinde biraz da şansla ilk maaşımı 3 ay sonunda almıştım. Aldığım maaşla kardeşime aburcubur almak için markete gittiğimizde elimdeki paranın yarısının bir anda bitmesi bana çok saçma gelmişti. Yanlışlık nerdeydi?