bildirgec.org

yaşam hakkında tüm yazılar

geçenlerde farkettim

taha3045 | 28 April 2010 13:25

Geçenlerde farkettim sevgili günlük olmayan ama günlük niyetine kullandığım şey aslında ben bilgisayarda yazı yazarken sürekli enter tuşuna basma eğilimli biriyim, tik gibi birşey yazı yazarken basma isteği uyanıyor içimde, basıyorum da , sonra siliyorum tabi pis birşey bu, kumanda elimdeyken de sürekli menü tuşuna basıp duruyorum, doktora gitmem lazım mı ki?

Geçenlerde farkettiğiniz gibi yazdığım her yazıya hoş kadın fotoğrafı yayınlamayı çok seviyorum, gördüğünüz gibi hiç bir alakası olmadığı halde bu konuya da bu tür fotoğraflardan ekleyeceğim, göze hoş görünsün diye , kendimi değil sizi düşündüğümden diye işin içinden çıkabilir miyim?

Geçenlerde farkettim 22 dakika.org da büyük-küçük harf olayı yok, evet bunu gerçekten geçenlerde farkettim çünkü yazı yazdığım bir site değil, çok ta bakınmam , ayda yılda bir o yüzden herkesin bildiği bu şeyi ben yeni farkettim. Ne kadar güzel ama nasıl yazarsanız yazın küçük harf oluyor, ama asıl kötüsü buralar nedeniyle büyük-küçük harf düzenine dikkat etmeye eli alışmış yazarların orada istem dışı tekrar buna devam etmesi ve bunun boşuna bir didiniş olduğunu farketmesi.

kötü kadın

taha3045 | 28 April 2010 10:58

Kötü kadını arıyorum herşeyimi allak bullak etmeye çalışan küfür etmek için bile bulamadığım kötü kadın. Eskiden adam olduğunu düşünürdüm ama şimdi bunları ancak bir kadının yapabileceğini anladım. Tam acele bir yere yetişirken yeşil yeşil yanan ışığı aniden kırmızıya dönüştüren ve ben aniden fren yapıp surat asıp sinirli sinirli direksiyona elimle vurunca o anda karşıdaki kulübesinde beni izlerken bir yandan da kırmızı rujunu tazeleyen kadını arıyorum, kesin yakınımda bir yerde ama saklanıyor.

DÜZENBOZAN

il mare | 15 April 2010 10:24

Tüm adilikleri yapsa da hayat, söylediklerimizi kurşun olarak yollamasa geri keşke…
Kendi kendimizi, kendi söylediklerimizle, kendi masum paylaşımlarımızla gene öldürtse de, belli etmese bize pek…
Ama işte… Pişmanlık öylesine kötü ki… Geçmiş bir minicik zaman diliminde, parıl parıl parıldayan gözlerle,munzur mu munzur bir ifadeyle minik bir paylaşım, öfkeli ağızlardan geri püskürtülmese ya, tam sinemize…

Hesapsız yaşamak haram bize.
En büyük günah,hesap yapmamak iken, bunun, hiçbiryerde yazılı olmadan kendi kendimize yaşayarak anlamak zorunda olduğumuz bir farz olması ,adiliğin daniskası.
Hesapsız yaşamlar haram bize.Uzun vadelisi,kısa vadelisi,ne kadar lahzaya bölünüyorsa zaman,hepsi için işte,düşünmeden söylenen sözler,hatta sadece yeterince düşünmeden söylenen sözler cehennem ateşimiz, ahret patikamız.

Nisan ayı yemek haberleri

nazokiraze | 29 March 2010 12:42

Nisan ayı kuzu etinin en lezzetli olduğu aydır, balıklardan kırlangıç,tekir,barbunya zamanıdır. Can erik ağız sulandırmaya Nisan ayında başlar.Önce seyyar tezgahlarda küçücük kesekağıtlarında görüp avucumuzda tuzla agzımıza hüp hüp götürmeye başlarız sonra çoğalır benim şu an ağzımızın sulandığını tahmin edersiniz.(Erik B vitamini deposudur)

Çocuklar Nisan’la birlikte okulların tatiline az kaldığını, kalın okul hırkalarını atacaklarını, okul gezilerinin başlayacağını, dondurmaya hızla yaklaştıklarını düşünerek sevinirken 23 Nisan çalışmalarına hız verilmeye başlanır. Biz küçükken daha mı coşkuluydu ne, uzun yürüyüş provaları yapardık, rengarenk giyinirdik ne biliyim sanki biz küçükken daha güzeldi 23 Nisan bayramlar . Bu yıl dondurma yeme tarihimiz olarak 23 Nisan’ı belirledik. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kurarken ne iyi etmiş Atatürk bu bayramı çocuklara armağan etmekle. Nisan ayı dondurmayı çağrıştıran aydır.

Nefes ve Sevi

pilla | 05 March 2010 13:17

Bir şeyler yazmak istiyor yüreğim. Oysa kalem kıpırdamıyor bir türlü. Bir neden aramaya belki de gerek yok buna. Çünkü nedenler bazen de gereksiz kılar olguyu. Örneğin yaşamak diyelim. Yaşamak için nedenler yaratmak, yaşama mecbur kılmak değil midir kendini. Ve mecburiyet, bir çok güzelliğini alıp götürmez mi yaşamın? Oysa yaşam, kendi güzelliğini de getirir birlikte. Güzellikler hep durur orada. Küçük, ufacık şeylerdir belki; insan fark etmez çoğu kez. Ama hiç umulmadık anlarda, umulmadık şekillerde gösterir güzelliklerini yaşam. İnsan donup kalır öylece. Zaman durur o anda.
İşte bu yüzden yaşanacak onca şey varken ne gerek var bir neden aramaya. Neyin zorundayız ki aslında, nefes almak ve sevmekten başka…

ölüm geçiyor yanıbaşımızdan sirenlerle

haytaazrail | 04 March 2010 09:50

çatışmanın tam ortasına düşmüşüz,
iki boş mermi kovanı gibi..
canhıraş kavgasındayız sokağın
ölüm geçiyor yanıbaşımızdan sirenlerle

biz ise,
yol hazırlığı içindeyiz bir son seferin
uysal bir çocuk kadar boyun eğmişiz kaderimize
asi bir eşkiya kadar da hizipleşmişiz sanki..

oysa ki,
penahı yok metropollerin,
illegal bir eylemin masum sanıklarıyız işte..
sen bana ben sana sığınıyoruz ardımıza bakmadan
boğularak, kavrularak,yanarak..

bir yandan,
ak-pak alnımızı okşuyor rüzgar, anne eli yerine..
yitirdikçe bulup, öldükçe doğuyoruz her seferinde
arz ve sema şahit ki,
bu hengamede bile düşürmüyoruz aşkı yere.

GÖLGELER AÇIK VERİYOR (son)

astral | 01 March 2010 12:57

Annesini hatırladı birden. Kopmuşlardı birbirlerinden. Ama bu kopuş zamanla olmuştu, yine böyle sezdirmeden…

Gözleri doldu. Gözlerinden birkaç damla yaş akacaktı ki, izin vermedi.

Bu evde ne güzel şeyler yaşamıştı. Ne mutlu zamanlar geçirmişti. Esin hep peşinde dolanırdı. Bayılırdı onun kıkırdamasına. Hiçbir şey düşünmezdi onun bu içten hali yanında olunca.

O yine burada olsa dağılır mıydı acaba beyninde ki karıncalar?

Suzan’ı mı çağırsam acaba? Esin onu pek sevmez ama. Oysa benim dostumdur Suzan. Deli Suzan. Ancak dost olacak bir kız, sevgili değil.

GÖLGELER AÇIK VERİYOR (6)

astral | 01 March 2010 09:45

Ya oturmalıydı, ya televizyonu açmalıydı, ya kendine şöyle güzel bir çay demlemeliydi ya okumalıydı ya bir arkadaşını arayıp gezmeliydi… Ama bir şey yapmalıydı! Bir şey!…

Çıkıp biraz yürüse miydi? Yo, hayır bu havada yürümeyi hiç sevmezdi.

Böyle ne yapacağını bilemez bir halde düşünmemeliydi. Bu yorucu konuşmadan sonra biraz oturmak iyi gelir diye düşündü. Oturdu cama bakan, beyaz tüller sarkan kanepenin kenarına. Bir bacağını kıvırdı, dışarıya bakıyordu. O çok sevdiği tüllerinden akşamı seyreder buldu kendini. Böyle boş boş durmak düşündürüyordu onu.

GÖLGELER AÇIK VERİYOR (5)

astral | 28 February 2010 20:19

Adam hala kapının ardında, öyle durmaktaydı, ayakta. Kapanan kapının ardından baka kalmıştı öylesine hareketsiz…

Öylesine sımsıkı sarılıp sonra kaybettiği sıcaklıklarını düşünüyordu. Hareket edemedi. Kaldı öyle, kapı kapandı ve hala bir adam vardı kapının ardından bakan…

Giden yolculuklarını düşünüyordu belli ki… Ya da yolculuklarının nereye varacağını… İçinde ki acıları dindirmek için acil bir kadeh şarap mı almalıydı?

GÖLGELER AÇIK VERİYOR (4)

astral | 24 February 2010 12:27

– “GİDİYORUM.”

Can sessiz kaldı. Konuşulacak bir şey yoktu ne de anlaşılacak…

Esin Can’ın gözlerinin içine bakıyordu.

Belki bunca olandan sonra ve yüreğinde ki sevgiyi terk etmeden önce, aşkının aşkını terk etmemesi için aşkının gözlerine bakıyordu.

(www.corbis.com adresinden alınmıştır.)
(www.corbis.com adresinden alınmıştır.)

Bir sözcük bekledi son kez ya da tutup elinden çekmesini kendine.O giderse yapayalnız kalacağını hissedip, sımsıkı sımsıkı sarılmasını diledi tutkuyla.

Can ne bir şey dedi ne de bir hareket belirtisi gösterdi. Gözleri donmuş gibi bakıyordu. Anlam yoktu.

Anlam aramadı artık Esin. Kaç kere açtığını bilmediği kapıyı son kez açtı kendi dünyasına açılan yolda…

II Esi dışarıya çıktığında akşam olmak üzereydi.

Günü geceye bağlayan bu saatlerde yüzüne, bedenine vuran bir rüzgarın peşi sıra düşünüyordu, içini yakarcasına “yıllar boyu ! yıllar boyu !” diye. Vurdu kendini yollara, kendini verdiği adamın yerine…

Pencerenin hangi tarafından bakıyorlar, onu bile anlatamıyorlardı birbirlerine. ‘Gölgeler açık veriyor’, diye düşündü içinden.

Gölgeler açık veriyor…