bildirgec.org

yaratık hakkında tüm yazılar

Battleship

emsvizyon | 18 April 2012 22:01

hayalet kasabaya dönmüş olan bilimkurgu blogumuz ucan daireye geç bir bildiri daha 🙂 Battleship.

Önümüzdeki ay gösterime girecek olan aynı adlı oyunundan yola çıkılarak yapılmış
Battleship‘in yönetmeni Peter Berg, başrollerinde ise;
Taylor Kitsch
Alexander Skarsgård
Brooklyn Decker
Rihanna
Liam Neeson
ve
Tadanobu Asano
yer almakta.

konuya değinirsek, başka bir güneş sistemindeki yaşanabilir bölgede bulunan ve ayrıca üzerinde zeki yaşam olduğunu düşündükleri bir gezegene “selam” sinyali yollayan bilimcilerin aldıkları cevap, gönderdikleri sinyalden biraz daha güçlüdür diyerek, 19 adet Battleship videosunun linkini verip yazımı sonlandırayım efenim 🙂

Karanlık ve boğucu bir gerilim : ”The Descent (Cehenneme Bir Adım)”

gorcun | 17 April 2009 10:03

The Descent
The Descent

Korku filmlerinde bir grup arkadaşın bir yere gidip teker teker ölmesi klişesi artık fazlasıyla sıkmıştır. Korku filmi severlerin artık aşina olduğu bu konu farklı şekillerde işlenince farklı etkiler yapabiliyor. Neil Marshall’ın yönetmenliğini yaptığı film 2005 yılında çekilmiş. The Descent 6 maceracı kız arkadaşın keşfedilmemiş bir mağaraya gidip orada yaşadıklarını anlatıyor.Filmin hemen başında gösterilen sahnede ise kızların arasında arkadaşlık dışında nasıl bir çekişme olacağınında sinyalleri veriliyor. Sarah ile Juno arasında olan rekabet filmin ilerleyen sahnelerine fazlasıyla yansıyor.

Sarah (Shauna Macdonald)‘ın geçirdiği kazada ailesini kaybetmesiyle dramatik bir giriş yapan film daha sonra 6 kız arkadaşın Natalie Mendoza (Juno), Alex Reid (Beth), Saskia Mulder (Rebecca), Nora Jane Noone (Holly) ve MyAnna Buring (Sam) toplanıp mağaraya gitme öncesi muhabbetlerine geçiyor. Mağaraya girdikten sonra karanlığa gömülen sahneler mağarada çıkış yollarının kapanması ve mahsur kalmalarıyla klostrofobik (kapalı yerde kalma korkusu) bir filme dönüşüyor.

Planet 51

emsvizyon | 07 February 2009 14:39

yıllarca uzaylılar gezegenimizi istila ettiler, ziyaret ettiler, zaptettiler ya da kurtardılar beyaz perdede. pekii ya biz onların gezegenine gidersek ve istilacı durumuna düşersek ne olur? yönetmenliğini Jorge Blanco‘nun yaptığı bu animasyon film , fragmanlarından bile ne kadar eğlenceli olduğunu kanıtlıyor, huşuğ içinde beklemekteyiz efem…

2008 kpss

vatanda | 02 November 2008 11:35

Uzandığım koltukta dalmışım annemin dürtüklemesiyle uyandım. Aslında pekte uyandım denilemez hala yaşıyorum sanki. Gözlerimi kapattığımda güzel bir sahil kasabasında buldum kendimi ağzıma hafif tuz tadı gelmekte , esen rüzgar tenimi ürpertmekte. Etrafıma bakıyorum şaşkınlıkla ileride bir baraka üzerine kocaman bir ağ çatı gibi yerleştirilmiş, küçük bir tekne ve iki-üç kişi onlara doğru yürüyorum. Güneş hala gökyüzünde ama ay’da öbür taraftan kendini göstermekte ilerdeki gruba yaklaştıkça içimde garip bir ürperti başlıyor ilk anda neden olduğunu anlamasamda biraz sonra bu ürpertinin nedenini anlıyorum. Benim insan sandığım ilerdeki grup ağzı yüzü garip bir şekil almış insan görüntüsünde ama insandan başka herşeye benzeyen hal ve hareketleriyle çok başka garip yaratıklar çıkıyor. Titremeye başlıyorum hatta geri geri gitmek istediğimi hatırlıyorum ama nedense bacaklarım beni dinlemiyor. Sanki onlara doğru çekiliyorum. Yanlarına yaklaşıyorum. ürkek bakışlarla süzdüğüm bu garip yaratıklar benim geldiğimi yeni fark eder gibi vücutlarından çıkan gözleriyle bana sanki normal birşeymiş gibi bakıyorlardı. Bu beni daha da tedirgin etmişti. O sırada arkadaki yaratık diğerine insan diliyle ” İşte bir tane daha geldi bu akşam kaçıncı bu” diye söylendi. Konuşmalar beni hem korkutmuş hemde sevindirmişti benim gibi başka insanlar da buraya gelmişti demek. Ama burası neresiydi bu yaratıklar da neydi. Bana en yakın olan yaratık “Sen ordaki yaklaş buraya neden, niçin geldin” diye sordu. Vücudum benden ayrı bir nesne gibi onlara yaklaşmaya başladı. Tam yanlarına geldiğimde dilim yine düşüncelerimden başka olarak. ” Puslu bir geceden geliyorum. Güneşi arıyorum, sabahı bekliyorum. Buraların sultanına hizmet için bekliyorum” dedi. Ne söylediğimi anlamamış olmamla birlikte hala neden ve niçinler içinde kaybolmuş bir vaziyetteydim. Hiç bir şeye anlam veremiyordum. Yaratıklar hep bir ağızdan ” Güneşi bulmak elinde, Sultan içerde, hizmet zordur kazanmak ise imkansız.” diyerek ayağa kalktılar. arkada olan biraz daha insanımsı yaratık ileriye bir adım atarak ” Şimdi sende diğerleri gibi hiç bir şey anlamamışsındır. Şu anda gece ve gündüz adasındasın. İçerde güneş sultan durmakta, bizlerse sultanı koruyan cinleriz” diyerek bir anda ele benzettiğim uzantısından bir giysi ve kolye verdi. “Bunları giy, içeri girmen için şart” dedi. Önündeki cin yine aynı şekilde bir kılıç ve kalkan uzattı bana ve ” Bunları kuşan içeride hizmet için gerekli dedi”. En öndeki cin ise kocaman bir kazan çıkartıp içine deniz suyundan doldurdu ve altını yaktı. ” Kazanın içine gir ve temizlen saflık gerekli” dedi. Bütün söylenenleri bedenim harfi harfine uyguluyordu. İlk önce kazana girdim. Çok sıcak olacağını hatta pişeceğimi düşünürken oldukça serin hatta tenimde tatlı bir his uyandıran bir su ile karşılaştım. Bedenimin kontrolünü yeniden kazanmıştım. Hatta artık aklımdakileri bile söyleyebiliyordum. Kazandan çıktığımda bir an için kaçmak istedim. Ve tam o anda öndeki cin “Buradan kaçmak istiyorsun dimi ama kaçış yok. Senin gibi senden önce ve senden sonra gelenler içinde kaçış yok sen ve senin gibiler seçilmişlersiniz. Doğduğunuz gün gece ve gündüz savaşı için seçildiğiniz” diyerek beni diğer cin’e doğru sürükledi. Cin’in verdiği giysileri üzerime giydiğimde sanki hiçbirşey giymemiş gibiydim ama dışardan giysiye dokunduğumda çok kaba çok kalın ve sert bir ses çıkarıyordu. Kolyeyi boynuma taktığımda ise daha önce hiç görmediğim bir ışık hüzmesi gökyüzünde belirdi ve tamda kolyenin ortasına doğru ilerledi. Işığın içinde hayal meyal bir insan silüeti görüyordum ama sadece o kadar birde ses ” Sana güveniyorum” diyordu. Cinler ışığı görür görmez dizlerinin üzerine çöktüler ve hep bir ağızdan ” Işığın prensesi hoş geldin savaşçıyı kutsa ve galibiyet için yol göster” diye bağrıştılar. Işık hüzmesi kolyenin içine girdi ve parlamayı kesti. En son olarak elime bir kılıç ve kalkan verdiler. Kılıç buradaki herşey gibi garipti. Sadece sapı vardı ve elime aldığımda beyaz bir ışık saçıyordu. Benim kılıca böyle baktığımı gören cin ” Bu kılıç ruh kılıcıdır içindeki duyguları gösterir. Az önce içine girdiğin kazandaki su ruhunu temizledi, giydiğin giysiler sana güç verdi. Bu ruh kılıcı ise senin içindeki saflığı temizliği gösteriyor. İçeride daima böyle saf ve beyaz kalmalı. Rengi değişirse neler olur biz bile bilmiyoruz” diye açıklama yaptı. Ruhumun temiz olması beni sevindirmişti ama ruhum temiz değildi yaptığım onca yanlış onca kötü şey onlara neler olmuştu. Yine aynı cin sanki beynimi okurmuşcasına “Daha önce yaptığın kötülükler, yanlışlıklar, bütün hataların az önce suyla birlikte yok oldu. Şu anda en saf en temiz sensin. Geçmişi düşünme sadece hizmet etmeye odaklan ” diyerek o garip uzantısını kalkanın üzerinde gezdirdi. Kalkan bir anda o en normal halinden çıkıp parlamaya başladı ama öyle beyaz değil yeşil parlıyordu kalkan. “Bak” dedi parmağa benzeyen uzantısından bir parçayı garip dişleriyle kesti ve gri akan kanını kalkana sürdü kalkan bir anda büyüdü ve gri rengi yuttu. Resmen cinin kanını yuttu ve yine yeşil yeşil parladı. “bu kalkan yeşil zümrüt kalkanıdır. Senden öncekiler bu kalkanı alamadı senin bir özelliğin olmalı. Zümrüt kalkanının en büyük özelliği bizler gibi varlıkların kanı kalkan tarafından emilir ve sana zarar vermesini engeller. Dahası her türlü saldırıya karşı boyut değiştirir ve seni en iyi şekilde korur. Son olarak şayet içeride başına bir hal gelirse bu kalkan seni yok eder”. Son sözü içimde büyük bir korkuya neden oldu elimde tuttuğum şey beni öldürebilecekti ha. Birden aklıma uykuya daldığım geldi o anda uyanmak için bütün varlığımla çabaladım ama yine arkadaki cin bütün ümidimi böldü. ” Uyduğunu sanıyorsun ama şu anda uyanıksın. Burası gerçek ve şu anki herşey gerçek gözlerini kapattığın yerde değilsin ve buradan kurtulmanın tek yolu. Güneş sultanına hizmet etmektir. Yada gece yolcularına katılmak. “

Şeytan’dan çok korkmuşuz!

JaAaa | 31 October 2008 09:48

HMV şirketi kamuoyunda yapmış olduğu oylamada tüm zamanların en korkunç filmi olarak “Şeytan” filmi seçilmiş.

2.1980 yapımı Kubrick filmi Cinnet
3.1979 yapımı Yaratık
4.1991 Kuzuların Sessizliği

Tüm listeye buradan ulaşabilirsiniz.
Kaynak

Amerika’nın mutant çalışmalarının bir sonucu mu?

webdedektifi | 02 August 2008 20:26

New York’ta kıyıya vuran bu gizemli yaratık çeşitli spekülasyonların nedeni oldu. “Montauk” canavarı olarak adlandırılan bu yaratığın Amerikan hükümetinin mutant yetiştirme programlarından birisi olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor. Hükümetin oluşturduğu dört kişilik biyolog heyeti yaratığın türünü belirleyemedi. Bazı grafik uzmanları ise bu yaratığın çok iyi bir photshop çalışması olduğunu ileri sürüyorlar. Fakat bu yaratığı sahilde gören insanar da mevcutmuş.Kaynak

DOOM

emsvizyon | 28 May 2008 02:28

aynı adlı ve konulu oyundan beyaz perdeye aktarılmış olan DOOM, mars’da geçen filmler içinde belkide en vahşi olanıdır. ışınlanma,canavarlar,mars,genetik,arkeoloji vurdu kırdı kan revan ne ararsanız bulabileceğiniz filmin yönetmeni Andrzej Bartkowiak. konusu kısaca şöyle; insanlık mars’a yerleşmekle kalmamış orada enteresan araştırmalar da yapmıştır ancak işler ( elbette ) beklenmedik bir şekilde karışır ve bir felaket olur… bu felaketin sonunda mars’daki personelin bir kısmı zombi vari yaratıklara dönüşür… dünya’dan acilen bir ekip yola çıkar ( ışınlanırlar ) vardıklarında üs’de arkeolojik ve genetik çalışmalar yapıldığını ve elde edilen bulgular sayesinde süper asker geliştirmeye çabalandığı ancak bunun bir felaketle sonuçlandığı görülür… konusu kısaca böyle olan film içinde barındırdığı vahşet kan revan ve çeşitli efektlere rağmen iyilik ve kötülük olgularına farklı bir yönden yaklaşarak için de felsefe kırıntıları barındırdığını belli ediyor… şeytan’a ve şeytanlığa daha bilimsel yaklaşan film, içimizdeki kötülüğün kaynağını ve boyutlarını sorguluyor… iyi ile kötünün kıyasıya mücadelesi mars’da da son bulmuyor elbette…

baş rollerini Dwayne Johnson, Karl Urban ve Rosamund Pike‘ın paylaştıkları korku ve bilim-kurgu türünde ki filmi tavsiye ederim, şahsen video/PC oyunları oynamayı pek sevmem ancak meraklıları için ayrı bir önemi olsa gerek bu filmin 😉