bildirgec.org

yapısalcılık hakkında tüm yazılar

Parça ve Resimde Parçalılık

kuduz kedi | 21 January 2010 16:18

Bir bütünü oluşturan ve hepsi birer işlev taşıyan öğelerinin her birine parça denir. Günlük hayatta buna benzer bir tanımla anılan parça terimi, bir sanat terimi olarak kullanıldığında sanat yapıtının kütlesel olarak tümüyle ya da konu ve teknik olarak ifade ettiği tüm anlamları ya da yöntemleri oluşturan her bir leke, çizgi, doku, anlam, kavram, görüş vb. birer parçadır. Her parça sanatçının isteğine ya da izleyicinin algısına göre bir işlev edinir ya da edinmez. Bir eserde işlevsiz olan bir parça eserin bütünlüğünü bozar ve tamamlanmamış hissi verir.

Rönesans dönemine kadar sanat yapıtlarında kullanılacak her bir parça önceden belirlenmiş biçime ve işleve uygun şekilde eserde yerlerini alırdı. Ancak rönesansla birlikte sanatçının adının da eserle beraber anılır hale gelmesiyle beraber sanatçının şahsi üslubu, fikirleri ve kişiliği de eserlerde yer bulmaya başlamıştır. Sanatçının esere kendi isteğiyle bir parça eklemesi (genel uyumu bozmamak kaydıyla) sanatsal anlamda konuya yönelik bir parçalanma süreci başlatır. Bu parçalanma süreci sonunda birbiriyle uyumlu olan parçaların birbirlerine göre farklı durumları/konumları ya da işlevleri bulunan birden çok parçayı ayrı ayrı değerlendirme fırsatı doğurur. Bu yöntem eserin teknik olarak analiz edilmesi kadar anlamsal boyutta da farklı anlam katmanlarını görme imkanı tanır. Bu çok katmanlı okuma yöntemi izleyicinin algı düzeyiyle sınırlıdır. Algı düzeyi eseri algılayacak düzeyde olan ve bunun altında olan iki seyircinin sonuç hakkındaki değerlerndirmeleri farklı olacaktır. Sanatçı eseri parçalarken ya da parçaların her birini tasarlarken farklı algı düzeylerine göre aritmetik olarak çoğalan değerlendirme farklılıkları zincirini başlatmış olur. Eser; anlamsal, tekniksel ve dönemsel parçalanmalarda olduğu gibi farklı katmanlar oluştururken bu katmanlar arasındaki gruplaşmaları ya da birbirine yakınlığı sayesinde benzer başlıklar altında incelenen parçalar bütününden ibaret hale gelir.

İyi ki Doğdun Levi’s – (Claude Lévi-Strauss’un dalya dediği 100. doğum günü anısına…)

Anthro | 29 November 2008 17:57

İyi ki Doğdun Levi’s

Yann Tiersen - live, Aux Eurock / Rue de Cascades
Yann Tiersen – live, Aux Eurock / Rue de Cascades

(Claude Lévi-Strauss’un dalya dediği 100. doğum günü anısına…)

Claude Lévi-Strauss
Claude Lévi-Strauss

Bugün 100. doğum yıldönümünü kutlayan, 20. yy’ın en önemli antropologlarından Claude Lévi-Strauss’un dalya demesi anısına, O ve çalışmaları ile ilgili bir yazı kaleme almak istedim. Başlıkta ise çarpıcı olması düşüncesiyle, her antropoloji öğrencisinin maruz kaldığı klişeleşmiş “Levi’s” konserve esprisini yapmaktan kendimi alıkoymadım. Belirtmek gerekirse, bugün 100. doğum yıldönümünü kutlayan antropoloji üstadı Claude Lévi-Strauss ile, meşhur Amerikan bluejean markası arasında ortak herhangi bir bağ yoktur. (Müşterek Yahudi kökenleri hariç.)

YABANCILAŞMA

Thing | 20 June 2008 10:11

Her gün gelişen ve gelişimi durdurulması imkansız hale gelen teknoloji toplum yaşamında çok özgün bir olay meydana getirdi. YABANCILAŞMA ilk olarak 18. yüzyılda JEAN JACQUES ROUSSEAU tarafından politik bir içerikle daha sonraki yüzyılda HEGEL ve MARX ile felsefi boyuta taşınmıştır.

HEGEL
HEGEL
MARX
MARX

Rousseau, kalvinci cenevre cumhuriyetin’de gördüklerinden, bir halkın milletvekilleri ile temsil edilince kendi yaşayışına yabancılaş-tığıhalk olmaktan çıktığı sonucuna varmıştı.

HEGEL yabancılaş-ma kavramını dialektiğin bir öğesi olaraktan öngörmüştü. Bu dialektiğin hareket noktası tin veya ide’dir. Tin ya da ide, asıl varlıktır ve mutlak özgürlüktür. Ancak her ikisi de realiteden yoksundur. Tin realite kazanmak için kendi dışına çıkar ve kendini dışlaştırır. Ve kendini dışlaştırmasıyla doğa varlığı meydana gelir.