bildirgec.org

vuslat hakkında tüm yazılar

Gül ile Bülbül

azturk | 31 August 2010 10:38

Gül ile bülbülün hikâyesi. Bir aşk hikâyesi. Bir değil bütün aşıkların hikayesi. Vuslata eremeyenlerin, sevip de kavuşamayanların hikâyesi. Sevdalarından yanıp kavrulanların ve sevgili yolunda heder ettiği ömrünü dudaklarında bir tebessümle taçlandıranların hikâyesi. Belki sinesinde kalp taşıyanların, belki duygu ve düşünceleri akla hayale sığmayan
yüce insanların hikâyesi. Belki, belki, bütün insanlığın hikâyesi.

Günlerden bir gün bülbül yükseklerden uçarken bulutların arsında keyfini, sefasını sürerken bir koku duyar. Bu koku başını döndürür, beynini bulandırır adeta bülbül sarhoş olur. O günden sonra gözü bir şey göremez o minicik gagasından ince ezgiler çıkmaz. Kulağı duymaz olur ve gagasından çıkan hep yanık nağmelerdir. O kokunun sahibine görmeden öyle vurulur ki bir dirhem sinesini kor yumağı haline gelir. Yandıkça yanar, yandıkça yanar daha yanmak ister.

GEL…

kahvekokusu | 03 January 2010 13:02

Öyle bir zamanda gel ki yeter dediğimde yetmeyeceğine inansın kendi sesim. Bezirgân birikmişliklerin çoğalırken heybende, bereketli tövbeleri unutmuş olsun dilim. Beşik gibi sallanan bir nümayişin son secdesi olsun sahte imana… Biriktirdiğim hınçlarımı dudaklarına bıraksın asil debdebelerim…

Filistin’in, Kudüs’ün sapana sarılan çocuklarınca büyüsün kaderim. Bosna’nın yitik devrikliğine dirensin işkencelerine ket vuran beynim ve Çölemerik’in ve Amid’in ve Dersim’in yalnızlığıyla içerlesin sana bir kez daha terk ettiğin kimliğim.

AyrıLık

furkan iren | 11 July 2009 10:19

Photographer  Yüksel Balcı - Turkei
Photographer Yüksel Balcı – Turkei

Yıllar öncesiydi
Geleceğim mutlaka demiştim
Döneceğim unutulsam bile yokluğumda
Elbet bir gün, mutlaka

Kocaman bir gülüşle gelirim
Ve bir demet çiçek ellerimde
Usul usul yağan yağmur eşliğinde
Gün üstüne akşam düşerken hafiften

Zamansız gidişlerimin sonuncusunun da bileti gidiş-dönüştü
Lakin; zaman muhasebecisini yitirmiş
Hesapsızca değişivermişti herşey
Zamanın o dizginleyen sınırları olmadan
Yılların akıp geçtiğinin farkına varamadan

Tatlı çılgınlık…

koza 68 | 05 April 2007 11:53

Akşam’dan, Hüsnü Mahalli’nin köşesini okurken içim karardı;İran-ABD-Irak-Suriye…Topunun canı cehenneme, kimin eli kimin cebinde belli değil !…
Gözüm bir ara hafif’te yayımlanan “Ayrılalım ama arkadaş kalalım” başlıklı yazıya takıldı…
Hüsnü Mahalli biraz beklesin bakalım, ben de bu ayrılık şarkıları üzerine biraz ahkam keseyim…

Aşk-ı bir bütünlük, bir vuslat kabul edersek, ayrılığı da, o bütünün parçalarının savruluşu, kopuşu gibi algılamak gerekir…Aşk-vuslat bitiveriyor anlaşılan…
Bu ayrılık, yaşanmışlıkları ve yaşanacakları da beraberinde götürüyor…
Yani biraz ondan, biraz senden , biraz gelecekten !…
Bu manzara “aşk’ın” şartlarının bir hayli ağır ve acımasız olduğunu gösteriyor bizlere…
Aşk’ın bir terapi bir adalet durağı olmadığı kesin!…
Sen beni anlamadın!
Sen beni sevmedin !
Bağışlayıcı olamadın !
Ayrılık ; kendisine sorulmadan, alınan kararın incittiği onur…
Tasavvuf ilminde iki şeyden bahsedilir,
Hareket ve sessizlik,Hareket ve sessizlik kavramlarının deviniminden söz edilir…
Hareketi, yoğun aşk ve muhabbet günleri olarak düşünürsek, sessizlik,tam onun karşıtı ;Ayrılık, bekleyiş, umut, bağışlanma gibi öğeleri içinde barındırır…
Öyleyse,
Sessizlikle sonuçlanan bir aşk ya da sevgi masalı dostluğa, arkadaşlığa dönüşür mü?…
Artık dün için ağlamıyorsanız,
Geçmişi bağışlayabiliyorsanız,
Zamanınızı “dün” için harcamıyorsanız,
Yarınların çok güzel bir “düş” olduğuna inanıyorsanız,
Acımasız olmanın, güçsüzlük olduğunu düşünüyorsanız,
Ve de bana, senin aşkından çok “sen” lazımsın diyebiliyorsanız,
Acaba,
Rahat mı?
Huzurlu mu?
Sağlıklı mı?
Sorularını kendinize sorabiliyorsanız, elbette dost ve arkadaş kalabilirsiniz…
Terk edilmişlik duygusu bu soruları sormanıza olanak vermiyorsa , size çok iyimser sorular gibi geliyorsa,dost kalınabileceğine inanmıyorum…
Sürgünde bir aşk yaşamaya devam etmekten başka çareniz yoktur…