bildirgec.org

vietnam savaşı hakkında tüm yazılar

Tarih boyunca çekilmiş en simgesel 12 fotoğraf

gorcun | 24 June 2009 12:10

Fotoğraflar kimi zaman çekildiği dönemin ruhunu yansıtırken kimi zamanda bir olayın en etkili belgesi ve simgesi haline gelebiliyor. İşte bu yazıda şimdiye kadar çekilmiş ve simge haline gelmiş en etkili 12 fotoğrafı ve hikayelerini göstermek istiyorum. Lafı fazla uzatmadan birincisiyle başlıyorum.

Timothy H. O’SullivanGettysburg Muharebesi

Gettysburg Muharebesi
Gettysburg Muharebesi

Bu fotoğraf, Amerikan İç Savaşının en kanlılarından biri olan Gettysburg Muharebesiyle simgeleşmiş bir an olmuştur. Fotoğrafçı Timothy H. O’Sullivan’in savaş alanında çekip belgelediği bu fotoğraf büyük sansasyon yaratmıştır. Birçok kişi için iç savaşın ne kadar büyük boyutlarda olduğunu görmelerini sağlayan en gerçek belgeydi. Buna rağmen savaştan tam 40 yıl sonra büyük kitlelere ulaşmış ve hakketiği değeri görmemiştir. Fotoğraf müttefik askerlerinin savaş alanındaki ölü bedenlerini ve savaşın etkilerini gösterir. Ve bu enstantaneyle fotoğraf tarihindeki ölümsüz eserlerin arasında yerini almıştır.

100 milyon insanı yokeden hastalık: Kara Ölüm

fortiori | 02 September 2008 15:18

Bugüne kadar insanlığın başına gelen en büyük felaketler hangileridir diye düşündüğümde elbette aklıma hemen savaşlar, yani insanların birbirlerini ortadan kaldırmak için gösterdikleri ‘insan üstü’ gayret süreçleri geliyor; ardından şu rakamları hatırlamak ve hatırlatmak istiyorum:

1. Dünya Savaşı: 40 milyon can kaybı
2. Dünya Savaşı: 60 milyon can kaybı
Kore Savaşı: 3 milyon can kaybı
Vietnam Savaşı: 1.2 milyon can kaybı

Bu sonuçları başlıktaki rakamla kıyasladığımızda, felaketin boyutlarını kestirebiliyoruz. Kara Ölüm adı verilen salgın hastalıklar silsilesinin patlak verdiği 1300-1450 tarihleri arasında dünya nüfusunun ortalama 500 milyonu geçmediğini de hesaba katttığımız zaman felaketin dimağa durgunluk verecek büyüklüğünü vurgulamış oluyoruz.

Yazının devamında detaylandıracağım, tüm dünyada ortalama 150 yıl süren Kara Ölüm; Yersinia pestis adı verilen bakterinin yol açtığı salgın hastalıkların dünya nüfusunun üçte birini ortadan kaldırması olayıdır. Çoğunlukla Batı Avrupa’da yaygın olan hastalık mikrobu, fareler ve pireler aracılığıyla yayılmıştı. Kurbanlarını feci şekilde ortadan kaldıran hastalıkları tedavi etmek dönemin tibbi imkanlarıyla mümkün olmayınca insanlar farklı çözümler aramışlardı: Taşıyıcı olduğu sanılan insanlar yakılıyor, Almanların hastalıkların sorumlusu olarak gördükleri Yahudiler katlediliyordu. Hastalık ortadan tamamen kalktığında hayatta kalabilenlere geniş araziler kalmıştı. Avrupa’da, ekonomik, sanatsal, kültürel anlamda büyük bir karamsarlık ve çöküntü başgöstermişti.

Peace Brothah!

| 25 June 2007 16:48

Yazının içeriğini belirtmeden bu başlığın ne ile ilgili olabileceğini sordum muhterem bir kişiliğe.
Barış Manço dedi.
Değil…
60 kuşağının en önemli hareketi. Amerika’nın yürüttüğü Vietnam Savaşı’na karşı “savaş karşıtı” politik bir görüş belirterek güçlü bir akımın ve ekolün önderliğini yapmışlardır. Hippiliğin nihilizme, satanizme ya da rock kültürüne nazaran daha az anarşik bir yapı olduğu ileri sürülüyor. İçinde saklı alt mesajlardan ziyade görünen kısmı ile mütemadiyen esrar içip sevişen (Aşk ve esrarla mest olmuş),avarelik edip sıkıcı bir monotonluk içinde olan, tam anlamıyla bir gençlik kaybı olarak görülen bir topluluk hippiler. Halk dilinde ise çiçek çocuklar, anarşık komün, ye iç sıç yat kolonisi, çok da s****deydi topluluğu vb. adlar taşırlar.
Lakin doğaya saygı gösteriyorlardı, görünürde hiç bir iş yapmadıkları halde 5 parasız yaşamayı başarabiliyorlardı, hümanist idiler, kollektif çalışıyorlardı, özgürlükçü idiler,ne diyelim kırılgan isyancılar idiler.
Ekşi şöyle der:

Hippilik kayıtsız şartsız, bütün varlığınla, maddi ya da manevi hiç bir şeye ait olmamaktır.
iyiliktir, düşünmektir, aramaktır, tecrübedir, keşfetmektir.
illaki yaptığım her şeyin bir anlamı olmalı bir isim koymalıyım bunlara dersen de, hipilik hipiliktir.
kısacası hipi olmak için hipi olunmaz.
örnek: otostop çekmektir. 40 derece sıcakta farımıs bir vaziyette sırtındaki yirmi kiloluk çantaya katlanmasını bilip, ‘ahbap, bence şu gelen otobüse atlayıp geri dönelim!’ dememektir. gitmektir. gidebildiğin kadar gitmek. umudunu hep taze tutmaktır.
köksüz yaşamaktır. rüzgar gibi.

Devam: