bildirgec.org

üzüntü hakkında tüm yazılar

UMUT

admin | 21 February 2009 12:07

Bu gün ilk defa hayatımda hiç tanımadığım bir bayanla mesajlaştık. Herşey öyle güzeldi ki sanki yıllardır berabermişiz her gün konuşuyormuşuz gibi geldi, bilmiyorum içimde tuaf bir duygu açıklayamıyorum aşk desem değil, dostluk desem değil, içimde öylece bi kenarda duran kuru boşluğu doldurdu. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi çarpıyor, deli gibi yanında olmak istiyorum yanımda olsa yeter. Ben derdimi anlatsam o dinlese o anlatsa ben dinlesem ama olmadı.
Beni dinledi içimde ki tüm sıkıntıları attım, kuş gibi uçup giderken bütün o ağırlıklar yine üzerime yığın yığın üstüme yüklendi birde onun sıkıntısı. Bir derdim varken iki oldu oldumu bu şimdi tek bir cevap vermeden, tek satır cümle yazmadan neden bırakıp gittin. Umarım yine gelirsin ve beni bu yükün altından kaldırırsın.
Bekliyorum
Gel hadi gel artık.!

Bir Sen Değilsin!…

BAYMAHMUT | 22 August 2008 16:10

Niçin böyle cevrü cefa edersin,
Ne çekerim bilmez misin?
Sevmiyorsan de hele
Boşa neden bekletirsin
Bir can sen misin?
Hiç mi beni düşünmezsin,
Nasıl dayanır bu demezsin,
Tek sevmeyi sen mi bilirsin?
Sadece senin yüreğin mi acır
Sanırsın, yanıldığının farkına
Ne yaparsam varırsın?
Acıyor yüreğim diyorum,
Acıyor işte!
Hem de
Hem de
Hem de
Çok acıyor.
De hele bana sevemedim seni,
Alışamadım sana
Ya da bana göre değilsin de.
Ama de.
De, de bileyim,
Kendi yolumu çizeyim.
Bir sen değilsin, acı çeken,
Bir sen değilsin ağlayan,
Bir sen değilsin umutları olan.
Bir sen değilsin!…

SORULARLA MUTLULUĞU ARAMAK

teacher07 | 09 April 2008 23:18

Mutluluğun ne olduğunu anlamaya çalışırsak
hep sorular karşımıza çıkacaktır… Verilen yanıtların
önemini beklemeden,irdelemeden sorular, sorular, sorular…Mutluluk kişiye göre değişir mi, göreceli midir?Maddi kazanımlar mı mutlu eder insanları?İnsanlar manevi mutluluk mu ararlar?Hem maddi hem manevi mutluluk aramak mı
doğru olan?Kişilik değerleriyle ne derece ilişkilidir?Yalnız ve toplumdan yalıtılmış kişiler, mutlu
olabilirler mi?Acı, üzüntü tatmamış kişiler de mutlu olabilirler mi?Sevgi duyduğumuz başkalarının başarılarından
mutluluk duyulur mu?İnsan mutluluktan neden ağlar?(Yarin yanağından başka , paylaşmak her şeyi
N Hikmet) Paylaşmak mutluluk verir mi?Her yaşa göre mutluluk değişir mi?(Yetmişinde bile zeytin dikeceksin/ Hemde öyle çocuklara falan kalır diye değil N. Hikmet)Başka insanları mutlu etmek, mutlu görmek sizi mutlu eder mi?Mutsuz olanlar kendi mutluluğu peşinde koşanlar mıdır acaba?Mutluluk; bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşmaktan doğan kıvanç durumu olarak açıklanmaktadır. Ruh bilimcilerinin açıklamalarına göre; mutluluk bir sonuçtur. Maddi değerlerle elde edilemez. Maddi değerler geçicidir. Geçici olmayan manevi değerler gerçek mutluluktur. Gerçek mutluluk, başkaları için verilen emekten ruhta kalan izlerdir.Bilmem sorulardan sonra sizde bir mutluluk kavramı oluştu mu?Gerçekten…! Siz mutlu musunuz?

hüzüntü [hayalci]

| 20 March 2008 19:15

Yine geldin!
Geldin ve oturdun baş köşeye.
Seni gidi davetsiz misafir.
Seni gidi utanmaz sıkılmaz pespaye!

Biliyorsun!
Biliyorsun senden nefret ettiğimi.
Senden ve çuval dolusu hüzüntü yükünden.
Sıkıntı ve keder

Geliyorsun!
Bilerek ve isteyerek,
beni sıkıntılara boğmak için.
Beni kasvete büründürmek için.

Biliyorum!
Kimlerden, nelerden yüz bulduğunu.
Kimi zaman anlamsız bir şarkının birkaç notası,
kimi zaman bir şiirin birkaç dizesi,
bir öykü,
bir roman,
bir film sahnesi…

Teğet geçiyorsun kimi duygulara,
Yanağından hiç öpülmemiş bir çocuk,
Ya da eksik bir anne şevkati,
Platonik bir aşk,
Yarım kalmış, eksik bir şeyler,
Boşa geçmiş bir ömür,
Ve daha neler neler…

AŞKI BEKLEME SALONU-3

makaleci | 10 January 2008 09:16

—Geliyor musun?

Adamın uzattığı eline çabucak bir göz attı. Elini vermeyecek olsa geçmişte yaşadıklarının oluşturduğu anı mezarlığından yaşayan bir ölü olarak kalacağını hissetmişti. Elini uzatacak olursa da kendisini şimdiye kadar hiç kimseyi sevmediği kadar sevdiğini iddia eden bir adamın rotasına girecek, belki yağmur, soğuk, ayaz yüzü görecek ve bu yolculuğa çıktığı bu güne lanet edecek veya kimbilir belki de ılık bir güneşin ısıttığı yüzünde belirecek kocaman bir gülümseme ile bu adama teşekkür edecekti…

Ben size bir çay söyleyeyim

plakton | 31 August 2007 13:41

Bana tarif edin, hiç olmazsa biraz. Mesela mutluluktan bahsedin. Nasıl bir şey sizin için? Bir çocuk gibi masum ve saf mı? Aşkı da tarif edin bu arada. Ama şu son model aşkları değil. Hani şu her önüne gelene “Seni Seviyorum” diyen sahte âşıklardan da değil; Gerçek olarak içinizden geldiğince inanarak ve karşılık beklemeyen çıkarsız aşklara örnek verebilir misiniz? Var mı çevrenizde hiç?

Bari dostluğu tarif edin. Hani şu unuttuğumuz var ya? Hani şu her zaman yanınızda olan, omzunda rahatlıkla ağlayabildiğiniz arkadaşınızı diyorum. Var mı sizin? Onun yanında güvendesinizdir de? Güveni anlatın o zaman. Hani gözünüz kapalı olarak güvenebileceğiniz kişileri, var mı etrafta?

Kaza Haberi

| 06 July 2007 12:36

Evde kimse yoktu. Akşam can sıkıntısından tam haber saatinde zapping yapmakla meşguldüm. Bütün kanallarda Barış Akarsu haberi vardı. O esnada kanalın birinde durdum. İlk gördüğüm karede hurda olmuş bir araba vardı. Fonda spikerin sesi duyuluyordu. Babasının hediye ettiği arabasıyla gezerken kaza yapan üniversite öğrencisi yaşamını kaybederek ailesini derin acıya boğdu… Hala araba vardı televizyonun ekranında, birkaç saniye sonra bir resim belirdi. Upuzun siyah, düz saçlı, siyah gözlü, tatlı gülümseyişi olan bir kız. Düşünceler kafamdan şeritler halinde geçtiler. Araba… G.’nin sevdiği ve babasının almak için söz verdiğindendi. Resim… Ne kadar benziyordu. Yoksa gözlerim mi yanılıyordu. Bir an ekrana yapışıp kaldım. Bir ay önce görüşmeyi kestiğim arkadaşım G’nin hayatından bir haberdim uzun süredir. Belki babası söz verdiği arabayı almıştır. Resimdeki kız… Ne kadar benziyordu. Gülümseyişi, saçlari, gözleri… Hayır olamaz… Sadece göz yanılmasıdır. Biraz daha baktım geçmesini bekleyerek. Spikerin, kızın ismini vermesiyle içim rahatladı. Yok değildi. Belki de ben bir süredir ona çok kırgın olduğumdan ve sürekli kafamı meşgul ettiğinden bir an onu görür gibi olmuştum. Tekrar gözümün önüne geldi. Arkadaşlığımız aklımdan geçti. Artık görüşmeme kararı alışımız… Ya haberdeki kız o olsaydı. Acaba ne yapardım? Üzüntü duyardım elbet. Kahrolurdum. Peki onu affeder miydim? Asla… Evet çok katıyım belki. Ama o benim düşüncelerimi bu kadar meşgul ederken beni bir kalemde silip atmasını affedemezdim. Taş gibi soğuktum belki… Affetmezdim.

Genç yaşta ölen dostlar anısına

escritor | 06 July 2007 00:15

Malatya’da 2. Ord.Karargahı’nda yürütttüğüm askerli görevim sırasında bütün operasyon sonuç listeleri elime ulaşıyordu, bende aralarından hayatını kaybeden, pusuya düşürülen, sakat kalan ya da akli dengesini yitiren tanımadığım ama genç dostlarımın bu haberleriyle irkiliyordum daha önce olmamış bir tepkimeyle. Öylece kalıkalıyordum, çünkü ben kahve götürüyordum, soğuk su götürüyordum, telefonlarına bakıyordum bir Generealin, haberlerini iletiyordum, hayat korkusu olmadan onlara üzülmek, ağlamak, hiç tanımadığım adamların yokluklarını hissetmek bana kolay geliyordu sanki, bir de üstüne ağlıyordum. Niye ağlıyordum acaba? Acaba ben orda değildim ve onlar gibi hayatımı tehlikeye atmıyordum ve suçluluk duygusu mu hissediyordum yoksa bu, bunları zaten yapmak istemediğimden dolayı duyduum bir suçluluk duygusu muydu? Herşey boş adam sende, insanlar canını veriyordu, ben ağlasam ne olurdu, zırlasam ne olurdu, dönmezlerdi, çünkü dönmekten çokta zevk almayacakları hayatlarını kaybetmişlerdi, bulamazlardı kelimenin o tabiriyle. Tamamen yok olmuştu, artık biliyorlardı cennet ya da cehennem var mıydı yoksa biz mi üretmiştik. Her bir şey boştu arkadaşım, boşu boşuna dökülen gözyaşları ya da kağıda dökülen kalem yaşları, ölenin arkasından ağlamak bile boştu ve sadece kendinizi iyi hissetmenizi sağlayan bir bencillik göstergesiydi. Çünkü insan yaşamı savunurdu, insan bir anti-kahramandı ve ölmek istemezdi gerçekte, o sadece filmlerde olurdu, zaten sizinle hiç alakası olmadığı için saygı duyardınız gerçek kahramanlara.