bildirgec.org

uyuşturucu hakkında tüm yazılar

Zehirlenmeden Okuyunuz

Cevval Portakal | 24 January 2007 17:36

Abuk konularda sabuk araştırmalar yapma isteğiyle yanıp tutuşurken Noam Chomsky‘nin şöyle bir yazısıyla karşılaştım ilginç geldi haliyle ne kadar gerçeğe dayandığı ne kadar doğru şeyleri savunduğu veya gençlerimizin aklına giripde toplumu çökertmeye ne kadar elverişliği olduğu tartışılır ama yinede siz bi göz atın derim

bir maddeyi kullanmak suç olarak kabul edilmemelidir, çünkü henüz bir kurbanı yoktur. eğer ölümcül maddelerin dağıtımından bahsetmek istiyorsanız, evet, bu tartışılması gereken bir konu, ama biraz ciddi olalım. tütün bu konuda rakip tanımıyor. alkol ikinci sırada. ağır uyuşturucular oldukça alt sıralarda yer alıyor. dahası kişi için çok zararlı olmasına rağmen, uyuşturucu kullanımının oldukça zayıf bir toplumsal etkisi var. ağır uyuşturucularla ilgili suçlar çoğunlukla maddelerin yasaklanmasının bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. eğer ilkeniz ölümcül maddelerin topluma dağıtılmasını engellemekse, ilk peşine düşmeniz gereken tütündür, bir sonraki de alkoldür, listenin alt sıralarında kokaine ulaşırsınız ve neredeyse görülemeyecek kadar aşağılarda da esrara varırsınız. [soru: kokain kullanan biri daha fazla mı şiddete yatkındır?] hayır, yüksek suç oranı kokain almaktan ve satmaktan kaynaklanıyor, fakat bu yasadışı olmasıyla ilgili bir durum. bunun sebebi suç kapsamına alınmış olması, maddenin etkileri değil. bu konuyla ilgili iyi araştırmalar var. tütünün şiddet yarattığı söylenemez, ama alkol kesinlikle yaratıyor. alkol nedeniyle gerçekleşen ölümler, ağır uyuşturucular nedeniyle gerçekleşen ölümlerin çok ötesinde, ve eğer ayırt ederseniz, ağır uyuşturucular konusunda ölümler yasadışı olmalarının bir sonucu. evet, uyuşturucu çeteleri ve torbacılar bölgeler için çatışıyorlar, ve tabi ki bazı ölümler yaşanıyor. al capone’un chicago’yu yönetmesi gibi bir şey. ama bu yasadışılığın bir sonucu, uyuşturucunun değil. uyuşturucular daha çok insanları pasifleştirmeye yöneliktir. diğer yandan alkol insanları saldırganlaştırıyor. suçluluk edebiyatı üzerine kapsamlı araştırmalar var, sonuçlarına bir göz atabilirsiniz. temel sonuç, tütün diğer her şeyden daha fazla ölüme neden oluyor, en ön sırada yer alıyor. dahası sadece kullananları değil, herkesi etkiliyor. sadece pasif sigara içiciliğinden kaynaklanan ölümler bile uyuşturuculardan kaynaklanan ölümlere oranla çok daha fazla. daha da önemlisi gelecek nesle de nüfuz ediyor. alkol en büyük ikinci katil, ve sadece kullanıcılarını öldüren bir katil değil, şiddetle olan ilişkisi nedeniyle diğer insanların da ölümüne neden oluyor. sırada uyuşturucular var, seyrek olarak diğer insanlar için zararlı olurlar ve genelde zararı kullanana dokunur. sonunda esrara ulaşıyoruz, son baktığımda bu ülkede 60 milyon kullanıcı olduğunu görmüştüm, ve bilinen tek bir aşırı doz vakası yok. tabi ki, sizin için iyi bir şey değil, şüphesiz, ama risk aşağı yukarı kahve seviyesinde.ve işin aslı, şunun farkına varın, esrarı yasaklamak için hiçbir zaman tıbbi bir gerekçe varolmadı. eğer ilgili iseniz, bununla ilgili tarihi inceledim, anlatmamı ister misiniz bilmem, ama oldukça ilginç bir tarihi var. çok kaba olarak, maddeler tehlikeli sınıflarla ilişkili oldukları için yasadışı ilan edildiler, bilirsiniz fakir insanlar, çalışan insanlar. mesela ingiltere’de 19. yüzyılda bir dönem cin yasaklandı, ama viski yasaklanmadı, çünkü cin genelde yoksul insanlar tarafından tüketilirdi. bu crack veya toz için verilen cezalara benziyor. abd’de alkol yasağı’nın (prohibition) ilk yıllarında hedeflerden biri göçmen işçilerdi, new york‘un saloon barlarının müdavimleri, bu adamların ensesine binmek gerekiyordu. yukarı new york’ta yaşayan zenginler ne olursa olsun içeceklerdi, bilirsiniz, işten çıkıp eve geldiklerinde içmek isterler. peki ya esrar? esrar (marijuana) meksikalılarla beraber geldi ve ilk esrar yasakları güneydoğu’daki eyaletlerde başladı. new mexico, ardından utah ve diğerleri, bu yasaklar özellikle meksikalıları hedef alıyordu. esrar, alkol yasağı’nın bitmesinden kısa bir süre sonrasına kadar yasadışı değildi. alkol yasağı sona erdiğinde dev bir narkotik büromuz vardı ve bir işe yaramaları gerekiyordu. ve birden esrarın size bütün kötü şeyleri yapacağını keşfettiler. bu konudaki senato kayıtları gerçekten şaşırtıcı. amerikan tıp kurumundan bir temsilci var ve ellerinde bu yönde hiçbir tıbbi delil olmadığını söylüyor. susturuldu, itham edildi, bilirsiniz, ondan bir şekilde kurtuldular. sonra başka birini buldular, kelimenin tam anlamıyla böyle oldu, temple üniversitesinde ders veren ve marijuana ile köpekler üzerinde araştırmalar yapan bir farmakolog buldular. tutanaklar çok eğlenceli, kesinlikle okumalısınız. bu adamı getiriyorlar ve o da köpeklere marijuana verdiğinde köpeklerin çıldırdığını söylüyor, düşünün işte, akla gelebilecek her şeyi yapıyorlardı. ve sonra, bir senatör veya öyle biri, bu adama bir soru soruyor, bunu hafızamdan anlatıyorum bu yüzden biraz eksik olabilir ama aşağı yukarı böyle bir şey, 1930’larda geçiyor. esrarı hiç insanlar üzerinde denedin mi diye soruyor. o da evet, kendi üzerimde denedim diyor. peki, ne oldu diye sorulunca da, bir akbaba oldum ve odanın içinde uçtum diyor. ve tabi “aman tanrım, bu berbat bir şey, insanları delirtiyor.” diyorlar hep bir ağızdan. ve kongre esrarın insanları delirttiğini açıklıyor. ama sonra bir şey oldu. savunma avukatları buradan bir fikir yürüttüler; tamam biz bunu bir cinnet savunması olarak kullanabiliriz. böylece bir adam 3 polisi öldürdüğünde, avukatı olayın öncesinde marijuana aldığını ve cinnet geçirdiğini, bu yüzden de müvekkiline bir şey yapamayacaklarını söylüyordu ve insanlar marijuana kullandıkları iddiası ile polis öldürmek gibi suçlardan alacakları cezalardan kurtulabiliyordu. işte bu yüzden aniden esrarın insanları delirtmediğini keşfettiler. kongre, “pardon, esrar sizi delirtmez, çünkü bu mevzudan kurtulmak istiyoruz” kararına vardı. bir sonraki fikir, esrarın bir geçiş uyuşturucusu olmasıydı, onu kullanırsınız sonra başka bir maddeye geçersiniz. bu yönde hiçbir kanıt yoktu, ama buna karar verdiler. sonra 50’lerin başında başka bir şey oldu. marijuana, amerikan halkını zehirlemek ve yok etmek için kızıl çinliler tarafından abd’ye getiriliyordu. işte bu yüzden esrarı durdurmalıydık. ve bu minvalde devam etti. aslında, dediğim gibi, marijuana kullanımının zirvesi 70’lerdeydi, ama onlar zengin çocuklardı, bu nedenle hapse atılamazlardı. sonraları ciddi şekilde suç kapsamına alındı, biliyorsunuz, yoksul insanlar söz konusu olduğunda bu yüzden hapse gönderebiliyorlar. kabaca tarih böyle. detaylı tarih bir hayli ilginç.

extacy alan birinin hayata bakış açısı.

ozguradam | 26 December 2006 15:40

Her geçen gün uyuşturucu kullanımı artış eğilimi içinde.
İnsanlar nasıl bir acı çekiyorsa artık bu acıyı dindirebilmek için her türlü yola baş vuruyor.

Aklınıza gelmeyecek ilaçlar bir uyuşturucu haline getirilebiliyor.

Toplumsal baskılar ve ekonomik sorunların getirisi olan uyuşturucu madde kullanımı yeni yetişen genç nesilin etik anlayışınıda farklılaştırıyor yada değersizleşmesine neden oluyor.

Grup seks,biseksüel ilişkiler toplumda sapkın olarak nitelendirilebilecek bir sürü bir sürü şey daha.

Gençliğin uyuşma arzusu taşımasının sebebi yaşadığımız kötü koşullardır tabiki.

Kahve’den vazgeçilebilir mi?

dinoege | 04 December 2006 10:32

Kahve gerçekten çoğumuzun sevdiği ancak bir türlü vazgeçemediği bir içecektir. Ama siz de ” çok içiyorum vazgeçemiyorum, ama bırakmak istiyorum” diyorsanız burada kahveden nasıl vazgeçebileceğiniz anlatılıyor. Hatta kahvenin modern bir uyuşturucu olduğundan bile bahsediliyor. Web sitesinden tonlarca para kazanan buarkadaş, kahveden nasıl vazgeçebileceğimizi bize anlatmış. Kendisinin küçükken fazla kahve içmediğinden ancak daha sonra üniversite yıllarında -çoğumuzun yaşadığı bir hadise- çok fazla içmeye başladığı ve daha sonra da bunun zararlı etkilerinden nasıl etkilendiğine dair de bir açıklama yapmış. Ve farketmiş ki kahve içtiğinde işine odaklanamıyor ve gereksiz işlere daha çok önem veriyor. bırakmaya karar vermiş. Yapmanız gerekenler;

Uyuşturucuların Etkileri

zabun | 04 October 2006 17:48

Bilim adamları hayvanlara narkotik maddeler tatbik ederek tepkilerini gözlemlemişler. Uyuşturucu verilen bir hayvanının vücudundaki kimyasal değişmeleri ölçmek, artık bu maddelerin psikotrop etkilerini ortaya çıkarmakta, tek başına yeterli olmuyor. Hayvanlara -şimdilik- “Söyle bakalım şimdi nasıl hissediyorsun?” diye sorulamayacağına göre, normalde yaptığı ve dışarıdan rahatlıkla gözlemleyebileceğimiz aktivitelerinde, nasıl değişimler olduğunu takip ederek veriler elde etmemiz, belki daha doğru, kolay ve hızlı olacaktır. Bilim adamları örümceklere narkotik maddeler tatbik ederek tepkilerini gözlemlemişler. Meskalin, LSD, Marihuana, Kafein, Benzedrin Kloral Hidrat gibi maddeler uygulanan örümceğin, ağ örme şeklinin “Zeki Müren Kirpiği”, “Haroşo” gibi bilinen örgü tiplerinden öte, kaotik bir hal aldığı görülüyor. İnsan üzerindeki etkilerini buradan tahmin etmek güç değil. Uyuşturucu almış insanların diğer insanlardan farklı düşünebildiği doğrudur. Bu maddeleri kullanan edebiyatçılar, şarkıcılar oldukça etkileyici eserlere imza atmışlardır. Sadece sentetik uyuşturucu maddeler değil örneğin her insanda bulunan kortizol hormonundaki aşırı yükseklik, duygusal hassaslıklara yol açabilmektedir. Buna güzel bir örnek “Cushing Sendromu” hastası “Sezen Aksu” (kortizol hormonunda yüksekliğin görüldüğü bir hastalık) olabilir. Uyuşturucu kullanımının özendirmek için yazmıyorum. İnsanların uyuşturucuya neden yöneldiklerini ve onda ne buldukları sorularına yanıt arıyorum. Uyuşturucular insanı olmadıkları hale sokan sinsi maddelerdir. Beyni yiyip tüketen, hayattan bıktıran, sürekli bir maddenin esaretinde ve onun çevresinde süren, yaşamı gittikçe kısaltan, çekilmezleştiren maddelerdir. Farklı olmak, kendini öyle hissetmek, kendini etrafından soyutlamak, bir amaca sahip olmak yada herşeye külliyen karşı olmak, ergenliğe adım atarken hepimizin yaşadığı duygular. İşte bu maddelerin simsarları bizleri en hassas zamanlarımızda yakalıyorlar ve en bağımsız hissetmeye çalıştığımız çağlarda, kendilerine bağımlı kılıyorlar. İlk başta hissettirdikleri tam istediğimiz gibiyken sonraları işler değişiyor. Bu maddeler içinde bulunduğumuz depresif hali kimyasal olarak kamçılıyor. Oysaki bu maddelere sıkıntılarımızdan kurtulmak, keyiflenmek için, başlamış oluyoruz ama iyice bizi bunalıma sokuyorlar. Sonra madde alımı daha fazla oluyor, bunalım artıyor ve buna karşılık daha da fazla madde alımı oluyor. Ardından durum bir paradoks halini alıyor ve kurtulmak imkansızlaşıyor. Bir başka yönüde bu maddeleri elde edebilmek için tüm maddi imkanların seferber ediliyor olması. Para bulunamazsa hırsızlık, fuhuş gibi kişinin normal hayatında yapmayacağı yollara girişiliyor. Artık amaç yaşamak değil o maddeyi elde edebilmek oluyor. Sonunda alınan doz öyle seviyelere geliyor ki, kişi yaşamını bazen istemeden, bazense isteyerek sona erdiriyor.
Spiders On Drugs

kendimi kendime rağmen seviyorum (:

natalie anne makker | 16 August 2006 15:23

*Dengem yok.Duman konserinden çıkıp fasıla gidiyorum.İşkembenin üstüne beyti yiyorum,yanında da ayran içiyorum.

*Feridun Düzağaç dinleyip,arakasından İbrahim Tatlıses’in cdsini takıp kavur balıklarında oynuyorum.

*Ayda bir kez odamdaki mobilyaların yerlerini değiştiriyorum.

*Saat sesinde uyuyamıyorum.

*Çok alkol alınca sızamıyorum.En kötüsü kusamıyorum.

*İnsanları sevmiyor ama onlara kızamıyorum.

*Sigaraları ucuca ekliyorum.

*”Deli gibi seviyorum” dediğim adamı bir hafta sonra tanımıyorum.

*Uyku arasında konustuklarımı hatırlamıyorum.

sağlık bakanlığı, İSTİFA !

admin | 23 March 2006 14:52

bilindiği üzere uyuşturucu bağımlılığı ülkemizde de gittikçe büyük bir sorun haline gelmiş durumda. uyuşturucu bağımlılığı derken uyusturucu sözü afyon ve afyon kökenli maddeler için kullanıldı.

çok eskiden elime geçen bir kitabın arka sayfasındaki yazısında uyuşturucu bağımlılığı için son (o zamanlarda) zamanlarda üretilmiş ve konuda büyük başarı getirmiş bir ilaçtan bahsedilirken, ismi geçen ilacın türkiyeye sokulmasının ve kullanılmasının yasak olduguna değinilmişti. aynen türkiye ismi ve mafyanın baskılarından dolayı sağlık bakanlığının bir türlü gerekli izinleri vermediği yazılıydı. kitabın adı: haşhaşdan eroine. yazarı: martin booth. sabah yayın evinden basılmış oldugunu hatırlıyorum.

magazinel günlük

onerty | 21 September 2005 06:03

“cansever le yarışılmaz ki ata”.

evet, overdose şehid?imiz ata türk bayrağına sarılı biçimde ebediyete yolcu edildi. kaçmak istesende kaçamıyosun gündemden 0,5 saat detaylandırıyolar bir şaklabanın ölümünü televizyonda. öldü sonuçta 20 li yaşlarında, arkasından “bıdı bıdı” yapmak hoş değilde; insanın içi “cız” ediyor dağda, tepede mayina basip bayrağa sarılacak bir cesedi bile bulunmayan evlatların ülkesinde bu haberler. popülizm.. bakalım nereye kadar..

alem araştırmacı gazeteci olmuş

abacus | 27 May 2005 11:16

sizi bilmem ama ben gazeteler ve gazete haberleri için yapılmış eleştirileri okumayı severim. hatta öyleki medyakronik kapandığından beri ağlar dururum. geçenlerde hürriyet gazetesinin uzun uzun işlediği diğer tüm gazetecilere örnek olması gereken araştırmacı gazetecilik biriciği Üniversite amfisinde şişeden esrar alemi başlıklı habere yurdum bloggerlarından gelen yorumlar okunmaya değer. hazır yeri gelmişken daha önce uyuşturucu bağımlılığından ölen manken burçin bircan‘ın uyuşturucu bağımlılarını rehabilite etmek için açıldığını düşündüğüm sitesine bakmakta da fayda var. sitede yer alan linkleri takip ederek gazetelerimizin uyuşturucuya karşı takındıkları magazinel tavırda görülebilir. burada ise burçin bircan’ın ölümü üzerine medyada çıkan haberler eleştirilmiş.