bildirgec.org

üniversite hakkında tüm yazılar

HASBIHAL

il mare | 24 July 2009 10:34

minik kızla teyzemin koyu sohbetini simgeleyen bu fotoğrafın havası,teyzemin kamera korkusuyla ilginç bir hal almıştır:)
minik kızla teyzemin koyu sohbetini simgeleyen bu fotoğrafın havası,teyzemin kamera korkusuyla ilginç bir hal almıştır:)

Her zamankinden daha tenha bir kumsalda ve her zamankinden çok daha duru ve hareketsiz bir deniz dibinde,içimdeki kalabalıkla bu tenhalığı dengelemeye çalışıyordum,tadını çıkarmaya çalışıyordum söyledikleri gibi,istemeyerek. İstemiyorum çünkü hem içim hem dışım benden ibaret olsun,sade kendimi dinleyeyim istiyordum.Ama her defasında bir şeyler giriyor araya,yanıbaşımda uzanan kardeşim ya kremi uzat diyor ya suyu,kitabı,ve saireyi,ya da hadi denize diye çekiştiriyor kolumdan,kendi başıma ortasında olmaktan çok daha keyif duyduğum maviye doğru.
Kardeşi hallettik tam,nazım da geçiyor sitemim de ,seçmeden kurabiliyorum cümlelerimi kendisine;bu sefer de yanıbaşımdan bir teyze ‘kızımm’diye sesleniyor. ‘Okuyor musun sen?’
Henüz ‘kızıım’ seslenişine cevaben kafamı teyzemden ötürü kaldırmamıştım ki bir yandan bir göz teması olmaksızın kulaklarımın algıladığı bu soruya aslında gene göz teması sağlamaksızın cevap vermenin de görgüsüzlük olmayacağını düşündüm,karşıdan artık bir tepki beklemeksizin bir genç görüldüğünde otomatikman ağızdan çıkan o soruya karşı benim de otomatik cevaplarım vardı ne de olsa,teyzelerimizin kazandığı fiks,tepkisiz soru sorma alışkanlıkları bize de aynı tarzda cevap verme yetisi kazandırmıştı sonuçta.

Ama o da ne…Yıllardır bu soruya verdiğim cevap tam gene çıkacaktı ağzımdan ki,birşey beni durdurdu,cevabım bu sene değişmişti. Hayır,ben artık okumuyordum, avuçlarımda sardığım kitaba karşı gösterdiğim eylemin isminin aynılığı,hayır,’görmüyor musun okuyorum’ cümlesine sahiplik eden iğrenç espiriler getirmedi aklıma ; fakat hoşuma gitti bi kitap bile okuyuşum,bu yılın ilk ‘okuyor musun’ sorusunun bende uyandırdığı hissin,artık bir çatı altında topluca okumayacağım gerçeğine bir alternatif doğurması,daha doğrusu hep var olup da benim de hep gerçekleştirdiğim bu alternatifin bu sefer kafamda başkaca vurgulanmasıydı hoşuma giden.Sonunda sınanma telaşı olmadan,artık yalnızca kendim için okuyordum…diyemezdim tabi teyzeme…

12 Adımda Yeni Başlayanlar İçin Erasmus…

cossack35 | 20 July 2009 14:27

YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN 12 ADIMDA ERASMUS…

Adım1: Gideceğiniz ülke kesinleştiği gün( Örn: Lizbon/Portekiz) facebook profil sayfanızın yaşadığı şehir kısmına Lizbon/Portekiz yazmayı kesinlikle ihmal etmeyin. Erasmus takriben 4 aylık bir süreçtir. Bu süreçten 3 ay önce ve erasmustan geldikten 3 ay sonrasında dahi Lizbon/Portekiz kısmını düzeltmeyin. Bu yazının yaklaşık olarak 1 sene boyunca profilinizde kalmasını sağlayın. Kişi listenizdeki herkesin sizin Avrupa görmüş süpersonik bir insan olduğunuzdan yeterince emin olduktan sonra isteğe bağlı olarak yaşadığınız şehir kısmını eski haline getirin.
Adım2: Erasmusa gitmeden önce arkadaş ortamınızı “ ay inşallah Türk’lerin çok olduğu bi yere gitmem! Ben yabancılarla takılmak istiyorum gibi diyaloglara gark edin.” Ortam içinde yeterince itici olduğunuzdan emin olduktan sonra gönül rahatlığıyla erasmus yollarına düşebilirsiniz.
Adım3: Oraya gider gitmez yapacağınız ilk iş kendinize facebook üyeliği bulunan yabancı bir arkadaş edinmek olsun. Çünkü bu arkadaşınızı listenize eklediğinizde “Hede Hödö ve Vladimir Ivanov arkadaş oldular” şeklindeki iletiler tüm arkadaşlarınız tarafından görülecektir.
Adım4: Facebook listenize eklemek yeterli midir? Tabi ki hayır… Mümkün olduğunca fotoğraflarına yorum yapıp, yazdığı saçmasapan manasız iletileri dahi beğenmeye çalışın. Beğenin ki: “Hede Hödö, Juan Pablo Carrusca’nın bağlantısını beğendi” şeklinde iletiler arkadaşlarınızın bültenlerinde yer bulsun…
Adım5: Kesinlikle ama kesinlikle msn iletileriniz Türkçe olmasın. Erasmus sürecinde pek tabi ki İngilizce iletiler kullanın. Türkiye’deki arkadaşlarınız size mesaj attığı zaman kesinlikle cevap vermeyin. Bu sizin için bir eksi puan olur. Tüm dikkat ve koordinasyonunuzu Lizbon’daki yabancı arkadaşlarınıza kanalize edin.
Adım6: Erasmusda edindiğiniz Türk arkadaşlarınızla dahi facebooktaki fotoğraf altı yorumlarında İngilizce mesajlaşın. Türkiye’deki arkadaşlarınızın attığı Türkçe mesajları görmezden gelip katiyen cevap yazmayın. Yeterince vefasız olduğunuzdan emin olduktan sonra bir sonraki adıma geçebilirsiniz.
Adım7: Ne kadar parti varsa hepsine iştirak edip, partinin tamamını eglenmeye değil, fotoğraf çektirmeye adayın. Önemli olan eğleniyor olmanız değil, arkadaşlarınızın sizi eğleniyor zannetmesidir. Fotoğraf çekip facebook a koymadığınız sürece gittiğiniz partinin bir ehemmiyeti olmayacaktır. Facebook albümünüzde en az 300 parti fotosunu bulundurmaya dikkat edin…
Adım8: Mutlaka ama mutlaka partilerde yabancı arkadaşlarınızla pek samimi fotoğraflar çektirin. Türk erkekleri/kızları yaptığında “kıroluk/bayağılık” olarak adlandıracağınız hareketleri Avrupalı arkadaşlarınız yaptığında cute, cool, sweet, lovely gibi sıfatlarla kalıplandırın.
Adım9: Eğer İtalya’ya yolunuz düşerse “Pisa Kulesi’nin eğik kısmını düzeltmeli” fotoğraf çektirmeyi kesinlikle ihmal etmeyin. Bunu yaparken çok yaratıcı ve komik olduğunuzu zannedin.
Adım10: Türkiye’ye dönüş zamanı yaklaştığında iletilerinizden “it’s time to move on ” “i will miss all of you so much ” gibi cümleleri katiyen çıkarmayın.
Adım11: Türkiye’ye, komik olduğunu zannettiğiniz bir çok sıkıcı anıyla dönün. Herkesin anıları deli gibi merak ettiğini, dinlemek için can attığını zannedin. Sürekli “burayla” “orayı” karşılaştırın. Arkadaşlarınızın sıkılıp konuyu değiştirme çabalarını görmezden gelin. Mezun olunca ilk işinizin “oraya” yerleşmek olacağı gibi asla gerçekleşmeyecek hayallerinizden bahsedin. Karşı tarafın bayıldığından emin olduktan sonra bir sonraki adıma geçin.
Adım12:En son adım erasmus görmüş bir insan olarak bu yazıyı yazan arkadaşınıza çemkirin. Ne kadar abartılı bir yazı olduğundan söz edin. Yorumunuzu yazıp gönderdikten sonra yaşadığınız şehir kısmında Lizbon/Portekiz yazdığını görüp, hemen değiştirin…

Tebrikler 12 adımda erasmus programını başarıyla bitirdiniz 

Erasmus Programı – 2 –

juki | 20 July 2009 10:56

Tüm prosedürler tamamlandıktan sonra (bu prosedürler okuldan okula değişiyor) gideceğiniz üniversite size kabul mektubu gönderiyor. Bu kabul mektubunu ve ardından kendi üniversitenizden alacağınız yazı ile birlikte gideceğiniz ülkenin konsolosluğuna müracaat ediyorsunuz. Müracaattan önce uçak biletinizi almanız tavsiye ediliyor, zira bu vize almanızı kolaylaştırıyor. Vizenizi, uçak biletinizi aldıktan sonra bir de hibebiz hesabınıza yatmışsa kim tutar sizi… Doğru Avrupa’ya…

Ondan sonra daha önemli günler başlıyor. Siz orada turist değil, öğrencisiniz. O bakımdan öncelikle düzenli olarak derslere girmeniz ve disiplinli bir şekilde öğrenciliğinizi yerine getirmeniz şart. Aksi taktirde gittiğiniz okul size katılım onay belgesi (comfimation letter) vermez, ve eğer bu belgeyi almadan Türkiye’ye dönerseniz size verilen hibeyi geri ödemek zorunda kalırsınız. Oradaki tüm derslerinizden geçmeye bakın, aksi takdirde yaz okuluna kalır hatta sene uzatabilirsiniz.

Erasmus Programı – 1 –

juki | 18 July 2009 11:41

Merhaba, ben adını vermeyeceğim özel bir üniversitenin 2009-2010 akademik yılında Erasmus programı için Avrupa’ya göderilecek öğrencilerinden birisiyim. Aynı zamanda geçtiğimiz 1 ay boyunca okulumuzun Erasmus ofisinde staj yaptım, dolayısıyla Erasmus öğrenci değişim programı hakkında epey bilgi sahibi oldum. Bu bilgilerimi siz değerli hafif.org okurlarıyla paylaşmayı kendime bir borç biliyorum. Bu bilgiler size kah yararlı kah beyhude gelebilir. Bazıları çok ilginç de gelebilir.

İlk önce bu programa katılmak için üniversitenizde okuduğunuz bölümde en azından 1. sınıfı bitirmiş olmanız ve yüksek bir not ortalamasına sahip olmanız gerekli. Bu not ortalaması 4 üzerinden 2.5 oluyor genelde alt sınır olarak. Daha sonra ise bir yabancı dil sınavına ve İngilizce mülakata dahil oluyorsunuz. Bu sürecin ardından başvuranların arasından bütçeye göre kaç öğrenci gönderileceğine karar veriliyor.

Ayrıntılı ay ar dersleri

kahramancayirli | 25 June 2009 12:14

Altyazılı ay ar* dersleri
Kahraman Çayırlı

“1974 yılında Petrol Crisis’i yaşayan european countries, 80lerde globalizationla challenge etmek zorunda kaldılar. Ben Amerika’dayken…” Ankara’da öğrenim dili İngilizce olan bir vakıf üniversitesinde ders Dünya Siyaseti. Belli ki hayatının bir kısmını yurtdışında geçirmiş olan öğretim görevlisi, %50 Türkçe-%50 İngilizce ortaya karışık bir dil tutturmuş, ders anlatıyor. Kendi dillerine tam anlamıyla vakıf olamadan zihinlerine İngilizce boca edilen öğrencilerse Türkilizce yanıtlar veriyorlar hocalarının sorularına.Eğitim kurumları öğrencilerine çok iyi İngilizce dil eğitimi verebilirler ancak kanımca üniversitelerimiz alan derslerinde anadilimizde eğitim vermeliler. Yoksa bu şekilde akademisyenler ne yaşam tecrübelerini, ne de bilgi dağarcıklarını bütünüyle aktarabiliyorlar.Senede 6000 doları sadece öğrenim ücreti olarak alan bir üniversitenin aldığı bunca paraya karşılık (eğitim=para?) öğrencilerine reva gördüğü eğitim bu mu? Tabii, alanlarında uzman, anlattıklarına gayet hakim olan yurtdışı menşeli hocaları tenzih ederek bu cümleleri kuruyorum.Örneğin Türk Dış Politikası veya Türk Diplomasi Tarihi’ni kendi dilimizde iyi ifade edemiyorsak, bu dersleri yarım yamalak İngilizce öğrensek ne olur? Kendi tarihimizi yabancı dillerde anlatabiliyor ama kendi dilimizde tatmin edecek düzeyde karşımızdakilere aktaramıyorsak, sizce de burada bir problem yok mu? Elbette Avrupa dillerini anadili gibi konuşan, iletişim becerisi güçlü, kendilerini iyi ifade eden donanımlı gençlere ihtiyacımız var. Ama önce kendi dilimizin hakkını yeterince vermeli, ondan sonra dünya genelinde geçerli olan dillerde kültürümüzü, ulus kimliğimizi, yapmak istediklerimizi dünya arenasında açıklayabilmeliyiz. Buna, uzun süreceği muhtemel AB sürecinde her zaman olduğundan daha fazla ihtiyacımız var. Yarı Türkçe-yarı İngilizce eğitim gören Uluslararası İlişkiler öğrencileri Dışişleri Bakanlığı’na nasıl girecekler? Diyelim ki diplomat oldular, Türk diplomasisine ne gibi faydaları dokunabilecek?Hepimiz iyi derecede İngilizce, Fransızca vs öğrenelim ama önce kendi dilimizi koruyalım, üniversitelerimizde Türkçe’ye sahip çıkalım. İki-üç dili harmanlayıp akademik ay ar* eğitimi almanın ne kendimize faydası olur, ne de ülkemize.

Öss İçin Geçmiş Olsun Demek İsterdim YÖK İzin Vermedi

geceyazankedi | 18 June 2009 21:22

Bir ÖSS derdinin de bittiğine şahit olduk. Kalp krizi geçiren arkadaşlarımı dahi düşündüğüm zaman anlıyorum ki büyük bir yükün altından kalkmışız. Ne kadar büyük bir komedidir bilmiyorum ama ucuz hastalıklarım da oldu bu ağır yükün altında bir ömür sürecek olan. Güvensizlik, kendine dair kayıplar ve dahası…

Diliyorum ki yeni nesil bunun yine bu coğrafyada yaşanması zorunlu olan bir olgu olduğunu anlamış ve aslında o kadar önemli bir mevzu olmadığını çözecek zihne ulaşmıştır. Keza hayat en dipte olanı tepeye taşıyabilen, en tepede sandığımızı da aslında ömrü boyu bodruma kilitleyebilen bir yapı. Hayat onların hikayelerini yazdı biz gözlerimizi kapamayı seçtik. ÖSS’den çıkan arkadaşlarıma ve geleceğinde bir yerde onu barındıranlara tavsiyem odur ki gözlerinizi açın.

öss soruları öss cevapları cevap anahtarı

NLPMaster | 15 June 2009 22:10

ÖSS yapıldı. Şimid ÖSS Soruları ÖSS cevapları ÖSS Sonuçları merak ediliyor. Öğrencilerin hayatında çok önemli bir yere sahip olan öss soruları şimdi kaderleri belirleyecek.

öss cevap anahtarı, öss çözümleri, öss yanlış soru iddiaları uzun süre gündemdeki yerini koruyacak.
ÖSYM tarafından yapılan Öğrenci seçme sınavı sorularına ulaşmak isteyenler için işte link:
öss soruları
Öss cevapları

Bir Üniversite Öğrencisinin Mezun Olmadan Önce Yapması Gereken 101 Şey

halislus | 12 June 2009 09:38

Bir çoğumuz üniversite yıllarımızı müthiş anılarla hatırlarız. O dönemdeki arkadaşlarımızı, sevdiklerimizi, yaşadıklarımızı hiç unutamayız. O günleri anmak adına işte size hazırladığımız yaşanmışlıklar.

1. Bir kız/erkek arkadaş bulmak
2. Okulu en az bir yıl uzatmak
3. Öğrenim kredisinin çıktığını ailesine söylememek
4. Üniversiteye gitmeden önce batak, ihale, okey gibi oyunları öğrenmek
5. Araba kiralayıp başka şehre gezmeye gitmek.
6. Dolmuşta kaynak yapmak.
7. Profesyonel bir yalancı olmak.
8. İş hayatı için kendini geliştirmek.
9. Hiç yoksa sanal sohbet edecek kadar ingilizce bilmek.
10. Zamanı varken yurtdışına gitmek.
11. Vize final zamanı bilumum dini ritüelleri yerine getirmek.
12. Üniversitenin ilk günü hoca geldiğinde ayağa kalkmamak.
13. İlk sene illaki yatay geçiş hayali kurmak.
14. Yemek yapmak ve bulaşık yıkamak gibi temel becerileri edinmek.
15. Kız arkadaş edinmek için her sosyal etkinliğe atlamak.
16. Kız arkadaş edinmek için partiye gidip sap sapa eğlenmeyi öğrenmek.
17. Makarna, menemen ve patetesi temel besin kaynağı olarak kabullenmek.
18. Sınavdan bir gün önce not bulmak.
19. Mutlaka çıkmış sorulara çalışmak.
20. Çirkin kızlara bile not versinler diye katlanmak.
21. Hiç aramadığı akrabalarla bile para için sıkı fıkı olmak.
22. Otostop ile okula gitmek
23. Devamsızlıktan en az bir kere kalmak.
24. Devamsızlık için hoca ile pazarlık etmek.
25. Her sınavda sırf gevezelik olsun diye “hocam istediğimiz sorudan başlayabilir miyiz?” demek.
26. En az bir kez alkol komasına girecek kadar içmek.
27. Eğer bir günde birden fazla sınavı varsa. Aralarından en önemlisini seçip diğerlerini kurban etmek.
28. En az bir kez öğrenim kredisini dilediği gibi harcamak.
29. Ayın 6’sı gecesi öğrenim kredisini erken çekip sabaha kadar bitirmek için atm kuyruğuna girmek.
30. Aylık gelirin %80’ini ilk bir haftada harcayıp geri kalan %20 ile 3 hafta sürünmek.
31. Sabah makyajını tamalayabilmek için ilk dersi sallamak.
32. Ucuz yemek bulunan her lokanta ile kanki olmak.
33. Tavuk sucuğunu gerçek sucuk gibi yemek.
34. En az bir dönem öğrenci yurdunda kalmak ve o çileyi çekmek.
35. En az bir yıl evde kalıp rezaletin bitmediğini görmek.
36. Rektörle en az bir kez selamlaşmak.
37. En az bir öğrenci topluluğunun başkanı olmak.
38. En az bir dönemi yatarak geçmek.
39. En az bir derste cep telefonunu açık unutmak.
40. Hocanın karşısında fosur fosur uyumak.
41. Finaller sonrasında en az öğlene kadar uyumak.