bildirgec.org

ulvî meseleler hakkında tüm yazılar

Güvensiz insanların ülkesi

ikonoklast | 04 July 2007 15:41

Türkiye’nin en büyük problemlerinden biri nedir?
İşsizlik, cari açık, terör kadar önemli olan, ama kimsenin üzerinde yeterince durmadığı sorun, güvensizlik.

Türkiye’de kimse kolay kolay bir başkasına güvenemiyor. Çünkü güvendiği zaman bunun kötüye kullanılması çok kolay. Hiçbir yaptırımı yok gibi. “Medeni” ülkelerde olduğunu duyup gıpta ettiğimiz hukuksal yollar, mahkeme, icra vb. çok geç ve güç işliyor. Bu yüzden çalışanın ücretini alacağına, ticaretle uğraşanın sattığı mal ya da hizmetin bedelini alabileceğine güveni yok. Biriyle sözleşmeniz var, emek veriyorsunuz, uğraşıyorsunuz, karşılığını alamıyorsunuz. Karşılığını ödemeyenin hiçbir sorumluluğu yok. Ne hukuk, ne ahlak, ne vicdan onu rahatsız etmiyor. Hatta borcunu gününde ödeyen enayi durumuna düşüyor.

hayır cevabını evet yapmak için ne kadar dayanıyorsunuz?

glsh | 24 May 2007 17:29

‘Hayır’ cevabını ‘evet’e çevirmek için çabayalanların,buna inanların hayatımızda,Dünya’da ayrı yerleri oldu.
Thomas Alva EDİSON;İlkokul öğretmeni tarafından “o beyinsiz bir çocuk ve hiçbir işte başarılı olamaz” diye aşağılanarak okuldan alındı.Daha sonraki yıllarda Edison,yaptığı kimyasal deneylerden birinin patlaması sonucu telgraf ofisindeki işinden kovulmuştu.Asla pes etmeyen Edison başta ampul icatı olmak üzere insanlığın hayatını kolaylaştıran icatları nedeniyle tarih boyunca unutulmayacak bilim adamları listesine adını yazdırmayı başardı.George WESTİNGHOUSE; yaşıtlarına göre yeteneksiz,ayrıca çalışmayı sevmeyen ve aptal biri olduğu gerekçesiyle okuduğu kolejden uzaklaştırılmıştı.Ancak daha 20 yaşını doldurmadan buharlı motor çarkının patentini aldı.Micheal JORDAN; lise ikinci sınıf öğrencisiyken,okul basket takımına alınmadı.Antrenörü onun bu konuda yetenekli olmadığını,boyunun kısa olduğunu söyleyerek takımda yer alamayacağını söyledi.O şimdi Amreika’nın değil Dünya’nın yetiştirdiği “en büyük basketbol yıldızı” ünvanını taşıyor .DEMOSTENES;çocukluk yıllarında kekemeyken tarihin gelmiş geçmiş en büyük hatiplerinden biri olmayı başardı.İlk kez topluluk karşısında konuşmaya kalkıştığında halk onu kahkahalarla kürsüden uzaklaştırmıştı.Henry FORD;kredi talebi,kredi isteme sebebinin boş bir hayal olduğu gerekçesiyle bir çok banka müdürü tarafından red edildi.Başarıya ulaşana kadar beş kez iflas ederek herşeye yeniden başlamak zorunda kaldı.Karşısına çıkan sayısız engele rağmen otomotiv sektörünün kurucusu ve bir numaralı ismi olmayı başardı.Richard BACH; “martı” adlı kitabı 18 yayınevi tarafından red edildi.BEETHOVEN; müzik tarihinin en büyük isimlerinden olan Beethoven’ın keman tutuşunu gören hocası onun için “müzisyen olmaz!”demişti.Daha birçok isim Walt Disney,Gregor Mendel,Alex Haley,Margaret Mitchell,William Sorayan,Leo Tolstoy defalarca red cevabı almalarına,bizim günlük hayatta karşılaştığımız umut kırıcı engellerin belkide yüz katı engelle karşılaşmış olmalarına rağmen cevap “evet” olana kadar çabalamışlar.

Baş örtüsü teferruat mı?

suphi | 02 April 2007 17:54

Diyanet kolları kadın başkanı olan bayan, baş örtüsünün teferrruat olduğunu ve daha bir çok kendi yanlış fikirlerini islam dinine mâl etmiş.

Bu “hoşgörücü”, “diyalogcu”, “ılımlı din” mensubu olan jön, new ulemanın benzer görüşleri kendi piyasalarında oldukça rağbet gördü.

Bu ablamız da new abileri gibi önemli olanın öz olduğunu vurgulamış, sevgi dolu mesajlar vermeye çalışmış.Bu kimselerin gayri islami fikirleri halk nazarında kabul görmediği için bir “diyalog” meselesidir, hoşgörü meselesidir tutturdular gidiyorlar.
Bazen kendilerine has emin tavırlarıyla o kadar patavatsız oluyorlar ki; insan sinirlerine hakim olamıyor.
Başörtüsü teferruatmış.Sensin teferruat.Bu lafların sonu; ameli olan herşey teferruat aslında.Mesela namaz.Namazda aslolan kalbin temizlenmesi ve Allah rızasını kazanmak değil mi? neden namaz kılıyorsunuz o zaman.Kalbi temizlemenin; “iyi insan olmanın”, Allah rızasını kazanmanın yolu sırkapısı izlemek, öğretmenlere, madur amcalara teyzelere yardım etmek, yalan söylememek değil mi?
Değil mi bayan neden namaz kılıyoruz ki..O halde ne farkı var ötekinin berikinden. Sizin hocalarınız değil mi ehli kitabın amentüsüne inanan.Bir de utanmadan “bu ortam münafıklar üretiyor” diyorsunuz. Avamın sizi anlayamamasından dem vuruyorsunuz fakat halkın nazarında münafık olanda sizlersiniz.Sizlersiniz bu dine en büyük zararı veren.Lakin bunu hiç bir zaman anlayamacak ve kabul etmeyeceksiniz. Daha önce de rüyasında peygamber efendimizden izin alıp başını açan bir bayan tanıdım.İyi o halde herkes rüyadan danışsın fetvayı.”Alo fetva” hattı yerine “alo rüya” hattı.Diyecek kelime bulamıyorum.
Stv denen “islamcı kanal” yayınlarında çok kullanıyor bu “diyalog” kelimesini.Kasdi olarak yapıldığına inanıyorum.Halk bilgi sahibi olmasada kanaat sahibi.Sezdiler oynanan oyunları ve tepkilerini koydular.Bunların bu çabaları ise bu kelimeyi daha süslü hale getirmek.O kadar da kötü bişey olmadığını anlatmak.Haddi zatında masum olan bu gavurca kelimeyi tehlikeli hale getiren sizlersiniz.sizler “diyalog meyvesini verince buna kimse sahip çıkmasın” diyecek kadar basiretsiz ve ne yaptığını bilmeyen, daha doğrusu dini özünden öğrenmediğiniz için abilerinizin aslı astarı olmayan fetvaları ile vicdanınız arasında sıkışıp kalmışsınız.

Düşünüyorum

saraswathi | 25 February 2007 23:19

Düşünüyorum,düşünüyorum ama hayatımı çözemiyorum.Aslında çok güzel bir yaşantım var istediğim çoğu şeye sahibim ama sanırım bu dünya ya ait değilim.Bazı şeyler yanlış.Tanrı kavramına farklı bir inanışım var.O benim bana göre yakın bir arkadaşım.Arada şikayetlerimi söylerim ona o da bana yol gösterir.Onu çok seviyorum.Ama yine de bir şeyler eksik.Sanırım normal düşünemiyorum.Bir şeylerin beni bu dünya denen gezegenden alıp,ait olduğum ama bilmediğim yere götürmesini istiyorum.bunu her şekilde anlatmaya çalışıyorum.Bir de yazarak deniyim dedim.

Şu An

saraswathi | 25 February 2007 20:37

Biz insanların akılları neden hep imkansız şeyleri yapmaya çalışıyor bir türlü anlayamıyorum.Geçmişi hatırlayıp,kendimizi yeriz.Sanki düzeltme imkanımız var gibi devamlı meşgul oluruz boş bir geçmişle.Bir de gelecek var tabi.Hep hayallerimiz,umutlarımız….tabiki bunlar olmalı ama günümüzün çoğu geleceğimizi düşünerek,geleceğimizde o istediğimiz yere gelebilmek için olunca iş yine imkansızlaşıyor.Asıl olan şeyi nedense hep unutuyoruz Yani şu anı.
Ben bunları yazıyorum ama aslında kendimde uygulayamıyorum sonuçta insanız umarım uygulayanlarınız vardır.Her şey şu anda oluyor ne geçmiş ne gelecek…unutmayın ne geçmişi düzeltebiliriz ne de geleceği kurtarabiliriz.

Kadim Zamanlar

serdarsabri | 24 February 2007 14:20


Kadim : (Arapça, sıfat) Çok eski, başlangıcı olmayan ya da başlangıcı geçmişin derinliklerinde kaybolmuş olan.

Bir medeniyetin kendi kendini yok edebilecek düzeye gelmesi için 10.000 yıl verirsek –bu artık ozonu delerek mi olur, zincirleme çekirdek reaksiyonunun önüne geçemeyerek mi olur, gökyüzünü CO2 kaplayıp küreyi fırınlayıp tufanlar yaratarak mı olur, laboratuarda üretilip kontrol edilemeyen bir virüsün yarattığı pandemi ile mi olur, üremek zor geldiği için soyun kuruması ile mi olur, her ne ise– hayalgücü geniş bazı insanlar 200.000 yıl önce homo sapiens’in görünmesinden bu yana en az üç beş medeniyetin kurulup yıkılması için yeterli zaman bulunduğunu düşünmüşlerdir. Bu medeniyetlere ait arkeolojik buluntuya rastlanmamasını ise bu uygarlıkların artık var olmayan batmış –belki de birbirlerini batırmış– kıtalarda yaşamalarına bağlarlar. Bu medeniyetlerin izlerini yazılı kayıtlarda bulmak çok zor olduğu için belki de efsanelerde aramak gerekir.