bildirgec.org

http://www.turandursun.com/modules.php?name=Content&pa=showpage&pid=32

http://www.realage.com.tr/tr/realagehaberdetay.asp?hid=25573

Ankara’da yaşayan bir yabancının (Cyril) gözüyle biz türkler çok garip insanlarmışız. Bu sayfada sıralanan bilgilere göre Türklere has özellikler gerçekten çok ilginç. Bazı ilginç maddeler şu şekilde

• Yemeği tadmadan önce ne olursa olsun tuz atmak.
• Erkek olmak futbol fanatiği olmakla aynı anlama geliyor
• 11 ay alkol kullanıp Ramazanda mutlaka bir duruşa geçiyormuşuz.
• Sanki dinimizin tüm gerekliliklerini yerine getiriyormuşuz gibi asla domuz yemiyormuş, yiyen yabancılara da anlam veremiyormuşuz.
• MC, Burger King, KFC gibi lokantalar Türkiye’de oldukça abartılı biçimde lüks görülüyor.
• Cebimizde 5 kuruş olmasa bile dünyanın en lüks telefonlarına sahipmişiz.
• Kışın evlerimizi ısıtmak için her türlü masrafa girsek de yazın sıcağında kavrulmak pahasına bir klima masrafından kaçınıyormuşuz.
• Amerikalıları oy verecek sadece iki partileri olduğu için eleştiryor, ancak kendi ülkemizdeki zilyonlarca partiye rağmen oy verecek birini bulamıyormuşuz.
• Ülkenin durumun vahim olduğunu idda edip her türlü ortamda sorunların asla çözülmesinin mümkün olmadığını tartışıyormuşuz.
• Okullar bedava ancak pahalı

devamı…

Eski İngiltere Başbakanı Sir Winston Churchill’in Birinci Dünya Savaşı sırasındaki aldığı notlar ortaya çıktı. İşte Churchill’in utanç verici sözleri ve çirkin gerçekler….

♠
Gelin size 80 bin yıllık bir masal anlatayım, yalnız biraz sabır ve dikkat gerektiriyor. Bu yazıda “Kadim Zamanlar” yazısında bahsettiğimiz efsaneler ve henüz kanıtlanamamış bazı tezlerle, günümüz genetik çalışmaları arasında bağlantılar olup olmadığına bakacağız.

Göçler ve mutasyonlar sonucunda insan topluluklarında gen havuzlarının oluştuğundan ve bunlara haplogroup dendiğinden “Daha fazla genetik” yazısında bahsetmiştik. Şimdi babadan oğula aktarılan Y kromozumuna (Y-DNA) ait haplogroup’ların izini “Biz Kadim Türkler” için birlikte süreceğiz.

İNSAN HER YAŞTA YABANCI BİR DİL ÖĞRENEBİLİRMİŞ!

Yabancı dil öğrenimi konusunda en yaygın mazeretlerden biri de İngilizce’nin veya yabancı dil öğrenmenin zor olduğudur. Aslında bu geçerli bir mazeret değildir. Sorun genellikle konuyla ilgili belli bir hayalin olmaması ve kişinin konuya odaklanmaması veya odaklanamamasıdır.

Uzun bir zaman önce gazetelerde gördüğüm bir haberi sizinle paylaşmak istiyorum. Haber, yabancı dil öğrenmek konusunda engel olarak söylenen bazı mazeretleri geçersiz kılan bir örnek olarak ilgimi çekti.

Avrupa Birliği, Avrupalılık esası üzerine kurulmuştur. Avrupalılık ne demektir peki? Avrupalılık, Türklere ve müslümanlara karşı geliştirilmiş bir tavır, bir kültür, bir anlayıştır. Türklere karşı yapılandığı açıkça belirtilen AB’nin içine Türklerin dahil edilmesi, AB’nin kendi varlığına ters düşmesi demek olmaz mı? Bunu ben değil, Avrupalılar söylüyor. İşte kanıtı:

Helsinki Zirvesi’nden yaklaşık bir ay sonra Katolik Kilisesi, Türkiye’nin AB’ye üyeliği konusunda görüşlerini açıkladı. İtalyan piskoposlarının gazetesi L’Avvanire, 3 Ocak 2000 tarihli sayısına şunları yazdı:

çılgın türkler

Intel ve Carnegie Mellon Üniversitesi’nin ortak bir projesinde çalışan ekipte iki de Türk var. Bunlardan biri Metin Sıttı, diğeri ise Burak Aksak. Bu projenin adıysa Claytronics. 13 kişilik “Claytronics” araştırma ekibinde yer alan Metin Sıttı ve Burak Aksak, projeye önceden geliştirdikleri ve tüm dünyada büyük yankı bulan nanoteknolojik yapıştırıcı maddesiyle katkıda bulunuyorlar. Projenin 10-15 yıl içerisinde gerçekleşmesi bekleniyor.

20 yarışmacının bulunduğu yarışmanın çekimleri Panama’da yapılıor.Türk takımında 10 Yunan takımında 10 yarışmacı bulunuyor.Yarışmanın 1. 250.000 euro ödül var.

Yarışmanın amacı Türk Yunan dostluğu deniyor ama bence hiç de öyle görünmüyor.

Türkiye ile Yunanistan’ın iyi bir geçmişi olmadığı bilindiği halde böyle bir yarışmanın bir de işin ucunda ödül olduğu ve yenilmek yada yenmek duygusu olduğu için bu tür bir yarışmada iki milletin nasıl daha iyi bir dost olacağı düşünülebilir.

Bu tür yarışmalar ancak reyting için yapılabilir.

almanya’da kaldigim yurttan cikiyorum. bisikletle gecen ve binalardaki tamiratla sorumlu türk adamla birbirimize “merabaa” diyoruz. biraz yürüyorum, ukraynali arkadasi selamliyorum. durakta tramway beklerken polonyali bir tanidikla konusuyoruz. tramwaya biniyorum. onunla konusurken kenyali bir kiz arkadasla gözgöze geliyoruz, bir tebessüm geciyor aramizda. sehre iniyorum. alisveris yaptigim dükkandaki kizlardan biri türk, digeri arap gibi bisey. ordan cikiyorum, bir cafe’de kola iceyim diyorum. garson büyük ihtimalle italyan. nordsee diye balik ürünleri, balikli sandwichler filan satan bi yer var, orda calisan ve nereli oldugunu kestiremedigim bir esmer kadindan biseyler aliyorum. eve dönerken durakta da tramwayda da bilumum rus, kibrisli (rum) ve bulgar tanidiklarin arasinda kaliyorum.tramwayda yasli bir portekizli amca bana telefonuna kontör doldurtturuyor. yurda geliyorum. tam iceri giricem biri arkadan bagiriyor, türk bir arkadasim.